Kayıtlar

Kasım 23, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Marş Marş; Söylediklerimizi Yapmaya!!! (Herkes Okusun!)

Marş, Marş! Sözlerimizi Yerine Getirmeye!!! Mübarek bir zat, talebeleriyle bir mezarlıktan geçerken ansızın şu soruyu sorar: —En büyük ibret nedir? Hepsi birlikte: —Ölümdür, hocam! Derler. İkinci soruyu ekler; —Allah’ü Teâlâ hepimizi muhafaza etsin! Şu kabirlerden birinde azap gören, yanan, yakılan, ağlayan birisi, olsaydık. Sonra Rabbimiz de bize: —Ey kulum, ağlayıp durma! Seni tekrar dünyaya gönderip bir şans daha vereceğim. Bakalım bu sefer nasıl yaşayacaksın? Deseydi; acaba nasıl yaşardık? Talebenin biri der ki: —Ben en çok namaz kılardım… Diğer bir talebe der ki: — Ben malımın zekâtını kuruşu kuruşuna hesaplayarak verir, sadakayı aksatmazdım… Bir diğeri de der ki: — Ben cihat eder, emri maruf - nehyi münker yapardım... Diğer bir talebe der: — Ben devamlı oruç tutardım. Hocalarının sustuğunu gören diğer talebeler de sıralamaya devam ederler: — Ben çocuklarıma iman ve İslâm’ı öğretir; onlara bütün kurallarıyla İslâmiyet’i yaşatmak için çırpınır

Ma’rufi Kerhi Hazretlerinin Duası

Ma’rufi Kerhi Hazretlerinin Duası 2 Ma'rûf el- Kerhî Kuddise Sırruh Hazretlerinden rivâyet edilen ve hem dünyâ hem de âhiret sıkıntılarından kurtulmak için okunması tavsiye edilen bu duâ pek kıymetlidir. دُعَاءٌ الهَمِّ دّنْيَا وَالأَخِيرَةِ لِإِمَامِ مَعْرُوفٍ الكَرْخِيِّ حَسْبِيَ الله لِدِينِي، حَسْبِيَ الله لِدُنْيَايَ، حَسْبِيَ اللهُ الْكَرِيمُ لِمَا اَهَمَّنِي، حَسْبِيَ اللهُ الْحَلِيمُ الْقَوِىُّ لِمَنْ بَغَى عَلَيَّ، حَسْبِيَ اللهُ الشَّدِيدُ لِمَنْ كَادَنِي بِسُوءٍ، حَسْبِيَ اللهَ الرَّحِيمُ عِنْدَ الْمَوْتِ، حَسْبِيَ اللهُ الرَّؤُفُ عِنْدَ الْمَسْأَلَةِ فِي الْقَبْرِ، حَسْبِيَ اللهُ اكَرِيمُ عِنْدَ الْحِسَابِ، حَسْبِيَ اللهُ اللطِيفُ عِنْدَ الْمِيزَانِ، حَسْبِيَ اللهُ الْقَدِيرُ عِنْدَالصِّرَاطِ، حَسْبِيَ اللهُ لَااِلَهَ اِلَّاهُوَ عَليْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ. Okunusu: Hasbiyallahü lidînî, Hasbiyallahü lidünyaye, Hasbiyallahül kerîmü lima ehemmenî, Hasbiyallahül halîmülgaviyyü limen beğa aleyye, H

Paylaşılamayan Veli

Paylaşılamayan Veli Mar’uf-ı Kerhi Hazretlerini sadece Müslümanlar değil, Hristiyanlar da çok sever. Bir defasında bunlardan biri gelir, ‘çocuk sahibi olabilmek’ için dua ister. Büyük veli bir fırsatını bulup onu zarif bir şekilde İslâm’a davet eder. Adam; – İyi ama ben buraya din değiştirmeye gelmedim ki. İstediğim sadece bir evlad, der. Veli; – Allah sana hayırlı bir evlad nasip etsin. Onun elinden imana gelesin, diye dua eder. Çok geçmez, adamcağızın çok akıllı bir oğlu olur. Okul çağı gelince onu kilise mektebine gönderir. Rahip ilk gün teslisi anlatır ama çocuk bir tuhaf olur. Çocuk; – Hayır! Kalbim daralıyor, dilim söylemiyor, der. Rahip; -Tamam, bunları sonra konuşuruz. Şimdi alfabeye geçelim. Haydi bana harfleri oku, der. Çocuk bir şiir okur ki ilk beyit elif, beyle başlar son beyit lâmelif, ye ile biter. Her mısra Allah’ü Teâlâ’nın sıfatlarını ve Muhammed Aleyhisselâm’ın meziyetlerini anlatır ki sanatlarla doludur. Çocuk, alfabeyi bitirip devam eder.

Dostluk!

Dostluk! Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah’tır, Resûlüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler." (Mâide, 55) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Benim dostlarım Allah Teâlâ ile iyi mü’minlerdir…” (Buhârî, Edeb 14; Müslim, Îmân 366) Bir kimsenin sevdiğiyle beraber olması demek; onunla sözde, özde ve davranışta aynı duyuş, düşünüş, hissediş ve yaşayış hâlinde olması, yâni "sevdiğini" gösterecek aynîlikler ve beraberliklerin mevcûd bulunması demektir. Yoksa özü, sözü, davranış ve hissiyâtı dâimâ dikenlerle beraber olan bir kimsenin gülü sevdiğini iddia etmesi, ne kadar doğru olur. Bunun gibi, duygularıyla, düşünceleriyle ve yaptıklarıyla Allâh -celle celâlühû- ve onun yüce Rasûlü ile beraber olamayanlar, gerçek muhabbet ehlinden sayılmazlar. İşte sevdiğiyle beraber olmayı bir de bu yönüyle değerlendirmeli ve gâfil bir hayat sürüp de kuru kuruya «Ben Allâh ve Rasûlü'nü seviyorum

Ömrün Dört Mevsimi

Ömrün Dört Mevsimi Cenâb-ı Hak buyuruyor: "Emrolunduğun gibi dosdoğru olmaya devam et!" (Hûd, 112) Rasûlullah (sav) buyurdular: "Kalbi dürüst olmadıkça kulun imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz" (Ahmed b. Hanbel, Müsned III, 198) Yılda dört mevsim deverânı olduğu gibi, ömür de dört mevsim yaşanır. Fakat yıllar tekrarlanır da, ömrün mevsimleri bir daha ele geçmez. Çocukluk ve ilk gençlik cıvıl cıvıl, hayat dolu bahara; sıhhatli ve kuvvetli gençlik yılları bereketli yaz mevsimine; orta yaşlardan itibaren, terse dönen ahval ise yaprak dökümünün yaşandığı sonbahara benzer. Bu hususta şu âyeti, her zaman tekrar okumalı ve hiç unutmamalı: “Kime uzun ömür verirsek Biz onun gelişmesini tersine çeviririz. Hiç akıl erdirmiyorlar mı? (Bu fânî akış, bu yolculuk nereye?)” (Yâsîn, 68) Ağaçların hırka-i tecrîde büründüğü, zümrüt yeşili bağların kupkuru ve kapkara kesildiği kış mevsimi; insanın fânîliğe doğru, fizikî tükenişinin bir