Kayıtlar

eden etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Dil Beytini Pâk Eden

  Dil Beytini Pâk Eden                                                                 Dil Beytini pâk eden, Dervişi ankâ eden, Âlem-i lâhûte giden, Mevlâ zikridir, zikri.   Derdine dermân eden Sırrına cevlân eden Mânâda sultân eden Mevlâ zikridir, zikri.   Âşıkların zikri Hû! Zikri Hû'dur, fikri Hû! Vecde gelip diye Hû! Mevlâ zikridir, zikri.   Zikirden hâlet alan, Âşinâ-yı rûh olan Ukbâda devlet bulan Mevlâ zikridir, zikri.   Terk ehline karışan, Hem zevkine erişen, Bahr-i ledünle görüşen, Mevlâ zikridir, zikri.   Erenlerin yolunu Sürerler hep demini Dervîşlerin muîni Mevlâ zikridir, zikri.   Şeyh yedini kim tutar Ref-i hicâb ol ider Cânân iline gider Mevlâ zikridir, zikri.   Nureddin diri kılan, Tevhid çerağı yakan, Tevhidle çerağı yanan, Bi-hamdillâh tevfîk olan Mevlâ zikridir, zikri.   Seyyid Muhammed Nûreddîn Cerrâhî Kuddise Sirrûh

Rızama Kavuşmak İçin Gayret Eden Dostlarım

Rızama Kavuşmak İçin Gayret Eden Dostlarım   Allah’ü Teâlâ’ buyurur ki: "Size müjdeler olsun ki, bana kavuştuğunuz zaman yakınlık ve sevinç sizin içindir..." Ebû Süleymân Dârânî hazretleri Şam’da yetişen büyük velîlerdendir. Sekizinci ve dokuzuncu yüzyıllarda yaşamıştır. Doğum târihi bilinmemektedir. Şam’da vefât etti. Kabri, Dârân köyündedir... Şam’da bulunan âlimlerin ve velî zâtların meclislerine devâm eden Ebû Süleymân Dârânî hazretleri ilimde ilerlediği gibi, tasavvuf yolunda da büyük mesâfe katetti, yüksek derecelere kavuştu. İbrâhim bin Edhem hazretleriyle görüşüp sohbetinde bulundu. Şakîk-i Belhî, Mârûf-ı Kerhî, Ahmed bin Âsım el-Antâkî, Sırrî-yi Sekâtî ve Hâris el-Muhâsibî gibi büyük velîlerle sohbette bulundu.   Ahmed bin Ebü'l-Havârî şöyle nakletti:   Ben hocam Ebû Süleymân Dârânî'nin huzûruna girdim. Onu ağlar hâlde buldum. Ona; "- Seni ağlatan nedir?" diye sorunca; "- Ey Ahmed! Ben nasıl ağlamayayım. Bana bildirildi ki, ge

Babasını Şikâyet Eden Çocuk…

          Babasını Şikâyet Eden Çocuk…   Bir adam geliyor Rasûlüllah Efendimiz’e şikâyette bulunuyor… Evvelâ çocuk şikâyet ediyor:              “– Babam benim malımdan yiyor.” diyor. Babası da Sallallahü Aleyhi Vesellem Hazretleri’ne: “– Yâ Rasûlallah! Ben bir vakitleri kavî idim. Kuvvetimi harcadım, malımı harcadım; bunu yetiştirdim. Bugün ben zayıf düştüm, bu kavî oldu. Binaen aleyh, benim bunun malından yememde ne beis var?” deyince, Rasûlüllah sallallahü Aleyhi Vesellem Hazretleri ağladılar ve buyurdular ki: “– Bu sözü duyan her zat ve yer mutlaka ağlayacaktır.” dediler. Sonra, “Çocuk da, çocuğun malı da babasınındır.” buyurdular. Altına bir satır koymuş: “Baba evlâdının malından, gayrimeşru bir şekilde yiyemez!” Eğer evlâd babasını dava edecek olursa, hapsettiremez. Ahmed İbni Hanbel’e göre, dava kabul olunmaz. Çünkü Cennet ananın-babanın ayağı altındadır. Bu sözler sizler için! Bizim vaktimiz geçti. Onun için kardeşlerim, analarınızın, babalarınızın kıym

Dua Eden mi Daha Kazançlıdır? Dua Alan mı?

  Dua Eden mi Daha Kazançlıdır? Dua Alan mı? Bir gün başkasına dua etmek nefsine ağır gelen bu yüzden sadece sevdiklerine dua eden küçük kız annesine sorar; “- Anne, Ben başkalarına dua ederim; ancak ya onlar bana dua etmezse?” Annesi minik bir tebessümle cevap verir; “- Başkasına dua etmek nefse ağır geldiğinden faziletini dua almaktan daha az mı sanıyorsun kızım?” Der ve devam eder; “- Bir başkası için dua eden kişi: 1- “Hayra vesile olan hayrı yapan gibidir sırrınca eğer sen birine dua edersen ve senin duan vesilesiyle o kişi iyi bir hale iletilir bu halde de iyilik yaparsa yaptığı iyiliklerde sevapta ortak olursunuz. Onun iyilikleri senin hanene de yazılır. Çünkü biz dualarımızdan da mesulüz.” 2- “Bir Müslümanın, yanında bulunmayan din kardeşine yapacağı dua kabul olunur. Bir kimse din kardeşine hayır dua ettikçe, yanında bulunan görevli bir melek ona, ‘duan kabul olsun, aynı şeyler sana da verilsin’ diye dua eder.” Hadis-i Şerif sırrınca günahsız meleklerden dua almı

Fakirleri Bulan Ve Mutlu Eden Müthiş Bir Hayır…

Resim
  Fakirleri Bulan Ve Mutlu Eden Müthiş Bir Hayır… Dünyaca ünlü Hint aktör Aamir Khan, ihtiyacı olan herkese 1 kg un dağıtacağını açıkladı. 1 kg unu az bulan kişiler yardıma tenezzül etmezken asıl ihtiyaç sahipleri yardım için gittiklerinde onları büyük bir sürpriz bekliyordu. Unun içinden bakın ne çıktı. Büyük bir hayran kitlesine sahip Bollywood'un dünyaca ünlü yıldızı Aamir Khan yine adından uzun bir süre söz ettirecek yardıma imza attığı belirtildi. Dünya gündemine oturan haber bir Tiktok videosuyla yayıldı ve konuyla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmış değil. Söz konusu haber Hindistan merkezli News 18 adlı haber sitesinde de yayınlandı. Unun içinden para çıktı Bollywood'un dünyaca tanınan yıldızı Aamir Khan çok alışılmadık bir bağışta bulundu. Aamir Khan kişi başı 1 kg un dağıttı. Sadece 1 kilo un olduğu için pek çok insan unu almaya gelmediği öğrenildi. Bu yardımı kabul eden herkes 15.000 rupi unlu paketlerinde buldu. Çünkü gerçekten ihtiyacı olan 1 kil

Şeyh Ahmet Yasin’den ümmeti Allah'ü Teâlâ’ya Şikâyet Eden Mektup

Resim
Şeyh Ahmet Yasin’den ümmeti Allah'ü Teâlâ’ya Şikâyet Eden Mektup Normal insanlara göre yarım olan fiziğine rağmen Filistin Davası'nın en başta gelen isimlerinden biri olmayı başaran Yasin, 22 Mart 2004 sabahı işgalci İsrail'in uçaklarından fırlatılan bombalar neticesinde hayatını kaybetti. Hayatının büyük bir kısmı felçli bir şekilde geçen Yasin'le birlikte olay yerinde 7 direnişçi daha hayatını kaybetmişti. Davasına İnanan Bir Lider Mustafa Asvani'ye göre Şeyh Ahmed Yasin, davasına inanan samimi bir kahraman olduğunu tekerlekli sandalyesindeyken bile mücahid birliklerine liderlik ettiği esnada kanıtlamıştı. 1936’da Filistin’in Aşkelon şehrinin El Cevra köyünde doğan Şeyh Ahmed Yasin, 1948 deki savaştan sonra ailesiyle birlikte Gazze’ye göç etti. 16 yaşında spor yaparken boynunu kıran Şeyhin bütün vücudu felç oldu. Buna rağmen, eğitimini aksatmayan Şeyh, 1957 de liseden mezun oldu ve bir sene sonra sağlık durumu elvermese de İslami ilimlerde eğitmen olma fırsa

İnsanın Ahlaki Yönünü Teşkil Eden Dört Temel Erdem

İnsanın Ahlaki Yönünü Teşkil Eden Dört Temel Erdem   İslam âlimleri tarafından insanın ahlaki yönü dört temel erdem üzerinden ele alınmıştır. Dört temel erdem Dört temel erdem (Adalet, İffet, Hikmet ve Şecaat (Cesaret) varsa ve yoksa neler olur bu konuda sizlere kısa bilgiler vereceğiz. 1- Adalet: Adalet kavramı, hakkın, haklının takip edilmesi ve yerine getirilmesi manasına gelmektedir. Haklı ile haksızın birbirinden ayırt edilmesi adalet kavramı ile sağlanmaktadır. Adalet varsa: Uzlaşma, doğruluk, dürüstlük, sadakat, ülfet, vefa, güvenilirlik, emanet, ehliyet, liyakat ve hakkı gözetmek vardır. Adalet yoksa: Zulüm, haksızlık, yalan, hıyanet ve kayırmacılık vardır. 2- İffet: İffet, bireyin nefsini her çeşit şehvetlerden ve süflî dileklerden koruması anlamına gelmektedir. İffet, insana mahsus olan bir şeydir. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biridir. İffet varsa: Hayâ, ar/namus, incelik, ahlaklılık, sabır, kanaat, vakâr, ihlas/samimiyet, disip

Dua Edenin “Allah” Demesi…

  Dua Edenin “Allah” Demesi…   Birisi, bir gece Cenab-ı Hakk’ı zikrediyordu… Şeytan ona dedi ki; “- Senin “ALLAH ALLAH!” deyişine karşılık; “- Lebbeyk!” (Ne istiyorsun kulum?) sesi nerede? Ey bu sözü çok söyleyen kişi! Ne vakte kadar böyle söyleneceksin?”   Adamın neşesi kaçtı, gönlü kırıldı. Zikri bırakıp başını yastığa koydu ve uyudu.. Rüyasında yemyeşil, çayırlık çimenlik bir yerde Hz. Hızır Aleyhisselâm’ı gördü.   Hızır Aleyhisselâm o şaşkına dedi ki: “- Ne diye zikirden geri kaldın? ALLAH’ın ismini anmaktan ne diye pişman oldun?” Adam; “- Ettiğim zikir karşılığında bana bir ‘Lebbeyk!’ (Buyur kulum!) diye bir cevap gelmiyor.” Dedi. “- ALLAH’ın kapısından kovulacağım diye korkup durmaktayım.” Hızır Aleyhisselâm dedi ki: “- Senin “ALLAH” deyişin, bizim; “ Buyur!” dememizdir. Senin o yalvarışın, yanıp yakılman da, bizim habercimizdir. Çünkü zikretmek arzusunu sana biz verdik.” Senin; “- ‘İşim çok, zamanım yok, çok da yorgunum!’ demen, hilelere başvurm

Komşu Komşuya Seslenirken Dahi Zikir Eden Bir Toplumduk Biz...

Komşu Komşuya Seslenirken Dahi Zikir Eden Bir Toplumduk Biz... “- Hu! Hu!” diye seslenirdik komşumuza... “- Eyvallah!” dilimizin pelesengi idi... “- Hay”dan gelip “Hu”ya giderdik... “- Hay, Hay” Efendim!" diye kabul ederdik tekliferi... “- Allah, Allah, Allah, Allah ” diyerek şehadete koşardık Tuna boylarında... “- Allah Allah”, “Sübhanallah”, “Allahu ekber “ idi hayretlerimiz.   “- Şimdilerdeki gibi “Vaaaauuv” diye ya da “ohaa” diye gayri müslim kırması çığlıklar atmazdık. “- Tövbe estağfurullah” “fesubhanallah” zikri anlatırdı kızgınlığımızı. “- Aman Allahım” derdik “oh my god” girmeden dilimize... “- Salavat-ı Serife” anlatırdı bazen yanlış bir iş yapıldığını... “- Neûzubillah” çekmek idi istemediğimiz bir şey görünce zikrimiz... “- Bismillah”ile başlarlardı her hayrın başı. “- Hay Allah” iyiliğimizi vermeye devam edeydi... “- Allah Allah İllallah, Muhammedun Resulullah” sonrası derdik alkışlarla yiğitlere… “- Maşallah” "Ya sabır” öfkemizi

Osmanlı’nın Torunları Bu Gün Bize Hizmet Eder Hale Geldiler

Osmanlı’nın Torunları Bu Gün Bize Hizmet Eder Hale Geldiler Almanya’da RAMAZANI ŞERİF ayında bir fabrikada çalışan Türk işçilerini papazın birisi evine iftar yemeğine davet eder. Bazıları mazeret belirtip davete katılmazlar bazıları da papazı kırmamak adına davete icabet ederler ve iftar saatinde papazın evine misafir olurlar. Papaz Efendi elinde bir “Kura’n-ı Kerim” olduğu halde işçilerin yanına gelir ve onlara: “- Ben “Kura’n-ı Kerim” okunurken dinlemekten büyük zevk alırım biriniz okusa da ben mutfakta uğraşırken bir yandan da “Kura’n-ı Kerim” dinlesem!” der. “Kura’n-ı Kerim”i masanın üzerine bırakıp mutfağa geçer. Bu arada odada sanki buz gibi bir hava esmektedir. Herkes bir ümit diğerinin gözünün içine bakar ama nafile. Kimse KURAN okumayı bilmemektedir. İçlerinden birisi: "- Yahu içinizde “Fatiha” okumasını bilen yok mu açsın, Fatiha’yı okusun papaz nerden anlayacak ki" der. Bir tanesi: "- Ver ben biliyorum!” der ve rastgele bir

Kâfirlerle Bin Ay Harp Eden Peygamber!

Kâfirlerle Bin Ay Harp Eden Peygamber!   “Geçmiş zamanda Şemun adlı bir peygamber vardı. Allah rızâsı için bin ay devamlı cihat edip, silâhını omuzundan çıkarmadı.” Hazreti Şemun (Şemsûn) aleyhisselam, İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerden olduğu rivâyet edilen mübârek zâttır... İsa aleyhisselamla Muhammed aleyhisselam arasında yaşamış olan Şemun aleyhisselam, İncil ehlindendi. İsa aleyhisselama indirilen, henüz bozulmamış İncîl-i şerîfe göre amel ederdi. Kavmiyse putlara tapardı. Şemun aleyhisselam, Allahü teâlâyı inkâr eden ve putlara tapan sapık kavimle cihâd (savaş) edip, onları îmâna çağırdı. Çok güçlü ve cesur bir zât olan Şemun aleyhisselamı düşmanları türlü hîlelerle şehit etmek istediler. Hangi bağla bağladılarsa, o bağı kırıp kurtuldu. Yaşadıkları beldenin hâkimi, Hazreti Şemun’un hanımına haber gönderip, -Eğer kocanı öldürmede bize yardımcı olursan, seni kendime alıp istediğin her şeye kavuştururum, dedi. Kadın buna aldandı ve; -Size nasıl yardımcı ol

İbadet Eden Gençlerin Fazileti Hadis-i Şerifler

İbadet Eden Gençlerin Fazileti Hadis-i Şerifler - Hz. Ebu Hureyre Radiyallahü Anh anlatıyor: Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “Yedi kişi var, Allah onları hiç bir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde kendi (Arşının) gölgesinde gölgeler” : “Âdil İmam/devlet reisi. Allah’a ibadet içinde yetişen genç. Tekrar dönünceye kadar kalbi mescide bağlı olan kimse. Allah için birbirlerini seven, Allah rızası için bir araya gelip Allah rızası için ayrılan iki kişi. Güzel, makam sahibi bir kadın tarafından davet edildiği halde, “Ben Allah’tan korkarım” deyip davetine icabet etmeyen kimse.   Sağ eliyle verdiğini sol eli görmeyecek kadar gizli bir şekilde sadaka veren kimse. Allah’ı tek başına zikrederken, gözlerinden yaş boşanan kimse.” (Buharî, Ezan, 36, Zekât, 16; Müslim, zekât, 91;   Tirmizî, Züht, 53). Bir hadiste şöyle buyurulmuştur: “Allah’ü Teâlâ meleklere karşı ibadet eden genci över ve şöyle der: “Bakın şu kuluma, nasıl da benim için kendi istek ve arzula