Kayıtlar

Temmuz 14, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İslamiyet Üç Kısımdır

İslamiyet Üç Kısımdır Evliyanın büyüklerinden “Mevlânâ Ebû Said Evbehî” hazretleri, bir sohbetinde; - İslâmiyet üç kısımdır, buyurdu. İlim, amel ve ihlâs. - İlimden maksat nedir? Dediler. - İslamiyet’in bildirdiği şeyleri, yâni Allah’ü Teâlâ’nın emir ve yasaklarını, farzları haramları öğrenmektir. - Amel nedir efendim? - Öğrendiklerini yapmaktır. - Ya ihlâs? - İhlâs, her yaptığını “Allah için” yapmaktır. Bu üçünü yapan kimse Allah’ü Teâlâ’nın rızasına kavuşur. Ve ekledi: - Cenab-ı Hak bir kulundan râzı oldu mu, bütün dünya ve âhiret saadetleri onun olmuş demektir. - Bu nasıl kazanılır ki hocam? - Bir şeyi yapmakla. - Ne yapmakla hocam. - Her işte İslâmiyet'e uymakla. Helal lokma yiyenler Şöyle özetledi: - Bütün saadetlere, İslama uymakla kavuşulur. İslâmiyetin dışında aranılacak ve imrenilecek hiçbir iyilik yoktur. Bir gün de bâzı sevdiklerine; - Helal lokma yiyenler, istekle ve zevkle namaz kılar, buyurdu. - Hikmeti ne? Dediler. -

Dünya, Üç Gündür...

Dünya, Üç Gündür... Bir genç Hasan Basri’ye (k.s.) gelerek bir gün bizzat, Dedi: (Eder misiniz bana biraz nasihat?) Buyurdu ki: (Evladım, sen Rabbinin emrini, Aziz tut ki, O dahi aziz tutsun hep seni. Çok korkunç tehlikeler vardır ki önünde hem. Ölüm, kabir ve mahşer, mizan, sırat, cehennem. Bunlar, senin önüne gelir elbet peş peşe. Yarın ya kurtulursun, ya girersin ateşe. Akıllı kul şudur ki, hesap günü gelmeden, O, kendi hesabını bir bir görür önceden. Bir gün Hasan-ı Basri, bir grup genci gördü. Birisi, kahkahayla pek fazla gülüyordu. Böyle aşırı gülen o genci çağırarak, Buyurdu ki: (Evladım, bir şeyi ettim merak. Bu kadar çok gülmenden, düştüm büyük hayrete. Yoksa iman ile mi gittin sen ahirete?) O genç (Hayır) deyince, sordu ki o zaman da: (Yoksa ağır mı geldi, sevapların mizanda?) Yine (Hayır) deyince, buyurdu ki: (Yoksa sen, Sırat köprüsünü mü geçebildin salimen?) Yine (Hayır) deyince, buyurdu ki: (Evladım! O ha

Müslümanın Gece Hayatı Olur mu?

Müslümanın Gece Hayatı Olur mu? Hayâtı gün ve gece periyodu içinde görmek, ayrı bir ilâhî ihtişam ve ibret levhasıdır. Bir mü’minin gecesini tamâmen uykuda harcayarak ilâhî feyz ve rûhâniyetten mahrum kalması, geceleri bir heykel donukluğu içinde uykuya kurban etmesi büyük bir hüsrandır. Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Şüphesiz gece kalkışı, (kalp ve uzuvlar arasında) tam bir uyuma ve sağlam bir kırata daha elverişlidir. Zira gündüz vakti, sana uzun bir meşguliyet var. Rabbinin adını an. Bütün varlığınla O’na yönel.” (Müzemmil, 6-8) Resûlullah buyurdular: “Geceleyin öyle bir zaman vardır ki, Müslüman bir kimse o zamana rastlayıp Allah’tan dünya ve âhirete dair hayırlı bir şey dilerse, Allah ona dilediğini verir. Bu her gece böyledir.” (Müslim, Müsâfirîn 166, 167) Gecenin sükûn ve bediî manzarasının câzibesi ve sırları, onu ibâdet ve tefekkürde derinleşerek geçirenlere âiddir. Bu sırra sahip olan kulların kalbî âlemleri, ulvî hasletlerle yerler ve gökler kadar genişle

Dokuz Yerde Namaz Kılmak Mekruhtur

Dokuz Yerde Namaz Kılmak Mekruhtur 1- Yol üzerinde, 2- Deve ağıllarında, 3- Çöplüklerde, 4- Deve boğazlanan yerlerde, 5- Dışkı atılan gübreliklerde, 6- Gusledilen yerlerde 7- Hamamlarda, 8- Kabirlerde ye 9- Kâbe’nin üzerinde namaz kılmak mekruhtur. Ot, hasır, yaygın ve kalmış hasır üzerinde namaz kılmakta bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir. Başının üstünde pislenmiş bir elbise asılmış olan kimse, namaz kılarken ayağa kalktığı vakit; bu pis elbise, omuzlarının üzerine gelir ve bu durumda namazın bir rüknünü eda ederse, o kimsenin namazı fasid olur. Keza, namaz kılarken, üzerine pis bir elbise konan ve onunla bir rükün edâ eden kimsenin namazı da fasid olur. Hulâsa'da da böyledir. Başkasının elbisesinde, dirhem miktarı pislik gören bir kimse, eğer, kalbinde «Ben bunu söylersem bu şahıs elbisesini temizler!» diye bir duygu varsa, derhal haber verir. Şayet, kalbinde, «O kimsenin kendisinin sözüne iltifat etmiy