İyi Huylu Efendi İle Kötü Köle Hikâyesi
İyi Huylu Efendi İle Kötü Köle Hikâyesi Faziletiyle meşhur bir büyük zat vardı. Kölesi de inadına kötü huylu idi. Köle çirkindi. Sirke gibi ekşi, çirkin bir suratı vardı. Ejderha gibi, dişlerinden zehir akardı. Şehirde ondan daha çirkin kimse yoktu. Koltuğunun soğan gibi acı kokusundan, kızıl damarlı, perdeli olan gözü durmadan sulanır, çapaklanırdı. Yemek pişirirken kaşlarını çatar, fakat pişince sofraya efendisiyle beraber otururdu. Beraber ekmek yediği efendisi: “Öldüm, bir yudum su!” dese, vermezdi. Ona ne söz tesir ederdi, ne dayak. Bu yüzden gece gündüz evde gürültü, patırtı eksik olmaz; evin temeli sarsılırdı. Çer çöp, süprüntü ne bulursa yola saçardı; tavukları kuyuya atardı. Yüzünden vahşet fışkırırdı; gittiği işten ger gelmezdi. Efendisinin dostlarından biri ona şöyle dedi: “A mübarek zat. Bu kötü huylu kölenin terbiyesine mi, hünerine mi, cemaline mi, nesine tutkunsun?” Bu kellesi, ciğer bir para etmeyen münasebetsizin neden kahrın...