Kayıtlar

Kasım 25, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Haldeh: Bir Arap Köyü (حلدح) إحدى قرى عشيرة المحلمية في تركيا

Haldeh: Bir Arap Köyü (حلدح) إحدى قرى عشيرة المحلمية في تركيا Haldeh bir Arap köyüdür. Beni Bekr Aşiretinin bir kolundan gelmektedir. Türkiye’de Mardin ilinin doğusunda yer almaktadır. Bu yazıyı genç bir kişi kaleme almıştır. Bu genç bize Haldeh’i anlatacak. Bu genç Haldeh’te dünyaya geldi. Haldeh, dağlar arsında yer alır. Bu nedenle bulutlar sisler arasında kalır. Etrafında vadi ve tepeler vardır. Buğday ve darı ekili verimli tarlaları ve üzüm bağları vardır. Dağlarına tepelerine yayılmış meşe palamudu ağaçları vardır. Yağış mevsiminde şarıl şarıl akan dereleri vardır. Köyün huzur veren sessizliğinde dere şırıltılarını duyarsınız. Köyde sabahlar çok güzel olur. Köy evleri adeta güneşi karşılar. Köy güneşi, saçları omuzlarına dökülmüş güzel bir kız gibidir. Köylüler sabahları horoz sesiyle uyanır, ocaklarını yakmaya başlar. Ocakta kaynattıkları sütle, tandır ekmeği, tereyağı ve pekmez yerler. Çiftçiler tarlarına gider. Çobanlar hayvanlarını otlaklara götürür. Şehirde i

Bir Garip Çobanın Sırlı Duası

Bir Garip Çobanın Sırlı Duası Günahkâr bir adamdı, ayık gezmezdi. Bütün bir köy halkı yaka silkiyordu adamdan, ölse de, kurtulsak diyorlardı. Bir karısı vardı bu adamın, bir de kendisi. Hiç çocukları olmamıştı. Köy halkı böyle bir adamın zürriyetinin olmadığına memnundu. Kadın ise, adamın haline üzülse de ses çıkarmazdı, çıkaramazdı. Otuz yıldır evliydiler, döverdi, kızardı, her gün biriyle kavga ederdi. Ama kocasıydı işte, evinin erkeği idi. Adam iyice yaşlanmıştı artık. Öksürük nöbetleri uykusunu bölüyor, iki basamak merdiven çıksa nefes nefese kalıyordu, titreyen elleriyle sigarasını zor sarıyordu. İyice zayıflamıştı, zaten kısacık olan boyuyla bir çocuk gibi kalmıştı. Kadıncağız ellerini açıp dualar ediyor, ahir ömründe olsun şu adamın hali biraz düzelsin diye yalvarıyordu Allah’ a… Adam bir sabah evden çıktı, fakat ertesi sabah oldu, dönmedi. Tan yeri ağarırken kadın aramaya çıktı kocasını. Kim bilir yine nerde sızıp kalmıştı! Köyün üst tarafındaki çeşmenin başın

Yapılan İyilikten Daha Çabuk Unutulan Bir Şey Yokmuş…

Yapılan İyilikten Daha Çabuk Unutulan Bir Şey Yokmuş… Bir kurdu avcılar fena halde sıkıştırmıştır. Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta, ancak peşindeki avcıları bir türlü ekememektedir. Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar. Köylü elinde yabasıyla tarlasına girmektedir. Kurt adamın önüne çöker ve yalvarmaya başlar: “Ey insan ne olur yardım et bana, peşimdeki avcılardan kaçacak nefesim kalmadı, eğer sen yardım etmezsen biraz sonra yakalayıp öldürecekler.” Köylü bir an düşündükten sonra yanındaki boş çuvalı açar, kurda içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar, sırtına vurur ve yürümeye devam eder. Birkaç dakika sonra da avcılara rastlar. Avcılar köylüye bu civarda bir kurt görüp görmediğini sorarlar, köylü “Görmedim!” der ve avcılar uzaklaşır. Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra köylü sırtındaki torbayı indirir, ağzını acar, kurdu dışarı salar. “Çok teşekkür ederim!” der kurt, “Bana büyük bir iyilik yaptın!” “Önemli değ

Köylünün Duası

Köylünün Duası Ebu Müslim-i Saftar, evliyanın büyüklerindendi. Bir gün gemi ile yola çıktı. Yanında çok kimseler de vardı. Aniden ters yönden bir rüzgâr çıktı. Dalgalar yükseldi. Gemi batacak gibi oldu. Gemide olan yükü denize attılar. Yardım istediler. Ebu Müslim diyor ki: - Bizimle beraber gemide kim olduğu bilinmeyen bir köylü vardı. Yanında bir Mushafı vardı. Oradan kalktı ve Mushafı elinin üzerine koydu ve şöyle yalvararak dua etti: “Yâ Rabbi! Eğer bir kimsenin elinde dünya sultanından bir mektup bulunursa, hiç kimse ona saldıramaz, zarar veremez, belalardan emin olur. Mushafı kaldırdı ve Yâ Rabbi! Bu senin kitabındır, bunu bize verdin. Ellerinde senin kitabın bulunan kullarını suda boğmak keremine yakışmaz. Bizi tehlikeden kurtar!” Derhal dalgalar döndü ve deniz süt liman oldu ve sağ salim gitti.

Ben Herkesten Dua İsterim!

Ben Herkesten Dua İsterim! Ubeydullah-ı Ahrar hazretlerini, büyük bir zat yapan bol dua almaktır. Bir gün alış veriş yaparken alış veriş yaptığı kişiden dua almadan köye döndü. Sonra tekrar o kişinin yanına gitti. Eskiden de köy öyle yakın bir yer değildi, ulaşım da ayrıca bir dertti. Köye geldiğinde adamı buldu. Adam: - “Hayrola bir şey mi oldu neden geri döndün?” , dedi. Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri: -“Benim bir âdetim vardır, her iş yaptığım kişiden dua alırım, eve gidince senden dua almadığımı hatırladım, dua almak için geldim!” deyince adam ellerini açarak: - “Ya Rabbi aç bunun kalb gözünü!” , diyerek dua etti. İşte Ubeydullah-ı Ahrar hazretlerini Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri yapan dua budur.

Olgun Müslümanın Vasfı

Olgun Müslümanın Vasfı Cenâb-ı Hak buyuruyor: "(Rasûlüm!) İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde (iyilik yapmak suretiyle) önle! O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur." (Fussilet, 34) Rasûlullah (sav) buyurdular: "Size iyilik yapanlara karşı iyilik yapmak, fenâlık yapanlara da fenâlık yapmak meziyet değildir. Asıl meziyet, size zulmedenlere, fenâlık yapanlara karşı fenâlık etmeyip iyilik yapabilmektir." (Câmi-i Tirmizî, Kitâbü'l-birr ve's-sıla sf. 323) Hata ve kusurları afvedebilmenin de ötesinde, kötülüğe dahî iyilikle muâmele edebilmek ve hattâ kötülüğünü gördüğü birinin ıslah ve hidâyeti için duâ edebilmek olgun bir müslümanın fârik bir vasfı olmalıdır. Bu vasfa, Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in Tâif'te kendisini taşlayanlara bedduâ etmeyip hidayetleri için duâ etmesi kâfî bir misâldir. Yine O'nun, getirdiği dînin izzetini korumak için Mekk

Âile Mahremiyeti

Âile Mahremiyeti Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…Onlar sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız…” (Bakara, 187) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Şüphesiz ki kıyamet gününde Allah nezdinde mevkii en kötü olacak (başka bir rivayette ise, emanete hıyanetin en büyüğü) insanlardan biri, karısı ile beraber olduktan sonra, onun sırrını ifşâ edendir.” (Müslim, Nikâh, 123-124; Ebû Dâvûd, Edeb, 32; Ahmed bin Hanbel, III, 69) Karı-kocanın en mahrem hâlleri esnasında aralarında geçenleri, özel konuşmaları başkalarına anlatması haramdır. Bunlar, karı-kocaya emanet edilen, gizlenmesi gereken âile sırlarıdır. Bu sırlar, mahremiyeti olan sırlardır ve bunları deşifre etmek, emanete hıyanettir. Bu konu ancak sağlık problemleri, tıbbî zarûrete binâen sadece ehline ve edep sınırları içinde açıklanabilir. Rasûlullah (sav) namaz kıldı, selâm verince ashâbına döndü ve şöyle buyurdu: “-Yerinizde durun! Acaba içinizde şöyle bir erkek var mı? Âilesinin yanına varınca kapısını k