Kayıtlar

Olsa etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Dileğiniz Hemen Kabul Edilecek Olsa; Ne Dilerdiniz?

  Halife Hz. Ömer Radiyallahü Anh bir mecliste hazır bulunanlara sordu: “– Eğer dileğiniz hemen kabul edilecek olsa ne dilerdiniz?” Birisi: “– Benim falan vadi dolusu altınım olsun isterim. Onu harcayarak İslâmiyet’e daha çok hizmet edeyim diye!” dedi. Bir başkası: “– Şu kadar sürüm (davar, koyun, keçi), mal ve mülküm olsun isterdim. Gerektikçe onları sarf ederek dine yararlı olayım diye…” dedi. Herkes buna benzer şeyler söyledi. Hz. Ömer Radiyallahü Anh hiçbirini beğenmedi. Bu defa meclistekiler, Hz. Ömer Radiyallahü Anh’a sordu:   “– Ya Ömer Radiyallahü Anh peki sen ne dilerdin?” Cevap verdiler:   “– Ben de Muaz Radiyallahü Anh, Salim Radiyallahü Anh, Ebû Ubeyde Radiyallahü Anh… Gibi Müslümanlar yetişsin isterdim. İslâmiyet’e onlar vasıtasıyla hizmet edeyim d i ye...” Kıssadan Hisse: Savaşı kazanmak için önce komutan ve asker yetiştirmek lâzım. Fatih Sultan Mehmet Rahmetullahi Aleyh olmasaydı İstanbul alınamazdı. Hz. Ömer Radiyallahü Anh efendimiz de  demek

Ne Kadar Malım Mülküm Çok Olsa da…

    Hasan efendi adıyla meşhur bir ihtiyar vardı. Yaratılış gayesini iyi bilirdi. Ömrünü dinine hizmet etmekle geçirmişti. Mum dibine ışık vermez misali oğluna ne kadar nasihat etmişse de oğlu söz dinlememişti. Ölüm döşeğindeyken oğlunu çağırıp der ki: “- Oğlum bugüne kadar hiç bir nasihatimi dinlemedin. Son bir arzum var onu bari yerine getir!” Oğlu merakla sorar: “- Son arzun nedir baba?” Ben ölünce yıkandıktan sonra daha kefenlenmeden hocadan müsaade iste babamın vasiyeti var de ayaklarıma çorap giydir? “- Baş üstüne babacığım. Bir çift çorabın ne kıymeti var. Söz veriyorum vasiyetini yerine getireceğim.” İhtiyar baba sevdiği bir arkadaşını da çağırıp ona der ki: “- Bu mektubu ben ölüp defnedildikten sonra oğluma vermeni rica ediyorum.” Arkadaşı kabul ederek mektubu alır. Gün gelir ihtiyar Hasan Efendi fâni dünyadan baki âleme göç etmek üzere vefat eder. Meyyit yıkanıp kefenleneceği zaman oğlu elinde bir çift çorapla gelir. Hoca efendiye babasının vasiyetini an

Bütün Dünya Benim Olsa Gamım Gitmez Nedendir Bu?

Yavuz Sultan Selim Han Rahmetullahi Aleyh, Şair Vehbi Rahmetullahi Aleyh’i yanlışlıkla üzüp, yanından uzaklaştırır. Şair de kendisine epey müddet uygun bir yer aradıktan sonra, nihayet Van Müftüsü’nün kâtipliğini yapmaya başlar. Bir süre sonra Sultan Selim Rahmetullahi Aleyh şairi bulmak ister, fakat bulamaz ve şöyle bir çözüm düşünür: “Ben bir mısra yazayım ve bir yarışma düzenlensin. Benim mısramı beyte tamamlayan en güzel mısrayı yazana mükâfat vereceğimi ilan edeyim. Şüphesiz ki Şair Vehbi de dayanamayıp katılacaktır. O vakit, onu üslubundan tanırım…”   Ve Sultan Selim Rahmetullahi Aleyh şu mısrayı yazar:   “Bütün dünya benim olsa, gamım gitmez nedendir bu?” Sultan Selim’in düşündüğü yarışma ilan edilir. Yarışmaya katılan çok olur. Fakat padişah aradığını bulamaz.   O sırada Van Müftüsü Rahmetullahi Aleyh de: “Bir de ben deneyeyim, nasib ise olur” deyip, bir mısra yazmaya çalışır. Kendince bir şeyler yazdıktan sonra, bir de kâtibine gösterir. Şair Vehbi de şurası şöyle

Bütün Dünya Benim Olsa Gamım Gitmez Nedendir Bu?

  Yavuz Sultan Selim Han Rahmetullahi Aleyh, Şair Vehbi Rahmetullahi Aleyh’i yanlışlıkla üzüp, yanından uzaklaştırır. Şair de kendisine epey müddet uygun bir yer aradıktan sonra, nihayet Van Müftüsü’nün kâtipliğini yapmaya başlar. Bir süre sonra Sultan Selim Rahmetullahi Aleyh şairi bulmak ister, fakat bulamaz ve şöyle bir çözüm düşünür:   “Ben bir mısra yazayım ve bir yarışma düzenlensin. Benim mısramı beyte tamamlayan en güzel mısrayı yazana mükâfat vereceğimi ilan edeyim. Şüphesiz ki Şair Vehbi de dayanamayıp katılacaktır. O vakit, onu üslubundan tanırım…”   Ve Sultan Selim Rahmetullahi Aleyh şu mısrayı yazar:   “Bütün dünya benim olsa, gamım gitmez nedendir bu?”   Sultan Selim’in düşündüğü yarışma ilan edilir. Yarışmaya katılan çok olur. Fakat padişah aradığını bulamaz.   O sırada Van Müftüsü Rahmetullahi Aleyh de: “Bir de ben deneyeyim, nasib ise olur” deyip, bir mısra yazmaya çalışır. Kendince bir şeyler yazdıktan sonra, bir de kâtibine gösterir. Şair Vehbi de şuras

İskender Olsan Neye Yarar?

  İskender Olsan Neye Yarar?   Hikâye edilir ki İskender, seferlerinin birinde hikmet ehli kimselerin bulunduğu bir adaya uğradı. Burası son derece büyük bir adaydı. Orada bir toplulukla karşılaştı. Onların evleri kaya ve taşlardan oyulmuş mağaralardı. Elbiseleri de ağaç yapraklarıydı. Onlara bir takım meseleler sordu. Onlar da yumuşak, tatlı bir şekilde hikmetli cevaplar verdiler. Çünkü onlar, “Hakîm” isminin mazharı kimselerdi. İskender onlara: “İhtiyaçlarınızı bildirin, derhal karşılansın” dedi. Onlar da gülümseyerek: “– Senden bizi dünyada ebedî kılmanı istiyoruz!” dediler. İskender şaşırdı ve: “– Bunu ben nasıl yapabilirim? Alıp verdiği bir nefesin bile sahibi olamayan, nefes aldığında vermeye, verdiğinde tekrar almaya gücü yetmeyen âciz bir varlık, nasıl olur da size ebedîlik bahşeder?” dedi. Onlardan bir tanesi: “– Öyleyse senden hayatta kaldığımız sürece bedenlerimize sıhhat vermeni istiyoruz!” dedi. İskender yine: “– Ben buna da güç yetire

Kızım Fatıma da Olsa, Taraf Olmam!

Kızım Fatıma da Olsa, Taraf Olmam! Hadise meşhurdur. Peygamberimiz döneminde, Mahzumoğulları kabilesine mensup soylu bir kadın hırsızlık yapmış ve suçu sabit olmuş, elinin kesilmesine karar verilmişti. Kadının kabilesinden olan bazı kişiler, kadının elinin kesilmemesi için Peygamberimize müracaat etmeye karar verirler. Ancak doğrudan ona bir şey söylemeye cesaret edemedikleri için, Peygamberimizin çok sevdiği, oğlu gibi gördüğü Zeyd b. Sabit’in oğlu Üsame’yi araya koyarlar. Sevgilinin sevgilisi ünvanına sahip olan Hz. Üsame, durumu peygamberimize arz eder. Olay karşısında Peygamberimizin tavrı çok sert ve nettir: Sen kötülükleri önlemek üzere Allah'ın koymuş olduğu cezalardan bir cezanın affı hakkında mı benimle konuşuyorsun?! Sizden önceki insanları helak eden, ancak, onların içlerinden şerefli ve soylu birisi hırsızlık ettiği zaman onu cezasız bırakmaları, içlerinden fakir ve zayıf biri hırsızlık edince de onun hakkında ceza uygulamaları idi. Vallahî, hırsızlığı

ABD'de gündem: Bu adam Müslüman olsaydı...

Resim
ABD'de gündem: Bu adam Müslüman olsaydı... ABD'de yaşayan birçok kişi, yetkililerin ve basın organlarının Stephen Paddock için "terörist" terimini kullanmamasına tepki gösteriyor. Trump: Saldırgan hasta ve deli biri Basın organlarında, Mandalay Bay Oteli'nin 32'nci katında tuttuğu odadan konser izleyen kalabalığın üzerine ateş açarak 59 kişiyi öldüren 64 yaşındaki Paddock'tan "yalnız kurt", "dede", "kumarbaz" ve "emekli muhasebeci" ifadeleriyle bahsediliyor. Ancak "terörist" sıfatı kullanılmıyor. Deaş Saldırıyı Üstlendi Paddock'un bu saldırıyı neden düzenlediği henüz bilinmiyor. Terör örgütü DEAŞ'ın saldırıyı üstlenmesine rağmen, ABD polisi uluslararası terör örgütleriyle arasında herhangi bir bağ tespit edilemediğini ve psikolojik bir rahatsızlığı olduğu yönünde herhangi bir bulgu olmadığı açıkladı. Müslüman Olsaydı... Sosyal medyada, Müslüman olsaydı saldırının h

Büyük Zatların Özelliği Bu Olsa Gerek.

Büyük Zatların Özelliği Bu Olsa Gerek. Zamanın En Büyük Kutbu Çağının büyük mürşitlerinden bilinen birisinin “Zamanın en büyük kutbu kimdir?” diye bir murakabesi oluyor. Ona günün en büyük gönül erinin bir demirci olduğu ilhâm ediliyor. Bu meşhur mürşid, “Acaba bu demircinin özelliği nedir ki böyle büyük bir makamı kazanmış?” diye merak ediyor ve doğruca bu demircinin dükkanına doğru gidiyor ve onu uzaktan takip etmeye başlıyor. Bakıyor ki, demirci, sabah namazından sonra işinin başına geçiyor, ateşin başında demircilik yapıyor. Hiçbir irşadı, hiçbir tebliği yok. Merakı iyice artıyor ve dükkânına girip kendisine “Zamanın en büyük kutbu sizmişsiniz… Siz neler yapıyorsunuz?” diye soruyor. O da “Estağfirullah… Biz kim, kutup kim? Ne yapabilirim ki, buraya geliyor akşama kadar demir dövüyorum. Ben nasıl kutup olabilirim ki?” diyor. O meşhur zat tekrar soruyor: “Peki, sen demir döverken ne düşünürsün?” Demirci gayet sıradan bir şey anlatır gibi; “Körük çekilirken, at

Keşke Geçmişi Geri Getirip, Yeniden Yaşamak Mümkün Olsa…

Keşke Geçmişi Geri Getirip, Yeniden Yaşamak Mümkün Olsa… İyi kalpli, nur yüzlü güngörmüş bir ihtiyarın haylaz mı haylaz; yaramaz mı yaramaz bir oğlu varmış. Ne yaptıysa oğlunu doğru yola getirememiş. Nihayet nur yüzlü ihtiyar hastalanmış. Yaramaz oğlunu yanına çağırarak: -Oğlum artık ben ölüyorum. Vasiyetimi dikkatle dinle! Eğer vasiyetime uyarsan sana hakkımı helâl ederim. Eğer uymazsan hakkımı helal etmem! Beni hayatta yeteri kadar üzdün, bari mezarda üzme! Mezarımda rahat yatayım! Ben dünyadan gidiyorum, Rabbim sana uzun ömürler versin! Ama ne kadar yaşarsan yaşa herkes gibi sen de ahiret yurduna geleceksin! Demiş. Haylaz oğlan istemeye istemeye babasına yaklaşmış. - Buyur babacığım seni dinliyorum! Demiş. - Oğlum herkes hata yapar, günah işler. Mühim olan insanın hatalarını görüp vazgeçmesi ve tevbe etmesidir. Allah’ü Teâlâ tevbe edenleri çok sever. Günahına devam edenleri hiç sevmez. Onlardan hem bu dünyada hem ahirette intikamını alır. Dünya hayatı çok kısadır. Ah

Aşkınla Çak Olsa Bu Ten

Aşkınla Çak Olsa Bu Ten Aşkınla çak olsa bu ten, Yine ben illallah derim. Yansa da kül olsa bu ten Yine ben illallah derim. Tamuya atsalar beni, Odlara yaksalar beni, Mecnûn kulun etseler beni, Yine ben illallah derim. Gözümden aksa yaşlarım, Bağrımda bitse taşlarım, Ah-u zâr olsa işlerim, Yine ben illallah derim. Kaynak: Allah Resül Aşkına Mevlidi Şerif Kaside İlahi, Müslim Karabacak

Dedemizin Dedesi, Bir Akşam Mezardan Gelip Misafirimiz Olsa...

Dedemizin Dedesi, Bir Akşam Mezardan Gelip Misafirimiz Olsa... Bir akşam ansızın, dedemizin dedesi mezardan gelip misafirimiz olsa... En çok neye şaşardı kim bilir? İçinde bulunduğumuz durumu görünce; ne kadar şaşırır, eve girer girmez kafayı mı bozardı? Yoksa şoka girer bir daha çıkamaz mıydı? Kalp krizi mi geçirirdi? Kim bilir?!!! Ezanı Muhammediye okunurken toparlanmadığımıza mı? “Eûzü Besmele” okumadan, abdest almadan güne başladığımıza mı? Geç yatıp geç kalktığımıza mı? Camiye gitmediğimize mi? Namaz kılmadığımıza mı? Giyim kuşamımıza mı? Yemeye - içmeye besmelesiz başlamamıza mı? Sofradan “Elhamdülillâh” demeden kalkışımıza mı? Büyüklere karşı davranışlarımıza mı? Evimize misafir kabul etmeyişimize mi? Günlük Kur’an-ı Kerim, Hadisi Şerif okumayışımıza mı? Sılayı Rahim yapmadığımıza mı? Tembelliğimize mi? İşe geç gidişimize mi? Çocuklarımıza gerekli ilgiyi göstermeyerek eğitimlerine gerekli önemi vermeyişimize mi? Komşulara karşı davranışım