Kayıtlar

Mayıs 3, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Fırında Ölümü Bekleyiş

Fırında Ölümü Bekleyiş Hikmet, belediyeye ait ekmek fabrikasında çalışan bir isçiydi. İşine çok dikkat eder, vazifesini ihmal etmemeye çalışır, kazancının helal olmasını isterdi. Fabrikayı hemen her aksam en geç o terk ederdi. Belediyenin ekmeği biraz daha ucuz olduğu için halk çok bu ekmeğe çok rağbet ediyordu. Kocaman fırının içini ara sıra temizlemek gerekir, onu da genellikle Hikmet yapardı. Ramazan bayramının son günüydü. Ertesi gün ekmek çıkarılacaktı. Hikmet, temizlik yapmak için fabrikaya gitti. İçeriye girip dış kapıyı kapattı. Işıkları yaktı ve fırının kapağını açıp içerisine girdi. Gerekli temizliği yaptıktan sonra evine gidecekti. Sabaha karşı dörde doğru gelen isçiler de, gelir gelmez elektrikle çalışan fırının düğmelerini açacak, onlar hamuru yoğurup ekmekleri hazır edene kadar da fırın güzelce ısınmış olacaktı. Hikmet temizliğe dalıp gitmişti. Bir taraftan da kendi yakıştırdığı şeyleri mırıldanıyordu. Tam o saatlerde fırının genç ustalarından olan Cengiz

Kötü Komşu

Kötü Komşu Biri, Resul-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem'ın huzuruna geldi ve - Bana eziyet ederek huzurumu bozuyor' diye komşusunu şikayet etti. Resul-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem: - Tahammül et ve komşunun gürültü patırtısına aldırma, belki gidişatını değiştirir, buyurdu. Bir müddet sonra ikinci defa gelerek şikayet etti. Resul-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem bu kez de tahammül et buyurdu. Üçüncü defa geldi. Ve - Ya Resulallah, benim bu komşum gidişatını düzeltmiyor, beni ve ailemi rahatsız etmek için gerekenlerin hepsini yapıyor' dedi. Resul-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem bu defa ona - Cuma günü, ev eşyalarını dışarı çıkar, yoldan gelip geçen halk görsün. Halk, sana 'niçin ev eşyalarını buraya döktün?' diye soracaktır. 'Kötü komşunun elinden' diyerek şikâyetini bütün halka söyle. Şikayetçi aynısını yaptı, eziyet eden komşu ise peygamber daima tahammül et diyecek diye, hayal ediyordu. Halbuki zülmün def edilmesi huk

Bir İş Allah Rızası İçin! Olursa…

“Bir İş Allah Rızası İçin!” Olursa… Odunculukla hayatını kazanan bir zat vardı. Allah'a karşı kulluk" vazifesini yapar, kimsenin ekşisine tatlısına karışmazdı. Bu zahit kişinin bulunduğu köyün yakınında bir köy daha vardı, onlar da dağda kutsal diye kabul ettikleri bir ağaca taparlar, ondan meded beklerlerdi. Oduncu, bir gün: «Şunların Allah diye taptıkları ağacı kesip odun edeyim, pazarda satarak ekmek parası kazanırım; hem de, bir kavmi Allah'a isyandan kurtarmış olurum» diye düşünerek Allah rızası için ağacı kesmeye karar verdi. Dağa doğru giderken karşısına acaip suratlı pis bir adam çıkarak nereye gittiğini sordu. Oduncu: - Halkın Allah diye taparak Allah'a isyan ettikleri ağacı kesmeye gidiyorum, dedi. Adam, oduncuya: - Ben şeytanım... O ağacı kesmene müsaade etmiyorum, deyince zahit oduncu, şeytana çok kızmıştı. Öldürmek için hücum ederek yere yatırdı ve üzerine oturup hançerini boğazına dayadı.  Şeytan zahide: - Ey zahid, sen b

Padişahı Cennete Sokmayacağım

Padişahı Cennete Sokmayacağım Vaktiyle padişahlardan biri şehri dolaşmaya çıkmıştı. Tanınmamak için kıyafetini değiştirmiş, yanına da bir kölesini almıştı. Halkın kendi yönetimi hakkında neler düşündüğünü öğrenmek istemişti. Mevsim kıştı. Soğuk her yeri kasıp kavuruyordu. Yolu bir mescide düştü. İki yoksul bir köşede titreyerek oturuyordu. Gidecek başka yerleri yoktu. Onların ne konuştuklarını merak eden padişah yanlarına sokuldu. Fakirlerden şakacı olanı soğuktan şikâyet ediyordu: - Yarın cennete gittiğimizde bizim padişahı oraya sokmayacağım! Cennetin duvarına yaklaştığını görürsem, pabucumu çıkarıp kafasına vuracağım. Öteki merakla sordu: - Onu niçin cennete sokmayacakmışsın? - Tabii sokmam. Biz burada soğuktan donarken o sarayında keyif sürsün. Bizim halimizden haberdar olmasın. Sonra da kalkıp cennette bana komşu olsun. Ben öyle komşuyu istemem arkadaş, dedi. Gülüştüler. Padişah kölesine: - Bu mescidi ve adamları unutma! Dedi. Saraya dönünce mescide

Gaddar Değil Cesur Olalım

Gaddar Değil Cesur Olalım Bir yaz günü çocuklar dere kenarında oynuyorlardı. İçlerinde Gazanfer adında biri vardı. Hayvanlara yaptığı işkenceler yüzünden çocuklar ona Gaddar lakabını takmışlardı. Gazanfer daha yeni ve canlı bir oyun oynanmasını istiyor fakat teklif edilen oyunların hiç birini beğenmiyordu. Kendisi gibi düşünen iki üç arkadaşını bir köşeye çekti. Onlarla baş başa vererek konuştuktan sonra, eğlenceli bir oyun bulduklarını söyledi. Diğer çocuklar bu yeni oyunu merak ediyorlardı. Yeni ve kötü oyun: Gazanfer ve arkadaşları kasabaya yeni taşındıkları için henüz yüzmeyi bilmeyen Ali‘nin yanına sinsice yaklaştılar. Sonra zavallıyı kolundan, bacağından yakalayarak dereye fırlattılar. Büyük bir paniğe kapılan Ali, kulaç atmak için bir iki defa çırpındı fakat yüzemedi. Suya batıp çıkmaya başladı. 0 imdat diye bağırıp çırpındıkça Gazanfer ve arkadaşları kahkahalarla gülüyorlardı. Cesur çocuk İsmail Çocuklardan biri çabucak soyunmaya başladı. Bu İsmail idi. Cesu

Susamış Adam ve Su

Susamış Adam ve Su Adamın biri dere kenarında yüksek bir duvar üzerinde bulunuyordu. Güneşin altında çok çalışmış, susuz ve yorgun düşmüştü. Aşağıya inme imkanı da yok gibiydi. Birdenbire suya bir kerpiç parçası attı. Kerpiç "comp" diye suyun içine düştü. Bu ses, adamın çok hoşuna gitti. Susuzluğun tesiri, suya düşen kerpiçlerin sesi adamı peşpeşe kerpiçler atmaya sevk etti. Su dile geldi: - "Heey! Bana baksana sen. Bana böyle kerpiç atıp durmaktan sana ne fayda var?" dedi. Susamış adam: - Ey iki cihan azizi su! Bilesin ki, bu atıştan benim için iki fayda vardır. O yüzden ben bu işten katiyen vazgeçmem." dedi. Su merak etti: - "Nedir bunlar?" Susamış adam: - "Birinci faydası, su sesi işitmek insanı dinlendiriyor, sevinç veriyor, ikincisi ise, kopardığım her kerpiç ile duvar açılıyor, ben de o nispette sana yaklaşıyorum" dedi. Öğütler: Duvar, insanoğlundaki benlik ve enaniyet, Kerpiç ise, secde etmek anlamına geliyor