Kayıtlar

halife etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Halife İle Köle Allah’ü Teâlâ Katında Birdir

  Halife İle Köle Allah’ü Teâlâ Katında Birdir   Hz. Ömer Radiyallahü Anh Çok âdil, abid, çok merhametli, mütevazı, fakirlikle yaşar bir zat idi. Hz. Ömer Radiyallahü Anh Muğire adlı bir kölesiyle beraber Kudüs’e gitmektedir.   Halifenin bir deveden başka bineği yoktu. Deveye nöbetleşe biniyorlardı. Allah’ü Teâlâ’nın hikmeti tam Kudüs’e girecekleri vakit deveye binme nöbeti kölesi Muğire’ye gelmişti. Muğire, Hz. Ömer Radiyallahü Anh’a: “- Efendim, sıra bana geldi ama Kudüs’e yaklaştık. Benim deve üstünde, sizin yaya olmanız doğru olmaz. Şehre girerken devenin üzerinde siz olunuz!”, dedi. Hz Ömer Radiyallahü Anh itiraz etti: “- Biz Müslümanız. Ben her ne kadar halife isem de, seninle benim aramda Allah’ü Teâlâ indinde hiçbir fark yoktur. Sıra senindir, deveye sen bineceksin!”, dedi. “- Bugün Kudüs’ün bütün eşrafı zat-ı alinizi karşılayacaklardır. Onlar atlı, siz ise halife olduğunuz halde yaya yürüyeceksiniz. Bu hiç münasip değildir. Lütfediniz de istirhamımızı reddetmey

Birinci Halife, Hz. Ebubekir Radiyallahü Anh’dan İdarecilere On Nasihat

  Birinci Halife, Hz. Ebubekir Radiyallahü Anh’dan İdarecilere On Nasihat   Hz. Ebubekir Radiyallahü Anh, 572- 634 yılları arasında yaşamış, 632- 634 yılları arasında İslam Devlet Başkanlığını (Halifeliğini) yapmıştır. İlk dört büyük halifenin (Hülefa- i Raşidin'in) birincisidir.   01- Ey insanlar, en iyiniz olmadığım halde yönetiminizi üstlenmiş bulunuyorum. İyi yönetirsem bana yardımcı olunuz; kötü yönetirsem beni uyarınız ve düzeltiniz. 02- Ben Allah’ü Teâlâ ve Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem’e itaat ettiğim sürece bana itaat ediniz; onlara isyan edersem bana itaat etmeyiniz. 03- Benim nezdimde sizin en kuvvetliniz, hakkını alıncaya kadar zayıf olan kimsedir. En zayıfınız da ondan başkasının hakkı alınıncaya kadar güçlü kimsedir. 04- Devlet başkanı halkın önderidir, o ne yaparsa halk da onu yapar. 05- Her şeyde tehdit savurma; aksi takdirde heybetin gönüllerden silinir! 06- Ceza vermeye yeltenme, onun en azı bile acıtıcıdır; bu işte görevliysen hafifi

Hz. Ebû Bekir’in Halife Seçildikten Sonra Yaptığı Konuşma

Hz. Ebû Bekir’in Halife Seçildikten Sonra Yaptığı Konuşma Hz. Peygamber kendisinden sonra halife olmak üzere kimseyi tayin etmemişti. Resûlulah’ın vefatından sonra Ensârın Benî Sâide Sakîfesi’nde toplanarak halife seçimi konusunu görüştüğünü öğrenince Hz. Ömer ve Ebû Ubeyde b. Cerrah’la birlikte oraya gitti. Çeşitli tartışma ve konuşmaları dinledikten sonra İslâm birliğini sağlamak için tek bir lider etrafında toplanmak gerektiğini söyledi ve Hz. Ömer veya Ebû Ubeyde b. Cerrah’tan birini halife seçmelerini istedi. Fakat sahabîler Hz. Ebû Bekir’in halife olmasını uygun görerek kendisine biat ettiler (11/632). Hz. Ebû Bekir, Benî Sâide sakîfesinde halife olarak seçildikten sonra Mescid-i Nebevî’de umumi biat aldı. Bu sırada yaptığı konuşmada takip edeceği siyasetin genel esaslarını ortaya koydu. Hz. Ebû Bekir’in bu konuşması şöyledir: “- Allah’a yemin olsun ki, benim asla hilâfet makamında gözüm olmamıştır. Ne gündüz, ne de gece bunu asla kendim için istemedim. Bu işin bana veri

Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh'ın Halife Seçilmesi Nasıl Olmuştur

Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh'ın Halife Seçilmesi Nasıl Olmuştur Hicrî on birinci yılda hastalanan Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem 13 Rebiyülevvel Pazartesi günü (8 Haziran 632) vefât etti. Onun vefâtını duyan Müslümanlar büyük bir üzüntüye kapıldılar ve ilk anda ne yapmaları gerektiğine karar veremediler. Ama o da bir ölümlüydü. Hz. Ömer Radiyallahü Anh: “- Onun Hz. Musa Aleyhisselâm gibi Rabbi ile buluşmaya gittiğini, O'nun için öldü diyen olursa ellerini keseceğini” söylüyordu. Ebû Bekir Radiyallahü Anh, Rasûlullah'ın iyi olduğu bir sırada ondan izin alarak kızının yanına gitmişti. Vefât haberini duyar duymaz hemen geldi, Rasûlullah'ı alnından öptü ve: “- Babam ve anam sana fedâ olsun ya Rasûlullah. Ölümünde de yaşamındaki kadar güzelsin. Senin ölümünle peygamberlik son bulmuştur. Şânın ve şerefin o kadar büyük ki, üzerinde ağlamaktan münezzehsin. Yâ Muhammed, Rabbinin katında bizi unutma; hatırında olalım...” Dedi. Sonra dışarı çıkıp Ömer'i

Halife Abdulmecidin Kızı Dürr-ü Şehvar Sultan’ın Çilesi ve Kabul Olan Duası

Resim
Halife Abdulmecidin Kızı Dürr-ü Şehvar Sultan’ın Çilesi ve Kabul Olan Duası 18 Kasım 1922 Yılında halife seçilen Abdülmecid Efendi, Cumhuriyet sonrası 3 Mart 1924 Yılında ani bir kararla, 17 kişilik ailesiyle birlikte sürgüne gönderilmek üzere akşam Dolmabahçe sarayına, dönemin İstanbul emniyet müdürü polislerle gelir. Lozan anlaşması ile İngiliz mandasına giren yeni yönetim Osmanlı Bakiyesi ve hatıralarını bir bir tasfiye kararı almıştı. Halıda, O esnada Kuran'ı Kerim okumaktadır. Müdür ve polisler odaya girer: “- 45 dakika zamanınız var. Hazırlanın sürgüne gönderiliyorsunuz!” derler. Mübarek itiraz etse de, emrin Ankara'dan geldiği anlatılır. Okumakta olduğu Kur’an-ı Kerimi kapatır... Ellerini Semaya kaldırarak: “-Allah'ım görüyorsun uğruna can ve cananlar verdiğimiz Vatanımdan sürgün ediliyorum. Gurbet ellerde ölürsem, beni Peygamber Efendime komşu eyle!” der ve apar topar ailesiyle birlikte hazırlanırlar. Apar topar Haydarpaşa Tren gar

32. Osmanlı Padişahı ve 111. İslam halifesi Sultan 2. Abdülaziz

Resim
32. Osmanlı Padişahı ve 111. İslam halifesi Sultan 2. Abdülaziz İngiltere Kraliyet ailesi isteklerini kabul ettiremeyince; İngiliz kuklası Hüseyin Avni Pasa, pehlivanlardan üç kişiyi Fer’iyye Sarayı’nda mahsus bahçıvanlıkla vazifelendirdi. 4 Haziran 1876 sabah sularında odasına girdiler. Abdülaziz Han, bir müddet onlara karşı koydu; boğarak şehit ettiler. Cinayete intihar süsü vermek için O’nun bileklerinin damarlarını kesen zorbalar, hiçbir şey yokmuş gibi gizlice islerinin başına döndüler. Ruhu şad, mekânı Cennet olsun! Allah’ü Teâlâ gani gani Rahmet eylesin!

Halife, Bekçilik Yapıyor!

Halife, Bekçilik Yapıyor! Müslümanlar, bulundukları yerlerde oturan gayri müslim halkı korumaları altına aldıkları gibi, turist olarak gelen veya ticari maksatla gelmiş olan gayri müslimleri de sınırları dâhilinde koruma altına alırlardı. Onların zarar görmemesi için, her türlü tedbiri alırlardı. Bunun geçmişte sayısız örnekleri vardır. Meselâ, Halife Hz. Ömer Radiyallahü Anh zamanında, bir ticaret kervanı gelip, gece Medine‘nin dışında konakladı. Yorgunluktan hemen uyudular. Bu sırada, herkes uyurken, Halife Hz. Ömer Radiyallahü Anh, şehri dolaşıyordu. Dolaşma esnasında bunları gördü. Hz. Ömer Radiyallahü Anh, Abdurrahmân bin Avf Radiyallahü Anh‘ı da yanına alarak sabaha kadar nöbetleşe, bu kervanı beklediler. Sabah namazında mescide gittiler. Kervanda bulunan bir genç, o sırada uyanmıştı. Bunları takip edip, arkalarından gitti. Soruşturup, kendilerine bekçilik eden şahsın Halife Hz. Ömer Radiyallahü Anh ile arkadaşı olduğunu öğrendi. Gelip, arkadaşlarına anlattı. İn

Halife Mansur'un Evlenmesi Ve İmam-ı A'zam

Halife Mansur'un Evlenmesi Ve İmam-ı A'zam Halife Mansur, hanımının üzerine tekrar evlenmek istemişti. Hanımı buna karşı çıktı. Bu meselede anlaşamadılar. Halife karısına: - Aramızda hakem olarak kime razısın? Diye sordu. O: - Ebû Hanife'nin hakemliğine razıyım deyince, İmam- ı A'zam Hazretlerini çağırıp meseleyi halletmesini istediler. Halife Mansur söze başladı: - Ya İmam, bir erkek kaç kadınla evlenebilir? - Dört. - Cariyelerden kaç? - Onlar için bir sayı konmamıştır!. - Bunun hilafını söyleyen var mı? - Hayır! Bu konuşmadan sonra Ebû Cafer- i Mansur, karısına dönerek: - Söylediklerini işitiyorsun ya, bunlar şeriatın hükmüdür, dedi. İmam- ı A'zam Hazretleri, tekrar söz alıp konuşmaya başladı: - Bunlar şeriatın sözüdür. Fakat bu kadar evliliğe Cenab- ı Allah, karıları arasında adaleti tatbik edecek kimselere müsaade etmiştir. Adaleti bozma ihtimali olanlar, birden fazla kadınla evlenmemelidirler. Bize yakışan d

İslâm’da Halife

İslâm’da Halife Halife Hazreti Ömer Radiyallahü Anh Medine'nin etrafında dolaşırken, şehrin dışında bir çadır görüp yanına yaklaştı. Baktı ki, bir kadın üç çocuk. Kadın ocağa bir tencere koymuş karıştırıyor ve çocuklarına: “Biraz daha sabredin şimdi yemek pişecek” diyerek onları avutmaya çalışıyor. Onların bu yürekler acısı halini gören Hazreti Ömer Radiyallahü Anh beytül maldan bir miktar erzak alıyor ve sırtına yüklenerek bizzat kendisi getirdiği gıdalardan yemek pişirip çocuklar yiyip de sevininceye kadar yanlarında kalıyor. Kadın kendilerine bu iyiliği yapanın kim olduğunu bilmiyordu. Halifenin Ömer Radiyallahü Anh olduğunu duymuştu ama Ömer Radiyallahü Anh’ın nasıl bir adam olduğunu bilmiyordu. “Allah senden razı olsun. Bizim perişanlığımızdan halifenin haberi bile yok. Asıl halife olması lâzım gelen sensin. Allah sana mükâfatını versin ve seni lâyık olduğun makama eriştirsin” dîye dua ediyordu. Kadının bu dualarını vazifesini yapmış olmanın huzuru içinde din

Cariyenin Rüyası Ve Halife

Cariyenin Rüyası Ve Halife Emevî halifelerinden Ömer bin Abdülaziz, son derece mütteki bir hükümdardı. Çok mütevazi bir hayat yaşar, hatta değiştirmek için bile iki takımdan fazla elbise bulundurmazdı. Milletine gayet adaletle hükmeden Ömer bin Abdülaziz'in cariyelerinden birisi, bir gün bir rüya görmüştü. Halifenin huzuruna çıkıp anlatmak istedi. Halife, cariyesine rüyasını anlatmasını söylediğinde, cariye şöyle anlattı: — Ey Emîrel - mü'minin rüyamda kıyamet kopmuş, insanlara Sırat Köprüsünden geçmeleri için emrediliyor, bazıları geçiyor, bazıları geçemiyor. Bu arada sıra sizden evvel geçen halifelere geldi. Evvel Abdülmelik Ibni Mervan'a “Geç!” dediler. Dikkat ettim gecemeyip düştü. Ondan sonra sıra ile diğer halifelere “Geç!” Diye emrolundu. Bunların bazıları geçti bazıları geçemedi. Nihayet sıra size gelmişti, Diye anlatırken, cariye daha sözünü tamamlamadan, Ömer bin Abdülaziz “Allah!” Diye bağırmaya başladı. Rüyayı anlatan cariye, ne yapacağını şaşı

Testideki Vasiyet

Testideki Vasiyet Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh, vefat edeceği zaman, kendisinden sonra halifelik vazifesini yüklenecek olana verilmek üzere   vasiyet ettiği bir testi bıraktı. Hz. Ömer Radiyallahü Anh halife olunca testiyi ona verdiler. Halife testiyi kırdırttı. İçinden küçük küçük paracıklar ve bir mektup çıktı. Mektupta şunlar yazıyordu: “Bu paralar, bana verilen maaştan arta kalanlardır. Ben Medine’nin en fakirini kendime ölçü kabul etmiştim (ona göre yaşadım). Artan miktarı bu testiye koydum. Bunlar hazinenin malıdır.” Hz. Ömer Radiyallahü Anh mektubu okuyunca ağlamaya başladı. Hem ağlıyor, hem de şöyle diyordu: “Kendinden sonrakilere çok ağır bir yük bıraktın! Ya Ebu Bekir Radiyallahü Anh!”

Hâkim Böyle Olmalı

Hâkim Böyle Olmalı Eski zamanlarda, bir halife kıyafetlerini değiştirip sıradan bir yolcu kılığına girmiş ve halkının halini yakından görmek için atla yaptığı yolculuk sırasında; Barsa şehrine birkaç kilometre kala, yolun kenarında yaşlı bir adam gördü. Adam hem topal ve fakirdi, hem de dileniyordu “- Sadaka! Sadaka! Allah rızası için birkaç kuruş sadaka!” Halife adama biraz para verdi. Yola devam edecekti ki, aklına bir fikir geldi. “- İhtiyar, yolculuk nereye?” diye sordu. “- Basra’ya!” diye cevap verdi adam. Halife adamı oraya kadar götürmeyi kabul etti. Atından inip yaşlı adamın hayvanın arkasına oturmasına yardım etti, sonra da Basra’ya doğru yoluna devam etti. Şehre girip de yolculuk sona erdiğinde halife topal adama seslendi: “Attan inebilirsin. Seni burada bırakıyorum.” “Attan sen in!” diye karşılık verdi dilenci. “Bu at benim!” “Ne?” diye haykırdı yolcu kılığındaki halife.  “Sefil dilenci! Seni yol kenarından alıp atıma bindirmedim mi?” Karşısındaki

Nûşirevân'dan Az Adil Değilim!

Nûşirevân'dan Az Adil Değilim! Hazret-i Ömer halife iken, Sa'd bin Ebî Vakkâs hazretleri de Mısır'da komutandı. Mısır'da ordusunu sevk ederken bir karargâh lâzım olur. Karargâh olacak en uygun yerde bir Yahûdînin evi vardır. Satması istenir, fakat inat edip satmaz Yahûdî. "Bize burası lâzım" denir ve Yahûdîye evinin değeri verilip evinden zorla çıkartılır. Yahûdî hanımına der ki: -Ne yapacağız? -Bunlara bir şey yapamazsın ki. Bunların Medîne'de bir Halîfeleri var. İstersen yürü git, "Böyle böyle yaptılar bana" diyerek bunları şikâyet et. Birşey çıkacağını zannetmem, ama bir ümit, git bakalım. Adam, küçük bir ümit de olsa, çıkıp gelir Medîne'ye. Sorar karşısına çıkanlara: -Halîfenin sarayı nerede? diye sorar. Adamın bu sorusu üzerine güler Medîneliler. Cevap verirler: -Ne sarayı? Evi şurası. Yahûdî gösterilen eve gider ki, basit, kerpiç bir ev. Kapıya vurarak seslenir: -Emîr-ül mü'minin nerede? Çocukları derler k