Kayıtlar

onu etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bırak Zaman Ne Dilerse Onu Yapsın

  دَعِ الْأَيَّامَ تَفْعَلُ مَا تَشَاءُ Bırak Zaman Ne Dilerse Onu Yapsın   دَعِ الْأَيَّامَ تَفْعَلُ مَا تَشَاءُ وَطِبْ نَفْساً إِذَا حَكَمَ الْقَضَاءُ Bırak, zaman ne dilerse onu yapsın Kaderin hükmüne karşı gönlün rahat olsun   وَلَا تَجْزَعْ لِحَادِثَةِ اللَّيَالِي فَمَا لِحَوَادِثِ الدُّنْيَا بَقَاءُ Sabır göster cereyan eden olaylara Dünya olayları kalıcı değil ki   وَكُنْ رَجُلاً عَلَى الْأَهْوَالِ جَلْداً وَشِيمَتُكَ السَّمَاحَةُ وَالْوَفَاءُ Sıkıntılara sağlam bir adam gibi diren Vefa ve hoşgörü olsun senin hasletin   وَإِنْ كَثُرَتْ عُيُوبُكَ فِي الْبَرَايَا   وَسَرَّكَ أَنْ يَكُونَ لَهَا غِطَاءُ İnsanlar arasında birçok eksiğinle nam salmışken Bir örtü gelse de şunları saklasa demişsen   تَسَتَّرْ بِالسَّخَاءِ فَكُلُّ عَيْبٍ يُغَطِّيهِ -كَمَا قِيلَ- السَّخَاءُ Cömertliği kuşan, zira her ayıbı Öyle derler ki cömertlik örtermiş   وَلَا تُرِ لِلْأَعَادِي قَطُّ ذُلًّا فَإِنَّ شَمَاتَةَ الأَعْدَا بَلَاءُ Sakın düşmanlara

Ne Ekersen, Onu Biçersin!

      Ne Ekersen, Onu Biçersin!   Yaşlı adamın eşi evde tereyağı yapıyordu, kocası ise her gün yakınlarındaki bakkala götürüp satıyor onunla geçiniyorlardı. Bakkal adamın getirdiği tereyağını hiç tartmıyordu. Ancak bir gün: “- Acaba?” dedi. Adam gittikten sonra tereyağını tartıya koydu, 900 gram olduğunu görünce çok öfkelendi ve yarın geldiğinde: “- Bunun hesabını sorar, bir daha da ondan alışveriş yapmam!” dedi. Ertesi sabah yaşlı adam elinde tereyağı içeri girdi, bakkal sert bakışlarıyla bir daha: “- Senden tereyağı almayacağım!” dedi. Yaşlı adam üzülerek: “- Efendim bir yanlışım mı oldu?” dedi. Bakkal; efendi: “- Senin bana verdiğin tereyağını tarttım. 900 gram geldi. Ayıp değil mi bu yaptığın?” dedi. Yaşlı adam utanarak başını yere eğdi ve: “- Efendim bizim bir el terazimiz var. Ama kilo ve gramlarımız yok. Sizden bir kilo şeker almıştık onu tartı olarak kullanıyoruz!” dedi. Bakkal utancından ne yapacağını şaşırdı. Böyledir işte dünya… Kime ne ağır

Ben Onun Kim Olduğunu Biliyorum

Ben Onun Kim Olduğunu Biliyorum Yaşlı bir adama sokakta yürürken bisikletli çarpmış ve hafif yaralanmış. Etraftakiler hastaneye götürmüşler. Hemşireler, röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler. Yaşlı adam huzursuzlanmış ; “Acelesi olduğunu, röntgen istemediğini” söylemiş. …Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar. “Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum!” demiş. Hemşire “Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz!” deyince; Yaşlı adam üzgün bir ifade ile: “Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor!” demiş. Hemşireler hayretle: “Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?” diye sormuşlar. Adam cevaplamış: “Ama ben onun kim olduğunu biliyorum”.

Sen Onu Tanımıyorsun!

Sen Onu Tanımıyorsun! Bir kişi Hazret-i Ömer Radiyallahü Anh’ın yanında başka birini medhediyordu. Hz. Ömer Radiyallahü Anh ona: “–Medhettiğin kişiyle hiç yolculuk yaptın mı?” diye sordu. O: “–Hayır.” dedi.   “–Alışveriş gibi ictimâî bir muâmelen oldu mu?” “–Hayır!”   “–Peki, sabah-akşam ona komşu oldun mu?” “–Hayır.” Bu cevaplar üzerine Hazret-i Ömer Radiyallahü Anh şöyle dedi:   “–Kendisinden başka ilâh olmayan Allah Teâlâ’ya yemin ederim ki sen onu tanımıyorsun!”

O Seni Görmüyorsa, Sen Onu Görüyorsun ya!

O Seni Görmüyorsa, Sen Onu Görüyorsun ya! Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Hz. Aişe Radiyallahü Anha’nın evine girmişti. Gözleri görmeyen Abdullah İbni Mektum da Radiyallahü Anh kadınlar arasındaydı. Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem bunu görünce: "Ey Aişe Radiyallahü Anha! Kadınların, mahremi olmayan kimselerin yanında kalmaları helal değildir" buyurdu. Hz. Aişe Radiyallahü Anha: "Ya Rasûlullah! Fakat o kör birisidir" deyince; Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem: "O seni görmüyorsa, sen onu görüyorsun ya!" buyurdular. Ey Müslüman kardeşim! Sakın kendi kendine fetva verip: “Benim kalbim temizdir! Haremlik selâmlığa ne ihtiyaç var? Diyerek fâsıklar gibi yaşama!” İki cihan güneşi Sevgili peygamberimiz Aleyhisselâm’ı her amelinde örnek al. Haramlar Cehennem ateşidir. Bu dünyada haramlardan kaçarsan yarın ahirette yer ile gökyüzü arasını kaplayan kırmızı Cehennem ateşine düşmezsin!

Allah’ım Onu Koru

Allah’ım Onu Koru Genç adam, evinin alt katında marangozluk yapıyordu. Kapı ve pencere konusunda uzmandı. Fakat plâstik pencereler yaygınlaşınca, ahşap olanlara rağbet azaldı. Bu yüzden işler iyi gitmiyordu. Üstelik de çocukları büyümüş, biri hariç okula başlamıştı. Masrafları artınca, yanındaki kalfasına yol verdi. İşe biraz daha erken koyulur, yardımcıya ayırdığı parayı, çocukların harçlığına katardı. Adam, bir gün çalışırken, elektrik kesildi. Ve uzun süre beklediği halde gelmedi. Aksi gibi, o akşamüzeri teslim etmesi gereken birkaç pencere vardı. Boş kalmayı sevmezdi. Planyayı yağladı, talaşları süpürdü. Biraz dinlenmek için eve çıkarken, sigortaya göz attı. Eğer yanılmıyorsa, bu iş normal değildi. Biri gelip sigortayı kapatmış olmalıydı. Şalteri kaldırınca, atölye aydınlandı. Tahminleri doğru çıkmıştı ama bu işe bir anlam veremiyordu. Şaka dese, böyle bir şaka yapılmazdı. Kendisini kıskanacak bir düşmanı da yoktu. İşe koyulduğunda, yine aynı şey oldu. Ama bu sefer suçl

Yaşam Üzerine Fazla Geldiği Zaman

Yaşam Üzerine Fazla Geldiği Zaman Yaşam üzerine fazla geldiği zaman onu zorlama, Biraz duraksa... Neler olup bittiğine anlam verme! Mutlaka yanlış bir şey oldu... Düşüncelerin ile dileklerin aynı orantıda değildi, Ve varlığın ile buluşamadı. Sorun yok, sadece bekle... Güneş doğacaktır. Rüzgâr esecek ve yağmur yağacaktır. Zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur! İzlemeye devam et... Şahitlik güzeldir, hem olayın dışındasındır hem de içinde. Zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur... Neyzen Tevfik

Şükürün Manası Nedir?

Şükürün Manası Nedir? Cüneyd-i Bağdadi "Kuddise Sirruh", henüz çocuk idi. Dayısı Sırrı Sekati hazretleri Onu yanına alıp hacca gitti. Mescid-i haramda dört yüz âlim toplanmış, şükrün tarifini yapıyorlardı. Bir kenara oturup dinlediler. Dört yüz tarif yapıldıysa da, yine de tam tarifi yapılamamıştı. Sırrî Sekati hazretleri, yeğenine; - Kalk Cüneyd, sen de bir tarif yap, dedi. Hazret-i Cüneyd; - Peki, dayıcığım, deyip kalktı. Ve yüksek sesle; - Şükür, Allah’ü Teâlâ’nın verdiği nimetleri, O'nun emrettiği yerde kullanmaktır, dedi. Âlimler, bu tarifi çok beğenip; - Şükrün manası şimdi tamam oldu, dediler.

Ölüm var, Her Yerde; Bekliyor Kardeş

Resim
  Ölüm var, Her Yerde; Bekliyor Kardeş Yüz bin yıl yaşamak olsa emelin, Demirden, çelikten olsa temelin, Kral olsan göğe uzansa elin, Ölüm var, her yerde; bekliyor kardeş…   Dünyaya gelip de gitmeyen var mı? Ecel şerbetini içmeyen var mı? Mezar denen yere girmeyen var mı? Ölüm var, her yerde; bekliyor kardeş…   Gücüne güvenip,  “Yiğidim!”  deme! Tenine güvenip,  “Güzelim!”  deme! Malına güvenip, “ Zenginim!”  deme! Sakın gururlanıp,  “Ben buyum!”  deme, Ölüm var, her yerde; bekliyor kardeş…   Çevrene dokunur, seni es geçer, Bazen çok yaklaşır, pas gelir geçer, Yaşlılar dururken, gençleri seçer, Ölüm var, her yerde; bekliyor kardeş…   Hani Nuh, Süleyman, Muhammed nerde? Hiç bir peygambere kalmadı dünya! Hoş seda bırakıp geçip gittiler… Ölüm var, her yerde; bekliyor kardeş…   Hani Şeddad, Karun, Firavun nerde? Hayırla ananı, var mı bir yerde? Küfür ve zulmüyle; yanıyor narda, Ölüm var, her yerde; bekliyor kardeş…   Yerden göğe kadar altının olsa, Elmastan, zümrütten, tahtların olsa, Uz

ACELE KARAR VERMEYİN

ACELE KARAR VERMEYİN Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış... Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış… "Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı" dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: "Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler... İhtiyar: "Karar vermek için acele etmeyin" demiş. "Sadece at kayıp" deyin, "Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç, arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez." Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden