Kayıtlar

derece etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Tafsili İmanın Dereceleri ve İman Esasları

Tafsili İmanın Dereceleri ve İman Esasları 1)        Tafsili imanın birinci derecesi şu üç büyük esasa inanmaktır: a)   Allah Teâlâ'nın varlığına, birliğine, yegâne yaratıcı ve tek Mabûd olduğuna, b)   Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem'in Allah'ın kulu ve son Peygamberi olduğuna, c)    Ölümden sonra dirilmenin (ba'sü ba'de'l-mevt), ahiretin ve ahiret ahvâlinin (Cennet ve nimetlerinin, Cehennem ve azabının ve oradaki diğer gerçeklerin) hak ve gerçek olduğuna yakinen inanmaktır. 2)        Tafsili imanın ikinci derecesi; "Âmentü'de ifadesini bulan altı iman esasına; Allah'a, Meleklerine, (bütün) kitaplarına, (bütün) peygamberlerine, ahiret gününe (ve ahiret ahvaline) ve kaza-kadere (hayır ve şerrin Allah'dan- O'nun yaratması ve takdiri ile olduğuna) kesin olarak inanmaktır. Bu esaslar, Kur'an-ı Kerim'de birçok ayetlerde belirtilmiştir.[1] Hz. Ömer Radiyallahü Anh'ın Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem

Şükür ve Sabırın Yüksek Derecesi

Şükür ve Sabırın Yüksek Derecesi İbrahim bin Ethem Kuddise Sirrûh Hazretleri, Şakik-i Belhi Kuddise Sirrûh Hazretlerine Soruyor: - Şükür mevzuunda ne yaparsınız? - Bulunca şükrederiz, bulamayınca sabrederiz. - Horosan’ın köpekleri de böyle yapar! - Ya siz ne yaparsınız? - Bulunca olmayanlara dağıtırız, bulamayınca şükrederiz.

Üç Amel İle Kazanılan Yüksek Derece

Üç Amel İle Kazanılan Yüksek Derece “Anneye yapılan iyiliğin sevabı evlada iki kat olarak verilir.” (İhya-u Ulumi’d-Din) Veysel Karâni’nin kavuştuğu bütün ihsan ve dereceler, annesine yaptığı iyilik sebebiyledir.” (Riyaz’ün Nasihîn). “Hz. Musa Aleyhisselâm’ın Cenab-ı Hak ile konuşması esnasında Rabb’inin huzuruna çabuk varan, arşın gölgesinde bir adam görür ve bulunduğu makama imrenir. Ve: “Herhalde bu adam pek keremli olmalıdır.” der. Rabbinden adamın ismini söylemesini ister. Allah-u Teâlâ Celle Celâlüh adamın ismini söylemez ve: “Ama sana onun üç amelini söyleyeceğim!” Buyurarak şunları bildirir;  1- Allah’ü Teâlâ’nın kendilerine lütufta bulunduğu insanları kıskanmazdı, 2- Anne ve babasına karşı gelmezdi, 3- Laf taşımazdı.” (İhya-u Ulumi’d-Din) Anne-babaya iyilik eden, Allah Celle Celâlüh katında çok sevimli bir amel işlemiş olur.

Cennetin Vasıfları ve Cennetliklerin Dereceleri

Cennetin Vasıfları ve Cennetliklerin Dereceleri Bilesin ki, keder ve sıkıntılarını daha önceki bölümlerde öğrendiğin şu yurdun -ki bu yurt cehennemdir- karşılığı olarak başka bir yurt vardır. Simdi de o yurdun nimet ve hazları üzerine düşün. Çünkü bu yurtların birinden uzak kalan, hiç şüphesiz, öbürüne yerleşir. Cehennemin korkunç yönleri üzerinde uzun uzun düşünerek kalbinde korkuyu tercih et, cennetliklere adanan kalıcı nimetler hakkında uzun uzun düşünerek de kalbinde umudu tercih et! Nefsini korku kırbacı ile kamçılayıp umut dizgini ile Sırat-ı Müstakîm'e sür. Böylelikle acı azabdan kurtularak ulu mülke nail olursun. Simdi cennetlikleri düşün. Yüzlerinde mutluluk parıldar, tıpası mühürlü bir kabdan cennet suları içerler. Taşı ak inciden yapılmış çadırlarda kırmızı yakut sedirlerde otururlar, yer yaygıları yeşil ipektendir, bal ve şarap akan ırmakların kenarlarına dizilmiş koltuklara kurulurlar, bu ırmak kenarları huriler ve hizmetçilerle dolup taşmış. Bunlar s

İnsan Bu Dünyada Son Derece Âciz ve Noksandır

İnsan Bu Dünyada Son Derece Âciz ve Noksandır Buraya kadar anlatılanlardan, insanın  kalb  cevherinin  kıymet ini, âczini ve büyü klüğünü anladın. Şimdi bil ki, bu kıymetli cevheri sana verdiler ve sonra seni onun üzerine örttüler! Onu aramaz, zayi eder ve onu unutursan çok aldanırsın ve büyü k ziyanlara duçar olursun. Kalbini yeniden aramaya, dünya meşgalelerinden kurtulmaya ve onu kendi yüksek makamına ulaştırmaya gayret et. Onun şeref ve izzeti, öbür dünyada anlaşılacaktır. Üzüntüsüz neş’e, fenâsız beka, acısız kudret, şüphesiz marifet ve Allahü Teâlâ’yı perdesiz görmek olacaktır. Fakat, bu dünyada onun [yâni insanın] şerefi, kendisinde bulunan istidat [doğuştan gelen sonradan geliştirebilen…] ve liyakat ile hakiki şeref ve izzete kavuşmaktır. Yoksa, bugün ondan daha kusurlu ve zavallı kim vardır. Zira açlığın, susuzluğun, sıcaklığın, soğukluğun, hastalığın, ızdırabın, elemin, sıkıntı nın, hışmın ve hırsın esiri olmuştur. Rahatının ve lezzetinin bulunduğu şeyler, ona zarard

Yetenek Yok, Gözü Yükseklerde…

Resim
Garcia'ya Mektup Ellberd HUBBART Bu hafta sizinle bir mektup paylaşacağım. Çok uzun süredir aklımdaydı bunu yazmak. Bu hafta sıra geldi. ‘Garcia’ya Mektup’ Harp Okullarında öğrencilere öğretilen ve paylaşılan bilgilerden en önemlilerinden birdir bana göre. Çok uzun olmasın diye konu ile ilgili haftaya da başka bilgileri paylaşacağım. 1904 Rus-Japon harbinden önceydi. Amerikan gazetelerinin birinde ‘Garcia’ya Götürülecek Mektup’ başlıklı bir yazı çıktı. Yazan tanınmamış bir muhabirdi. Fakat bu kısa yazının anlattığı gerçekler, yüzlerce kitapla anlatılanlardan daha derin, daha özlü idi. Yazı tesadüfen Çarlık Rusya’nın Demiryolları Nazırı’nın eline geçti. Nazır, bütün memurlarının bu yazının kopyasını yanlarında taşımasını sağladı. O sırada Rus-Japon savaşı başladı. Japonlar esir ettikleri Rus Demiryolları mensuplarının hepsini üzerinde bu yazıyı görerek meraka düştüler. Japon Maarif Nezareti bu yazıyı inceledikten sonra birer nüshasının bütün Japon yurttaşlarının oku