Kayıtlar

mezar etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Mezar Taşları

Resim
Mezar Taşları   Ziyaret ettim köyün mezarlığını, Tek tek okudum taştaki adlarını, Hesap ettim ölüm yaşlarını, Hayatın bir özeti mezar taşları…   Kimi taşlara yazılmış beyit, İsimler gördüm çeşit çeşit, Yok makam mevki hepsi eşit Hayatın bir özeti mezar taşları…   Yazıları okudum bir bir, Ne zengin yazar ne de fakir, Ne memur yazar ne de amir, Hayatın bir özeti mezar taşları…   Ebe dede baba ana evlât Safa saf dizilmişler yan yana, Hepsi kavuşmuş yaratana Hayatın bir özeti mezar taşları…   Yatıyorlar kara toprağın bağrında, Her şeyi bırakıp gitmişler arkalarında, Kimbilir hangi hayâlleri kaldı dünyada, Hayatın bir özeti mezar taşları…   Kimisi ömrünün baharında, Kimisi doksan yaşlarında, Dünyaya etmişler veda, Hayatın bir özeti mezar taşları…   Her soydan var birkaç kişi, Kiminin evlâdı kiminin eşi, Kiminin bacısı kiminin kardeşi, Hayatın bir özeti mezar taşları…   Kimlikleri özenle kazınmış taşa, Azrail dinlemi

Geç Kılınan Namaz!

Güler yüzü, güzel ahlakı ile her açıdan örnek bir kadın olan Selma Hanım, temizlik işlerinde evhâma yakın derecede aşırı titiz davrandığından, genelde namazlarını biraz geç kılardı. Selma Hanım’ın diğer bir özelliği de çok açık, çok net rüyâlar görür, bunları kendi yorumlar ve rüyâlarının çoğunun doğruluğuna tanık olurdu. Bir gece yine rüyâsında kendisinin öldüğünü, sonra teneşir üstünde yıkandığını, bembeyaz kefenlere sarıldığını, tabutun içine sırt üstü yatırılıp, helâllık alındıktan sonra cenaze namazı kılınmak üzere bir câmiye götürüldüğünü ve musallâ taşının üstüne konulduğunu görüyor. Kendisini yıkayanları, tabutunu taşıyanları ve cenaze namazını kılanları açıkça gören Selma Hanım, kabristana yaklaşıpta açılan mezarını gördüğü an, aşırı derecede korkuya kapılıp yakınlarına, “- Ne olur! Beni burada yalnız bırakmayın!” diye yalvarmaya başlıyor. Tabii ki sesini duyan olmuyor ve Selma Hanım en yakınları tarafından mezara indirildikten sonra üzeri toprakla örtülüyor. Yakınla

Öleceğin Gün İçin Telaşlanma!

Resim
  Öleceğin Gün İçin Telaşlanma!   Onca değer verdiğin bedeninin başına neler gelecek diye kaygılanma! Ne olacak, nasıl olacak? Diye hiç üzülme!   Çünkü Müslüman kardeşlerin senin için gerekenleri yapacaklar: 1- Elbiselerini bedeninden çıkaracaklar. 2- Bedenini yıkayıp gusledecekler. 3- Yeni elbisen olan kefeni bedenine giydirecekler. 4- Evinden dışarı çıkaracaklar. 5- Ve yeni evine, kabre götürecekler. 6- Cenaze merasimin için birçokları işlerini bırakıp gelecekler. 7- Özel eşyalarını toplayacaklar. 8- Elbiselerin, çanta ve ayakkabıların, ne varsa hepsini seçip ayıracaklar; 9- Muvaffak olurlarsa onları sadaka olarak fakirlere dağıtacaklar…   Emin ol, sen öldükten sonra kimse işini gücünü bırakıp senin hasretini çekmeyecek. İşler ve ticaret kaldığı yerden devam edecek. Senin görevin bir başkasına devredilecek. Malın ve servetin bölüşülecek, mirasçıların hepsini sahiplenecek. Sen ise kazandığın o malların hepsinden tek tek hesaba çekileceksin.  

Ölünün İhtiyacı

Ölünün İhtiyacı İbadetine düşkün Bâhiye isimli bir kadın ölmek üzere iken şöyle dua etmişti: "- Ey yüce Rabbim! Ölüm sırasında beni yardımsız bırakma; kabrimde korku ve yalnızlığa terk etme!" Kadıncağız ölünce, onun bir oğlu her cuma onun kabrine gelir, Kur’an-ı Kerim okur, dua ederdi. Bu oğul şunları anlatır: Rüyamda annemi gördüm, dedim ki: "Anneciğim nasılsın?" Şöyle dedi: "- Oğlum, Allah’a hamdolsun ki kıyamet gününe kadar içinde güzel kokuları olan döşenmiş bir kabirdeyim." "- Bir ihtiyacın var mı anne?" dedim, şunları söyledi: "- Ziyaretleri ve duaları terk etme. Çünkü ben, cuma gecesi ve gününde bize gelmenle seviniyorum. Sen geldiğin zaman ölüler diyor ki:   "- Ey Bâhıye, işte oğlun gelmiş.’ Ben de bununla seviniyorum. Çevremdeki ölüler de buna çok seviniyorlar." Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) Böyle Dua Etti "- Allahım! Kudretinle bana âfiyet ver, beni rahmetine dâhil et. Ecelim san

Kabir, Günde 5 Defa, İnsana Şöyle Seslenir!

Kabir, Günde 5 Defa, İnsana Şöyle Seslenir! - Ben yalnızlık yeriyim ! Bana gelecek kişi, Kur’an -ı Kerim okuyarak kendine arkadaş edinsin ! - Ben karanlık yeriyim! Bana gelecek kişi, namaz kılarak beni aydınlatsın ! - Ben altı üstü toprak olan kuru bir yerim ! Bana gelen salih amel ile gelip yatağını hazırlasın ! - Ben yılan ve çıyanı içinde barındıran bir yerim ! Bana gelen (haşerat savar ) bir tiryak ile gelsin ! O tiryak da “Besmele -i Şerife” ve “Çok gözyaşı dökmektir ” ! - Ben münker ne nekir adındaki sorgu meleklerinin soru soracakları yerim ! Bana “ La İlahe İllallah Muhammedün Resulüllah !” kelimesini onlara cevap verebilmek için çok söylesin ! ( Muhammed bin Sel â me el-Mısri )

Mezara Gireceğini Bildiği Halde

Mezara Gireceğini Bildiği Halde Akil, baliğ olup imanı olan erkek, kadın her Müslümana, “Mükellef” denir. Mükellef olanların ise, ölümü çok hatırlaması sünnettir. Çünkü ölümü çok hatırlamak, emirlere sarılmaya, günahlardan sakınmaya sebep olur ve haram işlemeye cesareti azaltır. Zira Peygamber efendimiz; (Lezzetleri yıkan, eğlencelere son veren ölümü, çok hatırlayınız!) buyurmuştur. İslam âlimlerinden ve evliyadan bazıları, ölümü, her gün bir kere hatırlamayı âdet edinmişlerdi. Bahaeddin-i Buhari hazretleri, her gün yirmi kere, kendini ölmüş, mezara konmuş düşünürdü. Bişr-i Hafi hazretleri, sevenlerine hep; “Ölümü hatırladığın zaman, dünyanın güzelliği ve şehvetleri senden gider” buyururdu. Ebu Hamza Horasani hazretleri de; “Bir kimse ölümü unutmaz devamlı düşünürse, baki devamlı olan her şey ona sevdirilir ve fani, geçici olan her şeyden nefret ettirilir” buyurmuştur. Ölmek, yok olmak değildir. Varlığı bozmayan bir iştir. Mevt, ruhun bedene olan bağlılığının sona er

Dedemizin Dedesi, Bir Akşam Mezardan Gelip Misafirimiz Olsa...

Dedemizin Dedesi, Bir Akşam Mezardan Gelip Misafirimiz Olsa... Bir akşam ansızın, dedemizin dedesi mezardan gelip misafirimiz olsa... En çok neye şaşardı kim bilir? İçinde bulunduğumuz durumu görünce; ne kadar şaşırır, eve girer girmez kafayı mı bozardı? Yoksa şoka girer bir daha çıkamaz mıydı? Kalp krizi mi geçirirdi? Kim bilir?!!! Ezanı Muhammediye okunurken toparlanmadığımıza mı? “Eûzü Besmele” okumadan, abdest almadan güne başladığımıza mı? Geç yatıp geç kalktığımıza mı? Camiye gitmediğimize mi? Namaz kılmadığımıza mı? Giyim kuşamımıza mı? Yemeye - içmeye besmelesiz başlamamıza mı? Sofradan “Elhamdülillâh” demeden kalkışımıza mı? Büyüklere karşı davranışlarımıza mı? Evimize misafir kabul etmeyişimize mi? Günlük Kur’an-ı Kerim, Hadisi Şerif okumayışımıza mı? Sılayı Rahim yapmadığımıza mı? Tembelliğimize mi? İşe geç gidişimize mi? Çocuklarımıza gerekli ilgiyi göstermeyerek eğitimlerine gerekli önemi vermeyişimize mi? Komşulara karşı davranışım

Bir Fille Fare Evlenmişler

Bir Fille Fare Evlenmişler Bir fille fare evlenmişler düşünmüşler ki bir ortak noktamız var baş harflerimiz (F) ile başlıyor… Üç gün evli kaldıktan sonra, fil ölmüş. Fare takdiri ilahi demiş, kadere boyun eğmiş. Sevgili eşine mezar kazarken yoldan geçen bir yakını sormuş: -“Fare kardeş ne yapıyorsun?” Fare, üç günde ağırlaşan başını kaldırmış. Eliyle yüzünün terini silmiş, bir iç çekmiş ve; -“Üç günlük saadet için, bir ömür mezar kazacağım kardeş! Ne yapayım?” demiş. Alınacak ders: Bizler evlenirken ince eleyip sık dokumak zorundayız. Gösterişe, aldanmamalı; gerçekten bizi mutlu edecek kalbi temiz bir hayat arkadaşı bulmaya çalışmalıyız. Sırf güzelliği ve malı için hafif meşrep kişileri tercih etmemeli, imanlı ve takvalı ve huyu güzel olanlarla evlenmeliyiz. Bu hususa dikkatimizi çeken Peygamberimiz Aleyhisselâm mü'minlere şu tavsiyede bulunur: "Kadınlarla dört hasletleri için evlenilir: Malı için, asaleti için, güzelliği için ve dini için. Sen dindar olanı t

Gözler Kapanınca, Pişmanlık Fayda Vermez

Gözler Kapanınca, Pişmanlık Fayda Vermez Ben de dün sizin gibi, dolaşırdım dünyada, Bugün ise ölüyüm, yatarım Musallada. Bu gözler kapanınca, pişmanlık fayda vermez. Dünya dolu mal olsa elden hiç bir şey gelmez. Ailem, akrabalar beni hep tanıyanlar, İçten samimi seven, yüreği kanayanlar. İşte ben gidiyorum son sözümü dinleyin Hakkımı helâl ettim, sizler de helâl edin! Vasiyetim şudur ki, tutmaya gayret edin. Hak yoldan ayrılmayın, Allah yolundan gidin Baki olan Allah’tır, fani olan insandır. Dünyaya tapanların, sonu feci hüsrandır. Hani tahta kurulup, en büyük benim diyen? Hani hep haram yiyen, kan döken ipek giyen? Nefsin arzusu bitmez, insan sonsuzu ister, Sonsuz yalnız Allah’tır, aklolan Hakkı ister. Kavga, niza, gürültü ömürü boşa harcar Sevgi, dostluk, muhabbet, hayata neşe katar. Mal, can da emanettir, hepsi bir gün alınır, Karanlık, boş mezara, yapayalnız girilir. Akraba ve dostların kabre bırakıp döner, Sadece

Ölüm var, Her Yerde; Bekliyor Kardeş

Resim
  Ölüm var, Her Yerde; Bekliyor Kardeş Yüz bin yıl yaşamak olsa emelin, Demirden, çelikten olsa temelin, Kral olsan göğe uzansa elin, Ölüm var, her yerde; bekliyor kardeş…   Dünyaya gelip de gitmeyen var mı? Ecel şerbetini içmeyen var mı? Mezar denen yere girmeyen var mı? Ölüm var, her yerde; bekliyor kardeş…   Gücüne güvenip,  “Yiğidim!”  deme! Tenine güvenip,  “Güzelim!”  deme! Malına güvenip, “ Zenginim!”  deme! Sakın gururlanıp,  “Ben buyum!”  deme, Ölüm var, her yerde; bekliyor kardeş…   Çevrene dokunur, seni es geçer, Bazen çok yaklaşır, pas gelir geçer, Yaşlılar dururken, gençleri seçer, Ölüm var, her yerde; bekliyor kardeş…   Hani Nuh, Süleyman, Muhammed nerde? Hiç bir peygambere kalmadı dünya! Hoş seda bırakıp geçip gittiler… Ölüm var, her yerde; bekliyor kardeş…   Hani Şeddad, Karun, Firavun nerde? Hayırla ananı, var mı bir yerde? Küfür ve zulmüyle; yanıyor narda, Ölüm var, her yerde; bekliyor kardeş…   Yerden göğe kadar altının olsa, Elmastan, zümrütten, tahtların olsa, Uz