Kayıtlar

Ocak 4, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Namaz Kılınırken Patlayan Mermi

Namaz Kılınırken Patlayan Mermi Girit Adasının fethi, yani Venediklilerden alınışı zamanında idi... Osmanlılar Girit'teki Kandiye Kalesini almak için var güçleriyle çarpışıyorlardı. Venedikliler de sonuna kadar direniyorlardı. O zaman Venedikliler Kandiye Kalesini savunmak için humbara isimli toplar kullanıyorlardı. Bir gün Osmanlı Ordusu Kumandanlarından Zeynel Bey, namaz kılıyordu. Namaz anında seccadesinin önüne bir bumbara mermisi düştü. Namazı bozup kaçmayan Zeynel Bey, namaza devam ederek secdeye vardı. Secde anında iken de bumbara büyük bir gürültü ile patladı. Fakat Zeynel beye hiçbir şey olmamıştı. O gayet sakin bir vaziyette namazını bitirdi ve doğruca başkumandanın huzuruna - çıkarak durumu anlattı: — Yalnız humbaranın patlamasını bekleyerek secdede biraz fazla kaldım. Acaba namazıma bir zararı oldu mu? Diye sordu. Zeynel Bey'in bu kahramanlığı kumandanın hoşuna gitmişti. Namaza bir halel gelmediğini söyledi ve Zeynel Beye de çıkarıp bir kese altın verd...

Allah'ın Evi Cami Değil, Kalptir

Allah'ın Evi Cami Değil, Kalptir Osmanlı Sultanlarından Yıldırım Beyazıd, Osmanlı imparatorluğunun merkezi olan Bursa'da bir cami yaptırmıştı. Caminin inşaatı tamamlandıktan sonra o zamanın mânevi büyüklerinden Emir Sultan Hazretlerini de yanına alarak camiyi gezdi. Caminin yapılışını kendisi beğenen Yıldırım, yanında bulunan Emir Sultan Hazretlerine: — Nasıl cami güzel olmuş mu, beğendin mi? Diye sordu. Bazı rivayetlere göre içki içtiği bildirilen Yıldırım'a Emir Sultan Hazretleri: — Sultanım, cami çok güzel olmuş. Lâkin bir eksikliği var... O da bir köşesine bir meyhane yaptırmayı unutmuşsunuz, dedi. Padişah Yıldırım, bu sözlere sinirlenmişti. Hiddetle: — Ne demek! Hiç Allah'ın evinde meyhane olur mu? Diye gürledi. Çünkü Yıldırım Beyazıd, kendisinin içki içtiğini kimsenin bilmediğini sanıyordu... Mânevi Sultanların her şeyden haberdar olacağını hiç düşünmemişti. Emir Sultan Hazretleri: — Allah'ın asıl evi, insanın kalbidir. Sen kendi ...

İbretli Bir Hadise

İbretli Bir Hadise Osmanlı Padişahlarından I. Mahmut, Medine-i Münevvere'ye gitmişti. O zaman Medine'de Harem muhafızı olarak bulunan Hacı Beşir Ağaya: — Harem'i Şerifte, kaldığın bu zaman zarfında fevkalâde bir hâdise ile karşılaştığın oldu mu? Diye sordu. Harem-i Şerifin bekçisi Beşir Ağa başından geçen bir hâdiseyi şöyle anlattı: — Ravza-i Mutahharedeki Gbrü kapısı bazı geceler seher vakti açılır, fakat içeri kimsenin girdiğini göremezdim. Bir defasında kararımı verdim, her gece sabaha kadar uyanık kalacak, ne pahasına olursa olsun gelenin kim olduğunu öğrenecektim. Bir gece kapı yine açıldı. Hemen kapıya koştum, içeri bir zat girdi. Kim olduğunu sordum. Bana, Konya Hadimli olduğunu ve isminin Muhammed olduğunu söyledi. Ziyaret sebebi nedir? Diye sordum. Birgivi Hazretlerinin “Tarikat-ı Muhammediyye” isimli kitabını şerh ettiğini, şüphe ettiği bazı yerleri Resûlüllah'ın bizzat kendisinden öğrenmeye geldiğini söyledi. Kendisini odama götürdüm...

Nafakası Bitince Ömrü de Bitti

Nafakası Bitince Ömrü de Bitti Zamanın halifesi Harun Reşit, baş kadı İmam-ı Ebû Yusuf Aleyhisselâm'la büyük velî Davud-u Taî Hazretlerini ziyarete gitmişti. Davud-u Taî Hazretlerinin evine varıp kapısını çaldılar. Kapıyı büyük velînin yaşlı annesi açtı. Harun Reşit ve Ebû Yusuf Aleyhisselâm yaşlı kadına Davud'la görüşmek istediklerini söylediler. Kadın içeri girip görüşmek istediklerini söyleyince, Davud-u Taî Hazretleri: — Benim dünya ehli kimselerle işim yok, diyerek kabul etmedi. Halife ve Ebû Yusuf Aleyhisselâm, Şeyhin annesinden” görüşmelerini temin etmesini rica ettiler. Annesi gelip tekrar kabul etmesini isteyince, Davud-u Taî Hazretleri: — Anneye itaat Allah'ın emri olmasaydı; görüşmeyi kabul etmezdim... Fakat anneme isyan etmiş olmaktan korkarım, dedi ve görüşmeyi kabul etti. Halife ve -baş kadı içeri girdiler. Hazreti Davud, halifenin elini sıktıktan sonra: — Eğer ateşte yanmayacak olsaydı ne zarif ve güzel bir el, dedi ve birçok nasihat...

Kalb Ve Dîl, Hem Çok Temîz, Hem Pis

Kalb Ve Dîl, Hem Çok Temîz, Hem Pis Hazreti Lokman (Lokman Hekim), yanında yardımcısı ile ava çıkmıştı. Avdan dönerken bir kabile reisi Lokman Hekim'e bir gece misafir kalması için ısrar etti. Lokman Hazretleri de kabul ederek o gece misafir kaldı. Kabile reisi Hazreti Lokman için bir koyun kestirdi. Hazreti Lokman çömezine: — Kesilen hayvanın en temiz iki azasını kes bana getir, dedi. Çömezi gidip koyunun kalbini ve dilini kesti getirdi. Hazreti Lokman: — Aferin bildin, dedi. İkinci gün başka bir kabile reisi, Hazreti Lokman'a bir gece de kendisinde misafir kalması ve evini şereflendirmesi için ısrar edince, Lokman Hazretleri onu da kırmayıp bir gece de onun evinde kaldı. Orada da ziyafet olarak bir koyun kestiler. Hazreti Lokman gene çömezine bu sefer: — Hayvanın bana en pis yerinden ikisini kes getir, dedi. Yardımcısı yine hayvanın dilini ve kalbini kesip önüne koydu. Lokman Hazretleri çömezine: — Aferin bunu da bildin. Hakikaten insanın ve hayv...

Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ın Mes'uliyeti

Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ın Mes'uliyeti - Emirül - Mü'minin Hazreti Ömer Radiyallahü Anh halife olmuştu. Esbaptan Ebu Ubeyde Hazretleri onu ziyarete gitti. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh’ın huzuruna çıktığında onu ağlar vaziyette bulup sebebini sordu: — Ey mü'minlerin halifesi! Seni ağlatan nedir? Bir çaresi varsa halline çalışalım, dediğinde Hazreti Ömer Radiyallahü Anh şöyle buyurdu: — Ya Eba Ubeyde! Ben ağlamayayım da kim ağlasın? Öyle ağır bir yükün altına girdim ki Dicle kenarında bir oğlağın ayağı kırılsa benden sorulacak, önce Allah Celle Celâlüh Hazretlerine kendi nefsimin, daha sonra da mükellef bulunduğum hükmüm altındakilerin hesabını vereceğim. Ben ağlamayayım da kim ağlasın? (Alıntı)

Başına Sıcak Kül Dökülen Beyazıt

Başına Sıcak Kül Dökülen Beyazıt Kibar-ı Evliyadan Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri; bir gün hamama girmişti. Hamamdan çıkıp evine giderken iki katlı bir evin dibinden geçiyordu, yukarıdan tepesine bir leğen sıcak kül döküldü. Başındaki sarığı ve cübbesi yanan Allah dostu: — “Şükürler olsun ya Rabbi!” diyerek elini yüzüne sürdü. Sonra yanındakilere dönerek şu vecizeyi söyledi: — Ben ateşe lâyık bir kulum. Hiç başıma kül döküldü Diye kızar mıyım? (Alıntı)

Namaz Kılmak İstemeyen Padişah

Namaz Kılmak İstemeyen Padişah Namaz kılmak istemeyen padişahın biri bir âlime: -Bana namaz kılmamam için beş tane mazeret bul demiş. Âlim saymış: 1- Çocuk ol! Kral: – Nasıl olur? Ben yetişkinim, çocuk olamam! – Öyleyse namaz kılacaksın! demiş 2- Deli ol! Kral: – Nasıl olur? Ben akıllıyım! – Öyleyse namaz kılacaksın! Cevabını almış. 3- Kâfir ol! Kral: – Nasıl olur? Ben Müslüman’ım! Demiş… – Öyleyse namaz kıl! Cevabını almış. 4- Ölü ol! Kral: – Nasıl olur ben yaşıyorum! – Öyleyse namaz kılacaksın. Cevabını almış. 5- Bunak ihtiyar ol! Kral: – Olamam! Deyince: – Öyleyse namaz kıl! demiş. İnsanımıza sorarsan işi çok, vakti yok, ibadet edemez. Yapmamak içinde mazeret arıyor. Ahreti içinde emin, Allah büyük, affeder. Sıratta kaymamak içinde çaresini öğrenmiş ayağına sabun sürmeyecek. Hâlbuki ayağını kaydıracak günahı her an işliyor. Ömrünü birçokları olur olmaz işlerde tüketiyor. Allah’ın emaneti vücudunu şurada burada yıpratıyor, bil...