Kayıtlar

Abdülkâdir Geylânî etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Abdülkâdir Geylânî Kuddise Sirruh Buyurdular ki:

  Abdülkâdir Geylânî Kuddise Sirruh Buyurdular ki: “– Allah’ü Teâlâ’dan onun rızasından gayrı bir şey isteme. Onun rızası dâhilinde, helâl kazanç iste, helâl yiyecek, giyecek ve içecek iste. Alın terinin ve helâl kazancının haricinde şeylere talip olma. Allah’ın emirlerinden kaçma. Ona kendisinden dünyalık talebinde bulunmak gayesiyle ibadet etme. Yalnız onun rızası için ibadet et!” (Abdülkâdir Geylânî Kuddise Sirruh)   "– Dünya bir çarşıdır, bir pazar yeridir. Yakında kapanır, dağılır. Size yalnız fânileri gösterecek ve onlara bağlanmanıza sebep olacak kapıları kapatınız. Allah’ın kudretini görmenize ve yalnız O’nu sevmenize vesile olacak kapıları açınız…"(Abdülkâdir Geylânî Kuddise Sirruh)

Abdülkâdir Geylânî Kuddise Sirrûh Sevgi Hakkında, Buyurur:

Abdülkâdir Geylânî Kuddise Sirrûh Sevgi Hakkında, Buyurur: - Zahitler cennette yerler. Arifler, kendileri dünyada bulundukları halde yerler. Allah'ü Teâlâ’yı sevenler ise dünyada da yemezler, ahirette de. Onların yiyecekleri de, içecekleri de, Rabları ile olan ünsiyetleri, ona yakınlıkları ve onun cemaline nazarlarıdır, bakışlarıdır. Onlar, önce ahiret karşılığında, dünyayı satmışlardır. Allah'a olan sevgide sadakat gösterenler dünyayı da ahireti de satmışlardır. Onlar yalnız Allah'ü Teâlâ’yı isterler. Ondan gayrı hiç bir şeyi istemezler. Alışveriş işi tamamlandığı zaman, Allah'ü Teâlâ’nın keremi galip gelir. Bunun üzerine, sırf bir mevhibe olarak dünyayı da ahireti de, onlara tekrar verir ve almalarını ister. Onlar da dünyayı da, Ahireti de, dolgun olmalarıyla beraber, hatta her ikisinden de müstağni bulundukları halde, sırf Allah'ü Teâlâ’nın emrinden dolayı bu ikisini de alırlar. Bunu sırf kadere uymak ve ona karşı hüsn-ü edeble hareket etmek için yaparl...

Abdülkâdir Geylânî Kuddise Sirrûh Hazretleri Ve Şeytanın Hilesi

Abdülkâdir Geylânî Kuddise Sirrûh Hazretleri Ve Şeytanın Hilesi Abdülkâdir Geylânî Kuddise Sirrûh Hazretleri anlatıyor: Henüz tasavvufa yeni sülük etmiştim. Bir akarsu kenarında ibadetle meşguldüm. Gökyüzünden bir nida geldi. - "Ey Abdülkadir! Hazır ol sana tecelli edeceğim." Bu ses gelir gelmez etrafımda ne kadar ağaç taş varsa hepsi secdeye vardı. Ben bu hal karşısında hayrette kaldım. Ve düşündüm ki, Hak Teâlâ Hazretleri mekândan münezzehtir. Bu ses ise gök tarafından geliyor. O halde şeytanidir. Bu düşünce ile ondan yüz çevirdim ve defetmek istedim. Tekrar: -”Ey Abdülkadir! Ben senin Yüce olan Rabbin’im.” diye nida geldi. Her şey yine secdeye kapandı. Bunlara asla iltifat etmedim. Zikre devam ettim.” Bunun üzerine gökten siyah bir şey parça parça olarak yanıma düşüverdi. Meğer Şeytan-ı lâin imiş. Etrafımda olup secdeye kapanan ağaçlar ve taşlar onun avenesi, yardımcıları imiş. Ağaç ve taş şekline girerek beni sapıttırmaya gelmişlermiş. Hepsi dağ...