Kayıtlar

baş etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Namaza Gelenler Başka; Camiye Gelenler Başka…

            Namaza Gelenler Başka; Camiye Gelenler Başka…   Harun Reşid Rahmetullahi Aleyh, bir Ramazan günü Behlül Rahmetullahi Aleyh'e, akşam namazında camiye gitmesini ve namaza gelen herkesi iftara davet etmesini söyledi. Akşam oldu, namaz kılındı, namazdan sonra Behlül Rahmetullahi Aleyh 5-10 kişilik bir grupla çıka geldi. Harun Reşid şaşırdı: - Akşam camiye bu kadar insan mı geldi? Behlül Rahmetullahi Aleyh cevap verdi: - Siz bana camiye gelenleri değil, namaza gelenleri iftara çağır dediniz. Namazdan sonra cami kapısında durdum, çıkan herkese hocanın namaz kıldırırken hangi sureyi okuduğunu ve daha başka şeyler sordum. Onları da yalnız bu getirdiğim kişiler bildi. Camiye gelen çoktu ama namaza gelen bu kadarmış.

Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine

  Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine   Senin kalbinden sürgün oldum ilkin Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin dışında Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Uzatma dünya sürgünümü benim Güneşi bahardan koparıp Aşkın bu en onulmazından koparıp Bir tuz bulutu gibi Savuran yüreğime Ah uzatma dünya sürgünümü benim Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil Ayaklarımdan belli Lambalar eğri Aynalar akrep meleği Zaman çarpılmış atın son hayali Ev miras değil mirasın hayaleti Ey gönlümün doğurduğu Büyüttüğü emzirdiği Kuş tüyünden Ve kuş sütünden Geceler ve gündüzlerde İnsanlığa anıt gibi yükselttiği Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim   Bütün şiirlerde söylediğim sensin Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkis'in Boşunaydı saklamaya çal...

Azrail Başına Geldiği Zaman

Azrail, Başına Geldiği Zaman!   Azrail, başına geldiği zaman, Kırılır ayakla kol, yavaş yavaş... Mevlâ’m nasip etsin din ile iman Akar gözlerinden sel, yavaş yavaş...   Yüksek uçan gönül, yorulur bir gün, Ölçü terazisi, kurulur bir gün. Herkesin yaptığı, sorulur bir gün, Döner mi, ya Rabbi, dil yavaş yavaş...   Hep nefsine uydun, tevbe etmedin, Her bulduğun yedin, şükür etmedin. Nihayet, bu kara toprağa geldin Çekilir dünyadan el, yavaş yavaş...   Kabrin üzerine dikerler taşı, Bir avuç toprağa koyarsın başı. Baba, oğlun görmez, kardaş kardaşı Gider, geri dönmez yol, yavaş yavaş...   Kâfurlu, ılık suyu koyarlar O nazlı bedeni, tekmil soyarlar. Öldüğünü konu komşu duyarlar Gelir geri ahbaplar, ol yavaş yavaş...   (Alıntı)

Şimdi Herkes Cenâzelerin Başında Gülüp Eğlenmektedir

  Şimdi Herkes Cenâzelerin Başında Gülüp Eğlenmektedir   A’meş diyor: “Gittiğimiz cenâzelerde herkes hüngür hüngür ağladığı için şaşırır ve cenâzenin asıl sâhibinin kim olduğunu bulup tâziye edemezdik.” İşte eskilerin ölümden korkuları böyle idi. Ne yazık ki, şimdi herkes cenâzelerin başında gülüp eğlenmektedir. Konuştukları, vereselerine bıraktıkları mallar hakkındadır. Hiç kimse kendisinin de aynı şekilde öleceğini ve ne olacağını düşünmez. Bütün bu gafletin sebebi isyandan doğan kalp katılığıdır. Bu sûretle Allah’ı, âhireti ve önümüzdeki müşkil durumları unutarak, gaflet içinde boş şeylerle vakit geçiriyoruz. Bu gibi gafletten uyanmayı Allah’tan dileriz... İmâm Gazâlî İhyâu Ulûmi’d-Din

Başınıza Gelen Her Sıkıntıda Yılmayın ve Yeniden Silkelenin!

Resim
Başınıza Gelen Her Sıkıntıda Yılmayın ve Yeniden Silkelenin! Bir gün, bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer. Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır. En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine karar verir. Bütün komşularını yardıma çağırır. Her biri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar. Eşek kuyuya düştüğünü fark edince, daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser. Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra, çiftçi kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz. Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey yapmakta, toprağı aşağıya silkeleyerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır. Bir süre sonra, komşular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, dışarı çıkar ve koşarak uzaklaşır! Kıssadan Hisse: Hayat üzerinize hep toprak ve pislik atacaktır. Yükselmenin sırrı; bu topr...

İnsan Ölüm Yastığına Baş Koyar Koymaz

İnsan Ölüm Yastığına Baş Koyar Koymaz Bu Dünyada İnsanlara Üç Şey Eşlik Eder 1- Para, mal-mülk, 2- Akraba ve dostlar, 3- Yapılan hayır ve iyilikler. Fakat bunlardan sadece “Yapılan hayır ve iyilikler (salih ameller)”   vefalıdır. Zira insan, ölüm yastığına baş koyar koymaz; mal-mülk elinden gider. Çünkü insan bir kuruş harcayacak enerjiyi kendinde bulamaz. Zaten definden sonra mirasçılar bölüşürler. Ölünce akraba ve dostlar mezara kadar gelir. Mezara konunca onlar da döner gelir. Salih ameller ise ondan ayrılmaz. Mahşer günü kurulacak mizana kadar gelir. Mizanda sahibini sevindirerek Cennete kadar taşır. Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Ölüyü (kabre kadar) üç şey takip eder: Çoluk-çocuğu, malı ve ameli. Bunlardan ikisi döner, biri kalır. Çoluk-çocuğu ve malı döner, ameli (kendisiyle) kalır.” (Buhârî, Rikak 42; Müslim, Zühd 5. Ayrıca bk.Tirmizî, Zühd 46; Nesâî, Cenâiz 52)

Peçeli Bayan Markette Para Öderken Kasadaki Bayan Başını Kaldırır

Resim
  Peçeli Bayan Markette Para Öderken Kasadaki Bayan Başını Kaldırır Fransa da Peçeli bir bacımız süper markette alış-verişini bitirdikten sonra ücretini ödemek için sırada bekler… Birkaç dakika sonra sıranın kendisine gelmesiyle kasiyere doğru ilerler… Kasadaki bayan tesettürsüz bir Müslümandır… Bu bayan çarşaflı peçeli bayanın eşyalarını birer birer kasadan geçirmeye başlar, bir müddet sonra müşterisine kendini beğenmiş bir üslupla, “Bizim bu ülkede birçok problemimiz var ve senin peçen de bunlardan biri… Biz gurbetçiler ticaret için buradayız, dinimizi veya tarihimizi göstermek için değil… Eğer dinini yaşamak ve çarşafını giymek ve peçeni takmak istiyorsan, Arap ülkene geri dön, orada ne yapmak istiyorsan onu yap…” Peçeli kardeşimiz elindeki poşetleri yere koyarak yüzündeki örtüyü kaldırdı… Kasiyer bayan tamamen şok halindeydi, Sarışın ve mavi gözlüydü ve şunları söyledi: “Ben bir Fransız’ım, Arap değilim, hele bir göçmen hiç değilim… Bu benim ülkem ve İ...

Budin Dedikleri Aksu'yun Başı

Budin Dedikleri Aksu'yun Başı Budin dedikleri Aksu'yun başı, Kan ile yoğrulmuş toprağı taşı, Çerkez Bayraktar'dır şehitler başı. Geldi küffar aldı Kale-i Budin'i, Aldı Budin kalesini geçti bedeni. Cephane tutuştu aklımız şaştı, Selatin camisi havaya uçtu, Askerin yarısı hep şehit düştü. Geldi küffar aldı Kale-i Budin'i, Aldı Budin kalesini geçti bedeni. Budin'in üstünde doğdu bir yıldız, Aldı hain küffar on iki bin kız, Kimi kadı kimi müftü müderris. Aman padişahım imdat umarız, İmdatsız kaleye imdat bekleriz. Budin dedikleri çepçevre meşe, Kurdunu kuşunu doyurduk leşe, Hüngür hüngür ağlar Genç Ali Paşa. Geldi küffar aldı Kale-i Budin'i, Aldı Budin kalesini geçti bedeni. Budin'in içinde biz üç kız idik, Altın kafes içre besli kuzuyduk, Küffarın eline layık değildik. Geldi küffar aldı Kale-i Budin'i, Aldı Budin kalesini geçti bedeni.

Müminin Başına Gelen Her Musibette Bir Kefaret Vardır

Müminin Başına Gelen Her Musibette Bir Kefaret Vardır “Müminler bir kötülük yaparlarsa onun sebebiyle eza görürler.” ayet-i kerimesi inince bu, müminlere çok ağır geldi. Bunun üzerine Peygamber (Sallallâhu aleyhi ve sellem) efendimiz buyurdu ki: “Siz orta yolu, doğruyu arayın. Müminin başına gelen her musibette bir kefaret vardır. Hatta vücudunda bir sıyrık olsa veya ona bir diken batsa, onun derecesini yükseltir. Kim hayır bulursa Hz. Allah’a hamd etsin. Hayırdan başkasına yolu uğrarsa kendisini hesaba çeksin.” Azizim! “Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.” (Nisa Sûresi, ayet 79) Unutmayalım ki, mümine bir hastalık, bir üzüntü erişirse veya ayağına bir diken batarsa Allah (Celle celâlühû) onu günahlarına kefaret yapar. Allahu Teâlâ, yazıcı meleklerine şunu vahyeder” “Izdırap içinde bulunan kulumun aleyhine hiçbir şey yazmayınız.” (Ramuzu’l-Ehadis, s.518, h.6398) Kaynak Nübüv...

Elhamdülillah Demek Şükürlerin Başıdır

Elhamdülillah Demek Şükürlerin Başıdır “Elhamdülillah demek şükürlerin başıdır. Hamd ve senâ etmeyen kimse Hakk’a şükür etmemiş olur. (Hadis-i Şerif) Cennete ilk girecek zümre “Hammadûn” zümresidir; yani Cenab-ı Hakk’a çok hamdedip, çok şükredenler. Cenâb-ı Hakk Celle Celâlüh: “İnsanoğlu başıboş bırakıldığını mı zan­nediyor.” (Kıyâme Sûresi, Âyet: 36) buyuruyor. Bu dünyaya koyun gibi yiyip içip uyumağa gel­medik. Kulluk mükellefiyetimiz var. Yoksa kı­rık çömleğe döneriz. Ne tekrar toprak ne de yeniden çömlek oluruz. Yine Kur’ân-ı Kerîm’de: “Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız? (Mü’minûn Sûresi, Âyet: 115) buyuruluyor. İşe yaramayan yaşlı sığırları “ho” der­ler salıverirler. Bizim de bu durumda olmamaklığımız lâzımdır. Boynumuzda kulluk bo­yunduruğu var. Esmâ’ül-Hüsnâ’dan El-Vâcid: (İstediğini, istediği vakit bulan.) El-Macid: (Kadr-ü şanı büyük, kerem ve semahati bol.) Kaynak: Mevlâna Takvimi

Söz Ola Kese Savaşı Söz Ola Kestire Başı

Söz Ola Kese Savaşı Söz Ola Kestire Başı Devr’in hükümdarlarından birisi, rü’yasında bütün dişlerinin önden arkaya doğru döküldüğünü görür, çok müte’essir olur, ülkesinin en iyi rü’ya ta’bircilerini da’vet eder yorumlamasını emreder.  Ta’bircilerden birincisi, “O kadar uzun yaşayacaksınız ki, bütün evlâdınızın ölümlerini göreceksiniz! Ta’bircinin sözlerine çok öfkelenir, kendisini zindana attırır. İkinci ta’birci, “Hükümdar’ım, Allah size o kadar bereketli ve uzun bir ömür verecek ki, hepsinin mutluluklarını göreceksiniz ve hepsinden de uzun yaşayacaksınız,” Hükümdar, bu yoruma çok sevinir ve ta’birci’ye kese kese altın ihsan eder. Aslında her iki ta’birci de aynı şeyi yorumlamışlar, fakat uslûpları farklı!... Kıssadan Hisse: Birinci yorumcu gerçekleri açıktan söylüyor. İkinci yorumcu aynı şeyleri söylüyor ama kılıfına uygun söylüyor. 

Başına Sıcak Kül Dökülen Beyazıt

Başına Sıcak Kül Dökülen Beyazıt Kibar-ı Evliyadan Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri; bir gün hamama girmişti. Hamamdan çıkıp evine giderken iki katlı bir evin dibinden geçiyordu, yukarıdan tepesine bir leğen sıcak kül döküldü. Başındaki sarığı ve cübbesi yanan Allah dostu: — “Şükürler olsun ya Rabbi!” diyerek elini yüzüne sürdü. Sonra yanındakilere dönerek şu vecizeyi söyledi: — Ben ateşe lâyık bir kulum. Hiç başıma kül döküldü Diye kızar mıyım? (Alıntı)

Tembellik Ve Çalışmak Tartışıyor

Tembellik Ve Çalışmak Tartışıyor TEMBELLİK Tembelliktir işimiz, Gezip tozmak aşımız. Hiç ağrımaz başımız. Ne güzeldir tembellik. ÇALIŞMAK Çalışmaktır işimiz, Alın teri aşımız. Hiç eğilmez başımız, Ne güzeldir çalışmak. TEMBELLİK Zoru görsek kaçarız, Para pulu saçarız. Sonra mendil açarız. Ne güzeldir tembellik. ÇALIŞMAK Zoru görüp kaçmayız, İsraf edip saçmayız, Ele avuç açmayız, Ne güzeldir çalışmak. TEMBELLİK Aklı olan çalışmaz, Toza kire bulaşmaz. Hiçbir işe karışmaz, Ne güzeldir tembellik. ÇALIŞMAK Adam olan çalışır, Dünya ile yarışır, Her güçlüğe alışır, Ne güzeldir çalışmak. TEMBELLİK Gece gündüz yatalım, Keyfimize bakalım. Batarsak da batalım, Ne güzeldir tembellik.                         ÇALIŞMAK Gece gündüz koşalım, Şahlanarak coşalım, Fezaları aşalım, Ne güzel...

BAŞÖRTÜLÜ BACI

BAŞÖRTÜLÜ BACI                             ( Başörtüsü için çile çeken ve çekmiş tüm bacılara) Başını kapatarak, Hak’kın emrine uydun, Kahramanca direndin; harama karşı koydun, Eğilmedin, yılmadın; başını açtırmadın,          Başınla, başörtünle; gönüllerin tacısın,          Bu yaşta Hak aşığı, sen en güzel bacısın!... Cahiliyye devrini, aşarken kötülükler, Şeytanı güldürürken,  yapılan hafiflikler, Müminleri üzerken; pislikler, sefillikler...          Artık bir çığır açtın, gençliğin ilâcısın,          Nene’sin, Şerife’sin; sen en yiğit bacısın! İmanla ışıldadın; parladın, berraklaştın, Müminlerin gönlünde, taht kurdun kutsallaştın, Çığır açtın gençlere, yüceldin bayraklaştın!...     ...
Tevbenin Makamları İmâm Gazali (rahmetullahi Aleyh) hazretleri, “Minhâcû’İ-Âbidîn” isimli kitabında buyurdular: Tevbe’nin makamları üçtür. 1- Günahların çirkinliğini düşünmek, 2- Allah’ın azap ve gadabını düşünmek, 3- Kendi zayıflığını düşünmektir. Birinci:   Günahların gayet çirkin olduklarını düşünmektir. İkincisi:   Allah-ü Teâlâ Hazretleri’nin cezalandırması gayet şiddetli, azabının çok elim (ve acı verici) ve senin onun gazabına takat getiremeyeceğin kadar büyük olduğunu düşünmektir. Üçüncüsü:   Kendi zayıflığını, tahammülünün az ve çaresizliğini düşünmendir. Zira güneşin sıcaklığına, polisin tokadına ve karıncanın ısırmasına dayanamayan bir insan, cehennemin sıcağına, zebanilerin kamçılarına ve ateşten yaratılmış olan katır gibi akreplerin, deveboynu gibi cüsseli yılanların ısırmasına nasıl tahammül edecektir? Yakıtı taşlar ve günahkâr insanların bedenleri olan Cehennem, “Gazap ve Azap” diyarıdır. Gazabından ve azabından Allah’ü Teâlâya ...

En Büyük Eksiğimiz Nedir?

En Büyük Eksiğimiz Nedir Biraz şundan bundan sohbet edelim de sorunun cevabını sonra verelim. Mecbur muyum? Mecbur muyuz? Aldığım sıfır malların birçoğunu evde kendim tamir ediyorum. Mecbur muyum? İnternet bağlantısını sağlayan yerli Jak aldım. Sık sık gevşiyor. Kenarına karton sıktırarak kullanıyorum. Bu mal dünya pazarlarında gider mi? Gitmez… Gitse de geri gelir. 3 tane cep telefonu şarj cihazı aldım. İkisini geri verdim. Çalışıyor fakat gevşek geliyor. Şarj etmiyor. Bir tanesini pense ile eğerek bükerek tamir ettim. Kımıldatarak zor çalışıyor. İki tane yerli harici bellek kablosu aldım. İkisi de çalışmıyor. Geri verdim. Para mı Avrupa’ya Japonya’ya vermeye mecbur muyum? Buna benzer daha onlarca örnek var. Paramızı elin gâvuruna vermek zorunda mıyız? El cevap: Mecburuz. Buradan sakın şu anlaşılmasın. Bütün Türk malları kalitesizdir. Bazen çok güzel yerli mallar alıyoruz. Tıkır tıkır çalışıyor. Kalitesi de güzel. Bundan da son derece memnun oluyoruz. Sanayi bakanlığımız...