Peygamber Efendimiz’in Salllahu Aleyhi Vesellem’in Saliha Hanımlara Müjdeleri
Peygamber Efendimiz’in Salllahu Aleyhi Vesellem’in Saliha
Hanımlara Müjdeleri
01-
“Mü’min, Allah’a
takvâdan sonra en ziyâde sâliha bir eşten hayır görür. Böylesi bir kadına
emretse itaat eder. Ona baksa sevinç duyar, bir şeyi yapıp yapmaması hususunda
yemin etse, kadın bunu yerine getirerek onu yeminden kurtaran takvalı kadındır,
kadınından ayrılıp uzak bir yere gitse, kadın hem kendi nâmusunu korur hem de
kocasının malı hususunda hayırlı ve dürüst olur.”
(İbn-i Mâce, Nikâh, 5/1857)
02-
“İyi kadın, kocasına karşı
itaatli, çocuklarına karşı şefkatli olandır.”
03-
“Dünya geçici bir
faydadan ibarettir. Onun fayda sağlayan en hayırlı varlığı dindâr kadındır.”
(Müslim, Radâ, 64; Ayrıca bkz:
Nesâî, Nikâh, 15; İbn-i Mâce, Nikâh, 5)
04-
Sevbân Radıyallâhu Anh rivayet
eder ki:
“Altın ve gümüş biriktirip de
bunları Allah yolunda harcamayanları acıklı bir azap ile müjdele!” (Tevbe, 34)
âyeti nazil olduğu zaman biz Allah Rasûlü ile birlikte seferde bulunuyorduk.
Ashâb-ı kiramdan bazısı:
“– Altın ve gümüş hakkında
inecekler indi. (Artık biz onları biriktirmeyip infâk ederiz.) Keşke hangi
malın daha hayırlı olduğunu bilsek de ondan edinsek!” dediler. Bunun üzerine
Rasûlullah Sallâllâhü Aleyhi Vesellem:
“Sahip olunan şeylerin en
kıymetlisi; zikreden bir dil, şükreden bir kalp, kocasının imanına yardımcı
olan Sâliha bir eştir…” buyurdular.
(Tirmizî, Tefsir 9/9)
05-
“Dünya geçici bir
faydadan ibarettir. Onun fayda sağlayan en hayırlı varlığı dindâr kadındır.”
(Müslim, Radâ, 64; Ayrıca bkz:
Nesâî, Nikâh, 15; İbn-i Mâce, Nikâh, 5)
06-
Sâliha anne, ilâhî kudretin insanoğluna lutfettiği bir
rahmet kucağıdır. Aile ocağındaki fertlerin taşkınlıklarını, bilhassa
çocukların usandırıcı hırçınlıklarını eritecek fazîlet cevheri, anne yüreğidir.
Fedâkâr ve sâliha bir anne, cidden engin bir sevgiye, derin bir saygıya ve
ömürlük bir teşekküre lâyıktır.
07- Peygamber Efendimiz Sallallahü
Aleyhi Vesellem de, kendisine üç şeyin Hak tarafından sevdirildiğini ve
bunlardan birinin de sâliha hanım olduğunu ifâde buyurmuştur. (Bkz. Nesâî,
Işretü’n-Nisâ, 10; Ahmed, III, 128, 199)
SÂLİHA HANIM MODELİ
08- Sahâbeden Muaz bin
Cebel’in halasının kızı olan Esmâ Radıyallâhu Anhâ, Medîneli güzîde hanım
sahâbîlerdendir. Akıllı, ince düşünüşlü, yerinde ve zamanında söz söylemesini
bilen, merâmını güzel ifâde eden bir hanım olduğu için kendisine “Hanımların
Sözcüsü” mânâsında “Hatîbetü’n-Nisâ” adı verilmiştir. Kendisinden 81 hadîs-i
şerîf rivâyet edilmiştir.
Medîneli hanımlar, çok fasih ve beliğ hitâbeti olan Esmâ Radıyallâhu
Anhâ’ya gelip mânevî dertlerini anlatarak, kendi durumlarını sorması için onu
Peygamber Efendimiz’in huzuruna elçi olarak gönderdiler. Peygamber Efendimiz Sallallahü
Aleyhi Vesellem, Esmâ Radıyallâhu Anhâ’yı görünce yanındakilere:
“–Esmâ kimsenin hatırına gelmeyen sorular sorar.” buyurdu.
Esmâ, huzûra çıkarak Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’e
iyice yaklaştı ve ardından edeple:
“–Yâ Rasûlâllah! Hanımların kabahati nedir?” dedi ve sözlerine
şöyle devam etti:
“–Anam-babam Sana fedâ olsun, yâ Rasûlâllah!.. Ben, Sana
kadınların elçisi olarak geldim. Doğuda ve batıda bulunan bütün kadınlar, benim
buraya çıktığımı işitsin veya işitmesin, hepsi de benimle aynı görüşü
paylaşmaktadır ki, Allah Teâlâ, Sen’i bütün erkek ve kadınlara peygamber olarak
göndermiştir. Biz, Sana ve Sen’in Rabbine îmân ettik. Kadın olduğumuz için,
evlerimizin sınırları içinde yaşıyoruz. Beylerimize huzur ve sükûnet kaynağı
oluyor, çocuklarımızı büyütüp terbiye ediyoruz. Lâkin Cenâb-ı Hakk’a
yakınlaşabilmek için erkeklerden farklı olarak bizim bâzı mahrûmiyetlerimiz
var. Erkekler cuma namazı kılıyor, câmiye ve cemaate devam ediyor, hastaları
bizden daha çok ziyâret ediyor, cenâzelerde bulunuyor, hacca da bizden fazla
gidiyorlar. Bunların en mühimi de beylerimiz, düşmanla savaşmak için evlerinden
çıkıyor ve Allah yolunda cihâd ediyorlar. Bizler ise, beylerimizin mallarını
koruyor, iplik eğirip elbise yapıyor, çocuklarımızı besliyoruz. Buna göre
bizler, beylerimizin kazandığı hayır ve sevaplarda onlara ortak olur muyuz?”
Hazret-i Esmâ’nın bu basîret ve firâset dolu sözleri, Rasûlullah
Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’in pek hoşuna gitti. Ashâbına dönerek:
“–Siz, hiç din husûsunda soru soran bir kadından, bundan daha
güzel sözler işittiniz mi?” diye sordu. Onlar da:
“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Biz, bir kadının böyle güzel ifâdelere
sâhip olabileceğine ihtimâl vermezdik!” dediler.
Rasûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem, bu defa Esmâ Radıyallâhu
Anhâ’ya hitâb ederek:
“–Ey Esmâ! İyi anla ve seni buraya gönderen hanımlara da iyice
anlat ki, bir kadının kocasıyla güzel geçinip onun memnûniyetini kazanması,
sevap bakımından o saydığın üstünlüklerin hepsine müsâvîdir/denktir.” buyurdu.
Esmâ Radıyallâhu Anhâ, bu cevaptan çok memnun oldu. Dönüp
giderken, sevincinden tehlîl ve tekbir getiriyordu. (İbn-i Asâkir, Târihu
Dımaşk, VII, 363-364, XXIX, 65-67; Beyhakî, Şuab, VI, 421; Heysemî, IV, 305;
İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, VII, 19)
HANIM SAHABİLER NE İLE
MEŞGUL OLDU?
Buna benzer başka bir
rivâyet de şöyledir:
09-
Sahâbî hanımlardan Ümmü Ri’le Radıyallâhu Anhâ,
Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in huzûruna gelerek, evlerini
düzenli tutmak, kocalarına hizmet etmek, çocuklarını beslemek ve beşik
düzeltmek gibi ev işleri ile meşgul olduklarını ifade ettikten sonra:
“–Yâ Rasûlâllah! Bizim için gazâya gidip büyük ecirlere nâil
olmak mümkün olamıyor. Bize öyle bir şey öğretiniz ki, onunla Allâh’a
yakınlaşabilelim!” demişti.
Allah Rasûlü Sallallahü
Aleyhi Vesellem de ona:
“–Gece gündüz devamlı
Allâh’ı zikrediniz, gözlerinizi yabancıya bakmaktan ve seslerinizi onlara işittirmekten
muhâfaza ediniz!” buyurdu. (İbn-i Hacer, el-İsâbe, VIII, 204)
Bu iki rivâyetten de
anlaşıldığı üzere hanım sahâbîlerin gönüllerini meşgul eden mesele, kadınların
ev işleri ve çocukların bakımı sebebiyle Allah yolunda hizmet edip ecir kazanma
imkânından mahrum kalma endişesiydi. Onlar, kocalarının daha fazla ibâdet,
infak ve cihâd etmeleri sebebiyle kendilerini geçtiklerini, oysa kendilerinin
ev işleri ve çocuk terbiyesiyle âdeta evde mahsur kaldıklarını, hiçbir sevâba
nâil olamadıklarını düşünüyorlardı. Bu hayır ve hizmet heyecanı, onları
Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’e defaatle sözcüler göndermeye
sevk etmişti.
Eşler
Birbirine Muhtaçtır
Bu hâdiseler üzerinde
biraz düşünecek olursak, içinde pek çok ibret ve hikmet bulunduğunu müşâhede
edebiliriz. Şöyle ki:
Cenâb-ı Hak, insanları
birbirine muhtaç olarak yaratmış ve her birine ayrı ayrı kâbiliyetler ihsân
eylemiştir. Fakir bir kimse, dünya hayatında zengine muhtaçtır. Zengin ise,
âhiret selâmeti için fakirin duâsına muhtaçtır. Hastalıktan muzdarip bir kimse,
kendisine bakıp gözetecek sıhhatli bir insana muhtaçtır. Sıhhatli bir kimse de,
duâsı ile Rabbi arasında hiçbir perdenin bulunmadığı hastanın duâsına
muhtaçtır. Evlât, dünyada anne-babanın vereceği terbiyeye muhtaçtır. Bu
bakımdan anne-babanın evlâdını hayır-hasenat ile tezyin etmesi îcâb eder.
Âhirette ise, anne-baba evlâdından gelecek her türlü sadaka-i câriyeye
muhtaçtır.
Bütün bunlar gibi dünya
hayatında, zevc ile zevce birbirine muhtaçtır. İkisinin de fıtrî kâbiliyetleri
farklıdır. Bu sûretle birbirlerinin tamamlayıcı unsurlarıdır. İki taraf da
birbirlerini hakka ve hayra teşvik etmeli ve vazîfelerini Allah rızâsı için îfâ
etmelidirler. Böyle olduğu takdirde birbirlerinin amel-i sâlihlerinden hissedâr
olurlar.
Kadın, yaratılış
özelliklerine uygun şartlar altında yaşadığında, toplumu cennet huzuru kaplar.
Tarih sayfalarını karıştırdığımız zaman görürüz ki, toplumlar sâliha hanımlarla
âbâd olmuş ve yine fâcire kadınlarla da berbâd olmuştur. Zira toplumun
çekirdeğini oluşturan âile müessesesindeki müstesnâ rolüyle kadın, toplumun
billur bir âvizesi gibidir. Eğer kadınlara mutluluk için sokaklar gösterilirse,
o billur âvize lâyık olduğu yüksek mevkiinden düşer ve hayat yolları cam
kırıkları ile dolar.
Bu itibarla bilhassa
genç kızlarımız, toplumumuzda bir İslâm hanımının şahsiyet, karakter ve
fazîletini sergileyerek etraflarına da güzel bir misâl olmalıdırlar. Hiç
unutulmamalıdır ki, bütün evliyâullah ve fâtihler, ilk feyizlerini fazîletli
bir anneden almışlardır.
Âile içinde erkek
merhametli, hakşinas; kadın ise itaatkâr ve saygılı olmalıdır. Hanımın takvâ ve
istikâmeti; kocasını, çocuklarını, akrabalarını ve hattâ komşularını hayır ve
hasenâta teşvik edecek mâhiyette olmalıdır. Sâliha bir hanım, etrafına saâdet
saçan, cennet kokulu bir çiçektir.
10-
Sâliha anne, ilâhî kudretin insanoğluna lutfettiği bir
rahmet kucağıdır. Âile ocağındaki fertlerin taşkınlıklarını, bilhassa
çocukların usandırıcı hırçınlıklarını eritecek fazîlet cevheri, anne kalbidir.
Saâdet çiçeklerinin tohumları, annelerin gönüllerine bırakılmıştır. Bu sebeple
Hazret-i Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem; “Cennet annelerin ayakları
altındadır…” buyurmuş ve anne muhabbetini ısrarla telkin etmişlerdir. Nitekim
kendisine, daha ziyâde kime hürmet ve hizmet edilmesi gerektiği sorulduğunda,
üç kere “Annen!”, sonra da “Baban!” buyurmuşlardır. (Buhârî, Edeb 2; Müslim,
Birr 1, 2)
Ashab-I Kiramın Hanımlarının Sorduğu Sorular
Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in rûhâniyetinden
feyz almış sâliha bir hanım modelini, Abdullah ibn-i Mes’ûd -radıyallâhu anh-’ın
şu rivâyeti ne güzel ifâde eder:
11-
“Ashâb-ı kirâmdan biri evine girdiğinde hanımı ona
derhal şu iki suâli tevcih ederdi:
1- Bugün Kur’ân’dan kaç âyet nâzil oldu?
2- Allah Rasûlü’nün hadislerinden ne kadar ezberledin?
Ezberlemiş olduğun kadarını bana da aktarmanı istiyorum!
Sahâbî, evinden çıkacağı zaman da hanımı ona:
“–Allah’tan kork; haram kazanma! Zira biz dünyada açlığa
sabrederiz, fakat kıyâmet gününde cehennem azâbına sabredemeyiz!..” diye
nasihatte bulunurdu.” (Abdülhamîd Keşk, Fî Rihâbi’t-Tefsîr, I, 26)
Bu vasıflarla müzeyyen sâliha bir hanımı, Peygamber Efendimiz
şöyle tavsîf etmişlerdir:
“Sâliha kadın, kocası yüzüne baktığı zaman onu sevindirir,
kocasının meşrû isteklerini yerine getirir ve onun olmadığı yerde hem malını,
hem de nâmusunu muhafaza eder.” (İbn-i Mâce, Nikâh, 5/1857)
Ailede Şükür Ve Sabır İmtihanı
İlâhî kader programı çerçevesinde, imtihan edilmek üzere
geldiğimiz dünya şartlarında, nasipler muhtelif olarak taksim edilmiştir. Bu
sebepten birtakım yuvalar saâdet ve huzur içindedir. Onların ağır bir şükür
imtihanı vardır.
Birtakım yuvalarda ise, hüzün ve bedbahtlıklar hüküm
sürmektedir. Onlar da çok mücbir bir sebep olmadan boşanmaya tevessül etmeyerek
Cenâb-ı Hakk’a sığınıp evliliklerini devam ettirme gayreti içinde olmalıdırlar.
Çünkü onların da ağır bir sabır imtihanı vardır. Lâkin zamanımızda boşanmalar
had safhaya ulaşmış ve ayrılan gönüllerin ardında da birçok yavru mahzun
kalmıştır. Yani bu boşanmalar, arkalarında ancak elem, ıztırap ve gözyaşı
bırakmaktadır.
Bâzı yuvalarda ise, ilâhî takdir îcabı eşlerin çocukları
olmamaktadır. Onlar da Âişe vâlidemizin hâlini kendilerine örnek almalıdırlar.
Zira Hazret-i Âişe Radıyallâhu Anhâ vâlidemiz, kardeşinin yetim kızlarını
terbiyesine almış ve onları güzelce himâye etmiştir. (Muvatta, Zekât, 10)
Ayrıca Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem yetimi
muhafaza edip hak yolda yetiştirenler için işaret ve orta parmağını yan yana
getirmiş ve:
“(Onlarla) cennette böyle beraber bulunacağız.” buyurmuşlardır.
(Buhârî, Edeb, 24)
Bâzı hanım ve erkekler, uygun bir kısmet çıkmadığı için
evlenememektedirler. Böyleleri de bu hâli sabır ve rızâ ile karşılamalıdırlar.
Âyet-i kerîmede buyrulur:
12-
“Evlenme imkânını bulamayanlar ise, Allah, lutfu ile
kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar.” (en-Nûr, 33)
Nitekim bir başka âyet-i kerîmede de:
“…Sizin için daha hayırlı olduğu hâlde bir şeyi sevmemeniz
mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu hâlde bir şeyi sevmeniz de mümkündür.
Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (el-Bakara, 216) buyrulmaktadır.
Kimileri için de evliliğe mânî bâzı hâller ve imkânsızlıklar
takdir edilmiştir.
Velhâsıl, hangi hâl ve şartlarda olursa olsun, bir insan,
Cenâb-ı Hak’tan dâimâ râzı olup, İslâmî fazîletlerini zirveleştirmeye gayret
etmeli, karşılaştığı her hâdisede Allah rızâsını aramalıdır. Âyet-i kerîmede
şöyle buyrulmuştur:
13-
“…Kim Allâh’a tevekkül ederse, O, ona yeter…” (et-Talâk,
3)
Yâ Rabbi! Asr-ı saâdetin, gönülleri İslâm nûruyla tezyîn eden
güzelliklerinden lâyıkıyla istifâde ederek bu güzelliklerle Sana kavuşabilmeyi cümlemize
nasîb eyle Âmin!
Yorumlar
Yorum Gönder