Kayıtlar

Nisan 24, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Eğer bir Çocuk

Eğer bir Çocuk; ·         Sürekli eleştirilmişse,  “kınama ve ayıplamayı” öğrenir. ·         Kin ortamında büyümüşse, “kavga etmeyi” öğrenir. ·         Alay edilip aşağılanmışsa, “sıkılıp,  utanmayı” öğrenir. ·         Devamlı utandırılarak terbiye edilmişse, “kendini suçlamayı” öğrenir. Eğer bir Çocuk; ·         Hoşgörü ile yetiştirilmişse, “sabırlı olmayı” öğrenir. ·         Desteklenip yüreklendirilmişse, “kendine güven duymayı” öğrenir. ·         Övülmüş ve beğenilmişse, “takdir etmeyi” öğrenir. ·         Hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse, “adil olmayı” öğrenir. ·         Güven ortamı içinde yetişmişse, “inançlı olmayı” öğrenir ·         Kabul ve onay görmüşse, “kendini sevmeyi” öğrenir. ·         Aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse, bu dünyada “mutlu olmayı” öğrenir. Dorothy LNOLTE

Aşk Bitince; Olmuyor, Olmuyor…

Aşk Bitince; Olmuyor, Olmuyor… Fırat’ın bir yakasında yaşayan bir delikanlı ile öbür yakasında yaşayan güzel bir kadın varmış. Birbirlerine âşık olmuşlar. Delikanlı her gece Fırat’ın sularında yüzerek karşı yakaya geçer sevgilisine ulaşırmış. Şafak sökmesine yakın delikanlı sevgilisine öpücük kondurup Fırat’ın azgın sularına girip öbür yakaya geçermiş. Bu gecelerce böyle sürüp gitmiş. Yine bir gece delikanlı Fırat’ı geçip sevgilisinin yanına gitmiş. Şafak sökerken delikanlı veda öpücüğünü vermek üzere kadının yanına sokulmuş, kadına dikkatle bakarak; - “Senin bir gözün kör müydü!” demiş.  Kadın o zaman delikanlıya bakarak; - “Sen, sen ol, sakın ola bugün Fırat’a girme!” demiş. Delikanlı kadından ayrılmış. Fırat’a girmiş ve yüzme bilmediğinden boğularak ölmüş. Bizim delikanlı gerçekte yüzme bilmiyormuş, duyduğu aşk yüzünden, aşkın gücü sayesinde Fırat’ı geçermiş. O aşk bitince de... Fırat’ı geçememiş boğulmuş. Dikkat edelim:   Aşkla sevdiğimiz işleri başarırız.   “Göst

Gençlik İksiri 5 Süper Besin

Gençlik İksiri 5 Süper Besin Yılların izini silmek isteyenler dikkat! Dr. Mehmet Öz, genç görünmeyi sağlayan 5 süper besini şöyle sıraladı... 1- RENKLİ SEBZELER: Canlı renkte olmalarının bir nedeni var. İçlerindeki pigmentler, sebzeleri dış dünyadan korur. Onları yediğimizde biz de bundan fayda sağlamış oluruz. 2- YUMURTA: Demir, biyotin ve B12 içeren yumurta saçların güçlenmesine yardımcı olur. 3- SİYAH ÜZÜM: Göz sağlığı açısından oldukça faydalıdır. C vitamini zengini olması sebebiyle (portakalda bulunan miktarın 5 katı), bağışıklık sistemini destekler. 4- ÇEKİRDEK: Magnezyum açısından zengin olan kabak çekirdeği kan basıncının düşürülmesine yardımcı olur, kalp krizi ve inme riskini azaltır. 5- NAR: Tanelerinde bulunan ellagic asit ve punikalagin, serbest radikallerin verdiği zarara karşı savaşır ve ciltteki kolajenin korunmasını sağlar. Fitonutrientler de sağlığı korumada etkilidir… (Alıntı)

Yağmurda Otostop!

Yağmurda Otostop! Bir gece vakit gece yarısına doğru Alabama otoyolunun kenarında duran bir zenci kadın gördüm. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurda bir beyazın bir zenciye hem de Alabama da yardıma kalkışması pek olağan şeylerden değildi. Onu kente kadar götürdüm. Bir taksi durağına bıraktım. Ayrılırken ille de adresimi istedi. Verdim. Bir hafta sonra kapım çalındı. Muazzam bir konsol televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi, armağanda... "Gecen gece otoyolda bana yardımınıza teşekkür ederim. O korkunç yağmur sadece elbiselerimi değil, ruhumu da sırılsıklam etmişti. Kendime güvenimi yitirmek üzereydim, siz çıka geldiniz. Sizin sayenizde ölmekte olan kocamın yatağının başucuna zamanında ulaşmayı başardım. Biraz sonra son nefesini verdi. Tanrı bana yardım eden sizi ve başkalarına karşılık beklemeksizin yardım eden herkesi kutsasın! En iyi dileklerimle, Bayan Nat King Cole."

Size Hizmet Edenleri Hep Hatırlayın...

Size Hizmet Edenleri Hep Hatırlayın... Bir pastanın üç otuz paraya satıldığı günlerde 10 yaşında bir çocuk pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu... Çocuk sordu: "Çikolatalı pasta kaç para?" "50 cent!" Çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı. Bir daha sordu: "Peki dondurma ne kadar..." "35 cent" dedi garson kız sabırsızlıkla... Dükkânda yığınla müşteri vardı ve kız hepsine tek başına koşuşturuyordu. Bu çocukla daha ne kadar vakit geçirebilirdi ki... Çocuk parasını bir daha saydı ve "Bir dondurma alabilir miyim lütfen" dedi. Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu ve öteki masaya koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi. Garson kız masayı temizlemek üzere geldiğinde, gözleri doldu birden. Masayı sanki akan yaşlar temizleyecekti. Boş dondurma tabağının yanında çocuğun bıraktığı 15 centlik bahşiş duruyordu...

Fısıltı

Fısıltı Adam fısıldadı... "Allah’ım konuş benimle!" ve bir kuş cıvıldadı, ağaçta ama adam duymadı. Sonra adam bağırdı: "Allah’ım konuş benimle!" Ve gökyüzünde bir şimşek çaktı, ama adam dinlemedi onu. Adam etrafına bakındı ve "Allah’ım seni görmeme izin ver!" dedi. Ve bir yıldız parıldadı gökyüzünde. Ama adam farkına varmadı. Ve adama bağırdı, "Allah’ım bana bir mucize göster! " Ve bir bebek doğdu bir yerlerde. Ama adam bunu bilemedi. Sonra adam çaresizlik içinde sızlandı… "Dokun bana Allah’ım ve burada olduğunu anlamamı sağla!" Bunun üzerine Bir kelebek aşağı süzüldü ve adama dokundu. Ama adam kelebeği elinin tersiyle uzaklaştırdı ve yürüyüp gitti.

O Müziği Duydunuz mu?

O Müziği Duydunuz mu? "18 Kasım 1995 günü keman sanatçısı Itzhak Perlman, New York'ta, Lincoln Center'daki Avery Fisher Salonu'nda bir konser vermek üzere, sahneye çıktı. Eğer herhangi bir Perlman konserinde bulunmuşsanız bilirsiniz ki onun İçin "sahneye çıkmak" hiç de küçümsenecek bir başarı değildir. Çocukluk yıllarında çocuk felcine yakalanmış olan Perlman'in her İki bacağında da destekleyici ateller vardır ve ancak kol değneği yardımıyla yürüyebilmektedir. Onu sahne üzerinde her defasında sadece bir adim Atabilmek süratiyle acı içinde ve yavaş yavaş yürürken görmek unutulmayacak bir bir görüntüdür. Ağrılar içinde ama ihtişamla yürümektedir, sandalyesine erişinceye kadar. Sonra oturur; yavaşça koltuk değneklerini yere koyar, bacaklarındaki atellerin klipslerini açar, bir ayağını geriye iter, ötekini öne uzatır. Daha sonra yere eğilerek kemanini alır, çenesinin altına koyar, orkestra sefine başıyla işaret verir ve çalmaya başlar. Su zam

Dört Mum

Dört Mum Dört mum yavaşça yanıyordu. Ortam çok yumuşaktı ve konuştukları duyuluyordu. İlki söyledi: "Ben barışım!" Artık kimse benim yanık kalmamı sağlamıyor, sanıyorum söneceğim. " Alevi hızla azaldı ve bütünüyle söndü. İkincisi söyledi: "ben inancım!" Neredeyse herkes benim artık gerekli olmadığımı düşünüyor. O nedenle daha fazla yanık kalmama hiç gerek yok!’’ Konuşmayı bitirdiği zaman, bir rüzgâr hafifçe esti ve onu söndürdü. Üzgünce üçüncü mum sırası gelince konuştu: "Ben sevgiyim!" Yanık kalmak için artık gücüm kalmadı. İnsanlar beni bir kenara bıraktı ve önemimi anlamadı. Kendilerine en yakın olanları bile sevmeyi unuttular!" Ve hiç zaman yitirmeden söndü. Ansızın... Bir çocuk odaya girer ve üç mumun yanmadığını görür… "Neden yanmıyorsunuz? Sizin sonuna kadar yanmanız gerekir!" Bunu söyleyerek, çocuk ağlamaya başlar. Ardından dördüncü mum söyler: ”Korkma ben hala yanıkken diğer mumları