Kayıtlar

sefer etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hazırlan Cihada, Sefer Başlıyor!

Hazırlan Cihada, Sefer Başlıyor! Kutsal hülyalarla beslenen yiğit, Hazırlan cihada, sefer başlıyor! Vuslat ile yanan tutuşan yiğit Hazırlan cihada, sefer başlıyor! Zalimler şımardı kanlar döküyor, Kalleşler, hainler yürek yakıyor, Masumlar yetimler, seni bekliyor, Hazırlan cihada, sefer başlıyor! Güzel ovaları yaban ot sardı, Ürünler kurudu, sarardı, soldu, Suratlar gülmüyor, günler karardı. Hazırlan cihada, sefer başlıyor! Öyle bir gel ki; gök gürler gibi, Fezayı ışıtan, şimşekler gibi, Çölleri yeşerten, yağmurlar gibi, Hazırlan cihada, sefer başlıyor! Çağları aşarak, sonsuzluğa git. Küfrü kaldırarak, saadete git, Ya gazi-şehit ol, Cennetlere git Hazırlan cihada, sefer başlıyor! Beyinleri ışıt, cehalet bitsin! Vatanı kalkındır, sefalet kalksın! Dinine sarıl ki, sefahat gitsin! Hazırlan cihada sefer başlıyor… Alçak, bölücüye yumruğu indir! Anneleri güldür gözyaşın dindir! Artık barış gelsin, düşmanı sindir! Hazırl

Çadırı Başına Yıkılan Sadrazam

Çadırı Başına Yıkılan Sadrazam Osmanlı imparatorları bir sefer sırasında hareketlerinden memnun olmadıkları sadrazamı çadırını başına yıktırmak suretiyle azlederlerdi. Bu çeşit azli ilk defa uygulayan Fatih Sultan Mehmet’tir. Fatih, Karaman seferi sırasında Sadrazam Mahmut Paşa’yı (İstanbul’da bu adla anılan cami, hamam ve çarşıyı yaptıran Mahmut Paşa budur) çadırını başına yıktırarak azlettirmiştir. Bazı kaynaklar bu gözden düşmeye, Mahmut Paşa aleyhine çevrilen entrikaların sebep olduğunu kaydeder. Çadırı başına yıkılarak azledilen bir başka sadrazam da Hersekzade Ahmed Paşa’dır. Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran dönüşünde, Amasya civarında, halkın yeniçerilerin yağmacılığından şikâyeti üzerine gazaba gelen padişah, Sadrazam Hersekzade ile Vezir Dukakinoğlu Ahmed Paşa’yı, çadırlarını başlarına yıktırarak azletmiştir. Ahmet Paşa bu olaydan altı ay kadar sonra idam edilmiştir. Çadırın direklerini söktürerek yıktırmanın iktidardan düşme alameti olması, İslam’dan önceki zamanla

Zalimin İbretlik Sonu

           Zalim bir padişah bir gün sefere çıkacakmış. Hizmetçiler yüz takım elbise getirmişler. Kibrinden hiç birini beğenememiş. Yüz birinci elbiseyi giymiş. Yüz at getirmişler. Hiçbirini beğenmemiş. Yüz birinci ata binmiş. Halk sarayın çıkışında yolun iki tarafına yığılmış. “- Padişahım çok yaşa!” diye tezahürata başlamış. Padişah yeni atın üzerinde kabardıkça kabarıyor, kibirlendikçe kibirleniyormuş. Birden bire nereden geldiği belli olmayan dilenci kılıklı, üstü başı yırtık pırtık birisi padişahın atının dizginlerinden yapışmış. Padişah öyle kızmış ki… Hemen gürlemiş. “- Çabuk çekil! Ey haddini bilmez dilenci! Sen kim oluyorsun da benim gibi dünyanın en büyük ülkesinin, kudretli padişahının yanına sokulup, atının dizginine yapışabiliyorsun! Derhal kafanı vurdururum. Gözüm görmesin! Hem o kadar muhafızı nasıl geçtin de yanıma kadar ulaştın?” “- Ben o kimseyim ki bana silahlı muhafızlar, kilitli kapılar, demir duvarlar etki etmez. Ben her yere girerim! Yerin altına