Kayıtlar

Mart 31, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İki İşçi

İki İşçi Anadolu’nun fakir bir köyünden iki arkadaş çalışmak için bir büyük şehre gelmişler. Bir fabrikada iş bulup çalışmaya başlamışlar. Fabrika sahibi  “Müslüman, kul haklarına çok dikkat eden”  birisiymiş. İşe aldığı yeni işçilere demiş ki: -“Sizi önce deneyeceğiz. Beğenirsek işe alabacağız. Bize ne kadar değer katarsanız, biz de size o kadar ücret vereceğiz. Ne iş yaparsanız yapın; yaptığınız işin en iyisini ve kalitelisini yapın! Sizi geçici olarak kabul ediyoruz. İşe kalıcı olarak kabul edilirseniz hizmet içi eğitimlere alacağız.” İki arkadaş sevinerek otele gelmişler. Para kazanmaya başlayınca iki kişilik bir de ev tutmuşlar. Ama işçilerden biri fazla kıskançmış. İyi kalpli arkadaşına kötü davranıyor, yok yere kalbini kırıyormuş. Arkadaşı da dişini sıkıyor, sabrediyormuş. Ay sonu olunca personel müdürü işçileri odasına çağırıyor, zarf içinde herkese maaşını veriyormuş. Kıskanç işçi sürekli arkadaşına; “Ben şu kadar maaş aldım! Sen kaç lira aldın?” diye arkadaşı

Buradaki defineyi Dursun Almamiştur

Resim
Buradaki defineyi Dursun Almamiştur Temel bir gün tarlada çalışırken define bulur. Bulduğu defini alıp “hemen köye götürürsem herkes görür” diye düşünür ve köylüden gizlemek için defineyi ilerideki dağın tepesine gece gelip gizlice almak için gömer. Hemen yanına da “burada define yoktur” diye bir yazı asar. Oradan geçmekte olan Dursun yazıyı görür ve Temelin definesini alıp kaçar. Temel gece geldiğinde definenin olduğu yerde bir yazı bulur. “Buradaki defineyi Dursun almamiştur”

Bir Nefeslik Hayat

Bir Nefeslik Hayat Bizler dünya için olanca gücümüzü harcarız ama ahiretimizi çok az hatırlarız. Rızık endişesi, gelecek kaygısı bizi öylesine derinden yakalamış ki, dolaplar gıda ile evlerimiz kullanmadığımız eşya ile dolu olduğu halde hep o gizli endişe, o derin kaygı… Çocukluğum İzmit’te, o  zamanlar  için kenar mahalleleri sayılabilecek yerlerde geçti. Oturduğumuz sokaktan itibaren tarlalar ve kavak ekili araziler başlar, tek-tük ev bulunurdu. Arkadaşlarla  mahalle  maçlarımızı yapmak için oralara giderdik. Hemen yanı başımızda ise kalaycılık yaparak, ayı oynatarak, çiçek satarak, kâğıt toplayarak geçinen Romanlar’ın çadırları bulunurdu. Neler yapıp ettiklerini çocukça bir merakla anlamaya çalıştığımız Romanlar sabah erkenden kalkarlar, atlarını hazırlarlar ve çoluk çocuk hemen işe koyulurlardı. Akşam olunca da bir cümbüş kopuverir, gaz lambalarıyla aydınlanan akşamın sessizliğini darbuka ve kahkaha sesleri bozardı. Kimi mahallelinin asabı bozulsa da, biz çocuklar durumdan

Bin Aynalı Tapınak

Bin Aynalı Tapınak “Hindistan’ da yüksek bir dağın doruğuna yapılmış “Bin Aynalı Tapınak” adlı görkemli bir tapınak vardı. Günlerden bir gün bir köpek dağa tırmandı, tapınağın merdivenlerinden çıkarak “Bin Aynalı Tapınak” a girdi. Tapınağın bin aynalı salonuna geçtiğinde bin tane köpek gördü. Korkarak tüylerini kabarttı, kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırdı, korkutucu hırıltılar çıkararak dişlerini gösterdi. Ve bin köpek de tüylerini diktiler, kuyruklarını bacaklarının arasına alıp korkunç sesler çıkartıp dişlerini gösterdiler, Köpek paniğe kapılarak tapınaktan kaçtı. Ve o andan itibaren bütün dünyanın tehlikeli, korkunç köpeklerle dolu olduğuna inandı. Bir süre sonra bir başka köpek gelip dağa tırmandı. O da tapınağın merdivenlerinden çıkıp “Bin Aynalı Tapınak” a girdi. Tapınağın bin aynalı salonuna geldiğinde bin tane köpekle karşılaştı ve çok sevindi. Kuyruğunu salladı, neşeyle oradan oraya zıpladı ve köpekleri oynamaya çağırdı. Bu köpek tapınaktan çıktığında dü

Beyninizin Düşmanlarını Biliyor musunuz?

Beyninizin Düşmanlarını Biliyor musunuz? 1- Korku; Düşüncelerimizi felce uğratır. Mantıklı ve zekice davranmamızı engeller. Kesin olarak neden korktuğumuzu bulmalıyız. 2- Stres: Fazla yüklenme anlamına gelir. Günlük hayatta devamlı karşımıza çıkan bir durumdur. Görev dağıtmayı veya reddetmeyi öğrenin. 3- Telâş: Yeteri kadar zaman olmadığını düşünüyorsanız, birinci derecede Önemliyle ikinci derecede önemli ayırımını yapın. 4- Kurallar: Düşünce yasaklarına yol açan İlkelerinizi kontrol edin. 5- Rutin olmak: Zamanla bezginlik oluşturur. Frenleyici düşüncelerden uzak durun. Değişime açık olun. 6- Dikkat eksikliği: Üreticilik için dikkat şan. Sizi rahatsız eden şeyi bulun ve ortadan kaldırın. 7- Zaman baskısı: Uygun ritmi bulun. Uzun vâdede düşünebilenler kısa vâdede harekete geçerler. 8- Şüphe: Kendinize karşı olumlu olun. Böylece potansiyeilinizi tam kullanabilirsiniz. 9- İsteksizlik: Yaptığınız şeyden hoşlanmıyorsanız, sevebileceğiniz yeni hede

Ben Çekilirim

Ben Çekilirim Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Mağrur zengin, hoş görülü filozofa: -“Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem.” der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: -“Ben çekilirim.”

Aç Gözlü İnsan

Aç Gözlü İnsan Halinden yoksul olduğu anlaşılan bir adan, deniz kenarında oltayla balık tutuyordu. Tesadüfen oradan geçmekte olan ülkenin padişahı bu gariban adamla ilgilendi ve ona. -“Oltana ben burada iken ilk takılan şey ne olursa sana onun ağırlığınca altın vereceğim, ” dedi. Biraz sonra oltaya takıla takıla ortası delik bir kemik takıldı. Hükümdar balıkçıya, -“Ne yapalım, şansın bu kadar, oltana ağır bir şey takılmadı” diyerek alıp sarayına götürdü. Saraya varınca adamlarına, balıkçıya elindeki kemiğin ağırlığınca altın vermelerini emretti. Kemiği terazinin kefesine koydular, öbür kefesine de altın koymaya başladılar. Beş, on, yirmi, elli diyerek altınları koydular ama kemik yerinden oynamıyordu. Görünüşte dört beş altını zor tartar göründüğü halde, tahminlerin on misli üzerinde altın koydular kemik bana mısın demedi. Altını doldurmaya devam ettiler, terazinin kefesi doldu taştı ama kemik tarafı yerinden kımıldamıyordu. Bunda bir sır olduğunu anladılar. Ulemadan bi