Ayı Deyip Geçmeyin
Ayı Deyip Geçmeyin
Veli dayı, o gün çok yorulmuştu. Ormanda
çalışmış, ağaçları budamıştı. Bu orman, onun evi gibiydi. Ağaçlar da sanki
çocukları… Küçük bir kulübede yaşıyordu.
Bir gün kapısı birden “Küt! Küt!” diye
çalınmaya başladı. Veli dayı kalktı, kapıyı açtı. Gözlerine inanamıyordu. Çünkü
kapıda iri, kahverengi bir ayı duruyordu. Ayı garip sesler çıkararak ön ayağını
gösteriyordu.
Dikkat etti, Ayının uzattığı ön
ayağından kanlar akıyordu. Hemen geri gitti. Feneri aldı. Kocaman bir kıymığın,
ayının ön ayağına saplandığını gördü. Bir pense aldı. Sıcak su getirdi. Önce
yarayı yıkadı. Sonra inleyen hayvanın ayağındaki kıymığı sert bir hareketle
çekip çıkardı. Sıcak su ile tekrar yıkadı. Kocaman bir gömleği yırttı, yarayı
sardı. Başını kaldırdığı zaman ayı inleyerek geri gidiyordu. Arkasından baktı:
-Ne olsa ayı bu, diye söylendi. Bir kedi,
bir köpek olsa elimi yalardı.
İçeri girdi, yatağına yattı.
Tam uyuyacağı sırada kapıda yine bir
tıkırtı duydu. Yine kalktı, kapıyı açtı. Karşısında aynı ayı duruyordu. İki ön
ayakları arasında, bir kovan dolusu bal tutuyordu.
Veli dayı, ellerini uzattı, Vahşi hayvanın
başını okşadı, kovanı aldı.
Yorumlar
Yorum Gönder