Kayıtlar

Aralık 5, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Cimri Zenginin Hazin Sonu

Cimri Zenginin Hazin Sonu Vaktiyle çok zengin bir adam vardı. O kadar zengindi ki. Malının ve parasının hesabını bilmezdi. Yine de son derece cimriydi. Günlerden bir gün kapısına bir fakir geldi. — Allah rızası için karnımı doyurun, diye yalvardı. Merhametsiz zengin: — Defol kapımdan. Çalışıp kazanacağın yerde dilen­mekten utanmıyor musun? Defol, dedim... Fakir boynunu büktü. — Ne tuhaf. Hadi ben fakir olduğum için yüzümü buruşturuyorum, sen zengin olduğun halde gülmeyi, güzel söz söylemeyi unutmuşsun. — Defol dedim, defol — Kibirlenme, ne fakirlik, ne zenginlik ebedidir... Bir gün bütün malını kaybedip fakir olabileceğini hiç düşündün mü? Merhametsiz zengin büsbütün sinirlendi. Hizmetçisine bağırdı: — Defet şu herifi başımdan! Hizmetçi ezile-büzüle fakiri kovdu. Bir kaç yıl geçti... Merhametsiz cimri zenginin işleri bozuldu. Her şey ters gitmeye başladı. Sanki altını tutsa kömür oluyordu. Bütün parası kısa süre içinde erimiş, elinde avucunda hemen hiçbir şey kalmamış

Kel, Alatenli Ve Âmâ'nın Kıssası

Kel, Alatenli Ve Âmâ'nın Kıssası 4963 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Benî İsrail'den üç kişi vardı: Biri alatenli, biri kel, biri de âmâ. Allah bunları imtihan etmek istedi. Bu maksadla onlara insan suretinde bir melek gönderdi. Melek önce alatenliye geldi. Ve: "En çok neyi seversin?" dedi. Adam: "Güzel bir renk, güzel bir cild, insanları benden tiksindiren halin gitmesini!" dedi. Melek onu meshetti. Derken çirkinliği gitti, güzel bir renk, güzel bir cild sahibi oldu. Melek ona tekrar sordu: "Hangi mala kavuşmayı seversin?" "Deveye!" dedi, adam. Anında ona on aylık hamile bir deve verildi. Melek: "Allah bunları sana mübarek kılsın!" deyip kayboldu ve Kel'in yanına geldi. "En ziyade istediğin şey nedir?" dedi. Adam: "Güzel bir saç ve halkı ikrah ettiren şu halin benden gitmesi!" dedi. Melek,keli

Ashabu'l-Uhdûd

Ashabu'l-Uhdûd Hz. Süheyb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sizden öncekiler arasında bir kral vardı. Onun bir de sihirbazı vardı. Sihirbaz yaşlanınca Kral'a: "Ben artık yaşlandım. Bana bir oğlan çocuğu gönder de sihir yapmayı öğreteyim!" dedi. Kral da öğretmesi için ona bir oğlan gönderdi. Oğlanın geçtiği yolda bir râhip yaşıyordu. Bir gün giderken rahibe uğrayıp onu dinledi, konuşması hoşuna gitti. Artık sihirbaza gittikçe, râhibe uğruyor, yanında bir müddet oturup onu dinliyordu. Bir gün delikanlıya sihirbaz, yanına gelince dövdü. Oğlan da durumu râhibe şikâyet etti. Rahip ona: "Eğer sihirbazdan dövecek diye korkarsan: "Ailem beni oyaladı!" de; ailenden korkacak olursan, "beni sihirbaz oyaladı" de!" diye tenbihte bulundu. O bu halde devam eder iken, insanlara mani olmuş bulunan büyük bir canavara rastladı. Kendi kendine: "Bugün bileceğim; sihirbaz mı e

Eve Veya Mescide Girerken Ve Çıkarken Yapılacaklar

Eve Veya Mescide Girerken Ve Çıkarken Yapılacaklar Abdullah b. Abbas anlatıyor: “Peygamberimiz Aleyhisselâm giyindiği zaman sağdan giyinir, elbisesini/ayakkabısını çıkardığında ise, soldan çıkarırdı. Mescide gittiğinde sağ ayağıyla girer, sol ayağıyla da çıkardı. Bir şey verirken veya alırken hep sağını kullanmayı severdi.” (Mecmauz’zevaid, 10/139). Eve Âyet-el kürsi ve İhlas suresini okuyarak girmeli. Bir hadis-i şerif meali: (Eve girerken İhlas-ı şerifi okuyan, yoksulluk görmez!) [Ey Oğul İlmihali] Eshab-ı kiramdan Süheyl radıyallahü anh, bu tavsiyeye uyarak zengin olmuştur. Eve sağ ayakla girip selam vermeli. Evde kimse yoksa (Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhissâlihîn) demeli. Evden çıkarken de Âyet-el-kürsi’yi okumalı. Bir hadis-i şerif meali: (Evinden çıkarken "Bismillahi, tevekkeltü alellahi, La havle vela kuvvete illa billah" diyen, tehlikelerden korunur, şeytan ondan uzaklaşır.) [Tirmizi] Evden çıkarken Âyet-el-kürsi’yi okuyan her işinde başarı

Fâtih’e İstanbul’u Fethettiren Mektup

Fâtih’e İstanbul’u Fethettiren Mektup Kuşatma altındaki Bizans’a yiyecek ve yardım getiren 3 Ceneviz ve 1 Bizans nakliye gemisi Zeytinburnu açıklarında Osmanlı donanmasını atlatarak Haliç’e geçmeye muvaffak olur. İşte Fatih’e ait atını denize sürerken tasvir edilen o müthiş tablo o an cereyan eder. Öfkelenen Fatih, atını denize sürer. Bu başarısızlık Osmanlı ordusunun moralini sıfırlar. Bizans ümitlenir. Üstelik Avrupa’dan gelecek Haçlı yardımları konusunda da ümitlerini ve dayanma güçlerini artırır. Osmanlı devlet erkânının büyük bölümü zaten kuşatmanın kaldırılmasından yanadır. İstanbul fethedilirse Fatih’in artacak itibarı yanında kendilerinin etkisizleşeceği endişesi yaşayan üst düzey devlet erkânının sayısı azımsanamayacak kadar çoktur. Bu olay üzerine sesleri daha da gür çıkar. Orduyu da yanlarına çekmek üzeredirler. Homurdanmalar iyice artar. Bu olayın hemen ardından aynı gün içinde Akşemseddin’in mektubu ulaşır Fatih’e… Mektubun aslı Topkapı Sarayı Arşivinde muhafaza

Amr ibni As'ın Ölüm Anı...

Amr ibni As'ın Ölüm Anı... İbni Şumâse şöyle dedi: Amr İbni As'ın yanına vardık kendisi ölüm döşeğinde idi. Uzun zaman ağladı ve yüzünü duvara çevirdi. Oğlu: -Babacığım Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) seni filân şeyle müjdelemedi mi? Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) seni filân şeyle müjdelemedi mi? Demeye başladı. Bunun üzerine Amr yüzünü (bize) çevirerek: -Şüphesiz ki; Hazırlamakta olduğumuz şeylerin en faziletlisi Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammedin onun Resulü olduğuna şahadet getirmektir. Şüphesiz ki ben üç hal üzere bulundum. Düşünüyorum da “Bir vakitler” Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e benim kadar şiddetle buğz eden yoktu. İmkânını bulup ta onu Öldürmüş olmak kadar da bence makbul bir iş yoktu. Şayet bu hal üzere Ölmüş olsaydım muhakkak cehennemlik olurdum. Allah İslam’ı kalbime, yerleştirdiği zaman Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek; -Uzat sağ elini de sana beyat edeyim dedim. Hemen sa

Siz Siz Olun Verdiğiniz Sözü Asla Unutmayın!!!...

Resim
Siz Siz Olun Verdiğiniz Sözü Asla Unutmayın!!!... Yıllar evvel birbirini çok seven iki çiçek varmış. Bunlardan erkek olan, sevgilisini o kadar çok seviyormuş ki; baharda açtıklarında diğer çiçeklerden onu kıskanıyormuş. Buna dayanamayan erkek çiçek baharda binlerce çiçeğin içinde açmak ve kalabalığın içinde kaybolmak yerine kışın dondurucu soğuğunda açarak canından çok sevdiği sevgilisini daha fazla görmeyi hayal etmiş. Yine bahar gelmiş, bütün çiçekler toprağı yedi renge boyamışlar. Erkek çiçek kışın kurduğu hayallerini anlatmış. Dişi çiçek sevgilisinin fikirlerini çok beğenmiş, bir daha ki sefere hiç kimsenin açmaya cesaret edemediği, kışın dondurucu soğuğunda açmak için sözleşmişler. Bahar bitmiş, yaz geçmiş, kış gelmiş. Sevgilisine kavuşma hayali ile yerinde duramayan erkek çiçek, karın bir yorgan gibi kapladığı toprağı delerek yeryüzüne çıkmış. Bembeyaz karlar içinde o renkleriyle göz kamaştıran sevgilisini aramış… Ama bulamamış. Ümidini yitiren erkek çiçek bir