Kayıtlar

garip etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Altı Garip Şey Nedir?

  Altı Garip Şey Nedir?   Peygamber efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular ki: Altı şey, altı yerde gariptir: 1- Namaz kılmayanlar arasında mescid gariptir. 2- Okumayanların evinde Mushaf gariptir. 3- Fasık kimsenin içinde Kur’an-ı Kerim gariptir. 4- Müslüman saliha kadın, kötü huylu zalim adamın elinde gariptir. 5- Salih Müslüman erkek kötü huylu alçak kadının elinde gariptir. 6- Kendisini dinlemeyenler arasında âlim gariptir.   Sonra Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular ki; Allah Teâlâ bu altı şeyi garip bırakanlara kıyamet günü rahmet nazarı ile bakmaz! (M. Ç. Yar-i Güzin)

Garip Bir Musalla Taşıyım Ben

Resim
Garip Bir Musalla Taşıyım Ben Garip bir musalla taşıyım ben… Üzerimden ne insanlar, ne hayatlar geldi geçti sayısını bile bilmiyorum. Üzerime her konan soğukluğumdan şikâyet etti. Bilmiyordu ki bu benim değil, ölümün soğukluğuydu. Benden korkuyorlardı. Ama az sonra kabirde karşılaşacakları çetin hesabı bilecek olsaydılar, eminim kıyamete kadar üzerimde kalmayı tercih ederlerdi. Garip bir musalla taşıyım ben… Kimi insanlar olur ki sabırsızlanırım “Bir an önce üzerimden alıp da götürsünler” diye. İnanın, bazılarının günahlarını ben bile taşıyamıyorum! Şu ayaklarım da mermer olmasa çökeceğim olduğum yere. Ama öyleleri de var ki onların sıcaklığında, kendi soğukluğumu unutuyorum. “Cenaze namazını biraz daha uzatsalar, biraz daha beraber kalsak” diyorum. Garip bir musalla taşıyım ben... Bilmiyorum, mimarisi benim kadar basit ama benim kadar ürkütücü olan başka bir yapı var mıdır yeryüzünde… Garip bir musalla taşıyım işte ben… İnsanlar bana bakınca düşünsün tefekkür

Ne Garip Değil mi?

Ne Garip Değil mi? -Dünyaya çıplak geliyorsun... -Makam-mevki, mal-mülk, çoluk-çocuk, eş, arkadaş, dost sahibi oluyorsun... -Gençlik, güzellik, dinçlik, azim, güç- kuvvet veriliyor... -Akıl-zekâ, irade sahibi oluyorsun... -Sonra birer birer bu nimetler elinden alınıyor. -Yaşlanıyorsun gençliğin, güzelliğin, gücün, kuvvetin gidiyor. -Azmin, iraden aklın, zekân da yavaş yavaş tükeniyor... -En sonunda ölüm geliyor. Her şeye "Elveda!" diyorsun. -Bütün bu nimetler sana emanet verilmişti. Emaneti Gerçek sahibine teslim ediyorsun. -Tekrar çıplak olarak dönüyorsun. Bir kefen alırsın o da kabirde çürür. Mahşerde çıplak diriltilirsin. Şimdi düşüncen nedir? Yarın için hazırlığın nedir? Allah hepimizi yarın için hazırlananlardan eylesin... -Öyleyse ey insanoğlu sen çok fakirsin... Hiçbir şeyin yok... Neyin var söyler misin? Neyine güveniyorsun? Bak hepsi emanetti... Hepsi geri alındı. Dünyaya çıplak geldin geriye çıplak gidiyorsun...

Garip ne demektir? Garipler kimlerdir?

Garip ne demektir? Garipler kimlerdir? Amr İbnu’l-As’ın rivayet ettiğine göre bir Hadîs-i şerifte Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimiz şöyle buyurdular: “Allah’a en sevgili kullar, gariplerdir. Sahâbî dedi ki; “Kimdir garipler ya Rasûlallah? Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdular: “Dini için (dinini yaşamak için) halktan kaçan kimselerdir. Ki bunlar kıyamet günü Hz. İsa ile haşr olunacaklardır.” “Kim garip olarak ölürse, Şehittir” hakikati üzere bu kimseler öldüklerinde şehittirler. Bunlar, halkça meşhur olan ve bilinen gariplerdir. Ancak evliyaya göre garibin tarifi başkadır. Evliyaya göre asıl garip; ya hâl itibariyle veya örf itibariyle olan gariplerdir. Şeyhu’l-İslâm hazretleri bunları ayrı ayrı şöyle tarif ediyor: “Hâlen garip olan kimseler, fâsid olan ve günahların bolca işlendiği bir zamanda salih olan kimselerdir, ilmen garip olan kimseler; cehaletin diz boyu olduğu zamanda, âlim olan kimselerdir. Veya münafık bir kavim içerisinde, dosdoğ

Bir Garip Çobanın Sırlı Duası

Bir Garip Çobanın Sırlı Duası Günahkâr bir adamdı, ayık gezmezdi. Bütün bir köy halkı yaka silkiyordu adamdan, ölse de, kurtulsak diyorlardı. Bir karısı vardı bu adamın, bir de kendisi. Hiç çocukları olmamıştı. Köy halkı böyle bir adamın zürriyetinin olmadığına memnundu. Kadın ise, adamın haline üzülse de ses çıkarmazdı, çıkaramazdı. Otuz yıldır evliydiler, döverdi, kızardı, her gün biriyle kavga ederdi. Ama kocasıydı işte, evinin erkeği idi. Adam iyice yaşlanmıştı artık. Öksürük nöbetleri uykusunu bölüyor, iki basamak merdiven çıksa nefes nefese kalıyordu, titreyen elleriyle sigarasını zor sarıyordu. İyice zayıflamıştı, zaten kısacık olan boyuyla bir çocuk gibi kalmıştı. Kadıncağız ellerini açıp dualar ediyor, ahir ömründe olsun şu adamın hali biraz düzelsin diye yalvarıyordu Allah’ a… Adam bir sabah evden çıktı, fakat ertesi sabah oldu, dönmedi. Tan yeri ağarırken kadın aramaya çıktı kocasını. Kim bilir yine nerde sızıp kalmıştı! Köyün üst tarafındaki çeşmenin başın

Garip Hadise

Garip Hadise Hicrî 1028 (Milâdî 1618) tarihinde Budin valisi Karakaş Mehmet Paşa'dan jgelen bir mektupta Macaristan'da daire şeklinde siyah bir buLût Aleyhisselâm belirip, bu buLût Aleyhisselâmtan kan gibi kırmızı bir yağmur yağdığı ve her biri 3-4 kantar ağırlığında kara taş gülleler düştüğü yazılıydı. (Alıntı)

Ayı Deyip Geçmeyin

Resim
Ayı Deyip Geçmeyin        Veli dayı, o gün çok yorulmuştu. Ormanda çalışmış, ağaçları budamıştı. Bu orman, onun evi gibiydi. Ağaçlar da sanki çocukları… Küçük bir kulübede yaşıyordu.       Bir gün kapısı birden “Küt! Küt!” diye çalınmaya başladı. Veli dayı kalktı, kapıyı açtı. Gözlerine inanamıyordu. Çünkü kapıda iri, kahverengi bir ayı duruyordu. Ayı garip sesler çıkararak ön ayağını gösteriyordu.          Dikkat etti, Ayının uzattığı ön ayağından kanlar akıyordu. Hemen geri gitti. Feneri aldı. Kocaman bir kıymığın, ayının ön ayağına saplandığını gördü. Bir pense aldı. Sıcak su getirdi. Önce yarayı yıkadı. Sonra inleyen hayvanın ayağındaki kıymığı sert bir hareketle çekip çıkardı. Sıcak su ile tekrar yıkadı. Kocaman bir gömleği yırttı, yarayı sardı. Başını kaldırdığı zaman ayı inleyerek geri gidiyordu. Arkasından baktı:    -Ne olsa ayı bu, diye söylendi. Bir kedi, bir köpek olsa elimi yalardı.     İçeri girdi, yatağına yattı.      Tam uyuyacağı sırada kapıda yin

Ben Bir Yağmur Olsaydım

Ben Bir Yağmur Olsaydım Ben bir yağmur olsaydım: Karalara, çöllere, denizlere değil; Kötü, zalim, kindar insanların; Sinelerine, beyinlerine yağar, Yıkayıverirdim tertemiz... Ben bir güneş olsaydım: Yüksek tepelere değil; Kendini büyük gören, küçük insanların; Gözlerine saçardım ışıklarımı... Sivri kayalıklara, buzullara değil; Kötülük dolu ruhlara açardım. Uzaydaki karanlıklara değil; Cahil kafalara, doğardım “nur” gibi... Ben bir çiçek olsaydım: Bahçelerde, parklarda değil; Sevgisiz, hoşgörüsüz, insanların Kalplerinde açardım. Saksılarda kırlarda değil, Kötülük saçan, zulüm kusan zalimlerin; Tüm hücrelerine “güzel kokular” saçardım... Ve böylece: Her gün acıların yaşandığı; Sel gibi gözyaşlarının döküldüğü; Sadece; inandığı gibi yaşamak isteyen, insanların; Geleceklerine, bir nebze olsun; "nurlar"  saçardım... Sonra;  “Yeter, artık!”   diyerek: Gariplerin, fakirlerin, dışlandığı; Zalimlerin, “Yaşama hakkı

SONSUZA GİDEN YOLCU

Resim
Sonsuza Giden Yolcu Sonsuza giden yolcu, yol uzun ve karanlık. Sakın kanma dünyaya, gerçek değil yalanlık...   Dönüşü yok bu yolun, geçen gün geri gelmez. Belki bu gün, son günün; pişmanlık fayda vermez...   İçi boş çukur için, bitmeyen azık lâzım. Sonsuz yolculuk için, hiç sönmeyen nur lâzım...   Şeytan, nefis, sefahat doğru yoldan saptırır. Yalan dünya aldatır, kendisine taptırır...   Sokağa bak, insanlar, şaşırmış sarhoş gibi. Sanki morfin içmişler, uykuya dalmış gibi...   Umutsuzluk, mutsuzluk; bağlıyor elimizi. Her gün kötü haberler, dağlıyor sinemizi...   Çok çalışıp, bu hali; durdurmaktır görevin. İman, bilgi, aşk ile kalkınmaktır ödevin...   Korkma! Gücün çok büyük, tarihi atan yaptı. Üç kıta, yedi deniz; dünyayı vatan yaptı...   Yeter artık, ecdadın kemiğini sızlatma! Asil soylu milleti, daha fazla ağlatma...   Haydi, yiğidim, haydi; hedefin pek yücedir. Batılı büyük görme, çok küçüktür cücedir...   Dünya savaş açsa d

YA RASÛLALLAH (Sallallâhü Aleyhi Ve Sellem)

YA RASÛLALLAH    (Sallallâhü Aleyhi Ve Sellem) Güzel yüzün güler güller açardı, Bütün insanlığa nurlar saçardı. Kötülükler erir, cehil kaçardı. Güneşten güzeldin Ya Rasûlallah! Zalimler mazlumu ezip boğarken, Garipler, yetimler her gün ağlarken, Anaların ahı yürek dağlarken Güldürdün onları Ya Rasûlallah! Yeryüzünü küfür, zulüm sarmıştı, Umutlar tükenmiş gün kararmıştı, Gencecik fidanlar hep sararmıştı, Yeşerttin onları Ya Rasûlallah! Azgın kalpler bir bir nura gark oldu, Umutsuzlar, umutla neşeyle doldu, İnsanlar huzuru İslâm’da buldu, Küfürden kurtardın Ya Rasûlallah! Biz yetimiz çünkü seni görmedik, O tatlı sesini bir kez duymadık, Kutlu cihatlara hiç katılmadık, Gel de rüyamıza gir Rasûlallah! O güzel cemalin düşte görelim, Rüyamızda sahabilik bilelim, Saadet çağına biz de erelim, Gecemize güneş ol Rasûlallah! Asr-ı Saadete her gönül hasret, İman ve İslâm en güzel haslet, Ya Rab Muhammed’le beraber haşret, San