Garipler Kimlerdir?

Garipler Kimlerdir?

 

Hazreti Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Selman-ı Farisî Radiyallahü Anh Hazretlerine:

“- Ya Selman! Seninle garipleri ziyarete gidelim!”, buyurdular. Selman-ı Farisî Hazretleri:

“- Garipler kimlerdir ya Rasûlallah?”, dedi.

Peygamberimiz:

“- Garipler o kimselerdir ki, dünyadan göçüp gitmişler ve arkalarından da rahmet okuyacak kimseleri kalmayan ölülerdir!”, buyurup beraberce Medine kabristanlığına gittiler.

Kabristanlığa vardıklarında, Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem bir kabrin başına varınca gözyaşlarını dökmeye, hatta hırka-i saadeti ıslanıncaya kadar ağlamaya başladılar. Selman-ı Farisi Hazretleri bu ağlamanın sebeb-i hikmetini anlayamamıştı:

“- Ya Hayrelbeşer! Ağlamanızın sebebi nedir? Vahiy mi nazil oldu, yoksa başka bir sebep mi var?” Dedi.

Hazreti Rasûl-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz:

“- Hayır, Ya Selman! Vahiy nazil olmadı, bu kabirde yatan bir delikanlıdır; ona şiddetli azap olunmaktadır. Onun azabının şiddeti beni ağlatıyor!”, buyurdular.

Daha sonra da meseleyi şöyle izah ettiler:

“- Kardeşim Cebrail Aleyhisselâm bana geldi. Ben bu ehl-i kabre neden bu kadar azap edildiğini sordum. Cebrail bana anasına asî olduğunu ve anasının da ona hakkını helâl etmediğini ve böylece kıyamete kadar azap olunacağını söyledi. Sen git Medine’ye, Bilâl’a söyle, nida edip bütün Medine halkını buraya çağırsın!”, buyurdular.

Selman-ı Farisî Hazretleri gidip Bilâl Hazretlerine, emri peygamberi tebliğ etti. Bilâl-i Habeşi Radiyallahü Anh Hazretleri yüksek bir yerden Peygamberimizin emrini bütün Medine ehline duyurdu. Medineliler bölük bölük kabristana gelmeye başladılar. Peygamberimiz, gelenlere ve herkese sahibi olduğu kabrin başına varın, buyurdular. Kendileri de o azap gören kabrin başında beklemeye başladılar.

Herkes gelip bir kabrin başına vardığı halde o azap gören kabrin başına kimse varmıyordu. Nihayet hayli zaman geçtikten sonra elinde asası olduğu halde yaşlı bir kadın geldi, Peygamber Efendimizin başında beklediği kabrin yanına yaklaşıp durdu.

Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem:

“- Burada yatan senin neyin olur?”, Diye sordu.

Kadın, “oğlu” olduğunu söyledi. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem:

“- Oğluna dargın mı idin?” Diye sordu.

Kadıncağız dargın olduğunu söyledi ve oğlunun kendisine yaptığı eziyeti şöyle anlattı:

“- Bir gün eve gece geç gelmişti. Kapıyı birkaç defa çalmış, ben kapıyı açtığım zaman geç açtığım için beni eliyle itti, kolumu ve gönlümü incitti, Ondan sonra da iflah olmayıp bu dünyadan göçüp gitti. Ben ona hakkımı helâl etmemiştim!”, dedi.

Peygamberimiz, tekrar ona analık hakkını helâl etmesini, oğlunun kabir azabı çektiğini söyledi ise de kadın, ona karşı kalbinin kırık olduğunu ve helâl etmeyi gönlünün istemediğini söyledi.

Bu defa Hazreti Rasûl-i Ekrem Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem ihtiyar kadına:

“- Ana bak oğlunun hâline, eğer sen hakkını helâl etmezsen oğlun kıyamete kadar bu azabı çekecek, ondan sonra da cehennem azabı çekecek!”, diyerek gözlerinden dünya perdesini kaldırdı.

Kadın kabre baktı ki oğlu dört yandan hücum eden ateşler içinde kıvranmakta ve:

“- Ah anneciğim neredesin! Beni kurtar! Diye bağırmakta!”. Oğlunun bu halini görünce ana yüreği dayanamadı:

“- Ya Rabbi! Oğlumu affet, ben ona analık hakkımı helâl ettim!”, diye Allah’a yalvarmaya başladı.

Cenab-ı Allah da o andan itibaren hemen ondan kabir azabını kaldırıp, başka bir günahı olmayan bu gencin kabrini, cennet bahçesine çevirdi.

Hazreti Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz:

“- Siz kabri ne zannettiniz, kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya cehennem çukurlarından bir çukurdur!”, buyurdular.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)