Kayıtlar

Mektubat etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Mektubat'tan Beyitler Hazinesi 6

Mektubat'tan Beyitler Hazinesi 6 Olunca ilim sahibi nefsine esir, Onunla battığı yerden kim çıkabilir? Asıl mesele budur; Geri kalanı boştur. Boşa gider onun şerhi cahillere, Aşk gizlilik ister, düşmesin dillere... Onları anlattım ki rağbet edile, Yitirilip dalınmaya hüzünlere... Övebilmiş değilim, sözlerimle Muhammed'i; Lâkin Muhammed'le sözlerim pek değerlendi. Sen bize dil verip de dilberi gösterdin; Tilkiyi sofra diye arslana gösterdin. Siva boynunu 4 "Lâ" lafzıyla vurmadıkça; "İllallah" köşküne kurulamazsın hakça... Nice seyredenler hep uçup yürüdüler; Dönüşte elleri cepleri boş döndüler. Gezersen sarhoşlarla gelir sana örfleri; Bu dahi olmasa, yeter sana niyetleri. O ki, tasdik etmez sünneti, kitabı; Susmak, konuşmamaktır onun cevabı. Gösterdim sana hazinenin yolunu; Ben eremedim, sen yetişip bul onu. Padişah çalarsa kapışım kocakarının; Sırrına şaşma ey delikanlı bu alçalman

Mektubat'tan Beyitler Hazinesi 5

Mektubat'tan Beyitler Hazinesi 5 Yediğini cevher etmeyi bilmelisin; Bundan sonra istediğini yemelisin. Varsa bir kimsenin kalbinde hardal kadar; Hak arzusunun gayri, bil, hastalığı var. Aşk öyle bir ateştir ki, yandığı zaman, Sevgiliden başka her şeyi yakıp kavuran, (Lâ) kılıcı çekip Hak’tan başkasını kaldırmalı, Ortada Allah’tan başka hiçbir ilâh kalmamalı. Bir muhal iştir yürümek bu safa yolunda; Mustafa'ya olmazsa uymak Sa'di, yolunda… Arabi Muhammed Seyyidi iki cihanın, Yeri toprak olsun kapısında toprak olmayanın… Arap Muhammed Seyyidi iki cihanın, Vay haline kapısında toprak olmayanın.                             Akılla yol almak isteyen kimse delidir, Tahta bacaklar üstünde yürüyen gibidir. Aklına uydurmak ister, yolları uyduramaz; Oradan oraya sallanır ayakta duramaz. Zikrini etmelisiniz Hakkı her zaman; Kalbin cilası gıdası olur o zaman. Değilse sahip biri bir habere özünden, Çıkar mı şunun bunun h

Mektubat'tan Beyitler Hazinesi 4

Mektubat'tan Beyitler Hazinesi 4 Korkarım bir kavimden ki, âşıklara gülerler; Alır imanları, uzaklaşıp giderler. Nurların nuru doğdu doğan nura varmak uğruna; Batı'dan, lamba ve yıldızdan geçip koyulduk yoluna. Bilirsen onu kimdir sen nesin başta; Bulursun kendini hemen o yüce zatta. Kimin gölgesi olduğunu bir bilsen, Gam çekmezsin yaşasan veya ölsen. Avlayamaz kimse Anka kuşunu, topla; Tuzağa, ele geçmez bir şey yorulmakla. Kuşumu nasıl anlatayım alâmetle sana; Ankanın bir ismi var ki, halk arasında belli; Kuşumun ismi yok ki, onu bildireyim sana. Her ne ki var sevgisi dışındadır Hakkın; Şeker dahi olsa yenmesi zehir, sakın. Oldu sonunda olmasından korktuğumuz; Dönüş Allah'a, onadır yolculuğumuz. İstediğin gibi yaşa, ölümü tadacaksın; Dilediğine yapış, sonunda ayrılacaksın. Düşünceli uykularım, içimdeki ateşten, Acaba kimler var yanınızda dosttan ve eşten. Olsa dahi tenimin kıl biten her yeri bir dil,

Mektubat'tan Beyitler Hazinesi 3

Mektubat'tan Beyitler Hazinesi 3 Gül bahçemi gör de, baharımı anla! Korkmasaydım kırmaktan korucunun kalbini. Elbet açardım âlemlerin kilitlerini. Karanlık içi karanlıktasın, gayeden uzak; Hâlbuki sen onu düz ovada sandın, zanna bak! Gücünün yetmediği şeyi bırak da gel; Gücünün yettiği şeye, doğruca yönel. Kalpsizcesine şarkı dinleyen neylesin; Zevk olmazsa şarkıcıyı levm eylemesin. Habeşî'nin siyahlığı nasıl gider? Siyahlık aslidir, soyuna çeker. Hep böyledir aşkın hikâyesi; Olmaz hiç bitip tükenmesi. O ki bulmaz, fena Mevla’sı sevgisinde; Nasipsizdir, onun Kibriya’sı izinde. İnsana düşen odur ki, Zaman haddini unutmaya... Söze girişe başlangıç hep sen oldun; Söz uzadıysa eğer, sebep sen oldun. Pek güzeldir Nakşibendilerin yolculukları; Sessizce ulaştırırlar hareme yolcuları. Alır sohbetleri tüm halvet vesveselerini, Kalbinden müritlerin, pek güzel kerem şanları. Korktum, açtım dertlerimden birazını;

Mektubat'tan Beyitler Hazinesi 2

Mektubat'tan Beyitler Hazinesi 2 Ey temennim, haccımda umrem de sanadır; Cemaatin haccı toprağadır, taşadır. Arabi Muhammed (Sallallahü Aleyhi Vesellem) efendisidir iki cihanın, Yeri toprak olsun kapısında toprak olmayanın. Ayıplarsa kusurlu biri onları; Kem sözlerden beridir onların sahaları. Kırabilir mi hiç onu hilekâr tilki; Bağlanmıştır onunla dünyanın tüm aslanları Olunca ilim sahibi nefsine esir; Onunla battığı yerden kim çıkabilir? Gaye hazinesinden gösterdim sana nişan; Biz varmadıksa da sen varabilirsin, inan! Boştur Allah'ın Celle Celâlüh gayrına ibadet ettikleri; Yazıklar olsun ona ki, batıldır seçtikleri... Akıllla yol almak isteyen kimse delidir, Tahta bacaklar üstünde yürüyen gibidir. Aklına uydurmak ister yolları, uyduramaz; Ordan oraya sallanır, ayakta duramaz. Nasıl erilir o saadete hep oralar; Yüksek yüksek dağlar, tehlikeli uçurumlar. Toprak ol ki, güller bitsin özünde; Topraktır gülü bitire

İmamı Rabbani Kuddise Sirrûh’tan Hayat Dersleri

İmamı Rabbani Kuddise Sirrûh’tan Hayat Dersleri Dünya bir seraptır... Ey oğul! Bu dünya imtihan yeridir. Onun yüzü yaldızla ve çeşitli yüzlerle süslenmiştir. Sureti nakışlıdır. Çirkin bir kadın gibi kaşı çekilmiş, yanakları boyanmış. İlk bakışta tatlı gelir, göze tazelik ve canlılık hayali verir; lâkin gerçekte o üzerine koku sürülmüş cifeye benzer. Sineklerin ve kurtların içine dolduğu bir çöplük gibidir. Su gibi görünür, o bir seraptır, Şeker suretinde zehirdir. İçi harap ve çok kötüdür. Bu süsü ve hayâsızlığı ile söylenenlerin ve anlatılanların hepsinden şerlidir. Onun âşıkı sefih ve büyülüdür. Fitneye düşmüş, çıldırmış ve aldatılmıştır. Kim onun görünüşüne aldanırsa ebedi kayıp zehiri ile zehirlenmiştir. Kim onun tazeliğine ve tadına bakarsa sonsuzluğa kadar pişmanlık duyar. Resul-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Dünya ve ahiret iki kuma gibidir; birini razı etsen, diğeri darılır. Dünya nedir? Ey oğul! Dünya nedir, bilir misin? Kadın, çocuk, mal, makam,