Kayıtlar

Mart 30, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hey! Kim Var Orada?

Hey! Kim Var Orada? Küçük Ali dedesi ile tarlaya gitmişti. Dedesi öküzlerle çift sürerken bir taraftan da Ali’yi izliyordu. Ali’de ormanın kenarında oynuyordu. Ali, bir ara ormandan sesler duydu. Hemen ormana dönerek; -“Hey kim var orada?” diye seslendi. -“Hey kim var orada?” diye cevap geldi ormandan… Ali şaşırmıştı; yeniden; -“Kimsin ortaya çık!” diye tekrar seslendi. -“Kimsin ortaya çık!” diye cevap geldi ormandan… -“Oraya gelirsem, seni çok fena döverim!” diye seslendi, sinirli bir şekilde.             -“Oraya gelirsem, seni çok fena döverim!” diye cevap geldi ormandan, sinirli bir şekilde… -“Haydi! Gel de ağzını, burnunu dağıtayım!” diye seslendi, çok daha sinirli… -“Haydi! Gel de ağzını, burnunu dağıtayım!” diye cevap geldi ormandan, çok daha sinirli… Ali daha da kızmıştı. -“Sen çok kötü, kaba birisin… Ne olacak, orman ayısı!” diye seslendi. -“Sen çok kötü, kaba birisin… Ne olacak, orman ayısı!” diye cevap geldi ormandan… Ali sinirinden ağlamay

Eee! Bu Kadar Olur…

Eee! Bu Kadar Olur… Güney Afrika’nın Cape Town şehrindeki bir hastanende devamlı olarak gizemli ölümler oluyordu. Hemşireler haftalardır üst üste her cuma günü 311 numaralı yoğun bakım odasına yatırılan hastaları ölü bulmaktaydılar. Bu sırlı ölümlere uzun süre açıklama getirilemedi. Herkes meselenin çözülmesi için seferber oldu: Uzmanlar odanın havasını bakteriyolojik olarak kontrol ettiler. Güney Afrika’nın önde gelen bilim adamları ölenlerin aileleriyle üç hafta boyunca görüşmeler yaptılar. Hatta işin içine polis de girdi ve akla gelen her ihtimal tek tek değerlendirildi, ancak onların araştırmaları da sonuçsuz kaldı. Ve tabii bu arada 311 numaralı odadaki hastalar sebepsiz ölmeye devam ediyordu. Son çare olarak hastaların kaldığı 311 numaralı yoğun bakım odası sürekli gözetim altına alındı ve sonunda odadaki ölümlerin nedeni ortaya çıktı. Sonuç çok trajikomikti; cuma sabahı saat 6’da odaları temizleyen temizlikçi kadının hastanın bağlı bulunduğu solunum cihazının fişini

Vallahi Efendim Ben Anlamam!

Vallahi Efendim Ben Anlamam! Bir profesör konferans vermek için bir şehre gitmiş. Belirlenen saatte salona girmiş fakat ne görsün? Salonda yalnızca bir kişi oturmakta... Profesör bir an gururuna yediremeyip gitmeye yeltenmiş... Ancak bunun kendisini dinlemeye gelen kişiye saygısızlık olacağını düşünüp vazgeçmiş. Gidip kürsüdeki yerini almış fakat önce bir sorayım diye düşünmüş; "Acaba bu kişi tek başına beni dinlemek ister mi?". Profesör adama sormuş: - Beyefendi gördüğünüz gibi salon boş. Ama siz bana ve fikirlerime değer verip buraya kadar zahmet etmişsiniz. Siz anlatmamı isterseniz ben konferansı yalnızca sizin için de sunarım. Ne dersiniz? Adam cevap vermiş: - Vallahi efendim ben anlamam! Ben seyisim. Ahıra bir at gelse de yem veririm, yüz at gelse de yem veririm! Profesör mesajı almış. Hatta biraz da aşka gelip kürsüye çıkmış. Anlattıkça anlatmış... Anlattıkça anlatmış... Normalde iki saatlik konuşma hazırlamışken bu hızla üç saat anlatmış... Dört saat anl

Aptal Kuşun Başına Gelenler

Resim
Aptal Kuşun Başına Gelenler Aptal bir kuş bir çayırlığa gitti. Orada bir avcı  tuzak  kurmuş, tuzağın içine de birkaç tane serperek bir kenarda yaprakların, otların arasına gizlenmiş bekliyordu.    Kuşcağız gelerek onun etrafında dolaşmaya başladı, adamın böyle yapraklara sarınması tuhafına gitti.    – “Sen kimsin?  Neden  böyle yeşiller giyinmişsin, böyle tenha bir yerde bekliyorsun, vahşi hayvanlardan korkmuyor musun?” diye sordu.    Adam:    – “Ben bir zahidim. Dünyadan elimi, eteğimi çektim, böyle tenha bir yerde; otlarla yapraklara belenerek kanaat edip gidiyorum.” dedi.    Kuş adama birçok soru sordu adam da ona cevaplar verdi. Nihayet kuşcağız o buğday tanelerini gördü.    – “Bunlar kimindir?” dedi.    Adam:    – “Bunlar bana kimsesi olmayan bir yetimin emanetidir.” dedi.    Kuş:    – “Çok açım müsaade edersen bunlardan yiyip karnımı doyurayım, çünkü benim zaruretim var zaruri hallerde de leş yemek bile mübah olur.” dedi.    Adam:    – “Bu buğdayla

Doğdular Yaşadılar ve Öldüler

Resim
Doğdular Yaşadılar ve Öldüler Bir zamanlar doğuda çok akıllı ve bilgili  bir hükümdar varmış. Bu hükümdar, yeryüzünde yaşayan insanlara ilişkin her şeyi bilmek istiyormuş. Vezirlerini yanına çağırmış ve: – Bana dünyadaki tüm ulusların  tarih ini yazın, geçmişte ve şimdi nasıl yaşadıklarını, hangi savaşlara katıldıklarını ve çeşitli ülkelerde gelişmiş iş ve sanat kollarını anlatın!” diye buyurmuş. Ve onlara beş yıl süre tanımış. Vezirler önünde saygıyla eğilmişler.  Sonra krallıktaki akıllı adamların en akıllılarını bir araya toplamışlar ve hükümdarlarının dileğini iletmişler. Beş yıl sonra vezirler sarayda tekrar toplanmışlar. – Büyük hükümdarım, dileğiniz yerine getirildi! Dışarıya bakarsanız isteğinizin karşılandığını görürsünüz… Demişler. Hükümdar hayretle gözlerini açmış. Sarayın önünde sonu ufukta kaybolan bir deve kervanı duruyormuş. Her devenin sırtında iki dev heybe ve her heybenin içinde de, marokenle güzelce kaplanmış on büyük cilt varmış. – Bu nedir?

Günlük Yapılabilecek 8 Faziletli Zikir

Günlük Yapılabilecek 8 Faziletli Zikir Allah-u Teala Kur’an-ı Kerimde mealen şöyle buyurmuştur: “… Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur (Allah’ı anmakla sükûnet bulur).” (Ra’d, 13/28) Bir başka Ayet-i Kerime’de Rabbimiz mealen: “Öyleyse siz Beni zikredin ki Ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.” (Bakara, 2/152) buyurmuştur. Bu yazımızda inşaallah yapması günlük belki yarım saatimizi alacak ama ebedi ahiret yurdu için bize çok faydalar sağlayacak bazı faziletli zikirleri yazacağız. Unutmayalım dünya pazarına bir kez geliniyor alabildiğimizi alıp ahirete götürmek için tek şansımız var. 1. Bismillahi Subhanallahi ve Bihamdihi Ebu’d-Derdâ radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizin biriniz her gün sabahladığında Allah için bin hasene (sevap) işlemeyi terketmesin, her kim sabahladığında yüz kere: ‘Bismillahi sübhanallahi ve bihamdihi (Allah’ın ismiyle başlayıp, Alla

Bir Şeyin Fiyatı Ayrı, Değeri Ayrı

Bir Şeyin Fiyatı Ayrı, Değeri Ayrı Avrupa'nın ünlü sanat merkezilerinden birinde, çocuğun biri, vitrinde çok hoş bir tablo görür. Tablonun bedeli oldukça yüksektir. Çocuk bu tabloyu bir sonraki sene abisinin doğum gününe almayı ister ve bir iş bulup kıt kanaat geçinerek biriktirdiği tüm para ile mağazaya gider. Şanslıdır, tablo hala satılmamıştır. İçeri girer, tabloyu bir süre yakından izledikten sonra resmi yapan sanatçıyı bulur ve; "Abimin doğum günü için bu resmi satın almak istiyorum, tüm param da bu kadar" der. Ressam bir süre düşündükten sonra resmi paketler ve çocuğa satar. Çocuk paketini alır ve teşekkür ederek çıkar. Mağazada adamın arkadaşları da vardır ve şaşkın şaşkın sorarlar: "Sen ne yaptın, o resmin değeri milyonlar ederdi. Neden bu kadar düşük bir rakama sattın?" Ressam cevap verir: "Evet, ben bu resme milyonlarını verecek bir sürü insan bulabilirdim, ancak tüm servetini bu resme verecek kaç kişi bulabilirdim? Sözün Özü: "Günü

Cömertliğin Dünyadaki Faydası

Cömertliğin Dünyadaki Faydası Hz. Ali'nin ağabeyi Cafer b. Ebu Talib'in oğlu Abdullah, sıcak bir günde, bir kabilenin hurmalığına inmişti. Abdullah burada dinlenirken, hurmalıkta çalışan köleye, yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü. Adam ekmeklerden birini ağzına götürmek üzereydi ki, birden önünde açlığı her halinden belli bir köpek belirdi. Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı. Köpek ekmeği derhal yedi. Köle ekmeğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü. Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi. Kalkıp, yeniden işine dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah, yaklaşıp sordu: "Ey köle, bugünkü yiyeceğin ne kadardı?" Köle sıkılarak cevap verdi: – "İşte bu üç parça ekmek..." – "O halde neden kendine hiç ayırmadın?" – "Baktım ki, hayvan çok aç. O halde bırakmak istemedim." – "Peki, sen ne yiyeceksin şimdi?" – "Oruç tutacağım." Bunun ü