Kayıtlar

Şubat 18, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Çıktım Erik Dalına!

  Çıktım Erik Dalına!   Çıktım erik dalına Anda yedim üzümü Bostan ıssı kakıyıp Der ne yersin kozumu…   Uğruluk yaptı bana Bühtan eyledim ona Çerçi de geldi aydır Hani aldın gözgünü...   Kerpiç koydum kazana Poyraz ile kaynattım Nedir diye sorana Bandım verdim özünü...   İplik verdim cullaha Sarıp yumak etmemiş Becid becid ısmarlar Gelsin alsın bezini...   Bir serçenin kanadın Kırk katıra yüklettim Çift dahi çekemedi Şöyle kaldı kazını...   Bir sinek bir kartalı Salladı vurdu yere Yalan değil gerçektir Ben de gördüm tozunu...   Bir küt ile güreştim Elsiz ayağım aldı Güreşip basamadım Gövündürdü özümü...   Kafdağı'ndan bir taşı Şöyle attılar bana Öylelik yola düştü Bozayazdı yüzümü...   Balık kavağa çıkmış Zift turşusun yemeğe Leylek koduk doğurmuş Baka şunun sözünü...   Gözsüze fısıldadım Sağır sözüm işitmiş Dilsiz çağırıp söyler Dilimdeki sözümü...   Bir öküz boğazladım Kaklad

Halife İle Köle Allah’ü Teâlâ Katında Birdir

  Halife İle Köle Allah’ü Teâlâ Katında Birdir   Hz. Ömer Radiyallahü Anh Çok âdil, abid, çok merhametli, mütevazı, fakirlikle yaşar bir zat idi. Hz. Ömer Radiyallahü Anh Muğire adlı bir kölesiyle beraber Kudüs’e gitmektedir.   Halifenin bir deveden başka bineği yoktu. Deveye nöbetleşe biniyorlardı. Allah’ü Teâlâ’nın hikmeti tam Kudüs’e girecekleri vakit deveye binme nöbeti kölesi Muğire’ye gelmişti. Muğire, Hz. Ömer Radiyallahü Anh’a: “- Efendim, sıra bana geldi ama Kudüs’e yaklaştık. Benim deve üstünde, sizin yaya olmanız doğru olmaz. Şehre girerken devenin üzerinde siz olunuz!”, dedi. Hz Ömer Radiyallahü Anh itiraz etti: “- Biz Müslümanız. Ben her ne kadar halife isem de, seninle benim aramda Allah’ü Teâlâ indinde hiçbir fark yoktur. Sıra senindir, deveye sen bineceksin!”, dedi. “- Bugün Kudüs’ün bütün eşrafı zat-ı alinizi karşılayacaklardır. Onlar atlı, siz ise halife olduğunuz halde yaya yürüyeceksiniz. Bu hiç münasip değildir. Lütfediniz de istirhamımızı reddetmey

Kahrın da Hoş Lütfun da Hoş

  Kahrın da Hoş Lütfun da Hoş   Câna cefa kıl ya vefa, Kahrın da hoş lütfun da hoş... Ya dert göster ya da deva, Kahrın da hoş lütfun da hoş...   Hoştur bana senden gelen, Ya hil’at ü yahut kefen, Ya taze gül yahut diken, Kahrın da hoş lütfun da hoş...   Gelse celâlinden cefa, Yahut cemalinden vefa, İkisi de câna safa, Kahrın da hoş lütfun da hoş...   Ger bağ u ger bostan ola, Ger bend u ger zindan ola, Ger vasl ü ger hicran ola, Kahrın da hoş lütfun da hoş...   Ey padişah-ı lem yezel Zât-ı ebed hayy-ı ezel Ey lütfu bol kahrı güzel Kahrın da hoş lütfun da hoş...   Ağlatırsın zâri zâri, Verirsen Cennet ü huri, Lâyık görür isen nârı, Kahrın da hoş lütfun da hoş...   Gerek ağlat gerek güldür, Gerek dirgür gerek öldür, Bu Âşık hem sana kuldur, Kahrın da hoş lütfun da hoş...   İbrahim Tennurî Kuddise Sirrûh (ö. 1482)   Câna cefa kıl ya vefa:  Bana cefa çektirsen de rahatlık versen de... Ya hil’at ü yahut kefen: