Kayıtlar

Şiir etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Vuslat

Vuslat   Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar, Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar, Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı, Görmezler ufuklarda, şafak söktüğü anı...   Gördükleri rüya ezeli bahçedir aşka; Her mevsimi bir yaz ve esen rüzgârı başka. Bülbülden o eğlencede feryat işitilmez; Gül solmayı; mehtap, azalıp gitmeyi bilmez...   Gök kubbesi her lahza, bütün gözlere mavi... Zenginler o cennette fakirlerle müsavi; Sevdaları hülyalı havuzlarda serinler, Sonsuz gibi, bir fıskiye ahengini dinler.   Bir ruh, o derin bahçede bir defa yaşarsa Boynunda O'nun kolları, koynunda O varsa, Dalmışsa O'nun saçlarının rayihasıyla, Sevmekteki efsunu duyar her nefesiyle.   Yıldızları, boydan boya doğmuş gibi, varlık Bir mucize halinde o gözlerdendir artık. Kanmaz, en uzun buseye, öptükçe susuzdur Zira susatan zevk, o dudaklardaki tuzdur.   İnsan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan... Bir sır gibidir az çok ilah olduğumuzdan. Onlar

Yılbaşı Şiiri

Resim
Yılbaşı Şiiri   Ya Rab! Böyle mi olacaktı, benim cennet yurdum? Baktım da etrafıma yalnızım, ağladım durdum.   Bir mana veremedim, şu Milâdî yılbaşına! Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına!   Çevirdim başımı, nereye ettimse bir nazar. Gördüm ki, Noel için hazır, yer-yer çarşı-pazar.   Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete. Heyhat! Duyuramadım, ne Âhmed'e ne Mehmed'e.   Ey Âlem-i İslâm'ın baş tacı, büyük Türkiye! Mukaddesatı unuttun, Avrupa diye diye!   Yurdumu işgal eylemiş, şu garbın safsatası, Kiminin maymunu var, kiminin "Noel babası!"   Anladım, zaman geçmekte bugün dünden de beter. Kim bilir? Yarın ne hâle düşecek bu şaşkın beşer.   Kulaklar tıkanmış, gözlere çekilmiş perde. Nankör adam, fazilet arıyor geçmiş giderde.   İslâm’dır bu vatanın dini, kitabı Kur'an-ı Kerîm'dir. Müslümanın bayramı, Ramazan ve Kurbandır.   Kalamaz bu böyle Fatih’in, Yavuz’un diyarı, Noel kutlamada, g

Unutma Şiiri

Unutma Şiiri   Mektup derken şiir oldu bak yine, Darılırsan ben ölürüm unutma! Taze sarmaşığım hoyrat bedene, Sarılırsan ben ölürüm unutma!   Birgin güneş olur göğe doğarsın, Birgin yağmur olur yola yağarsın, Birgin çiçeklerden koku sağarsın, Yorulursan ben ölürüm unutma!   Kılıç ağzı yoldur ok ucu meydan, Dikkat et sen benîm canımsın ey can, Koyakta kekliksin kayada ceylan, Vurulursan ben ölürüm unutma!   Aşk denince aklı bırak ol deli, Işık ışık gökten inen dolu ol, Boz bulanık akan yağmur seli ol, Durulursan ben ölürüm unutma!   Dinlemek zor anlamak zor yar beni, Göreceksen dertte gamda gör beni, Gönül toprağıma yaptım türbeni, Dirilirsen ben ölürüm unutma!  Abdurrahim Karakoç  Rahmetullahi Aleyh

Katre Şiiri

Katremizden hisse al bî-gâr-ı derya olmuşuz. Cümle halka bir bakışla çeşm-i bînâ olmuşuz. Gerçi zahirde lisân-ı nâs ile güftârımız. Mânâ yüzünden soyunup hep muarrâ olmuşuz.   Validem merhume açmıştı bize bir kutlu fâl, Ravzâ-i Pâk-i ziyarette demişti: ‘Ey Kerîmü-l Müteâl’ Bu Habîbin hürmetine ver bana ferzend bî-melâl Ândan aldığı libâsı bunda iksâ olmuşuz.   Tâ ezelden intisabım âlemin Seyyidine, Düştüm aşkına anın geleliden bu ânasır bendine Çok aradım ağladım yüz tutup Hakk’ın kendine, Âlemi devrân içinde Hubb-u Mevlâ olmuşuz.   Künhümü bilmek dilersen sırr-ı Hâki’dir özüm. Anın edvârıncadır dâim özüm ve sözüm Her neye baksa basar Hâki’dir bakan gözüm, Zîrâ evvelden anınla tek-ü tenhâ olmuşuz.   Bir acep sırrı Tâki’den aldığım ders-i iber, Anı bilmek dilersen sana vereyim haber, Her ûlûmi almıştı pîrimden O şeyh-i muteber, Biz anda mahvolup bezm-i ferda olmuşuz.   Çünkü kıtmîr olalıdan bu kapıda bu hakîr, Her işin sırrın ezelden

Yılbaşı Şiiri

Yılbaşı Şiiri   Ya Rab! Böyle mi olacaktı, benim cennet yurdum? Baktım da etrafıma yalnızım, ağladım durdum. Bir mânâ veremedim, şu Milâdî yıl başına! Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına! Çevirdim başımı, nereye ettimse bir nazar. Gördümki, noel için hazır, yer-yer çarşı-pazar. Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete. Heyhat! Duyuramadım, ne Âhmed'e ne Mehmed'e. Ey Âlem-i İslâm'ın baş tacı, büyük Türkiye! Mukaddesatı unuttun, Avrupa diye diye!   Yurdumu işgal eylemiş, şu garbın safsatası, Kiminin maymunu var, kiminin "Noel babası!" Anladım, zaman geçmekte bugün dünden de beter. Kim bilir? Yarın ne hâle düşecek bu şaşkın beşer. Kulaklar tıkanmış, gözlere çekilmiş perde. Nankör adam, fazilet arıyor geçmiş giderde. İslâmdır bu vatanın dini, kitabı Kur'an-ı Kerim'dir. Müslümanın bayramı, Ramazan ve Kurbandır. Kalamaz bu böyle Fatihin, Yavuzun diyarı, Noel kutlamada, geçerek hiristiyanları.   Maziyi düş

Adsız Şiir

  Adsız Şiir   Yazı mıdır? Kaza mıdır? Ceza mı? Cümle şelek garibanın sırtında. Ateş yakmış kaynatıyor kazanı Kalleş felek garibanın sırtında.   Eksik olmaz derdi, gamı, belası; Of çektikçe gurbetleşir sılası. Sabah akşam boz toprağın çilesi Evlek evlek garibanın sırtında.   Yediği zulümdür, içtiği zehir... Bilmez kimden kime eylesin kahır. Gün olur imzadır, gün olur mühür Tekme, değnek, garibanın sırtında.   Kimisi karada taksi sektirir Kimisi havada ....... tirir, Biner reklâm için resim çektirir... Uyuz eşek, garibanın sırtında.   El öpmeyi bilmez, kemik yalamaz. Ol sebepten öz hâkkını alamaz. Taş çatlasa kimliğini bilemez Kirli gömlek, garibanın sırtında.   Ay ayrılık, hafta hasret, gün keder Böyle gelmiş, böyle gider kim ne der... Öldüğü gün içki içer, dans eder Çok pezevenk, garibanın sırtında.   Abdurrahim Karakoç

Lâ Tehzen! Üzülme! (Şiir)

  Lâ Tehzen! Üzülme!   Ey...! Aziz ERDOĞAN Fâtih (el sani), Ey...! Yüce İslam’ın alemdar hanı, Ey...! (Şeyh i Ekberin) sırlı beyanı, Lâ tehzen!) Elbette mat olur rakip! “Nasrum minallahi ve fethun karib!”…   Ey... Kara gecenin, aydın ışığı, Memleketi - yurdu, mazlum beşiği, Hep susturdun anırdıkça eşeği, Lâ tehzen!) elbette mat olur rakip, “Nasrum minallahi ve fethun karib!”…   Ey...! ilkesi din-i İslâm mayası, Tek vatan- tek millet hizmet gayesi, İnmesin başından, Rahmet Sayası, Lâ tehzen!) Elbette mat olur rakip,   “Nasrum minallahi ve fethun karib!”…   Sen ey...! Zalimlerin korku- kâbusu, Dilinde halk, elinde hak tapusu, Biliyoruz her yönün, bin türlü pusu, Lâ tehzen!) Elbette mat olur rakip,   “Nasrum minallahi ve fethun karib!”…   "Dünya beşten büyük!" dedin dünyaya, "Davuste presi" çektin hizaya, Sen emir kıl! Biz hazırız gazaya, Lâ tehzen!) Elbette mat olur rakip, “Nasrum minallahi ve fethun karib!”…

İmam-ı Gazali Rahmetullahi Aleyh'in Son Şiiri

  İmam-ı Gazali Rahmetullahi Aleyh'in Son Şiiri   Beni öldü gören ve ağlayan dostlarıma, Şöyle söyle, üzülen din kardaşlarıma,   Sanmayınız ki sakın, ben ölmüşüm gerçekten, Vallahi sizde kaçın buna ölüm demekten,   Ben sadrın içindeyim bu ceset ise bana, Ev gibi; gömlek gibi örtü olmuştu cana,   Ben bir inciyim, örtümse bir sedeftir, Sübhan ile ülfetim, beni beri etmiştir,   Bir sabah aranızda, bir ölü gibiydim, Ve bir müddet yaşadım sonra da kefen giydim.   Anlayınız sırrımı, onda bir haber vardır, Ve bilin ki sözümün altında ki manadır.   İşte rıhlet eyledim, geri size bıraktım, Dünyada ki yurdumu hayalimden çıkardım.   Sanmayınız ki ölüm, hemen daim ölmektir, Aslında bir hayattır ve yüce bir hedeftir.   Düşünmeyin ki ölüm, azap elem çekmektir, O, sadece bir evden, başka bir eve geçmektir.   Azığınızı alın ve yola hazırlanın, Eğer aklınız varsa başka şeye kanmayın.   Bana rahmet okuyun, rahmet olunasınız, Biz gitti

Selâm Olsun (Şiir)

  Selâm Olsun (Şiir)   Selâm olsun bizden güzel dünyaya Bahçelerde hâlâ güller açar mı? Selâm olsun sonsuz güneşe, aya Işıklar, gölgeler suda oynar mı?   Hepsi güzeldi, kar, tipi, fırtına Günlerin geçişi ardı ardına Hasretiz bir kanat şakırtısına Mavi gökte kuşlar yine uçar mı?   Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan Dönmeyen gemiler olduk açıktan Adımızı soran, arayan var mı?   (Tanpınar 1981: 26)

Mevlâna Celaleddin Rumi’nin Eşine Yazdığı Şiir

Mevlâna Celaleddin Rumi’nin Eşine Yazdığı Şiir Bir gün Mevlâna eve girer ve hanımı ona sorar: “- Bu kadar âşıksın! Mevlâ’ya şükürler olsun bu aşkı yaşayıp, yaşatana... Peki, bana ne kadar âşıksın?” Der. Mevlâna hanımına şu şiirle cevap verir. Sen benim; Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevişim, Bir adım gelene on adım gidişimsin. Ve herkesi olduğu gibi kabul edişimsin, Sen benim; yalandan ve sahteden kaçışım, Riyadan bıkışım, gerçeği arayışımsın, Ve nihayet doğrunun tadına varışımsın. Sen benim; haksızlığa ve zulme başkaldırışım, Mazluma kucak açışım, zalime düşmanca bakışımsın Ve mağdurdan yana tavır alışımsın. Sen benim; bugünüme şükür ve yarınıma dua edişim, Azla yetinişim, çoğa göz dikmeyişimsin Ve kapanmayan avuç içimsin. Sen benim; hayat ve kaderle inatlaşmam, Ekmek için kavgam, bitmek tükenmek bilmeyen davamsın Ve zorluklara karşı yılmayışımsın. Sen benim; menfaate ve çıkara tepkim, Almak için verene öfkem, ille de karşıl