Kayıtlar

Haziran 4, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Affet Allah’ım affet!

Affet Allah’ım affet! Yaşım kemale erdi bitti bende hevesler, Ben Sana geliyorum affet Allah’ım affet! Defterler dürülecek değişecek adresler, Suçluyum biliyorum affet Allah’ım affet! Gafletimden ötürü nefsime ettim zulüm, İtiraf ediyorum çok günahkâr bir kulum! Ömrüm bitmek üzere artık yaklaştı ölüm, Emrinle ölüyorum affet Allah’ım affet! Ebedi hayat başlar bu gidiş değil bitiş, Bu gidiş Hakka gidiş Rabbim sana kaldı iş Layığımı bulmadan yetiş Allah’ım yetiş, Merhamet diliyorum affet Allah’ım affet! Elimde hiçbir şey yok, bir canım var vereyim, Son dileğim son arzum Rahmetine ereyim! Ya Rab bağışla beni günahkâr biçareyim, Tövbeyle siliyorum affet Allah’ım affet! Cürümlerime karşı ben hazırım ölmeye, Korkuyorum günahla huzuruna gelmeye! Ancak umudum sonsuz Rahmetine ermeye, Umutla doluyorum affet Allah’ım affet! Günahlarım dağ gibi her şeyi bilen Sensin, Affedip bağışlayan günahı silen Sensin! Vekilim kefilim yok

Mahremiyet ve Tesettür

Mahremiyet ve Tesettür Ebubekir SİFİL İnsanı yaratan Allah, dünya ve ahiret selametimiz için koyduğu sınırlara uymamızı bizden talep ediyor. Bu çerçevede dinin meşru saymadığı, yani haram işlerden sakınmamızı emrediyor. Haram; yani güzel olmayan, yani çirkin olan, yani insanlık onuruyla bağdaşmayan her türlü tutum, davranış… Dininin belirlediği ölçülere riayet edip düşük sıfatlardan arınanları ise müjdeliyor. Bu müjdeden nasipdar olmak için özenle korunması gereken sınırlardan biri de mahremiyet. İffetli ve hayâ sahibi olarak yaşamanın anahtarı mahremiyet. Ve Müslüman kadının mahremiyetinin tezahürü tesettürdür, yani örtünmedir… Yüce dinimiz, güzel ahlâkın insanın fıtrî bir özelliği olduğunu vurgular. Yani insan, yaradılışından iffetli, namuslu, hayâ sahibidir. Allah’ın verdiğine razıdır, başkalarında olana göz dikmez. Kendisinde olanı, mahrem alanını da başkalarına göstermez. Dinimiz, “haram”, “mahrem”, “avret” gibi kelimelerle ifade edilen hususlara hass

Halife Abdulmecidin Kızı Dürr-ü Şehvar Sultan’ın Çilesi ve Kabul Olan Duası

Resim
Halife Abdulmecidin Kızı Dürr-ü Şehvar Sultan’ın Çilesi ve Kabul Olan Duası 18 Kasım 1922 Yılında halife seçilen Abdülmecid Efendi, Cumhuriyet sonrası 3 Mart 1924 Yılında ani bir kararla, 17 kişilik ailesiyle birlikte sürgüne gönderilmek üzere akşam Dolmabahçe sarayına, dönemin İstanbul emniyet müdürü polislerle gelir. Lozan anlaşması ile İngiliz mandasına giren yeni yönetim Osmanlı Bakiyesi ve hatıralarını bir bir tasfiye kararı almıştı. Halıda, O esnada Kuran'ı Kerim okumaktadır. Müdür ve polisler odaya girer: “- 45 dakika zamanınız var. Hazırlanın sürgüne gönderiliyorsunuz!” derler. Mübarek itiraz etse de, emrin Ankara'dan geldiği anlatılır. Okumakta olduğu Kur’an-ı Kerimi kapatır... Ellerini Semaya kaldırarak: “-Allah'ım görüyorsun uğruna can ve cananlar verdiğimiz Vatanımdan sürgün ediliyorum. Gurbet ellerde ölürsem, beni Peygamber Efendime komşu eyle!” der ve apar topar ailesiyle birlikte hazırlanırlar. Apar topar Haydarpaşa Tren gar

Diken Değil Gül Ol, Aşığın Bülbül Olsun

Diken Değil Gül Ol, Aşığın Bülbül Olsun. Güneş herkesin üzerine eşit doğar ama Gül başka leş başka kokar... Doğruysan zarar gördüm deme, bil ki iyiler mutlaka kazanır... Kimle gezdiğine, kimle arkadaşlık ettiğine dikkat et. Çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür... Her şey vaktini bekler, ne gül vaktinden önce açar, ne güneş vaktinden önce doğar. Bekle senin olan sana mutlaka gelir... Üzülme, kaybettiğin her şey, başka bir surette sana geri döner... Hayat bir nefestir aldığın kadar, Hayat bir kafestir kaldığın kadar, Hayat bir hevestir daldığın kadar... Ne fark eder ki kör insan için elmas da bir cam da. Sana bakan kör ise, sen kendini cam sanma... Yaren değil yar ol, sevgilin Mevlâ olsun. Diken değil gül ol, aşığın bülbül olsun. Dostuna öyle dost ol ki, adın derman olsun... Bir gönül yapmak gelmediyse elinden, bir gönül yıkılmasın dilinden... Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır... Mevlâna Kuddîse Sirrûh

Kendini Çaldırma!

Kendini Çaldırma! İnsanlık yolunun her tarafı kanla ıslanmış; Dikkat et de kayma! Bu zamanda insan çalanlar altın çalanlardan daha fazla. Duyarsın; hırsızlar sadece malı değil, aklı da çalarlar. Tamam, kendini önemseme; Ama dikkat et, kendini de çaldırma! Ey Hak yolcusu! Kendinde bir şey yoksa düşmanı da yok sanma! Hırsızlar altın peşinde koşuyor; Sen de altın madenisin kendinden habersiz olma! Ey insanoğlu! Hazine bulursun, ama ömür bulamazsın. Sen uğraş da kendini bul; Kendindeki gizli hazineyi araştır! Kendini bul; Bul, ama dikkatli ol, kendini çaldırma! Bu Hak yolunda açıkgöz bir hırsız pusu kurmuş, seni bekliyor. Bu hırsıza dikkat et de kendini çaldırma! Hz. Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rûmî Kuddise Sirrûh

İlk Değil Son Olsun...

İlk Değil Son Olsun... Yaşam mı ölüm mü ne desem sana! Varlığındır beni benden edişim. Ömür hasretimdi sevmekten yana. Akıl mihrabımdı, mimber ateşim, İlk değil son olsun senden gidişim... Belki mucizeydi seninle olmak. Keramet sanırdım gölgeni bulmak. Korkarım değil ki sen beni kırmak, Yaptığın bir büyük kalbi ezişin, İlk değil son olsun senden gidişim... Az mı yemin ettim ardından bakıp. Atmayı bilmedin kalbimden söküp. Dişlerken gönlümü, ruhumdan öpüp, Aklımı almaktı en kolay işin! İlk değil son olsun senden gidişim... Merhamet, hoşgörü bildin mi neden? Sevdin mi bir kere sevgi görmeden? Bağlanmak; sen gibi çekip gitmeden, Belki de ölmekti şöyle bir düşün! İlk değil son olsun senden gidişim... Rüzgâr’ım ismince estiğin yeter! Barışmaktan fazla küstüğün yeter! Gözümden bu denli düştüğün yeter! Kim kimi kaybetmiş şöyle bir düşün, İlk değil son olsun senden gidişim... Ömer Faruk Yılmaz