Kayıtlar

nerede etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Güzel ahlakı nerede öğrendin?

Güzel ahlakı nerede öğrendin? Büyük bir zata sormuşlar: “- Sen bu güzel ahlakı nerede veya kimden talim ettin?” diye. O da, “- Ahlaksızdan öğrendim!” demiş. “- Yahu bu nasıl olur?” diye sorulunca, “- O ahlaksızın yaptığı şeyleri gördüm ve yakışmadığını fark ettim, ‘Ben böyle hareketler yapmayayım’ diyerek o davranışlardan uzaklaştım. Şayet bende güzel bir ahlak görüyorsanız bu, ahlaksıza benzememek için gayret etmemden ibârettir” Diye cevap vermiş. Cenâb-ı Hakk bizi ibret alanlardan eylesin, ibret olanlardan eylemesin! Âmin!

Müslümanlık Nerde?

Müslümanlık Nerde? Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile... Âdem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nafile! Kaç hakiki Müslüman gördümse, hep makberdedir; Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir; İstemem, dursun o payansız mefahir bir yana... Gösterin ecdada az çok benzeyen kan bana! İsterim sizlerde görmek ırkınızdan yadigâr, Çok değil, ancak Necip evlada layık tek şiar. Varsa şayet, söyleyin, bir parçacık insafınız: Böyle kansız mıydı -haşa- kahraman ecdadınız? Böyle düşmüş müydü herkes ayrılık sevdasına? Benzeyip şirazesiz bir Mushaf’ın eczasına, Hiç görülmüş müydü olsun kayd-i vahdet tarumar? Böyle olmuş muydu millet can evinden rahnedar? Böyle açlıktan boğazlar mıydı kardeş kardeşi? Böyle adet miydi bi-perva, yemek insan leşi? Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan... Hey sıkılmaz, ağlamazsan, bari gülmekten utan! "His" denen devletliden olsaydı halkın behresi: Payitahtından bugün taşmazdı sarho

Asr-ı Saadet Müslümanları Nerede?

Resim
Asr-ı Saadet Müslümanları Nerede?

Selamet Ve Afiyet Nerede?

Selamet Ve Afiyet Nerde? Bir zata, Hatem-i Esam Rahmetullahi Aleyh: “Nasılsınız?” diye sordu. O zat cevaben: “Selâmet ve afiyetteyim,” dedi. Hatem-i Esam Rahmetullahi Aleyh buyurdu ki: “Selâmet, ancak Sırat köprüsünü geçtikten sonra olur. Afiyet ise, Cennete girmendir.” Adamın biri Meymun bin Mihran Rahmetullahi Aleyh'e: “Sen içlerinde olduğun sürece insanlar afiyet üzere olacaklardır!” demiştir. Meymun bin Mihran Rahmetullahi Aleyh bu sözü şöyle düzeltti: “İnsanlar ancak, Allah’ü Teâlâ’dan korktukları sürece, afiyet içinde olurlar!”

Allah Nerede?

Allah Nerede? Hz. Ömer Radiyallahü Anh bir çobanın yanına sokuluyor, çoban küçük bir çocuk ve ona diyor ki: - Şu koyunlardan birini bana satar mısın? Çocuk satamam deyince Hz. Ömer Radiyallahü Anh neden satamazmışsın? Diyor... Çocuk da satamam çünkü koyunlar benim değil! Deyince; Hz. Ömer Radiyallahü Anh deneme maksadıyla diyor ki: - E ne var bunda canım! Koyunu bana satarsın, sahibine de onu kurt yedi dersin... Deyince çocuk elindeki sopayı şöyle bir hareket ettiriyor acaba onu yere serebilir miyim diye… Belki böyle düşünüyor ve sonra da: - Dediğin söz doğru ama... Ben efendiye diyeceğim ki koyunu kurt yedi ama Allah Nerede? Hz. Ömer Radiyallahü Anh çocuğun bu söylediğinden o kadar müteessir oluyor ki hayatının sonuna kadar belki ara sıra sokakta gezerken hiç kimseyle karşılaşmadığı halde kendi kendine konuşuyor… - ALLAH NEREDE? ALLAH NEREDE? ALLAH NEREDE??? Diyor...

Marifet Nerede?

Marifet Nerede? Dünyanın en ünlü kalp doktoru De Bakey’in arabası bozulmuş, arabasını tamire götürmüş. Tamirci arabasının kaputunu açmış ve De Bakey’e dönerek: “Size bir şey soracağım neredeyse ben ve siz aynı işleri yapıyoruz. Mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım bir bakışta problemin nerde olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım… Söylesenize nasıl oluyor da siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz ama ben meteliğe kurşun atıyorum?” Bunun üzerine De Bakey tamircinin kulağına eğilmiş ve şöyle demiş: “Bunların hepsini motor çalışıyorken yapmayı denesen!”

Güle Sevdalı, Gül Yiğit’e Elveda

Güle Sevdalı, Gül Yiğit’e Elveda (Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’na yazılmıştır. Allah’ü Teâlâ rahmet eylesin!) Ey gülü çok seven, gül yüzlü yiğit, Şehitler yoluna güller döşedi. Gül sevdalısı olduğun, gül sözlerinden belli, Efendimiz gül kokardı, gül gibiydi, gül tenli... “Ruh bir anlıktır, nerede çıkacağı bilinmez!” derdin, Son nefesini karlı dağlar başında verdin. “Dünya çok kısa, fırıldak yapılmaz!” dedin, Dünyayı, parayı, değil; Allah’ı sevdin. Teslim olduğun dağlar, kayalıklar beyazdı, Durmadan kar yağıyordu gökler bembeyazdı, Nur saçarken kâinat, senin tenin üşüyordu, Fakat kalbin aşk ile yanıp, tutuşuyordu. “Ölümüm, düğün günüm!” demiş bir büyüğümüz, Bizim de şehadet olsun ölümümüz… Senin düğününde ne yazık ki ağlıyoruz. Ayrılığın çok acı karalar bağlıyoruz, Ey sonsuzlukların sahibi Yüce Mevlâ’mız: Emanetini aldın, merhamet et, O’na gani gani Rahmet et, Cenneti âlâna kabul et, Ruyetullah’ına davet et… Amin, amin, Velh