Kayıtlar

hak etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Vâsıl Olmaz Kimse Hakk'a Cümleden Dûr Olmadan

Vâsıl Olmaz Kimse Hakk'a Cümleden Dûr Olmadan   Vâsıl olmaz kimse Hakk'a cümleden dûr olmadan; Kenz açılmaz bir gönülde tâ ki pür-nûr olmadan…   Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ide Hakk; Pâdişâh konmaz sarâya hâne ma'mûr olmadan…   "Mûtû kable en temûtu" sırrını fehm eyleyen; Haşr u neşri gördü bunda nefha-i sûr olmadan…   Mest olanların kelâmı kendinden gelmez velî; Pes "ene'l Hakk" nice söyler kişi Mansûr olmadan…   Hakk cemâlin ka'besini kıldı âşıklar tavâf; Yerde Ka'be gökyüzünde Beyt-i Ma'mûr olmadan…   Mest olup mestâne geldim tâ ezelden tâ ebed; İçdiler aşkın şarâbın âb-ı engûr olmadan…   Bir 'acâib derde düşmüş Şemsî yanıyor müdâm; Hakk'a makbûl olmak ister halka menfûr olmadan…   Şemseddin Sivâsî Kuddise Sirrûh

Gel Zikredelim Hakk’ı

  Gel Zikredelim Hakk’ı   Allah emrin tutalım gel zikredelim Hakk’ı Rızâsına varalım gel zikredelim Hakk’ı   Derde dermân zikrullâh kula ihsân zikrullâh Fezkurûnî der Allâh gel zikredelim Hakk’ı   Aşk bahrine dalalım anda cevher bulalım Dost aşkına yanalım gel zikredelim Hakk’ı   Zikrullâh eden kişi âsân olur her işi Âşık isen ey kişi gel zikredelim Hakk’ı   Budur âşıkın kârı terk eylemiştir ârı Bulmak ister isen yârı gel zikredelim Hakk’ı   Varlığın mahv eyleyen dost yüzün seyr eyleyen Cânını terk eyleyen gel zikredelim Hakk’ı   Sertarîkzâde Pîr’den aldı bu zikri sırdan Sırrında seyrân eden gel zikredelim Hakk’ı   Sertarîkzâde Mehmed Emîn Efendi Kuddise Sırrûh

Hakk Teâlâ Zâtının Tevhîdidir Îmânımız

  Hakk Teâlâ Zâtının Tevhîdidir Îmânımız   Hakk Te'âlâ zâtının tevhîdidir îmânımız, Hakk Te'âlâ zâtının ilhâmıdır 'irfânımız…   Ma'nâda hakka'l-yakîn budur cevâb 'âşıklara, Hakk Te'âlâ zâtının in'âmıdır ihsânımız…   Şübheden âzâd edüpdür cânımız tevhîd-i zât, Hakk Te'âlâ zâtının envârıdır pinhânımız…   Mürde kalbim her nefes ihyâ eden nûr-i ilâh, Hakk Te'âlâ zâtının bâzârıdır dîvânımız…   'İzzetine Vâhib'i vâr eyledi ol Pâdişah, Hakk Te'âla zâtının mahbûbudur sultânımız…   Abdülvehhâb Ümmî Kuddise Sırruh

Hak Dostlarından Hikmetler

Hak Dostlarından Hikmetler Lokman Hâkim Aleyhisselâm buyurur:   “- Yavrucuğum! Sükût ettiğim için asla pişman olmadım. Söz gümüşse sükût altındır. Sükût hikmettir; ancak yapanı az bulunur.” Lokman Hâkim Aleyhisselâm bu nasihatinde de az konuşmak düsturuna dikkat çekmektedir. Sükût; âlimlerin süsü, cahillerin örtüsüdür. Sükût zırhına bürünen insan, pek çok tehlikeden korunmuş olur. Bilhassa haset ehlinin zehir saçan nazarlarından kurtulur. Bu itibarla insan çok konuşmaktan ziyade, bol bol salih ameller işlemeli, hayırlı ve güzel işler ortaya koymalıdır. Yoksa bol bol konuşup da yapacağı güzel şeyleri anlatmaktan, onları yapmaya fırsat bulamayan bir insan, derin bir gaflet ve aldanış içinde demektir. Nefsi dizginleyerek yapılan bir sükût yerine göre cahillere verilmiş en fasih bir cevap olur. Nitekim İslam âlimleri; Ahmağa verilecek en güzel cevap sükûttur.” demişlerdir. Şu hadis bunun ne güzel bir misalidir. Bir gün Rasulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem ashab-ı kiramın a

Anladım ki Bu Dünyada Tek Hak Din İslâm!

Resim
  Anladım ki Bu Dünyada Tek Hak Din İslâm! Moldavalı Natalia internette araştırıp bilgi edindiği İslam dininden etkilenerek 3 oğluyla birlikte Müslüman oldu. Kendi adını Deniz, oğullarının İsimlerini de; Ömer, Yusuf, Mustafa olarak değiştirdi. Dördü de Bursa’nın İznik ilçesinde Müftünün huzurunda Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldular. Natalia (Deniz): “Çok mutluyum, duyguluyum. İnternetten araştırdım; anladım ki bu dünyada tek hak din İslâm! Allah izin verirse bayramdan sonra çocuklarımın sünnetini de yaptıracağım. Kendimi yeniden doğmuş gibi hissediyorum!” dedi. Ya Rabbi bizleri İslâmiyet’i en iyi yaşayan, yeryüzünün her noktasına yaymak için cihad eden kullarından eyle!

Hak Davan İçin Direniş ve Mücadelenden Vazgeçme!

  Hak Davan İçin Direniş ve Mücadelenden Vazgeçme!   Ahmed bin Hanbel Rahmetullahi Aleyh Hazretlerinin oğlu diyor ki: “- Babam zindandan çıktıktan sonra sürekli bir sarhoşa dua edip duruyordu. Sordum.”: “- Baba kimdir bu adam? Niye bir sarhoşa dua ediyorsun?” Babam dedi ki: “- Evladım! İşkence günlerimde; Allah’ü Teâlâ beni bir sarhoş ile destekledi ve Dayanma gücü verdi. Ellerim, ayaklarım zincirli, hücremden kırbaçlanmaya götürülürken birisi eteğimden çekti. Baktım, yere yıkılmış sarhoş bir mahkûm. Bana dedi ki”: “- Bana bak İmam! Ben bu beldenin en büyük ayyaşıyım. İçki ve günah uğrunda Tam 18 bin kırbaç yedim, inat ettim yine de bu batıl davamdan dönmedim. Sen ise Müslümanların imamısın. Sakın ola kırbaç yediğinde ‘HAK DAVANDAN ve SÖYLEDİKLERİNDEN VAZGEÇMEYESİN!’ dedi.” “- Evladım! Nice âlim dostlarım bana ‘Vazgeçtim de kurtul’ derken, o sarhoş bana;   ‘DİRENİŞİ ve MÜCADELEYİ’ nasihat etti. İşkence altında o sarhoşun sözleri beni dimdik tuttu. Allah ondan razı o

Hak Cihâna Doludur

  Hak Cihâna Doludur   Hak cihâna doludur, Kimseler Hakk’ı bilmez, Onu sen senden iste, O senden ayrı olmaz…   Dünyaya inanırsın, Rızka benimdir dersin, Niçin yalan söylersin, Çün sen dediğin olmaz…   Dünyaya gelen göçer, Ecel şerbetin içer, Bu bir köprüdür geçer, Cahiller onu bilmez…   Gelin tanış olalım, İşi kolay kılalım, Sevelim sevilelim, Bu dünya kimseye kalmaz…   Yunus sözün anlarsan, Ma’nîsini dinlersen, Sana bir amel gerek, Burada kimse kalmaz…   Yunus Emre Kuddise Sirrûh

Elli Üçüncü Tavsiye: Sabah Ve Akşama Erişince Ve Evinden Çıktığında Nasıl Dua Edileceği Hakkındadır

      Elli Üçüncü Tavsiye: Sabah Ve Akşama Erişince Ve Evinden Çıktığında Nasıl Dua Edileceği Hakkındadır Ebu Hureyre Radiyallahü Anh Ebu Bekir Radiyallahü Anh'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “- Ya Rasulallah bana sabah ve akşama erişince söyleyeceğim bir takım sözlerden bana emret.” O da şöyle buyurdu: اللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَواتِ والأرضِ عَالمَ الغَيْب وَالشَّهَادةِ، ربَّ كُلِّ شَيءٍ وَمَلِيكَهُ أَشْهَدُ أَن لاَ إِله إِلاَّ أَنتَ، أَعُوذُ بكَ منْ شَرِّ نَفسي وشَرِّ الشَّيْطَانِ وَشِرْكهِ. “Allahümme Fâtıra's Semâvâti ve'l Ard, âlime'l ğaybi ve'ş Şehâdeti Rabbe Külli şeyin ve Melikehu Eşhedu Enlâ İlahe illâ ente euzü bike min şerri nefsi ve min şerri'ş Şeytani ve şirkihi.” “- Bunu sabaha ve akşama eriştiğinde, yatağa girdiğinde oku buyurdu.” (Ebu davud, Tirmizi) Mü'minlerin annesi Ümmü Seleme Radiyallahü Anha anlatır: “- Efendimiz evinden çıktığı zaman şöyle derdi: “- Bismillahi tevekkeltü Alallahi, Allahümme inni eûzü bike en e

Günah Var mı Karıncayı Kırınca?

  Günah Var mı Karıncayı Kırınca?               İstanbul’da güneşli bir günün sabahında Topkapı Sarayı’nın avlusunda bulunan Has Oda’nın kapısı açıldı. Uzun boylu genç bir adam arka bahçeye doğru ilerliyordu. Bu kişi, Avrupa’yı titreten, koca Akdeniz’i hâkimiyet altına alan Osmanlı Devleti’nin kudretli hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman Kuddise Sirrûh’dan başkası değildi. Devlet işlerinden vakit buldukça soluklanmak için arka bahçeye çıkar, ağaçları, kuşları, denizi seyrederdi. O gün deniz, ağaçlar bir başka güzeldi, yalnız ağaçlardan birkaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti. Hemen yanlarına yaklaştı ve eliyle tutup incelemeye başladı. Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını anlamıştı. Karıncalar sarmıştı o güzelim dallarını. Aklına bir çözüm yolu geldi. Ağaçları ilaçlatacaktı. Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir nefes alacaklardı. Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anladı. Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları

Er Yarın Hak Divanında Belli Olur

  Er Yarın Hak Divanında Belli Olur   Gaflet ile Hakk’ı buldum diyenler, Er yarın Hak divanında bellolur. Ahret tedarikin gördüm diyenler, Er yarın Hak divanında bellolur.   Kiminin adı sofu, kiminin derviş; Derviş isen kardeş, takvaya çalış Gizlice yollardan sen Hakka eriş, Er yarın Hak divanında bellolur.   Devletliyim deyü fakire gülme, Gülüp gülüp kardeş, kem nazar kılma; Ölüm vardır yahu, sen gafil olma; Er yarın Hak divanında bellolur.   Fakiri sev, mala-mülke aldanma; Fani cihan sana kalacak sanma. Hakkın lutfuna koş, kahrına yanma. Er yarın Hak divanında bellolur.   Yunus Emre Kuddise Sirrûh

Benim Hak'tan Özge Sevdiğim mi var?

Benim Hak'tan Özge Sevdiğim mi var?   Üryan geldim gene üryan giderim Ölmemeğe elde fermanım mı var? Azrail gelmiş de can talep eder Benim can vermeğe dermanım mı var?   Dirilirler dirilirler gelirler Huzur-ı mahşerde divan dururlar Haramı var? diye korku verirler Benim ipek yüklü kervanım mı var?   Er isen erliğin meydana getir Kadir Mevlâ'm noksanımı sen yetir Bana derler gam yükünü sen götür Benim yük götürür dermanım mı var?   Karac'oğlan der ki, ismim öğerler Ağı oldu yediğimiz şekerler Güzel sever diye isnad ederler Benim Hak'tan özge sevdiğim mi var?   Karacaoğlan

Niye?

  Niye?   Hakka âşık oldun ise, muhabbetle doldun ise; Canda onu buldun ise, geceleri uyku niye hu!   Muradına erdin ise, Hak rızasın verdin ise; Allah için verdin ise, verdiğinde gözün niye hu!   Sönmüş ocak yaktın ise, gönüllere aktın ise; Bir yoksula baktın ise, başa kakan sözün niye hu!   Bir hastaya vardın ise, hatırını sordun ise; Yarasını sardın ise, kalbindeki hüzün niye hu!   Hak yolunda oldun ise, nurlarıyla doldun ise; Rızasını buldun ise, cennetinde gözün niye hu!   Seccadeye durdun ise, Hak kapısın vurdun ise; Öbür dünya yurdun ise, bu dünyada gözün niye hu! (Alıntı)

Tüyü Bitmedik Yetim Hakkı

  Tüyü Bitmedik Yetim Hakkı   Kul haklarının biri de yetim hakkıdır. Yetim savunmasız ve çaresiz olduğu için bu hakkı yemek büyük günahlardan sayılmıştır.   “Yetimlerin mallarını haksız (ve haram) olarak yiyenler karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar. “Onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir.” (Nisa 10) Allah Rasulü de öldürücü yedi şeyden birisi olarak yetim hakkını saymıştır: “Helak edici yedi şeyden kaçınınız. Şirk, büyü, adam öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, iffetli kadına zina isnadında bulunmak.” (Buhari, Nesai, Müslim) Kul hakkı ferdî bir haktır. Hak sahibi affetmediği sürece Allah affetmeyecektir. Bütün ferdî hakların umuma (kamuya) yansıyan yönleri vardır. Evladını iyi yetiştirmeyen bir babanın yalnızca evladına değil, kamuya da zararı dokunmaktadır. O zaman hem evladın ferdî hakkı olacağı, hem de kamunun hakkı bulunacağı anlaşılabilir. Yetim hakkının da kamuya yansıyan yönleri bulunmaktadır. Ancak “tüyü bitmedik yetim hakkı” ile özel bir

Gel Hakka Gidelim

  Gel Hakka Gidelim   Hüdanın esmasından lafzetullah, Sıfatlar oldu murad hem de zatullah…   Bu isme oldu çün medlül zatullah, Murad ancak müsemmadır hüve Allah…   Haberdar olki ancak lafzetullah, Tezekkürdür veli maksut hüve Allah…   Hakikat zikre oldu o hemen rah, Hakikat zikirdir bilâkeyfdir meallah…   Bu ismüllahtaki lamdır harfi tarif, Bu zat ismidir ancak yok bunda tevsıf…   Gidince la; olur dahi ''hu'' tevgıf, Hu ile hay gamu hayvan ey şerif…   Onun için Lafzetullah oldu sultan, Vezirdir ismü zata ismü Rahman…   Pes ondan ismü rabdir sırrı sübhan, Dahi hayyu gayyum ismi bürhan…   Hüda; ismiyle gel hakka gidelim...   Allah ismi şerifi elif lam ile olduğunda hem zat hem de Allah Celle Celâlüh’ün sıfatları kast olunur. Fakat elif lâmsız söylenirse yalnız zatı pakı sübhaniyenin ismidir. (Alıntı)

Başörtüsü Mücadelesinin Öncülerinden Öğretmen Zekiye Yağmurcu Hanımefendi Hakka Yürüdü

Resim
  Başörtüsü Mücadelesinin Öncülerinden Öğretmen Zekiye Yağmurcu Hanımefendi Hakka Yürüdü   Türk siyasi tarihine "postmodern darbe" olarak geçen 28 Şubat sürecinde, derslere başörtülü girdiği gerekçesiyle öğretmenlikten ihraç edilen ve 14 yıl sonra görevine dönen Zekiye Yağmurcu (48) vefat etti. Türk siyasi tarihine "postmodern darbe" olarak geçen 28 Şubat sürecinde, derslere başörtülü girdiği gerekçesiyle öğretmenlikten ihraç edilen ve 14 yıl sonra görevine dönen Zekiye Yağmurcu (48) vefat etti. 28 Şubat sürecinde İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nde okuyan Zekiye Yağmurcu, başörtüsü direnişine omuz verdi ve mücadelenin en ön saflarında yer aldı. Başörtüsü zulmüne karşı mücadelesi öğretmenlik yıllarında da devam eden Yağmurcu, derslere başörtülü olarak girdiği gerekçesiyle öğretmenlikten ihraç edildi. İhraç edildiği öğretmenlik görevine 14 yıl aradan sonra dönen Yağmurcu, uzun süredir kanser tedavisi görüyordu. Tarihimizd

Halk İçin mi, Hak İçin mi?

  Halk İçin mi, Hak İçin mi?   Bir zat şöyle demiştir: "Ben otuz sene bütün farz namazları cemaatle ve birinci safta kıldım. Bu bana zevk verirdi ve ben bunun hâlis bir amel olduğunu sanırdım. Sonra bir sefer biraz geç geldiğim için ancak ikinci safta yer bulabildim ve bu safta namaz kılınca da halktan utandığımı hissettim." "O zaman anladım ki, ben otuz sene riya ve gösteriş için erken mescide gitmiş ve birinci safta namaz kılmışım. Bunun üzerine istiğfar edip bu otuz senelik namazları kaza ettim." Riya, gösteriş, menfaat ve diğer dünya mülahazaları görünmeyen mikroplar gibi amele girer ve onu bozarlar. Onun için Kur’ân-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur: "Kıyâmet gününde ALLAH tarafından onlar için farkında olmadıkları ve hesaba katmadıkları şeyler (günahlar, amelleri bozan hususlar) ortaya çıkarılır ve bunlar kendilerine gösterilir..." (Zümer, 47, 48)   İmam-ı Gazali - İhya-u Ulumiddin

Allah’ü Teâlâ Buyuruyor; İnsanlar Bahane Buluyor…

Allah’ü Teâlâ Buyuruyor; İnsanlar Bahane Buluyor…   ALLAH’Ü TEÂLÂ :  "Namaz farzdır, kılın!"  Buyuruyor... İnsanlar:  "Vaktim yok, benim kalbim zaten temiz!"  Diyor... ALLAH’Ü TEÂLÂ :  "Alkol haram, içme!"  Buyuruyor... İnsanlar:  "Derdim çok, ne yapayım!"  Diyor... ALLAH’Ü TEÂLÂ :  "Kumar yasak, oynama!"  Buyuruyor... İnsanlar:  "Ya kazanırsam!"  Diyor... ALLAH’Ü TEÂLÂ :  "Zekât farzdır, verin!"  Buyuruyor... İnsanlar:  "Borcum var, şimdi veremem!"  Diyor... ALLAH’Ü TEÂLÂ :  "Örtünün, korunun!"  Buyuruyor... İnsanlar:  "Ne olacak ya, bunlar moda!"  Diyor... ALLAH’Ü TEÂLÂ :  "Hacca gidin, farzdır!"  Buyuruyor... İnsanlar, Avrupa da tatile gidiyor. ALLAH’Ü TEÂLÂ :  "Ahiretiniz için hazırlık yapın!"  Buyuruyor... İnsanlar:  "Dünyaya bir daha mı geleceğiz, eğlenelim!"  Diyor... ALLAH’Ü TEÂLÂ :  "Kulum tövbe et, ben de kabul edeyim!"  Buyuruyor... İnsa