Kayıtlar

Abdülkadir etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Abdülkadir Geylani Kuddise Sirrûh Hazretlerinden On Kıymetli Nasihat

Abdülkadir Geylani Kuddise Sirrûh Hazretlerinden On Kıymetli Nasihat   Abdülkadir Geylani Kuddise Sirrûh Hazretleri buyuruyor ki: “Şu on haslet nefsin üzerine hâkim kılınmadıkça ve nefse farz edilmedikçe zühd ve takva tamam olmaz:   01- Lisanı gıybetten, müminlerin arkasından konuşmaktan men etmek gerekir. Zira Cenâb-ı Hakk, Kuran-ı Kerim’de buyurur ki: “Ey iman edenler! Çokça zan etmekten kaçınınız. Şüphe yok ki, zannın bazısı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın; biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin, gıybet etmesin. Sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemeği sever mi? Bilakis onu kerih görmüş olursunuz. Artık Allah’tan korkunuz. Şüphe yok ki, Allah tevbeleri kabul edicidir, çok esirgeyendir.” (Hucurat Suresi, ayet 12)   02- Su-i zandan, başkaları hakkında kötü düşünmekten kaçmaktır. Nitekim Hz. Allah Celle Celâlüh, yukarıdaki ayet-i kerimede zandan şiddetle kaçınmayı emretmektedir.   03- İnsanları alaya almaktan sakınmaktır: ...

Abdülkadir (Rahimehullah) Gibi Bir Er Bulunmaz

  Abdülkadir (Rahimehullah) Gibi Bir Er Bulunmaz   Seyyah olup şol âlemi gezersen, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz, Ceddi Muhammed'dir eğer sorarsan, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz.   Cümle evladına yeşil yaraşır, Aşka gelir bu cihanı dolaşır, Ana mürid olan Hakk'a ulaşır, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz.   Benim şeyhim beni Hakk'a götürür, Nice müşkül işlerimi anda bitirir, Muhammed'in sancağını götürür, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz.   Çevre gelir dervişleri derilir, Ayet ile ihyalanır sorulur, Kudretinden kısmetleri verilir, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz.   Giderler kazaya çalarlar satur, Dama yaparlar hoş gönül hatur, Bağdat’ta türbesi nur olmuş yatur, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz.   Derviş Yunus, biz çekeriz zahmeti, Üstümüzde hazır ola himmeti, Oğlum demiş ana, Resûl Hazreti, Abdülkadir gibi bir er bulunmaz.   Yûnus EMRE (Rahimehullah)

Yalan Söylemeyen Çocuk

Yalan Söylemeyen Çocuk "Abdülkadir Geylani" küçük yaşta iken, bir arife günü çift sürmek için tarlaya gitti. Bir öküzün kuyruğuna tutunup ardından giderek oynuyordu. O anda bir ses işitti: - "Ey Abdulkadir! Sen bunlar için yaratılmadın ve bunlarla emir olunmadın." Bu ses Abdülkadir Geylani´yi korkuttu. Eve gelince dama çıktı. Hacıları gördü. Arafat´ta vakfeye durmuşlardı. - Anneciğim! Bana izin ver de Bağdat´a gidip ilim öğreneyim. Salihleri iyi insanları ziyaret edeyim. - Ey benim gözümün nuru ve gönlümün tacı evladım, Abdulkadir´im! Senin ayrılığına dayanamam. Sensiz ben ne yaparım? Bu bakımdan müsaade vermiyorum. Abdulkadir tarlada olup bitenleri anlattı. Annesi ağladı. Kalkıp babasından miras kalan seksen altını alıp kırkını kardeşine ayırdı. Kırkını da bir keseye koydu ve keseyi elbisenin koltuğuna dikti. Sonra oğlunun gözlerinin içine bakarak dedi ki: - Ey benim gözümün nuru ve gönlümün tacı evladım, Abdülkadir´im! Hak Teâlâ’nın rızası olm...