Kayıtlar

hanım etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bizim İnsanımız, Eskiden Böyleydi…

Resim
Bizim İnsanımız, Eskiden Böyleydi … Hastane tıklım tıklımdır. Yaşlı kadın içeri girer, doktor hanım teyzeyi muayene eder. Fakat hastalığından emin olamaz. Kadına dönüp: “- Teyze şu şu tahlilleri yaptır gel!” der. Yaşlı kadın başını öne eğer. Doktor, yaşlı kadının duymadığını düşünerek tekrar söyler. Yaşlı kadın başını yerden kaldırarak, ağlamaya hazır gözlerle: “- Kızım, benim köye dönecek param yok, tahlilleri nasıl yaptırayım?" der. Doktorun yapacak bir sürü işi olmasına rağmen, bırakır işini, tutar teyzenin elinden koridor dolaştırıp, tahlilleri yaptırır. Tahlillerin sonucunda doktor hastalığı belirler, gerekli ilaçları da alıp, teyzeye verir. Yaşlı kadın tam odadan çıkacakken, doktor hanımın aklına; "YOL PARASI" gelir ve teyzeye köye gitmesine hayli hayli yetecek para uzatır. Yaşlı kadın önce almak istemese de daha sonra mecburiyetten parayı alır. Sonra: “- Allah Teâlâ senden razı olsun kızım. Köye nasıl döneceğim diye kara kara düşünüyordum,...

Derler

  Hanımsız ev, Susuz kuyu gibidir… Huzursuz ev Dikenli tarla gibidir...   İtaatsiz evlât Eğitimsiz at gibidir… İbadetsiz hayat Ot bitmeyen çöl gibidir...   Şükürsüz nimet, Kabul görmeyen dua gibidir... İnançsız insan, Rotasız gemi gibidir...   Dürüst olmayan insan, Atıl peçete gibidir... İlmi ile amel etmeyen âlim, Makyajlı bayan gibidir...   Âşık DEHA der ki; Her şeyin başı insan. İnsana elzemdir iman. Allah'tan korkmayan insan! Sanki bir vahşi hayvan…   Âşık DEHA (Deham İÇTEN)

Yürek Dede

Resim
  Yürek Dede   Yürek dede namıyla salih bir zat vardı... Bir gün hanımı ayaklarından felç oldu. Ne kadar doktor doktor dolaştıysa bir çare bulamadılar. Bir doktor şöyle dedi: “- Allah Teâlâ'dan ümit kesilmez. Hanımını bindir bir deveye diyar diyar dolaşın. Bulduğun şifalı otlardan yedir çayını içir İnşaallah birisi şifa olur...” Yürek dede diyar diyar dolaştı. Bir gün çadırını bir tepeye kurmuştu... Biraz ilerisinden dönemin hükümdarı yanındakilerle tedbili kıyafet geçiyordu. Birisi şöyle dedi: “- Hünkârım şu ilerde Yürek dede isminde salih bir zat var...” Hükümdar da: “- Gelin bakalım anlarız şimdi salih mi değil mi!” dedi Ve Yürek dedenin çadırına geldiler... Selamlaştıktan sonra hükümdar Yürek dedeye... “- Dede biz uzun yoldan geliyoruz bize et pişir de yiyelim" dedi. Misafir et isteyince yürek dede şaşırdı ama misafiri de mahzun etmek olmazdı... Çadıra hanımın yanına girdi durumu anlattı. Bir develeri bir de keçiyle oğlakları vardı. Oğla...

Sultan Abdülhamid Han Rahmetullahi Aleyh'in Eşi Müşfika Hanım Anlatıyor…

Sultan Abdülhamid Han Rahmetullahi Aleyh'in Eşi Müşfika Hanım Anlatıyor… İstanbul, Beşiktaş'ta Serencebey yokuşunu çıktıktan sonra en sonda sol kolda eski üç katlı, fakat gayet mütevazı bir evde büyük Osmanlı hânedânının son temsilcilerinden olan Sultan İkinci Abdülhamîd Han Rahmetullahi Aleyh 'in değerli eşi Müşfika Hanım Rahmetullahi Aleyha, kızı Ayşe Sultan ile birlikte oturuyorlardı. Bir hünkârın eşi ve kızı olarak senelerce yaşadıkları bir ömürden sonra, ânî olarak sıkıntılı ve zaruret dolu bir hayatın en acı hakikatleri arasına düşmüşlerdi. Müşfika Hanım Rahmetullahi Aleyha, pek değerli eşi Sultan Abdülhamîd Han Rahmetullahi Aleyh'e âit çok manalı bir hâtırasını şöyle anlatıyor: “Bir gün Sultan Abdülhamîd Han rahatsızlanmıştı. Sabahleyin yataktan kalkmak istediğinde kendisinde kuvvetli bir halsizlik ve kırıklık hissetmişti. Çoraplarını giyip odadan dışarıya çıkması gerekmişti. Fakat biraz öne eğilip ayağına çoraplarını dahi geçirecek hali yoktu. Ben heme...

Geç Kılınan Namaz!

Güler yüzü, güzel ahlakı ile her açıdan örnek bir kadın olan Selma Hanım, temizlik işlerinde evhâma yakın derecede aşırı titiz davrandığından, genelde namazlarını biraz geç kılardı. Selma Hanım’ın diğer bir özelliği de çok açık, çok net rüyâlar görür, bunları kendi yorumlar ve rüyâlarının çoğunun doğruluğuna tanık olurdu. Bir gece yine rüyâsında kendisinin öldüğünü, sonra teneşir üstünde yıkandığını, bembeyaz kefenlere sarıldığını, tabutun içine sırt üstü yatırılıp, helâllık alındıktan sonra cenaze namazı kılınmak üzere bir câmiye götürüldüğünü ve musallâ taşının üstüne konulduğunu görüyor. Kendisini yıkayanları, tabutunu taşıyanları ve cenaze namazını kılanları açıkça gören Selma Hanım, kabristana yaklaşıpta açılan mezarını gördüğü an, aşırı derecede korkuya kapılıp yakınlarına, “- Ne olur! Beni burada yalnız bırakmayın!” diye yalvarmaya başlıyor. Tabii ki sesini duyan olmuyor ve Selma Hanım en yakınları tarafından mezara indirildikten sonra üzeri toprakla örtülüyor. Yakınla...

Asr-ı Saadet’te ve Osmanlı Zamanında Bir Hanım, Sabahleyin Eşini İşe Uğurlarken

Resim
  Asr-ı Saadet’te ve Osmanlı zamanında bir hanım, sabahleyin eşini işe uğurlarken: “- Efendi, Efendi Allah’tan kork! Sakın kazancımıza haram karıştırma! Biz dünyada açlığa sabrederiz; fakat ahirette Cehennem ateşine dayanamayız! Dermiş. Yâ Rabbi! Erkeklerimizi de hanımlarımızı da her türlü haramlardan koru! Bizleri helâlinle yetinen kanaat   sahibi kimseler eyle! Senin her şeye gücün yeter! Âmîn! Allahümme âmîn!!!

İşte Gerçek Şuurlu Müslüman Hanım

Resim
  İşte Gerçek Şuurlu Müslüman Hanım     Ömer Muhtar Rahmetullahi Aleyh'in , hanımı vefat ettiğinde ağladı. Kendisine neden ağladığı sorulduğunda şöyle dedi: "- Libya'yı işgal eden İtalyanlara karşı sürdürdüğüm savaşlardan her döndüğümde, hanımım evin (çadırın) kapısını girmem için yukarıya doğru kaldırarak açardı." "- Kendisine neden böyle yaptığını sorduğumda şöyle derdi": "- Daima başın dik durasın ve hiçbir şey önünde eğilmeyesin diye..." Her büyük erkeğin arkasında büyük bir kadın vardır. Sürekli kocasının başını eğdirip itibarsızlaştırmak, erkeği kölesi hâline getirmek isteyen, Feminizmin kölesi olmuş modern kadınlar için pek anlam ifade etmez bu asil tavır! Rabbim eşlerimize, hanelerimize her daim bu muhabbet ve şuuru ihsan eylesin !!!

Bu Vatan Böyle Kurtuldu

Bu Vatan Böyle Kurtuldu   Eski Bir İstanbul Hanımefendisi Anlatıyor… Yıl 1919. İstanbul baştan aşağı İngilizlerin işgali altındaydı. Liseyi yeni bitirmiştim . Güzel bir kızdım. Dünür gelmeye başladılar . Biri avukatmış. Gösterdiler uzaktan, boylu poslu yakışıklı bir delikanlıydı, beğendim. Nişanlandık. Nişanlımı seviyordum . Mutlu bir yuva kurmak hevesi ile lamba ışığının altında sabahlara kadar oyalar örüyor, çeyizler hazırlıyordum . Ama çok geçmedi ki mahallede bir dedikodu yayıldı . Ayşe’nin nişanlısı avukat değilmiş, ipsizin biriymiş, üstelik cami önlerinden tabut taşıyarak karnını doyuruyormuş) dediler. Alt üst oldum . Babam götürdü, uzaktan izledik, gerçekten de tabut taşıyordu… Yıkıldım. Nişanı atıp, ayrıldık . Aradan 5 yıl geçti. Evlenmiştim, Bir de çocuğum olmuştu 1924 yılıydı... Artık ülkemiz özgürdü . Bir gün Beyoğlu’nda rastladım ona. Oğlum yanımdaydı . Beni görünce titredi, ceketini düğmeledi . Saygı göstererek durdu önümde . “- Vaktiniz var...

Sâliha Hanım Nasıl Olmalı?

Sâliha Hanım Nasıl Olmalı? Asr-ı saâdette sahâbî hanımlar, beylerine: “– Bugün hangi âyetler indi, Rasûlullah Sallâllâhu Aleyhi Vesellem Efendimiz’in sohbetinde neler öğrendiniz; bize de öğretin!” diye iştiyakla sordular. Anneler evlâtlarına, Efendimiz’in sohbetine devam hususunda ısrarcı oldular. Böyle sâliha anneler, ömür boyu teşekküre lâyıktır.   Hadîs-i şerîfte buyrulduğu üzere; Cennet, böyle sâliha annelerin ayakları altındadır. Eğer sâlih veya sâliha evlâtlar istiyorsak, sâlih ve sâliha ebeveynler olmak zaruretindeyiz. Muaz bin Cebel’in halasının kızı olan Esmâ-radıyallâhu anhâ-, Medîneli kıymetli hanım sahâbîlerdendir. Akıllı, ince düşünüşlü, yerinde ve zamanında söz söylemesini bilen, merâmını güzel ifâde eden bir hanım olduğu için kendisine “Hanımların Sözcüsü” mânâsında “Hatîbetü’n-Nisâ” adı verilmişti. Kendisinden 81 hadîs-i şerîf rivâyet edilmiştir. Medîneli hanımlar, çok fasih ve beliğ hitâbeti olan Esmâ-radıyallâhu anhâ-’ya gelip mânevî dertlerini...

Cennetlik Bir Eş…

Resim
Cennetlik Bir Eş… Kocası vefat ettikten sonra, eşinin adı evde anılmaya devam etsin diye şöyle bir yöntem uygular. Vefat eden kocasının ceketini askıya asar. Her ay bir miktar parayı ceketin cebine koyar. Çocukları kendisinden para istediklerinde; "- Yavrum! Gidin babanızın cebinden alın!" der. Çocuklar parayı oradan alırlarmış. Anne der: "- Haydi şimdide babanıza bir Fatiha okuyalım!” Çocuklar: "- Fatiha” okurlar analarına sarılırlarmış. Rabbim tüm Müslümanlara böyle hayırlı eşler nasip etsin! "Suphanallah! Ne düşünceli ve vefakâr bir eş!”   Öyle Mushaf-ı Şerif’i koltuklarına alıp, Kur’an kurslarına gidip te ben Kur’an okuyorum demekle olmuyor haaa!!! Böyle saliha eşler galiba çok azlar. Çünkü ev kadınlığı, ev hanımlığı para ve statü kazandıran bir meslek olarak kabul edilmez.

Cennetlik Bir Eş…

Resim
Cennetlik Bir Eş… Kocası vefat ettikten sonra, eşinin adı evde anılmaya devam etsin diye şöyle bir yöntem uygular. Vefat eden kocasının ceketini askıya asar. Her ay bir miktar parayı ceketin cebine koyar. Çocukları kendisinden para istediklerinde; "- Yavrum! Gidin babanızın cebinden alın!" der. Çocuklar parayı oradan alırlarmış. Anne der: "- Haydi şimdide babanıza bir Fatiha okuyalım!” Çocuklar: "- Fatiha” okurlar analarına sarılırlarmış. Rabbim tüm Müslümanlara böyle hayırlı eşler nasip etsin! "Suphanallah! Ne düşünceli ve vefakâr bir eş!”   Öyle Mushaf-ı Şerif’i koltuklarına alıp, Kur’an kurslarına gidip te ben Kur’an okuyorum demekle olmuyor haaa!!! Böyle saliha eşler galiba çok azlar. Çünkü ev kadınlığı, ev hanımlığı para ve statü kazandıran bir meslek olarak kabul edilmez.

Hz. İbrahim’in Hanımı Sâre Validemiz

Hz. İbrahim’in Hanımı Sâre Validemiz Seçkin güzelliği: Ebu Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: "Sâre ile yola giden Hz. İbrahim, meliklerden birinin veya zorbalardan birinin şehrine uğradı. Bunu duyan halk, İbrahim kadınların en güzelini [307] buraya getirdi” dedi. Melik ona bir elçi gönderdi." [308] Sıkıntı anlarında Sâre’nin sebatı: Yukardaki hadis devam ediyor: "Melikin gönderdiği elçi İbrahim’e sorar: “İbrahim yanındaki kim?” Hz. İbrahim: “Kız kardeşimdir” dedi. Arkasından Sâre’nin yanma vardı ve ona: “Beni yalancı çıkarma, onlara kız kardeşim olduğunu söyledim. Vallahi seninle benden başka yeryüzünde mü’min yoktur” dedi. Daha sonra Sare’yi, Melik’in sarayına gönderdi." Sare’nin Allah’a yönelişi: Hadis devam ediyor: "Sare, Melik’in yanına varınca, Melik, Sare için ayağa kalktı. Sare de abdest aldı, namaz kıldı ve duasında: “Ey Allah’ım! Sana va Rasulüne iman ettiğimi, namusumu ko...