Çıktım Erik Dalına!

 Çıktım Erik Dalına!

 

Çıktım erik dalına

Anda yedim üzümü

Bostan ıssı kakıyıp

Der ne yersin kozumu…

 

Uğruluk yaptı bana

Bühtan eyledim ona

Çerçi de geldi aydır

Hani aldın gözgünü...

 

Kerpiç koydum kazana

Poyraz ile kaynattım

Nedir diye sorana

Bandım verdim özünü...

 

İplik verdim cullaha

Sarıp yumak etmemiş

Becid becid ısmarlar

Gelsin alsın bezini...

 

Bir serçenin kanadın

Kırk katıra yüklettim

Çift dahi çekemedi

Şöyle kaldı kazını...

 

Bir sinek bir kartalı

Salladı vurdu yere

Yalan değil gerçektir

Ben de gördüm tozunu...

 

Bir küt ile güreştim

Elsiz ayağım aldı

Güreşip basamadım

Gövündürdü özümü...

 

Kafdağı'ndan bir taşı

Şöyle attılar bana

Öylelik yola düştü

Bozayazdı yüzümü...

 

Balık kavağa çıkmış

Zift turşusun yemeğe

Leylek koduk doğurmuş

Baka şunun sözünü...

 

Gözsüze fısıldadım

Sağır sözüm işitmiş

Dilsiz çağırıp söyler

Dilimdeki sözümü...

 

Bir öküz boğazladım

Kakladım sere kodum

Öküz ıssı geldi der

Boğazladım kazımı...

 

Bundan da kurtulmadım

Nideyim bilemedim

Bir çerçi de geldi der

Kanı aldın gözgümü...

 

Tosbağaya sataştım

Gözsüz sepek yoldaşı

Sordum sefer nereye

Kayseri'ye âzimi...

 

Yunus bir söz söylemiş

Hiçbir söze benzemez

Münafıklar elinden

Örter mâ'na yüzünü...

Yûnus Emre Kaddesallahu Sırrahu


Sözlük

ıs: sahip. "bostan ıssı: bostan sahibi."

kakımak: kızmak, öfkelenmek.

koz: ceviz.

oğrı (uğru): hırsız.

gözüngü, gözgü: ayna.

çul: kıldan yapılmış kaba dokuma.

cullah, çulha: bez dokuyan.

oğrı (uğru): hırsız.

becid becid: acele, derhal.

küt: kötürüm.elsiz ayaksız.

gövündürmek: kavrulmak.

zift: katranın ve benzeri organik maddelerin buharlaşmasından ya da damıtılmasından elde edilen, kolaylıkla kırılabilen, az ısıyla ergiyen, katı, kara renkli ve parlak madde, kara sakız.

koduk: eşek sıpası.

kaklamak: parçalamak. Küçültmek.

Tosbağa: kaplumbağa.

Gözsüz sepek (t): köstebek.

Nâdân: f. Câhil, bilmez, haddini bilmez.

Yârân (f.): f. Dostlar. Sâdık arkadaşlar. Sevgililer.

Hadis: “Nefsini tanıyan Rabbını tanır.”

Kenz: Define, hazine. Yer altında saklı kalmış kıymetli eşya, para veya altın gibi şeyler.

Bî-pâyân: f. Sonsuz. Payansız.

Gufran: Cenab-ı Hakk'ın günahları affedip örtmesi, rahmeti.

Fâkih (a.): Anlayışlı kimse, şerîatın hukuk yönünde bilgili

olan kişi. Fıkıh ilmini bilen. İslâm hukukçusu. * Zeki, anlayışlı kimse.

Fermân: f. Emir. Tebliğ.

Mihnet: Zahmet. Eziyet. Dert. Belâ. * Mc: Tecrübe, sınamak.

Büryân: Biryan: f. Kebabın bir nev'i. Piran. Pürân

Hıyâr (a.): Hayırlı, seçkin ve üstün olanlar.

Rumman (a.): Nar.

Mihmân: f. Misafir.

İrfân: Bilmek, anlayış, tecrübe ve zekâdan ileri gelen zihnî kemal. * İkrar.

Yûnusleyin (t.): Yûnus gibi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis