Kayıtlar

makam etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bu Yüksek Makamlara Nasıl Kavuştunuz?

  Bu Yüksek Makamlara Nasıl Kavuştunuz?   Bâyezîd-i Bistâmî Kuddise Sirrûh’a: “- Bu yüksek makamlara nasıl kavuştunuz?” diye sordular. Cevâbında şöyle anlattı: “- Bir gece herkesin uyuduğu bir sırada, Bistâm’dan çıktım. Ay her tarafı aydınlatıyordu. Giderken aniden karşımda çok heybetli bir makam gördüm. On sekiz bin âlem onun heybeti yanında bir zerre gibi kalıyordu. Aklım başımdan gitti. Beni fevkalâde bir hâl kapladı. O halde iken:   “- Yâ Rabbî! Bu kadar büyük, bu kadar güzel bir dergâh acaba niçin böyle boş?” dedim. Hemen: “- Bu dergâhın boşluğu, kimse gelmediği için değil, belki gelenlerin lâyık olmadığı ve uygunsuzluğu sebebiyle gelenleri bizim kabul etmeyişimizdendir.” diyen bir ses duydum. Bir an, herkesin bu huzûra kavuşması için şefaatçi olayım diye kalbime geldi. Fakat bu şefaat makamının Sultân-ül-Enbiyâ Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimize mahsus olduğunu hatırlayıp, benim öyle düşünmemin, bu şefaat makamına karşı edebe riayetsizlik olaca

Hubb-u Riyâset

Hubb-u Riyâset Hubb-ı riyâset: Makam ve mevki sevgisi Hubb-ı riyâsetin insana yapacağı zarar, iki aç kurdun, bir koyun sürüsüne girdiği zaman, yaptıkları zarardan daha çoktur. (Hadîs-i şerîf-Berîka) Hubb-ı riyâset insanlarda üç şeyden hâsıl olur. Birincisi, nefsin arzûlarına kavuşmak arzusu. Nefs, arzûlarının, haram yollardan elde edilmesini ister. İkincisi, kendinin ve başkalarının haklarını zâlimlerden kurtarmak, müstehâb (dinde güzel görülen) ve mübâh (dînen izin verilen) işleri yapmak içindir. Bu niyet ile mevkiye kavuşurken, riyâ (gösteriş) ve hakkı bâtıl ile karıştırmak gibi, İslâmiyet'in yasak ettiği şeyleri yapmamak ve vâcibleri, sünnetleri terk etmemek lâzımdır. Üçüncüsü nefsi eğlendirmektir. (Muhammed Hâdimî) Olup nâdim elim çektim hevâdan, Pâk ettim kalbimi hubb-ı sivâdan. Yüzüm dergâhına döndüm ilâhî, Kapundan etme red, bu pür günâhı. (Muhammed bin Receb)

Ne servete, ne şöhrete, ne makama aldanma!

Ne servete, ne şöhrete, ne makama aldanma! ·      Dünyanın en zengin adamı 56'sında öldü. ·      En zekisi 20 yaşında tekerlekli sandalyeye mahkûm oldu. ·      En iyi boksörü kibrit bile çakamaz hale geldi. ·      Türkiye'nin en zengini yaptırdığı lüks hastanesine ulaşamadı, devlet hastanesinde öldü. “Ne servet ne şöhret ne makam bizi yanıltmasın!”

Dırdırcı Kadın ile Kazanılan Makam

Dırdırcı Kadın ile Kazanılan Makam Mübarek âlimlerden Zenbilli Ali Efendi hanımından hiç memnun değilmiş. Bir gün yolculuğa çıkmış. Yolda giderken, iki kişiye rastlamış. Beraberce yollarına devam etmişler. Bir müddet gittikten sonra acıkmışlar; adamlardan biri, ‘Allah’ım bize yemek gönder’ diye dua etmiş. Bakmışlar ki karşıdan bir adam elinde bir tabak yemekle geliyor. Karınlarını doyurmuşlar. Tekrar yola çıkmışlar; yine karınları acıkmış. Bu sefer diğer adam dua etmiş, “Allah’ım bize yemek gönder.” Yine karşıdan bir adam elinde yiyeceklerle gelip, bunlara ikram etmiş. Bir müddet daha gitmişler ve yine mola vermişler. Sıra Zenbilli Ali Efendiye gelmiş. Biraz düşünmüş ve sonra şöyle dua etmiş; “Ya Rabbi bu kardeşler kimin hatırı için senden yiyecek istedilerse ben de onun hürmetine senden yemek istiyorum!” Bakmışlar ki, karşıdan iki adam ellerinde çeşit çeşit yemeklerle, şerbetler geliyor. Adamlar çok şaşırmış ve , “Nasıl dua ettin?” diye sormuşlar. Zenbilli Ali Efend

Kimin Yanındayız?

Kimin Yanındayız? “–Ey Rabbim! Ben bu günahları işlemedim. Hem benim mevkiim, makamım, durumum böyle günahları işlemeye müsait değildi.” İlâhî cevap çok mânidar:  “–Ey kulum, senin dediğin doğrudur. Sen bu günahları işlemedin. Ama senin yanında oldukların, tarafında oldukların bu günahları işlediler. Sen de o günahları işleyenleri sevdin ve râzı oldun. Dolayısıyla sen de onlara ortak olmuş oldun.’’ Bu tefekkürle idrake yansıyan hususlar gösteriyor ki; aklımızı ve duygularımızı iyi kullanıp, nerede, hangi safta ve kimin yanında olduğumuzun farkında olmalıyız. Hak dostlarından İmâm-ı Şiblî Hazretleri de ne güzel söylemiş:  “–Allah Teâlâ bize mahşerde soracak: «Ey kulum! Dünyada Ben seninleydim, ya sen kiminleydin?»’’ Evet kiminleyiz? Allah ile beraberliğin şuurunda mıyız? Bu şuurla O’nun dostlarıyla birlikte bir kul olabiliyor muyuz? Âyet-i kerîmedeki; “Ey îman edenler! Allah’tan korkun da sâdıklarla beraber olun.” (et-Tevbe, 119) fermanına riâyet edebiliyor muyuz?

Bu Adam Buraya Nasıl Gelmiş

Bu Adam Buraya Nasıl Gelmiş Televizyon izlerken birilerine bakıp da "Ya bu adam bu sığlıkla (Bu basit kafayla) nasıl buralara kadar gelebilmiş" diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Ya da işyerinizde sizinle aynı ya da daha üst aşamada bir görevde olan bazıları, sizde büyük bir şaşkınlık uyandırdı mı? Onlara bakıp "Bu cahillik, kendini bilmezlik, nasıl fark edilmez?" diye iç geçirdiniz mi? Justin Kruger ve David Dunning adlı iki ABD'li bu hissi çok yaşamış olacak ki, iki psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir teori ortaya attı: "Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır." Ve bunun üzerine bir araştırma başlatıldı. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşıldı: ·         Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler. ·         Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir. ·         Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların

Peygamberleri Teknoloji Lideri İlân Eden Kitap: Risale-i Nur

Peygamberleri Teknoloji Lideri İlân Eden Kitap: Risale-i Nur Hazret-İ Âdeme Aleyhisselâm İsimlerin Öğretilmesi    Yirminci Söz ve Yirmi Beşinci Söz Kur’ân-ı Kerim’ın bir değil, kırk vecihle mu’cize olduğunu ispat eder.  Yirminci Söz’de iki makam vardır: Birinci Makam’da Hazret-i Âdem’e Aleyhisselâm isimlerin öğretilmesi mu’cizesi ile Hazret-i Musa’ya Aleyhisselâm verilen birçok mu’cizenin işaret ettiği ilmî gerçeklere dikkat çekilir. Hazret-i Âdem’e Aleyhisselâm isimlerin öğretilmesi mu’cizesi Allah’ın insanlığın başlangıcında gerçekleştirdiği ilmî bir tasarrufudur. Bu mu’cizeyle Hazret-i Âdem’e ve Âdem Aleyhisselâm soyuna ilim ve irfan öğrenme, fen ve teknik elde etme, san’at yapma ve maarif alanında pek çok yüksek dereceler kazanma yolunun açıldığı ifade edilmiştir.   Hazret-i Musa’nın Aleyhisselâm mu’cizeleri ise adeta yerküreyi konuşturan özelliklere sahiptir. Denizin yarılmasından, asa ile vurulan taşlardan on iki gözlü su fışkırmasına… Katı taşların Allah’ın emri ka

Çabuk Yetiş Ellere

Çabuk Yetiş Ellere Yürü artık koş artık, çabuk yetiş ellere, Uyanmazsan yok olur, karışırsın sellere... Ufalanır, toz olur savrulursun yellere, Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil! Yol çıkmaza girerse, dağlardan aşmalısın, Herkes yavaş giderken, sen hızlı koşmalısın, Eller yerde koşarken, sen gökte uçmalısın Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil!   İlim, amel ve ihlâs; değişmez halin olsun, Ehlisünnet âlimler, rehberin kolun olsun, Güzel ahlâk ve bilim, doğruluk yolun olsun. Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil!   Saniyeler çok mühim, sakın vakit kaybetme, Odaklan hedefine, sakın gevşeklik etme! Artık cihada başla, nefsin peşinden gitme, Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil!   Yarın olur deme hiç, belki yarın hiç gelmez. Bir gün devlet çökerse, bu millet asla gülmez. Din ve namus giderse, bir daha geri dönmez. Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil!   Bugün tövbe günüdür, acele tövbeni yap, Bugün hizmet günüdür, en güzel hiz
Tevbenin Makamları İmâm Gazali (rahmetullahi Aleyh) hazretleri, “Minhâcû’İ-Âbidîn” isimli kitabında buyurdular: Tevbe’nin makamları üçtür. 1- Günahların çirkinliğini düşünmek, 2- Allah’ın azap ve gadabını düşünmek, 3- Kendi zayıflığını düşünmektir. Birinci:   Günahların gayet çirkin olduklarını düşünmektir. İkincisi:   Allah-ü Teâlâ Hazretleri’nin cezalandırması gayet şiddetli, azabının çok elim (ve acı verici) ve senin onun gazabına takat getiremeyeceğin kadar büyük olduğunu düşünmektir. Üçüncüsü:   Kendi zayıflığını, tahammülünün az ve çaresizliğini düşünmendir. Zira güneşin sıcaklığına, polisin tokadına ve karıncanın ısırmasına dayanamayan bir insan, cehennemin sıcağına, zebanilerin kamçılarına ve ateşten yaratılmış olan katır gibi akreplerin, deveboynu gibi cüsseli yılanların ısırmasına nasıl tahammül edecektir? Yakıtı taşlar ve günahkâr insanların bedenleri olan Cehennem, “Gazap ve Azap” diyarıdır. Gazabından ve azabından Allah’ü Teâlâya sığınırız. Kayn