Kayıtlar

kim etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Garipler Kimlerdir?

Garipler Kimlerdir?   Hazreti Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Selman-ı Farisî Radiyallahü Anh Hazretlerine: “- Ya Selman! Seninle garipleri ziyarete gidelim!”, buyurdular. Selman-ı Farisî Hazretleri: “- Garipler kimlerdir ya Rasûlallah?”, dedi. Peygamberimiz: “- Garipler o kimselerdir ki, dünyadan göçüp gitmişler ve arkalarından da rahmet okuyacak kimseleri kalmayan ölülerdir!”, buyurup beraberce Medine kabristanlığına gittiler. Kabristanlığa vardıklarında, Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem bir kabrin başına varınca gözyaşlarını dökmeye, hatta hırka-i saadeti ıslanıncaya kadar ağlamaya başladılar. Selman-ı Farisi Hazretleri bu ağlamanın sebeb-i hikmetini anlayamamıştı: “- Ya Hayrelbeşer! Ağlamanızın sebebi nedir? Vahiy mi nazil oldu, yoksa başka bir sebep mi var?” Dedi. Hazreti Rasûl-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz: “- Hayır, Ya Selman! Vahiy nazil olmadı, bu kabirde yatan bir delikanlıdır; ona şiddetli azap olunmaktadır. Onun azab

Kime Dört Şey Verilmişse, Dört Şey Daha Verilmiştir

Resim
  Kime Dört Şey Verilmişse, Dört Şey Daha Verilmiştir     İbni Mes'ud Radiyallahü Anh rivayet ediyor. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Kime dört şey verilmişse, ona dört şey daha verilmiş demektir!” buyurdu. Sonra da bu sözünü Kur'an-ı Kerim’den ayetlerle açıkladı. Şöyle buyurdu. 1- "Kime Allah’ü Teâlâ'yı zikretme nasip edilmişse, Allah’ü Teâlâ da onu anar. Çünkü Allah’ü Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de, 'Beni zikredin ki, Ben de sizi rahmetimle anayım.” (Bakara: 152) buyuruyor. 2- "Kime dua yapmak nasip edilmişse, kendisine cevap verilecektir. Çünkü Allah’ü Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de, 'Bana dua edin, size cevap vereyim." (Mü'min: 60) buyuruyor. 3- "Kime verilen nimetlere şükretme nasip edilmişse, fazlası verilecek demektir. Allah’ü Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de, 'Şükrederseniz daha çok veririm." (İbrahim: 7) buyuruyor. 4- "Kime istiğfar etmek nasip edilmişse, o bağışlanacak demektir. Çünkü Allah’ü Teâlâ Kur'an-

Her Kim Bana Düşman İse

  Her Kim Bana Düşman İse   Her kim bana düşman ise, Hak Allah yâr olsun ona! Her nereye varırsa, Bahar bağı olsun ona!   Bana zehir sunan kişi, Şeker balı olsun aşı, Gelsin kolay cümle işi, Eli erir olsun ona!   Önümce kuyu kazanı, Hak tahtına yükseltsin onu, Ardımca taşlar atanı, Güller saçılsın ona!   Acı dirliğim isteyen, Tatlı derlesin dünyada, Kim ölümüm isterse, Bin yıl ömür versin ona!   Her kim diler ben aşağı olam, Düşman elinde ağlayan olam, Dostları sevinçli ve düşmanının, Dostu yabancı olsun ona!   Her kim diler ise benim, O dostumdan ayrıldığım, Gözlerinden utanç gitsin, Allah’ın güzel yüzü görünsün ona!   Miskin Yunus’un dünyada, Güldüğünü işitmeyin, Ağladığımı isteyene, Gözüm pınar olsun ona!   Yunus Emre Kuddise Sirrûh

Eşeğin Gölgesi Kime Kalacak?

  Eşeğin Gölgesi Kime Kalacak?   İlim ehli bir zât önemli bir mesele hakkında toplanan ahaliye hitap etmeye çalışıyor, fakat halk pek ilgilenmiyordu. Bilge zât bunun üzerine konuyu değiştirir. “- Bir hikâye anlatıp ineceğim!”, der ve başlar anlatmaya: “- Uzun zaman önceydi, bir delikanlı köyünden komşu köye gitmek için bir eşek kiralar. Eşeğini kiraya veren adamın da komşu köyde işi olunca beraber yola çıkarlar. Konuşa konuşa giderken öğle sıcağı bastırır ve biraz dinlenmek, öğle yemeği yemek için bir subaşına çökerler. Ancak ortalıkta hiç gölgelik olmadığından eşeğin sahibi yemeğini alır ve eşeğinin gölgesine sığınır. Eşeği kiralayan genç buna içerler”: “- Sen çekil gölgede ben oturacağım’ der. Beriki itiraz eder: “- Ben oturacağım, çünkü eşek benim!” Delikanlı; “- Ama ben eşeği kiraladım!” deyince, Eşeğin sahibi; “- Ben sana eşeği kiraladım gölgesini değil!” karşılığını verir ve aralarında kavga çıkar. Hikâyenin tam burasında bilge zât kürsüden iner ve dışarı

Gör Zâhidi Kim Sâhib-i İrşâd Olayım Der

  Gör zâhidi kim sâhib-i irşâd olayım der Dün mektebe vardı bugün üstâd olayım der   Meyhânede ister yıkılup olmağı vîrân Bîçâre harâb olmadan âbâd olayım der   Elden komasun câm-ı meyi gül gibi bir dem Her kim ki bu gamhânede dilşâd olayım der   Bir serv-kadün bende-i efgendesi olsun Âlemde o kim gussadan âzâd olayım der   Ömrün geçirüp kûh-ı belâda dil-i şeydâ Berhem-zen-i hengâme-i Ferhâd olayım der   Vasl istemeyüp hicr ile hoş geçdügi bu kim Miskîn gam-ı cânâneye mu‘tâd olayım der   Gezdi yürüdi bulmadı bir eglenicek yer Min-ba‘d yine âzim-i Bağdâd olayım der   Bağdâd sadefdür güheri dürr-i Necef’dür Yanında anun dürr ü güher seng-i hazefdür   Bağdatlı Ruhi Kuddise Sirrûh

Kişi Sevdiği İle Beraberdir

Resül-i Ekrem Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in hizmetkârı Enes ibni Malik Radıyalahu Anh anlatıyor: Birgün Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’le Mescid-i Nebevi’den çıkmış gidiyorduk… Adamın biri Mescidin önündeki gölgeliğin yanında: “- Ya Rasûlallah Sallallahü Aleyhi Vesellem! Kıyamet ne zaman kopacak?” dedi… Allah'ın sevgili elçisi ona bir soruyla karşılık verdi: “- Kıyamet için ne hazırladın?”, bakalım? Adam başını öne eğip düşündü: “- Ey Allah'in Elcisi! Benim farz ibadetler dışında öyle fazla orucum, namazım, verilmiş sadakam yok. Fakat ben Allah'ü Teâlâ’yı ve Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem’i çok seviyorum!” Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem de ona: - (El mer’ü mea men ehabbe) Sen sevdiklerinle beraber olacaksın! Buyurdular.

Kim Demiş Avrupa İnsanı Medeni?

  Kim demiş Avrupa insanı medeni? Ne edep var ne hayâ çırılçıplak bedeni! Medeniyet dediğin açmaksa bedeni, Desenize hayvanlar bizden daha medeni...   Kul olmak çağdışıyken, soyunmak çağdaşlık, Din kardeşliğini bıraktık biz, ecnebiyle kaynaştık… Sünnet sakal yobazlık, top sakalsa medeni... Unuttun sen ey vefasız ehlisünnet dedeni…   Mehmet Akif Ersoy Rahmetullahi Aleyh   Ya Rabbi bizleri kâfir milletleri taklit eden değil, Kur’an-ı Kerim ve Sünneti Rasulüllaha göre yaşayan, milli kimliğini koruyan bahtiyar kullarından eyle!

Kimi Sevip, Kimi Sevmeyeceğim?

Hep hocas ı ndan nakil yapan muhterem bir z â ta sormuşlar… “ “- Sen hocandan ne öğ rendin?” O da: “- Ben hocamdan, kimi sevip, kimi sevmeyece ğ imi öğ rendim!” ” cevab ı n ı vermi ş .

Kime İstiyorsan Danış!

  Kime İstiyorsan Danış! Harun Reşid, Behlül Dânâ Rahmetullahi Aleyh’in kulübesine gelir ve ona insanlardan niye kaçtığını, saraya niçin gelmediğini sorar. Behlül Rahmetullahi Aleyh susar. Harun Reşid saraya gelmesi için çok ısrâr edince: “- Danışmam lâzım.” Der. Harun Reşid: “- Kime istiyorsan danış!” Der. Behlül Rahmetullahi Aleyh kulübeden çıkar, bitişikteki helâya yönelir ama girdiği gibi geri gelir, “- Danıştım, tavsiye etmiyorlar!” Der. Harun Reşid şaşırır, “- Anlayamadım; kime danıştın, neyi tavsiye etmiyorlar?” Diye sorar. Behlül Rahmetullahi Aleyh der ki, “- Helâdaki pislikler lisân-ı hâl ile dediler ki:” “- Sakın insanların içine girme. Bak, biz taze meyveler, has ekmekler ve nefis kebaplar idik. Bir kere insanların içine girdik, böyle olduk. Sen sen ol, onlardan uzak dur!”

Ben Gülmeyeyim De, Kim Gülsün?

Ben Gülmeyeyim De, Kim Gülsün ? Hz. Osman Radiyallâhu Anh abdesti bitiriyor, kurulanıyor, gülmeye başlıyor. Yanındakiler, “— Hayırdır inşaallah!”. Diyorlar. Hazret-i Osman Radiyallâhu Anh Anlatıyor: “— Bir gün, benim şu abdest aldığım yerde Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz abdest alıyordu. Biz de oradaydık. Resulullah abdestini aldı, gülmeye başladı. Sonra, ‘Neden güldüğümü, niye sor muyorsunuz?’ buyurduğu hatırıma geldi!”. “— Peki efendim, ne oldu?” “— Biz de, ‘Ya Resulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem niye güldünüz?’ diye sorduk.”. Cevaben buyurdu ki: “— Bir müminin abdestte, yüzünü yıkarken, bütün (küçük) günahlarının, suyla beraber aktığını görüyorum. Elini yıkarken, başına mesh ederken, ayaklarını yıkarken, bütün günahlarının döküldüğünü görüyorum. Ümmetim kurtuluyor diye seviniyorum, ben gülmeyeyim de, kim gülsün?” Nebiyy-i Ekrem Sallallâhu Aleyhi Vesellem’e içinde (pek az) su bulunan bir taş tekne getirdiler. Tekne ise içinde avuç açılamayacak kadar küçük idi. Orad

Güçlü Kim

Güçlü Kim Değerli komutan Halid bin Velid Radiyallahü Anh, Hz. Ebubekir Radiyallahü Anh döneminde zaferden zafere koşmuş, haklı olarak Müslümanların takdirini kazanmıştı... Herkes, Onun zaferlerinden ve kahramanlığından bahsediyordu. Onun böyle efsaneleşmesindeki (efsaneleşmesini sakıncalı bulan) tehlikeyi sezen Hz. Ömer Radiyallahü Anh, zaferlerin yalnız Halid bin Velid Radiyallahü Anh'ın şahsi yetenek ve gücünden kaynaklanmadığını insanlara anlatmak istedi. Ömer Radiyallahü Anh endişesinde haklıydı... Buna tahammül edemezdi. O biliyordu ki; Allah’ü Teâlâ’nın bilgisi olmadan; bir ağacın dalındaki yaprak bile kıpırdamazdı. İşte bu düşünceyle, Halid bin Velid Radiyallahü Anh'i başkomutanlık görevinden aldı. Yerine Ebu Ubeyde bin Cerrah Radiyallahü Anh’ı atadı. Hz. Halid Radiyallahü Anh, görevden alınma sebebini öğrenmek ve varsa hata­sını bilip düzeltmek için başkente Halifenin yanına gitti. Hz. Ömer Radiyallahü Anh: "Halid, sen benim yanımda çok değer

Kim İnsanları Sıkıntıdan Kurtarırsa…

Resim
Kim İnsanları Sıkıntıdan Kurtarırsa… "- 'Ya Ali Radiyallahü Anh' Hasan, Hüseyin aç, evde yiyecek yok...   Gidip yiyecek bir şeyler alsana!" der. Hz. Ali Radiyallahü Anh'ın sadece altı dirhemi vardır. Yiyecek almak için evden çıkar ve giderken yolda kavga eden iki insan görür. Hz Ali Radiyallahü Anh: "Niçin kavga ediyorsunuz? Şu âlemde Allah'ü Teâlâ’yı düşüneceğiniz yerde niçin birbirinizle mücadele ediyorsunuz?" diye sorar. Kavga edenlerden biri, diğerinden altı dirhem alacağı olduğunu, vermediğini, söyler. Hz Ali Radiyallahü Anh cebindeki altı dirhemi çıkarır ve alacaklıya verir. Evine geldiğinde eli boştur, 'Cennet kadınlarının seyyidesi', "- Ya Ali, hiç mi bir şey almadın?" diye sorunca, "- Ama ara düzelttim ya Fatma ! " der. Hz Fatma Radiyallahü Anha'nın yüzünde nurlu bir gülümseme belirir. Memnundur kocasının bu güzel hareketinden. Daha sonra Hasan'la Hüseyin Radiyallah

Cennet Kokusu

Cennet Kokusu Cennet kokusu ki insanı büyüler. Dünyada kimi zaman Anne kokusuna benzetir, kimi zaman yeni doğmuş bir bebek kokusuna, kimi zaman miski- ambere, kimi zaman en güzel kokan gül ve çiçeklere benzetiriz. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi Vesellem hadislerinde şöyle tarif etmiştir. Eğer Cennet kadınlarından bir kadın yeryüzüne baksa, misk kokusundan yeryüzü dolar ve yüzünün nuru Güneş ve Ay'ın ziyasını bastırırdı. [Ramuz el-Ehadis-2, s. 3555] Eğer bir huri parmaklarından birini dünyaya gösterse (yer-gök ehli) her can sahibi, onun kokusunu duyardı. [Ramuz el-Ehadis-2, s. 3554] O kadar etkili bir kokusu var demek Cennetin. İsmi bile bir başka huzur veriyor. Cennet derken ilahi bir huzur, mutluluk doluyor içimize. Cennet ki en güzel müjde bize. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem... Gıdalardan kokuların en hoşu, en güzeli hâsıl olur. Hadisiyle de cennet yiyeceklerinin kokularındaki güzelliği haber verir. [Kütüb-i Sitte-14, s. 4483