Kayıtlar

Aralık 26, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Peygamber’e Saygı

Peygamber’e Saygı Hz. Ömer Radiyallahü Anh Efendimiz, bir gün Cuma namazına giderken yanından geçtiği bir evin damından üzerine kan damlar. O da üzerine kan damlayan oluğu söker, atar. Evine gider. Elbisesini değiştirip, tekrar yetişir. Namaz kıldırıp, hutbesini irad ettikten sonra, "Cemaat, mü'minlere eziyet ediyorsunuz!" diyerek hadiseyi anlatır ve "Ben de o oluğu söküp attım!" der. O, sözünü bitirir bitirmez, caminin içerisinde, "Ya Ömer Radiyallahü Anh, sen ne yaptın?" diye feryat eden bir ses duyulur. Bu sözü söyleyen, Hz. Ömer Radiyallahü Anh’in çok sevdiği arkadaşı, "Allah'ım! Bu peygamberin amcasının elidir, o el hürmetine bize yağmur ver!" dediği Hz. Abbas'tır. Ayağa kalkmıştır. "Ya Ömer Radiyallahü Anh ! O dam benim damımdı. O oluğu da oraya Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem kendi elleri ile yerleştirmişti. Sen ne yaptın?" demektedir. Ömer Radiyallahü Anh Efendimiz'in de, "O

Doğruluğun Sonu Böyle Olur

Doğruluğun Sonu Böyle Olur Adam, Harem-i Şerif'in kapısında hep aynı duayı okuyordu: - Ey doğrulara yardım eden, haramdan kaçınanları koruyan! Ona 'Sen başka dua bilmez misin?' dediler. O şöyle açıklama yaptı bu duayı tekrar etme sebebi olarak: - Ben Beyt-i Şerif'i tavaf ederken ayağıma takılan şeyi eğilip aldım. Bir de baktım ki, içinde bin altın bulunan bir kese. Şeytanımla imanım mücadeleye tutuştular. 'Bin altın çok para, senin bütün ihtiyaçlarını karşılar.' dedi şeytanım. İmanım ise, 'Bu haramdır, boşuna saklama, sahibini bul, teslim et.' dedi. Ben böyle mücadele içinde iken birinin sesi duyuldu. - Burada içinde bin altınım bulunan kesem kaybolmuştur. Kim buldu ise versin, ona otuz altın müjde vereyim. Bin haramdan, otuz helal hayırlıdır, diyerek keseyi sahibine teslim ettim. O da bana otuz altın verdi. Bunu alıp bakırcılar çarşısında gezerken bir Arap kölenin bu paraya satıldığını görünce hemen satın aldım. Bir müddet sonra bu köl

Hak Yola Getiren İki Söz

Hak Yola Getiren İki Söz Büyük erenlerden Hasan Basrî Rahmetullahi Aleyh, bir gün arkadaşlarıyla birlikte yolda giderken memleketinin tanınmış devlet büyüklerinden birinin oğlu ile karşılaşır. Devlet büyüğünün oğlu yağız atının üzerine kurulmuş, beraberinde de hizmetçileri, bütün sükse ve ihtişamıyla yoluna devam etmektedir. Hasan Basrî Rahmetullahi Aleyh yolun ortasında durarak hoş beşten sonra devlet büyüğünün oğluna şöyle seslenir: "Ey devlet büyüğünün oğlu!  Sizler her şeyi mal ve para ile değerlendirirsiniz. Size şu iki sözü satmak istiyorum, alır mısınız? Çünkü bu sözleri size benden başka kimse söylemeye cesaret edemeyecektir. Sonra bu sözler sizi aydınlık Allah yoluna sokacaktır." Devlet büyüğünün oğlu, "Peki kaça satacaksınız?" deyince; Hasan Basrî Rahmetullahi Aleyh, "Birincisini bir, ikincisini de iki gümüş para karşılığında veririm." diye karşılık verdi. "Evet, alırım" deyince de ilk sözünü söylemeye koyulur ve şöy

Rum Elçisi

Rum Elçisi "Rum elçisi, Medine-i Münevvere'ye siyasi bir görüşme için gelir. Halife Hz. Ömer Radiyallahü Anh’in sarayını sorar. Sorduğu kimseler: "Halife'nin köşkü yoktur. Onun parlak bir gönül sarayı vardır. Kendisinin dünyaya aid yalnız, fakirlerin ve gariblerin barındığı gibi bir kulübesi vardır." derler. Rum elçisinin bu sözler üzerine dehşeti ve hayreti artar. Yükünü, atını, hediyelerini başıboş bırakır. Hz. Ömeir Farûk'u Radiyallahü Anh  aramaya koyulur. Her tarafta halife'yi sorar. Hayretle kendi kendine: "Demek dünyada böyle bir hükümdar var ki, aynı rûh gibi, etrafın nazarından gizli kalıyor!" diye mırıldanır Halife'ye ram olmak için, O'nu aramaya devam eder... Bir Arap kadın: "İşte senin aradığın Halife, şu hurma ağacının altındadır! Herkes yatakta, döşekte yatarken; O, bunların zıddı olan kumların üzerindedir! Git de, hurma ağacının gölgesinde yatan zıll-i ilahi'yi (Hakk'ın gölgesini) gör!" de

Sizin yanlışınızı düzeltecek adam anasından doğmamış mı?

Sizin yanlışınızı düzeltecek adam anasından doğmamış mı? Bir gece Medine sokaklarında Halife Hazreti Ömer ve Abdurrahman bin Avf Radiyallahü Anhüma hazretleri gezerken bir evin içinden karışık seslerin geldiğini duyarlar. Biraz yaklaşınca sorar Halife: - Ey Abdurrahman, bu evin kime ait olduğunu biliyor musun? Abdurrahman bin Avf, "Bilmiyorum" der. Şöyle açıklama yapar. - Burası Rebi'a bin Ümeyye'nin evidir. İçindekiler de sarhoşlar, içmişler bağırıp çağrışıyorlar. Ne dersin, bunlara ne türlü bir ceza uygulayalım? Gecenin bu saatinde bu haldeler... Abdurrahman bin Avf der ki: - Bana kalırsa ceza uygulanacaklar onlar değil, biziz! İrkilir Halife. - Neden? Diye sorar. Şöyle izah eder büyük sahabe: - Allahü Azimüşşan 'İnsanların gizli ayıplarını araştırmayınız' buyuruyor. Biz ise gecenin bu saatinde evinin içindeki ayıplarını araştırıp meydana çıkarmakla meşgulüz. Aslında cezalık işi biz yapıyoruz demektir! Bunun üzerine düşünmeye ba

Saliha Hanımın Sarhoş Kocası

Saliha Hanımın Sarhoş Kocası Saliha bir hanımın sarhoş bir kocası vardı. Her akşam işten gelir gelmez içki sofrasını kurdurur iyice sarhoş olmadan yatmazdı. Hanımı ise dindar namazında abdestinde bir hanımdı. Asla ve asla eşine hizmette kusur etmiyor her namazının ardından eşinin bu illetten kurulması için dua ediyordu. Adam bir akşam eve geç geldi. Dış kapıdan girer girmez hanımının Kur’an-ı Kerim okuduğunu duydu. Çok etkilendi. Hanımı tüm ibadetlerini kusursuz yapıyor kendisi ise hiç ibadet yapmadığı gibi birçok günah işliyordu. Eşini her akşam kapıda Hoş geldin Bey diyerek kapıda karşılayan hanımı bu akşam Kur’an-ı Kerim okuduğu için duymamış kapıda karşılayamamıştı. Ama adam hiç kızmadı. Odaya girer girmez hanımı “Sadakallahül Azim” diyerek fırladı. “Sakın üzülme efendi. Sofranı hemen şimdi hazırlarım!” Adam; “Hayır, bu akşam sana sofra hazırlatmayacağım. Kendim hazırlayacağım. Hanımı “Beyim kapıda karşılamadığım için çok kızdı galiba!” diyerek endişelendi.

Üç Nebevî Vazife

Üç Nebevî Vazife Peygamberlerin, ümmetlerine vazifeleri 3 madde ile tâdâd edilmiştir: 1. Allah’ü Teâlâ’nın ayetlerini tebliğ etmek, okumak. 2. Tezkiye etmek. [Nefis iman etmekle şirkten temizlenir takva ile yapılan salih amellerle de günahlardan temizlenerek arıtılır.] 3. Kitap ve hikmeti tâlim etmek. Yeryüzüne hakkın hâkim olması için çalışmak. Kâinâtın Fahr-i Ebedîsi Sallallâhu Aleyhi Ve Sellem Efendimiz, Hirâ’da aldığı;   “Oku!”   tâlimâtıyla beraber, önce aile fertlerini, sonra yakın akrabalarını ve şehrini, zamanla gönderdiği mektuplarla bütün dünyayı Hakk’a davet etti. Onlara Kur’ân-ı Kerîm’i okudu, tebliğ etti. Davetine icâbet edip îmân edenlere, Cenâb-ı Hak; kendisine ve Rasûl’üne itaati emretti. Allah’ü Teâlâ’nın Rasûlü de, kendisine itaat eden ashâbını güzel ahlâkı  ve sözleriyle terbiye ve tezkiye etmeye başladı. Câhiliyye insanından fazîletler medeniyeti çıkardı. (Alıntı)