Kayıtlar

Bağdat etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kâinatın Sahibisin Allah'ım

Kâinatın Sahibisin Allah'ım   Her bir yarattığın sonsuz mucize, Kâinatın sahibisin Allah’ım Cümle sırlar tesir etmez acize, Kâinatın sahibisin Allah’ım…   Seni anmadığım bir günüm olmaz, Yüreğe sığarsın, cihana sığmaz, Dünyaya gelip te, var mı ki ölmez, Kâinatın sahibisin Allah’ım…   Her nereye baksam; her yerde nurun, İbadet’im eksik, aciz bir kulum, Zalimlik yapanlar; hep cahil kulun, Kâinatın sahibisin Allah’ım…   Hür irade verip; serbest bıraktın, Cennet ile Cehennem’i var ettin, Peygamberlerini hep önder yaptın, Kâinatın sahibisin Allah’ım…   Ne olur beni doğru yoldan ayırma, Hidayet eyle bu aciz kuluna, Bütün dualarım kabul oluna, Kâinatın sahibisin Allah’ım…   Kâinatın sahibisin Allah’ım... İsmail hakkı Bağdat

İmamı Azam Bir Ateist Filozofu Susturdu

İmamı Azam Bir Ateist Filozofu Susturdu İmamı Maturidi Hz. Bir gün Bağdat’a Allah’a inanmayan felsefecilerden bir grup gelir. Gurubun reisi olan felsefeci, oradakilere; bazı sorularının olduğunu ve Bağdat’ın en büyük âlimi ile karşılaşmak istediğini belirtir. Orada bulunan cemaat, felsefecileri İmamı Azam hazretlerine götürürler. İmamı Azam hazretleri ise o esnada, talebelerine bir kerpiçle teyemmümün nasıl yapılacağını gösteriyordu. Gelen felsefeciler İmamın kendisine üç soru sormak istediklerini belirtince, İmamı Azam hazretleri onlara; –   Sorunuz nedir? Der. Felsefecilerin reisi önceden hazırlayıp birçok kimsenin cevap veremediği sorusunu sorar: –   Ey İmam! Birinci sorumuz; Allah var dersiniz, ama görünmez. Haydi, gösterin de inanalım. İkincisi; Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz, sonra da ateşle ona azap edilecek dersiniz, hiç ateş ateşi yakar mı? Üçüncü sorumuz ise; işittiğime göre hayrın ve şerrin Allah’tan olduğunu söylermişsiniz. Mademki, hayır ve...

Bağdat’ta Yangın Hikâyesi

Bağdat’ta Yangın Hikâyesi Bir gece halkın yanık bağrından çıkan ah ateşinin, Bağdat’ın yarısını küle çevirdiğini duydum. O anda adamın biri ellerini havaya kaldırıp Allah’a şöyle dua etmiş; “Çok şükür, bu yangın dükkânıma zarar vermedi. ” Yoldan geçen bir ulu kişi, adamın niyazını işitince onu uyarmak istemiş; “Ey bilgisiz adam, sen yalnız kendini mi düşünürsün! Koca şehrin yarısı yanıp küle dönmüş, sense dükkânının kurtulduğuna seviniyorsun, öyle mi! İnsanların açlıktan karınlarına taş bağladığını gören birisi, taş yürekli değilse, ağzına bir lokma atamaz. Yoksulların açlıktan kan tükürdüğünü gören bir zengin, ağzındaki lokmayı ne yüzle çiğner! Hasta sahibi sağlıklıdır diye düşünme! Çünkü hastasının derdiyle kıvranmaktadır. Merhametli yolcular konak yerlerine vardıklarında, geride kalan dostları gelmedikçe uyumazlar. Diken taşıyan kişinin eşeği çamura saplandığı zaman padişahların gönlü bundan mustarip olur. ” Mutlu olmak isteyen irfan sahibi kimseye Sadi’nin şu sözü yetişir....