Kayıtlar

Tedavi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Fatiha Suresi'ni Okuyarak Tedavi Etmek

      Fatiha Suresi'ni Okuyarak Tedavi Etmek Ebu Said El Hudri Radiyallahü Anh anlatır: Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in Ashabı'ndan bir grup sefere çıkmıştı. Nihayet Arap kabilelerinden bir kabileye konakladılar ve onlardan kendilerini misafir edinmelerini istediler, ama onlar misafir almayı kabul etmediler. Bu sırada kabilenin reisini haşerat ısırdı, hemen koşuşturdular, ama hiçbir şey fayda vermedi. Birisi: “- Şu konaklayan topluluğa gitseniz belki yanlarında bazı şeyler olabilir.” Dedi. Onlar da hemen yanlarına gelip: “- Ey topluluk, reisimizi haşere soktu, tüm çabalarımız fayda vermedi. Acaba birinizin yanında bir şey var mıdır?” Ashab'tan birisi: “- Vallahi ben tedavi edebilirim. Ama şu var ki biz sizden misafir kabul edilmemizi istedik te siz bizi misafir edinmediniz. Ben de ücret vermesseniz size tedavi etmem!” buyurdu. Onlar da bir sürü koyunlâ anlaştılar. O da Fatiha Sûresi'ni okuyup ve üfleyerek gitti. Reisleri sonunda bağdan ç

Tedavi İçin Bile

Tedavi İçin Bile Hazreti Ömer Radiyallahü Anh hastalanmıştı. Doktorlar bal yemesini tavsiye ettiler. Mevsim bal mevsimi olmadığından piyasada bal bulunamadı. Hazinedarlar Hazreti Ömer Radiyallahü Anh ’a hazinede bal olduğunu ve isterse almasını söylediler. O: “Milletin malını onlardan izinsiz yemeye hakkım yok” diyerek halkı topladı ve kendilerine hazinedeki baldan kullanması için izin verip - vermeyeceklerini sordu. Onlar parasını ödemesi şartıyla yiyebileceğini söylediler. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh de ondan sonra ancak hazinenin balından satın alıp tedavisi için kullandı.  (Alıntı)

Hasta Doktor Ve Tedavi

Hasta Doktor Ve Tedavi Osmanlı şairlerinden Şeyhî namıyla maruf, asıl adı Sinan olan bir zat, ömrünün son zamanlarında şimdiki ismiyle baharatçılık yapmaya başlamıştı. O zaman attarlar (Baharatçılar) bir nevi eczane vazifesi görmekteydi. Dolayısıyla bir yerinden rahatsız olanlar oraya müracaat ederlerdi. Bir gün Şeyhî'nin Kütahya'daki dükkânına gözlerinden rahatsız bir adsın gelip ilâç istemişti. Şeyhî, adama lüzumlu ilaçları verdi ve parasının verilmesini bekliyordu. Adam bir de baktı ki, kendisine tedavi olması için göz ilâcı veren adamın gözleri de bozuk. Adam bir an düşündükten sonra tezgâhın üzerine Şeyhî'nin istediği parayı koyduğu gibi bir o kadar daha para bırakıp: — Şu bizim ilâcın parası, ikinci verdiğim ise kendi gözünüzün iyileşmesi için ilâçta kullanırsınız, bizim gibi siz de kurtulmuş olursunuz, dedi. Adamın bu keskin zekâsı Şeyhî'nin çok hoşuna gitti ve: — Hastayı tedavi eden doktor kendisi hasta, mısrasını mırıldandı. (Alıntı)