Kayıtlar

Şubat 13, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Açık Mektup-2

Açık Mektup-2 Doktorsuz, ilaçsız bir dağ köyünde Siz sancı ne bilebilir misiniz? Yirmi beş yaşında bayram gününde Siz açlıktan ölebilir misiniz? *** Boz ekmeğe katık edip soğanı, Ve içerek üzerinden ayranı, Temmuz ortasında öğle zamanı Siz mercimek yolabilir misiniz? *** Okunurken şu mübarek ezanlar, Kelle çekip İslamlığa kızanlar, Ey haksızlık kitabını yazanlar Siz hak nerde bulabilir misiniz? *** Size göre, mezar yokluk kapısı; Bize göre ebedilik tapusu Öte dursun sebeplerin hepisi; Siz ölürken gülebilir misiniz? *** Üstümüzde bulut bir öfke, bir kin; Görmedik şavkını tekniğin, ilmin, Ezildik altında baskının, zulmün; Siz... Çağırsak gelebilir misiniz? Abdurrahim KARAKOÇ

Babadan Gelin Kızına Öğütler

Babadan Gelin Kızına Öğütler Gelin arabasında âdeta cenaze havası vardı. Gelin ve damadın ikisi de bir karış suratla, hiç konuşmadan oturuyorlardı. Düğün az önce bitmiş, evlerine gidiyorlardı. Arabaya oturana kadar düğünde ikisi de zoraki gülümsemişlerdi. Artık bütün enerjileri bitmişti. Oysa bu günü ne çok beklemişlerdi… İki yıl olmuştu tanışmalarına. Çok sevmişlerdi birbirlerini. Düğün günü ömrünün en mutlu günü olacak diye düşünmüştü Mehlika. Bu yüzden bugünü burnundan getiren kayınvalidesini bir kaşık suda boğmak istiyordu. Kayınvalidesi hiç kimseyi dinlememiş, ucuza gelsin diye kendi istediği düğün salonunu tutmuştu. Salon davetlilere küçük gelmiş, ayakta kalanlar olmuştu. Mehlika ve annesi “Ele güne mahcup olduk!” diye çok fena sinirlenmişlerdi. Mehlika düğün boyunca söylenmese Abdullah için bir problem yoktu. Anne babası aksaklıkları gidermek için uğraşıyorlardı. Ayakta kalanlara sandalye ve masa ayarlamaya çalışıyorlardı. Düğün bittiğinde Mehlika salonda anne

Hasan-ı Basri Rahmetullahi Aleyh Gıybetçiyi Nasıl Susturdu?

Hasan-ı Basri Rahmetullahi Aleyh Gıybetçiyi Nasıl Susturdu? Hasen-i Basrî Rahmetullahi Aleyh’e bir kimse, “Filanca senin hakkında kötü söylüyor!”  deyince, “Sen onu nerede gördün?”  buyurdu. O da, “Evinde gördüm!”  deyince, “Orada ne yapıyordun?”  diye sordu. O kimse, “Orada misafirdim!”  diye cevap verdi. “Misâfirlikte ne yediniz?”  O kimse yediklerini söyledi. Bunun üzerine Hasen-i Basrî Rahmetullahi Aleyh, “Ey nâmerd! Bu kadar yemeği karnında sakladın da, bir sözü saklayamadın. Doğru söylüyorsan, benim onunla dört işim vardır. 1. Dilimle ondan şikâyet etmem. 2. Kalbimden ona kin tutmam. 3. Dünyâ ile ona mükâfat vermem. 4. Kıyâmette ona hasım olmam, hak talep etmem. Belki onsuz Cennete girmem. Kalk ey fâsık! Getirdiğini geri götür. Çünkü getiren, götürücü olur, yani söz getiren, söz götürücü olur!”  buyurdu. (Alıntı)

Sabır

Sabır İbrahim Aleyhisselam’ı ateşe attılar, yakmak istediler, kendi öz ve biricik evladını kurban etmesi ile emir olundu. Bu çok ağır bir imtihan idi... Dense idi ki; “Birine kestir!” veya “Dağdan yuvarla, parçalansın!”, yine bir derece kolaydı. Emir: "Kendi ellerinle keseceksin!" şeklindeydi... Yakup Aleyhisselam en çok sevdiği ve en mübarek evladı Yusuf Aleyhisselamdan ayrı düştü. Bu hasretle o kadar gözyaşı döktü ki mübarek gözleri kapandı... Musa Aleyhisselamın Firavun'dan çektikleri malum; memleketinden çıkarılışı, yıllarca gurbette çobanlık yapması... Eyyûb Aleyhisselamın hastalığı ve gösterdiği sabır dillere destandır. Kendisine iman eden birkaç kişi tekrar mürted oldular. "Peygamber olsaydı bunlar başına gelmezdi!" dediler. Hanımı yalnız kalmıştı, bir gün kendisine dedi ki: "Sen Allah'ın resûlüsün, dua edersen kabul eder; bir dua etsen, sen de kurtulursun bu sıkıntıdan biz de..." O da hanımına sordu: "Kaç