Kayıtlar

Temmuz 18, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İlâhî Ahlâk

İlâhî Ahlâk İnsaf ve iz’an sahibi her insan, kendisine bir bardak su ikrâm edene bile teşekkürü bir vicdan borcu addeder. Fırsat düştüğünde o şahsın iyiliğine muâdil bir iyilikle karşılık verir. Hâl böyleyken insanoğlunun, bütün nîmetlerin asıl ikrâm edeni olan Rabbine karşı alık ve abus kalması; akıl, iz’an ve vicdan dışıdır. Öte yandan, Cenâb-ı Hakk’ın nîmetlerine muâdil bir iyilikle karşılık verebilmek de, bütün sermâyesi “hiçlik” olan insanoğlu için mümkün değildir. Fakat Cenâb-ı Hak sonsuz lutuf ve merhametiyle bizim en küçük bir hayrımıza bile -ihlâsımız nisbetinde- on mislinden yedi yüz misline kadar fazlasıyla mükâfat vermektedir. Bu, O’nun “Şekûr” sıfatının muktezâsıdır.4 Âyet-i kerîmelerde buyrulur: وَاللّٰهُ شَكُورٌ حَل۪يمٌ   “…Allah çok mükâfat verendir, cezâlandırmakta acele etmeyendir.” (et-Teğâbün 17) فَأِنَّ اللّٰهَ شَاكِرٌ عَل۪يمٌ “…Şüphesiz ki Allah (yapılan hayrı) kabul eder (mükâfâtını bol bol verir) ve (o hayrı) hakkıyla bilir.” (el-Bakara, 15

Gerçek Nîmet

Gerçek Nîmet Âyet-i kerîmelerde buyrulur: “Ben’i zikredin; Ben de sizi zikredeyim! Bana şükredin; sakın küfrân-ı nîmette bulunmayın!” (el-Bakara, 152) “…Eğer şükrederseniz, elbette size olan (nimetlerimi) artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir!” (İbrahim, 7) Şükretmek, nimetlerin bereketlenmesine vesiledir. Şükürsüzlük ise, küfran-ı nimettir, nankörlüktür, bereketsizliğe, nimetlerin geri alınmasına ve Allah’ın gazabına sebeptir. Bu hususta Fudayl bin Iyaz -rahmetullâhi aleyh- şöyle buyurmuştur: “Şükre devam edin. Zira bir kez elden giden nimetin geri dönmesine pek az rastlanır.” (İhyâ, IV, 232) Şükür bahsinde Hak âşıklarının durumu ise, nimetlerin artması veya eksilmesi kaygılarından azadedir. Onlar için mühim olan, o nimetler vesilesiyle şükrederek Cenâb-ı Hakk’a yakınlıklarını artırabilmektir. Mevlânâ Hazretleri bu hakikati ne güzel izah eder: “Nimete şükretmek, nimetten daha hoştur. Şükrü seven kimse, şükrü bırakır

Dinin Yarısı…

Dinin Yarısı… Peygamber Efendimiz r buyururlar ki: “İman iki kısımdır. Yarısı sabırda, yarısı şükürdedir.”[1] Sabır, değişen şartlar altında muvazeneyi bozmamak, başa gelen musibetlere şikâyet etmeden tahammül göstermek, nefsi kulluk vazifelerini ifaya ve haramlardan sa­kın­maya mecbur kılmaktır. Şükür ise, Cenab-ı Hakk’ın sayısız lütuf ve ihsanlarına mukabil, O’na olan minnettarlığın ifadesi olan bütün kulluk tezahürleriyle O’na yönelmektir. Dini hayatı hulasa eden bu müstesna mevkiine binaendir ki Abdullah-ı Ensari de İslam’da şükrün ehemmiyetini şöyle ifade buyurmuştur: “Şükür; nimeti bilmenin ismidir. Zira şükür, nimeti vereni bilmeye götürür. Bundan dolayı, Kur’an-ı Kerim’de İslam ve imana «şükür» ismi verilmiştir.” Nimetlerin asıl sahibinin Allah olduğunu bilmek demek olan şükrün zıddı da, küfür, yani bütün nimetlerin Allah’tan olduğu gerçeğini gizlemektir. Yani şükran-ı nimetin zıddı, küfran-ı nimettir ki, ebedi bir hüsran sebebidir. Nitekim Cen

Dört Dilde Kırk Hadis-i Şerif

Dört Dilde Kırk Hadis-i Şerif ۱ - إِنَّ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابُ اللَّهِ وَأَحْسَنَ الْهَدْيِ هَدْيُ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ 1. Sözlerin en güzeli Allah’ın kitabı yolların en güzeli Muhammed’in yoludur. 1. The best word is Allah's book. The best path is Muhammad’s path. 1. คำพูดที่งดงามที่สุดคือคัมภีร์ของอัลลอฮและทางนำที่ดีเลิศที่สุดคือทางนำของมุหัมมัด صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ 1. Wahrlich, das beste Wort ist das Wort Allahs, der beste Weg ist der Weg Muhammads (saws). Buhari, Edeb, 70; İ’tisam, 2. Müslim, Cuma, 43. z Nesai, Iydeyn, 22. İbn Mace, Mukaddime, 7. Darimî, Mukaddime, 23. Ahmet b. Hanbel, c. 3, s. 319. ۲ - خَيْرُكُمْ مَنْ تَعَلَّمَ الْقُرْآنَ وَعَلَّمَهُ 2. The most dutiful amongst you is the one who learns and teaches the Qur'an. 2. En hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir. 2. ผู้ที่ดีเลิศในหมู่พวกท่านนั้นคือผู้เรียนและสอนอัลกุรอาน 2. Der Beste unter euch ist jener, der den Quran lernt und weiterlehrt