Kayıtlar

an etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bizim Canımız Şu Anda Türkiye…

Resim
  Bizim Canımız Şu Anda Türkiye …   Merkez üssü Kahramanmaraş olan ve 10 ili etkileyen depremlerde arama kurtarma çalışmaları sürüyor... Madencilerimiz de arama kurtarma çalışmalarına katılarak enkaz altından yüzlerce vatandaşımızı kurtardı. NTV'ye katılıp röportaj veren bir madenciye sorulan sorunun cevabı, herkesi duygulandırdı. "- Bizim canımız şu anda Türkiye" Muhabir: "- Hiç canınızı düşünmüyor musunuz o tehlikeli anlarda?" sorusunu yöneltti. Madenci ise: "- Bizim canımız yok şu anda. Bizim canımız şu anda Türkiye. Bizim için sorun yok. Sonuna kadar..." cevabını verdi.

Ölüme Her An Hazırlıklı Olmak

                                                    Ölüme Her An Hazırlıklı Olmak   Vehb bin Münebbih Rahmetullahi Aleyh’in naklettiği şu hâdise, ölüme her an hazırlıklı olmanın lüzumunu ne güzel ifade etmektedir: Hükümdarın biri, bir yere gitmeye hazırlanırken üzerine giymek için sayısız elbiseler içinden en güzelini ve binmek için de birçok at içinden en rahvan ve gösterişli olanı seçmişti. Adamlarıyla birlikte muhteşem bir tavırla, böbürlenerek ve etrafına çalım satarak yola çıktı. Yolda, üstü-başı perişan biri, atının yularına yapıştı. Hükümdar: “– Sen de kimsin, benim karşımda kim oluyorsun, çekil önümden!” diye hışımla bağırdı. Adamcağız ise şakince: “– Sana söyleyeceklerim var! Senin için çok hayatî bir mesele…” dedi. Hükümdar merakla karışık bir hiddetle: “– Söyle bakalım!” deyince; Adam: “– Gizlidir, eğil de kulağına söyleyeyim!” dedi. Hükümdar eğilince, adam: “– Ben Azrâil’im, canını almaya geldim!” dedi. Hükümdar bir anda neye uğradığını şaşırdı,

Bugünün Bir Anını Bile Boşa Geçirme!

  Bugünün Bir Anını Bile Bo ş a Geçirme!   Sakın ola ki bugünün bir ânını bile bo ş a geçirme. Son nefesin ehememiyeti hususunda İ mâm Gazâlî Hazretleri’nin ş u îkazları da çok ibretlidir:   “O ğ ul! Farz et ki bugün öldün. Hayatında geçirdi ğ in gaflet anlarına ne kadar üzüleceksin. Âh, ke ş ke diyeceksin. Lâkin heyhât! (Geri dönü ş artık söz konusu de ğ ildir!)”   “Her mü’min, sabah namazını kıldıktan sonra kendisine ş u hatırlatmalarda bulunmalı:   “– Benim sermayem ömrümdür. Ömrüm gidince sermayem de gider ve artık kazanma imkânım kalmaz. Bu ba ş layan gün, yeni bir gündür. Allah Teâlâ bugün de bana müsâade ederek ikramda bulundu. (Hayat takviminden yeni bir sayfa daha açtı.) E ğ er canımı alsaydı, elbette bir günlü ğ üne de olsa dünyaya geri gönderilip çokça sâlih ameller i ş lemeyi temennî edecektim.”   “ Ş imdi farz et ki öldün ve bir günlü ğ üne dünyaya dönmene izin verildi. O hâlde bugün günahlara kat’iyyen yakla ş ma! Sakın ola ki bugünün bir ânını bile bo ş a

Allahü Teâlâ Seni Her An Görüyor

Bir gün askerler bir mahkûmu meydana çıkarırlar. Suçu ağır olmalı ki çok kırbaç vururlar, derileri yarılır. Etlerinden kan sızmaya başlar. Lâkin genç bir kere bile sesini çıkarmaz. Muhafızlar dinlenmek için bir kenara çekilirler. Bu arada kalabalığın arasında meydanda olan Bişr-i Hafi Rahmetullahi Aleyh hazretleri gence yaklaşıp sorar:   “- Tahammülüne hayran kaldım.” “- Nasıl ağlayıp bağırabilirim ki, kalabalığın içinde sevdiğim kız var ve şu an beni görüyor.” “- İyi ama Allahü Teâlâ seni her an görüyor. Onun edebini gözetmeyi hiç düşünmedin mi? Allahü Teâlâ yarın ahirette, (Fazlasını istemiyorum ey kulum, sadece o kız için gösterdiğin gayreti, sabrı, edebi, aşkı, benim dinim için, benim rızam için niye göstermedin?) dese ne cevap vereceksin?”   Genç öyle bir “Allah!” der ki kendinden geçer. O kadar kırbaca direnen vücut bu ilâhi aşka, bu Rabbinden utanma duygusuna takat getiremez. Muhafızlar yanına koştuğunda çoktan can vermiştir.

Her İnsanın Ölüm Anı Bellidir

Her İnsanın Ölüm Anı Bellidir Soru: Edilen bedduaların, özellikle de anne babanın ahını almanın insan ömrüne nasıl bir etkisi olabilir? Cevap: Değerli kardeşimiz, Levh-i Mahfuz'da -şartlı olarak- yazılan muallak ecelin süresini kısaltabilir. Örneğin, şu kişi annesine karşı saygısızlık ettiğinde ve onun bedduasını aldığında ömrü kırk yıl, almadığında ise elli yıl olacaktır. Rabbimiz de ezeli ilmi ile bunu bilir ve ona göre ömrünü tayin eder. Tabii ki, Allah sonuçta bu kişinin ne yapacağını bilmektedir. Nitekim hadiste, “Sadaka belaları defeder, ömrü uzatır.” (Heysemi, Mecmaü’z-Zevaid, III/63) manasına gelen ifadeler vardır. Bu beddualar, ömrün bereketsiz geçmesine vesile olabilir. O beddualar, dünya hayatında çocuğun ömrü hayatında birçok musibet çekmesi, çocuklarından sıkıntı çekmesi, huzursuz bir hayata mahkûm olması gibi şeyler olabilir. Tabii ki, bu bedduaların kabulü durumunda dünyada olmazsa bile ahirette karşılığı olacak ve bu daha da kötüdür. Bedduanın a

Son Anda Gelen Kurtuluş...

Son Anda Gelen Kurtuluş... Amsterdam’da bir cami imamı, her Cuma günü 10-11 yaşındaki oğluyla şehrin sokaklarında dolaşır, İslâm’a dair kaleme aldığı küçük dergiyi dağıtır, insanları İslâm’a davet edermiş. Yine bir Cuma günü rahatsız olduğundan oğluna; - "Bu hafta tebliğ için çıkmayalım." der. Bir insanın hidayetine vesile olmanın ne büyük bir devlet olduğunun hazzını defalarca yaşayan çocuk, babasına yalnız çıkma noktasında ısrar eder. Şiddetli yağışın da olduğu soğuk bir kış günü İmam, oğlunun ısrarına dayanamaz ve; - "Peki." der ve onu gönderir. Çocuk Amsterdam sokaklarında dolaşır ve her gördüğü kişiye o dergiyi takdim eder ve onlara; - "Allah, seni cennetine davet ediyor." der. Fakat hava soğuk olduğu için sokaklarda pek kimseler yoktur. En son elinde tek bir dergi kalır, verecek birilerini arar, bulamaz. Sonunda bir kapıya gelir ve defaatle zili çalar. Lakin kimse kapıyı açmaz. Tam dönerken yaşlı bir kadın açar kapıyı. Kadın, karşıs

İnkâr eden ve iman eden bir insanın ölüm anı nasıl olur?

Resim
İnkâr eden ve iman eden bir insanın ölüm anı nasıl olur? İnkâr edenler ölüm meleklerini gördüklerinde başlarına gelecek felaketi anlarlar. Bugün sizlere çok önemli, insanların çoğu tarafından bilinmeyen bir konudan bahsetmek istiyorum. Ölüm hepimize çok yakın, belki yarın, belki birkaç dakika sonra ölüm meleklerini hiç beklemediğimiz bir anda karşımızda göreceğiz. Bir anda ahirete geçecek ve bu dünyadaki bedenimizi, malımızı, mülkümüzü, çocuklarımızı, eşimizi, işimizi, evimizi, kısaca değer verdiğimiz her şeyimizi bırakıp gideceğiz. Peki ölüm anımız nasıl olacak? Canımızı almaya gelen melekler bizi nasıl karşılayacak? İnkâr eden ve etmeyen insanın ölümü aynı mı olacak? İşte burada çoğu insan tarafından bilinmeyen, çok önemli bir gerçek var. İnkâr eden, tüm hayatı günahlar içinde geçmiş, Allah’ı bırakıp nefsini ilah edinmiş ve inkâr ederek ölmüş bir insanın canı, iman ederek tüm hayatını Allah yoluna adamış bir insanın canıyla aynı şekilde alınmaz. İnkâr eden insanın gör

Allah Bizi Her An Görür

Allah Bizi Her An Görür Bir gün bir öğretmen, öğrencilerinden kendisine hiç kimsenin onları görmediği bir yerden ona çiçek toplamalarını ister. Ertesi gün öğrencilerden kimi kimse yokken evinin bahçesinden kimi köyün dışındaki kırlardan topladıkları çiçekleri sevinçle öğretmenlerine verirler. Ancak öğrencilerden biri çiçek getirmemiştir. Öğretmen, "Sen çiçek getirmedin mi? " diye sorar. Ali başını öne eğer "Özür dilerim öğretmenim getiremedim." der. "Neden sizin bahçenizde çok güzel çiçekler olduğunu biliyorum. Hiç birine kıyamadın mı?" Diye soran öğretmenine Ali: "Hepsini toplayıp, size getirmek isterdim. Ama siz hiç kimsenin bizi göremeyeceği bir yerden toplamamızı istediniz. Ben kimsenin olmadığı bir yer ve bir an bulamadım. Çünkü her yerde Allah'ın beni gördüğünü biliyorum." der. Sarılarak Ali'yi öpen öğretmen: "Evet, sevgili yavrularım, benim istediğim cevap buydu. Allah bizi her an görür, duyar ve yaptıklar

Zikirden Bir An Bile Gafil Olmak

Zikirden Bir An Bile Gafil Olmak Bir gün Süleyman Aleyhisselâm saltanatı ile semâda geçerken bir vâdide dizi halinde geçen karıncaların reisi karıncalara seslenip; "Ey karıncalar yuvalarınıza çekilin, Süleyman Aleyhisselâm’ın askeri sizi bilmeyerek çiğnemesin!" diye bağırıyor. Süleyman Aleyhisselâm tebessüm ediyor, karıncaların reisini çağırtıp soruyor: "Neden sürünü yuvalarına çağırdın? Ben semâdayım, sen yeryüzündesin. Benim askerim sizi nasıl çiğner?" Cevaben karınca diyor ki: "Senin saltanatla geçişin bir an bile olsa benim sürümün zikrullahtan gafil olmasına sebep olur diye korktum, onları yuvalarına çağırdım." diyor… Kıssadan Hisse: Ya bizim halimiz ne olacak? Tv başında, internet başında saatlerce maçları, ABD, Brezilya…  Pembe dizilerini, saçma sapan Türk filmlerini, bitmek tükenmek bilmeyen reklamları… Vb. defalarca izliyor o güzel zamanımızı zikirsiz geçiriyoruz. Bir dostumuzla buluşur buluşmaz dedikodularla hem günah işliyor h

Allah'ı Çokça Anan

Allah'ı Çokça Anan Hiç şüphe yoktur ki her yüce ahlâkta ve övülmüş sıfatta en üstün örnek, beşeriyetin efendisi Hz. Muhammed'dir. O, her şeyde tam bir örnek teşkil etmektedir. Hak Teâlâ bu hususu şöyle ifade etmektedir: "Andolsun ki sizin için, Allah'ı ve âhiret gününü ümit eden ve Allah'ı çokça anan kimseler için, Resûlullah'ta güzel bir örnek vardır." [Ahzâb 33/21] Zira onu Rabb'i terbiye etmiş ve terbiyesini en güzel bir şekilde gerçekleştirmiştir. O da ümmetinin her tür övülmüş huy ve olgun davranış üzere terbiyesine büyük bir özen göstermiştir. Geçmiş büyüklerden her biri -Allah onlardan razı olsun- güzel ahlâkta başlı başına bir örnekti. Bu onların hayatında ve yaşantılarında açıkça görülmektedir. Büyük velî Hamdûn el-Kassâr Kuddise Sirruh der ki: "Geçmiş büyüklerin ahlâk ve yaşayışlarını inceleyen, kendi kusurlarını anlar ve büyüklerden geri kalma sebeplerini öğrenir. Ashâb-ı kiramın, selef-i sâlihinin, velîlerin hayat hikâyeler

Ey Kulum! Ben Her An Seninleydim, Sen Kiminleydin?

Bir vaiz kürsüde ahiret ahvâlini anlatmaktaydı. Cemaatin arasında şeyh Şiblî (Rahmetullahi aleyh) de vardı. Vaiz, Cenab-ı Hakk’ın ahirette soracağı suallerden bahisle: ·         "- İlmini nerede kullandın, sorulacak! ·         Malını-mülkünü nerede harcadın, sorulacak! ·         Ömrünü nasıl geçirdin, sorulacak! ·         İbadetlerin ne durumda, sorulacak! ·         Harama-helâle dikkat ettin mi, sorulacak! ·         Bunlar sorulacak; şunlar sorulacak!...” ·         Diye uzun uzadıya birçok husus saydı. Bu kadar teferruata rağmen meselenin özüne dikkat çekilmemesi üzerine: Şiblî (Rahmetullahi aleyh) hazretleri, vaize seslendi: "- Vaiz efendi! Suallerin en mühimini unuttunuz! Allah Teâlâ kısaca soracak ki: "- Ey kulum! Ben her an seninleydim, sen kiminleydin?" Ya Rabbi! Bizleri gafletten uyandır! Bizleri bir an bile nefsimizle baş başa bırakma! Sen nasıl bizimleysen biz de seninle olalım! Âmîn!

Asker, Polisin Üzerine Yatarak Siper Oldu

Resim
Asker, Polisin Üzerine Yatarak Siper Oldu Şırnak Silopi’de 25 Aralık 2016’ta bir operasyon sırasında yaralanan polis memuru Süleyman Yalçın’a siper olan Jandarma Uzman Çavuş İsmail Ertem, o an yaşananları ve duygularını anlattı. "Askerimle gurur duyuyorum" Jandarma Uzman Çavuş İsmail Ertem, o an yaşananları ve duygularını anlattı. Evden çıkıp yolun karşısına geçmek isterken, Özel Harekât Polisi Süleyman Yalçın’ın teröristlerce açılan ateş sonucu yaralandığını ifade eden Ertem, şunları anlattı: "O sırada polis ağabeyimize en yakın olan bendim. İlk müdahaleyi yaptım. Bina içine emniyetli bir bölgeye çektim. Sürekli konuşarak bilincinin açık kalmasını sağladım, tampon yaptım. Çatışma devam ediyordu. Hendek ve barikatlardan dolayı ambulans veya kobra araçları bulunduğumuz yere gelemedi. Bunun üzerine komutanlarımız tank yönlendirdi. Tank gelince arkadaşlarla beraber polis arkadaşımızı tankın üzerine, çamurluk kısmına yükledik. Sıcak bölgeden