Kayıtlar

Aralık 2, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Güvercin Uykusu

Güvercin Uykusu Derler ki, güvercinler uyumazmış. Yorulduklarında, her an uyanacakmış gibi hafif bir uykuya dalarlarmış. Hatta bir gözü uyurken, diğer gözü nöbet tutarmış tehlikelere karşı. Bu yüzden çok kısa sürermiş uykuları. İnsanoğlunun ömrü, bir güvercin uykusu kadar kısa; ebedi sonsuzluk karşısında… Güvercin uykusunun ta kendisi olan dünya hayatını tanımalı ve hesap verme vakti gelene kadar geçen kısa sürede; aşkı arayıp aşk ile yaşamayı bilmeli. Derviş’in de dediği gibi; “- Uyanmak lazım evlat! İnsanın gördüğü düşler hep bir güvercin uykusudur. Çok uzun sürmez. Anlıktır, bir nefes misali...” “- Haydi, evlat uyan şimdi! Güneşi yarensiz bırakma… Yola çık, ölümsüz sevdalar için!” Mehmet Korkmaz

Derviş, Hasan'ın Hikâyesi

Resim
Derviş, Hasan'ın Hikâyesi       Genç derviş Mehmet'in Hasan isminde bir arkadaşı vardır.. Bir gün Hasan Mehmet'e; "Lütfen şeyhine sorar mısın, ben de bir derviş olabilir miyim?" der. Mehmet şeyhine bu talebi ilettiğinde şeyh cevap vermez.    Mehmet'in üçüncü kez şeyhine başvurması üzerine Şeyh sonunda; "Arkadaşına söyle gelsin ve dergâhımızda hizmet etsin. Derviş olmaya hazır olup olmadığını görelim" der.   Hasan dergâhın mutfak işlerinde ve temizliğinde çalışmaya başlar. Bir süre sonra Mehmet şeyhine arkadaşının durumunu sorar. Şeyh; "Söyle ona, gelecek hafta bayramımızda bana bir bardak su getirsin. Eğer seçkin misafirlerin huzurunda bana başarıyla hizmet edebilirse bu onun hazır olduğunun bir işareti olacaktır." diye cevaplar.      Bayram günü yemekler yenilir, sohbetler edilir, Şeyh konuşmasına başladığında, Hasan mutfakta tedirginlik içinde çağrılmasını beklemektedir. Şeyh sonunda bir bardak su istediğini işare

Besmele İle Gelen Sabrın Meyvesi

Besmele İle Gelen Sabrın Meyvesi Saliha bir kadının inkâr etmiş, geçimsiz ve cahil bir kocası vardı. Bu kadın “Bismillahirrahmanirrahim!” diye besmele çekmeden hiçbir işine başlamazdı. Geçimsiz kocası, onun bu haline çok kızar, kadıncağıza yapmadığı eziyeti bırakmazdı. O Saliha kadın ise, kocasının eziyetlerine ve cefalarına sabreder ve onun doğru yola gelmesi için, Allah’a dua ederdi. Bir gün, o zalim adam iyice öfkelenmişti. Karısına yapacağı eziyet ve kötülük için bir bahane arıyor ve kendi kendine: “- Şuna bir oyun çevireyim de görsün! Bakalım onu rezil olmaktan kim kurtaracak?” diye söylenip duruyordu. Başkalarına açıkça söylemediği inkârcılığı, artık bütün çirkinliğiyle, içinde dolup taşmıştı. Hanımını çağırdı. Ona bir kese altın vererek: “- Bunu iyi sakla!” diye tembih etti. O Saliha kadın da, kocasının emri üzerine hemen gitti. Besmele’yi çekerek keseyi iyice sakladı. Fakat kocası olan zalim adam da onu gizlice takip ediyordu. Sonra, karısının haberi ol

En Büyük Cömert

En Büyük Cömert Önemli bir sefer hazırlığı yapılıyordu. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem herkesten yapabileceği yardımı en üst sınırda yapmasını istedi. Hz. Ömer Radiyallahü Anh bu isteğe uyarak büyük miktarda bir yardımla Hz. Peygamberin huzuruna çıktı. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem sordu: – Ya Ömer, malının ne kadarını yardım olarak getirdin? Hz. Ömer Radiyallahü Anh cevap verdi: – Tam yarısını getirdim ya Rasulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem, size getirdiğim kadar da geride var. Biraz sonra Hz. Ebû Bekir Radiyallahü Anh geldi. O da büyük bir yardımda bulundu. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem ona da sordu: – Malının ne kadarını getirdin? Cevap verdi: – Tamamını getirdim ya Rasulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem! Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem tekrar sordu: –   Evine ne bıraktın? –   Evimde Allah’ü Teâlâ’nın ve Rasulü Sallallahü Aleyhi Vesellem’in sevgisinden başka bir şey bırakmadım. Bunun üzerine Allah’ın Resulü Sallallahü Aley

Tefeci Harun

Tefeci Harun Herkes tarafından sevilen bir kişiydi. Kimin bir derdi olsa ona gelir, o da dertlerini dinler, elinden geldiği kadar dertlerini gidermeye çalışırdı. O yüzden adına dert babası denirdi. Asıl adı Harun’du, ama onun asıl ismini kimse bilmiyordu. Hatta geçmişini bile. Geçmişi kirli biriydi. Yapmadığı kötülük kalmamıştı. İnsanlara zulmetmekten zevk alır, onları hor ve hakir görürdü. Geçimini tefecilikle kazanırdı. İnsanlara borç verir, borcu da kat kat faiziyle geri alırdı. İşte onun geçmişi böyleydi. Onun tövbe edip iyi işler yapmasına sebep olan küçük bir çocuktu. O çocuğun babasına da aynı zulmü yapmış, beş kuruşsuz bırakmıştı. Annesi de zaten hastalıklı biriydi. Bu durumdan dolayı iyice düşkünleşmiş, bu durumdan dolayı da hayatını kaybetmişti. Babası da üzüntüsünden aklını kaybetmiş, kendini dağlara vurmuştu. Çocuk, annesinden sonra babasını da kaybedince sersefil bir şekilde ortada kalmıştı. Çocuk, bakacak bir akrabası da olmadığı için sokaklarda kalıyor, onda

Dostluk İplikleri Koparmayın…

Dostluk İplikleri Koparmayın… Genç adam iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkânı varmış. Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış. Çok soğuk bir kış gecesi dükkânı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş. Artık ne bir işi varmış ne de parası. Günler boyu iş aramış ama bulamamış… Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış. Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini… Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş. Bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında. Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma. Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam, “- Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer!” diye söylenmiş. Zengin bir işadamı olduğu her halinden bel

Ne servete, ne şöhrete, ne makama aldanma!

Ne servete, ne şöhrete, ne makama aldanma! ·      Dünyanın en zengin adamı 56'sında öldü. ·      En zekisi 20 yaşında tekerlekli sandalyeye mahkûm oldu. ·      En iyi boksörü kibrit bile çakamaz hale geldi. ·      Türkiye'nin en zengini yaptırdığı lüks hastanesine ulaşamadı, devlet hastanesinde öldü. “Ne servet ne şöhret ne makam bizi yanıltmasın!”