Kayıtlar

Aralık 13, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Elin Ayağın Tutuyorken, Bu Tembellik Niye?

Elin Ayağın Tutuyorken, Bu Tembellik Niye?        Bir gün adamın biri avlanmak için ormana gider. Geceyi orada geçirmeye karar verir. Fakat yırtıcı hayvanlardan korktuğu için, büyük bir ağaca çıkar. Ağaçta iken bir inilti duyar. Etrafına bakınır ve aşağıda kötürüm bir tilki görür. Adam: - Acaba bu tilki ne yer, ne içer? Diye düşünürken uzaktan bir aslanın geldiğin görür. Aslanın ağzında bir ceylan vardır. Aslan, ağacın dibine gelir. Ceylanı parçalar, bir güzel karnını doyurur ve çekilir gider. Aslan gidince, kötürüm tilki sürüne sürüne ceylandan arta kalanları yemek üzere yaklaşır. O da, aslanın artıkları ile karnını doyurur. Ağaçtaki adam başlar düşünmeye: "Yaaa... Der. Demek ki kötürüm bir hayvanın bile yiyeceğini Allah ayağına gönderiyor ve onu aç bırakmıyor. Öyle ise, ben niye böyle çalışıp yoruluyorum? Bundan sonra ben de bir köşeye çekilip beklemeliyim... Bu düşünce ile adam, yol üzerindeki bir mağaraya girer, başlar beklemeye. Bir gün, iki gün, üç gün bekler

Sultan Abdülhamid Han'ın Ruhaniyetinden İstimdat

Sultan Abdülhamid Han'ın Ruhaniyetinden İstimdat Siyonistler Osmanlı Devleti’ni yıkabilmek için önce devleti ayakta tutan 2. Abbulhamid Han Hazretleri ve diğer önemli kişileri suikastlarla, darbelerle, terörle etkisiz hale getirdiler. Sonra Osmanlı Devleti’ni kolayca yıktılar. Bugün de aynı yöntem izleniyor. Sultan İkinci Abdülhamid'in aleyhinde faaliyet gösterenlerin elebaşçılarından biri olan Rıza Tevfik, devlet elden gidip te Masonik sarhoşluktan uyanınca korkunç pişmanlığını dile getiriyor. "Sultan Abdülhamid Han'ın Ruhaniyetinden İstimdat" adlı mersiyesinde pişmanlığından şöyle feryat ediyor... Bu şiir bir ibret vesikasıdır. Bugünkü Masonlar da bir türlü uyanıp R. Tevfik Bölükbaşı’nın gösterdiği cesareti gösteremiyorlar. Temennimiz onların da bir an önce uyanması dileğiyle… Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid han? Feryadım varır mı bârigâhına? Ölüm uykusundan bir lâhza uyan, Şu nankör milletin bak günahına. Tahkire yeltenen tac-ü tahtını,

İhlâslı Kadın, İffetini Korudu

İhlâslı Kadın, İffetini Korudu Adamın biri bir kadına tutulur. Günün birinde kadın bir iş için yolculuğa çıkar. Adam peşine takılır. Kafilenin mola verdiği bir sırada yol arkadaşlarının uykuya dalmalarını fırsat bilerek kadınla baş başa kalmayı başaran âşık, ona sırrını açar. Kadın adama: “- Bak bakalım herkes uyuyor mu?” der. Bu sözü, karşı tarafın arzusuna ram olmak üzere olduğu şekilde yorumlayarak sevince kapılan deli gibi âşık olan adam derhal yerinden fırlayarak kafilenin etrafında bir tur atar. Herkesin mışıl mışıl uyuduğunu görür. Kadının yanına dönerek; “- Evet, herkes uyuyor!” der. Bunun üzerine kadın adama: “- Acaba Allah’ü Teâlâ hakkında ne dersin? O da mı uyuyor?” diye sorar. Adam: “- Haşa ve haşa âlemlerin Rabbi olan Allah’ü Teâlâ uyumaz! O’nu hiç bir zaman ne uyku ve nede uyuklama hali yakalamaz!” diye karşılık verir. O zaman kadın der ki: “- İnsanlar bizi görmüyorsa da şu anda uykuda olmayan ve hiç bir zaman uyumayan Allah’ü Teâlâ bizi görüyor. B

Fakir Çoban Padişahın Kızını Neden Almadı?

Fakir Çoban Padişahın Kızını Neden Almadı?   Fakir bir çoban, hükümdarın kızını görür, âşık olur… Aşkı onu Mecnunlaştırır. Her nasıl olursa olsun o kıza kavuşmayı kafasına koyar… “Acaba nasıl olabilir?” diyerek memleketin ulu kişilerini, aklı erenlerini dolaşmaya başlar. Her huzuruna vardığı mübareğe durumu anlatır ve sorar. “- Acep ben ne etsem de hükümdara damat olabilsem?” Dinleyenler tebessümle cevap verir. Sırt sıvazlar, teselli ederler: “- Be evladım!”, derler, “- Bu olacak iş mi, davul bile dengi dengine… Var git köyüne, kendi dengini bul… Hükümdar kızını unut.” Fakat kaç kere bu; ümit yıkan cevabı almış olsa da yılmaz, garip çoban. Nihayet gerçek bir arif, gerçek bir “bilen kişi” bulana kadar… O, arif kişi: “- Kolay!” der, “Ama söyleyeceğimi aynen yapacaksın.” Âşık çobanın gözleri ümitle parlar, heyecanla atılır… “- Ne istersen söyle yaparım!” der. Arif kişi anlatır… “- Şehrin kapısının karşısına bir divan kur. Üzerine otur ve yirmi dört saat

Çok Özel Bir Hikâye

Çok Özel Bir Hikâye Kendini bildi bileli mor menekşeyi çok severdi. Çocukluğunun geçtiği iki katlı evin bahçesinde bahar geldiğinde mor mor açar, mis gibi kokarlardı... Annesi mor menekşeleri hep duvar kenarına dikerdi... Menekşeler gölgeyi sever derdi... Oysa öğretmeni bitkilerin güneş ışınları ile fotosentez yaptığını anlatmıştı onlara. Bitkiler güneş ışığına muhtaçtı. Mor menekşeler ne tuhaf bitkilerdi, her bitki güneşi severken, onlar neden gölgeyi tercih ediyorlar diye düşündü durdu Hande... Küçük, ufacık aklı ile aslında menekşelerin diğer çiçeklerden farklı olduğunu keşfetmişti, işte belki de menekşeler bu yüzden bu kadar güzeldi. Herkesten farklı olursan, bu hayatta değerli olursun yargısına varmıştı. Daha o yıllarda farklı olmak için uğraş vermeye başladı. İlk olarak, okulda kimsenin yanına oturmak istemediği Hacer'in yanına oturmak istiyorum öğretmenim diyerek başladı farklılıklarla süren hayatı. Hacer bile şaşırmış şaşkın şaşkın bakıyordu onun yüzüne. Hacer çok d

Çok Acıklı Bir Hikâye

Çok Acıklı Bir Hikâye Ortaokulda okuyan ve kısa bir süre önce annesini kaybeden genç, babasıyla birlikte yaşıyordu. Babasıyla aralarında çok güzel bir dostluk vardı. Genç okulun futbol takımındaydı. Takımdaydı ama ufak-tefek yapısı ve tecrübesizliği sebebiyle hoca ona bir türlü maçlarda görev vermiyordu. Bu yüzden her zaman yedek kulübesinde otururdu. Buna rağmen babası hiçbir maçını kaybetmez ve her zaman ayağa kalkar tezahürat yapardı. Liseye başladığında yine sınıfın en sıska öğrencisiydi. Fakat babası onu hep futbol oynamaya teşvik etti; bununla birlikte, eğer istemezse oynamayabileceğini de belirtti. Delikanlı futbolu seviyordu ve takımda kalmaya karar verdi. Her idmanda elinden geleni yapıyor takımın as oyuncusu olmaya gayret ediyordu. Ama sürekli yedek kulübesinde oturmaktan kurtulamadı. İnançlı babası tribünde her zaman ki yerini alıp oğlunu desteklemek için tezahürat yapmaya devam ediyordu. Genç üniversiteye başladığında futbol onun için önemini kaybetmeye yüz tutt

Kalp Hastası Olmamak İçin

Kalp Hastası Olmamak İçin Kalp hastası olmamanız için ve kalp hastası olanlar için önerilerimiz var. 1- Diyet - sağlıklı beslenmeye çocuk yaşlarda başlanacağını unutmayın. 2- Boy – kilo oranına çok dikkat edin. 3- Kadınlar, menopozunuzu mutlaka geciktirin. 4- Fizik aktivitenizi artırın, tembellik ve aşırı stresten uzak durun. 5- İş ve meslek konusunda hiçbir zaman beceri ve olanaklarınızı zorlamayın. 6- Aile hikâyenizde varsa, diyabet veya yüksek tansiyon hastası iseniz 30, değilseniz 40 yaşından itibaren kan yağlarınızı takibe alın. 7- Aile hikayenizde varsa, diyabet veya yüksek tansiyon hastası iseniz 30, değilseniz 40 yaşından itibaren her yıl efor testi yaptırın. 8- Kendinizle, yaşamla, ailenizle, eşinizle, dostlarınızla barışık olun, A tipi kişiliğiniz varsa yavaşlayın. 9- Hastalığınızı, aileniz veya çevrenizle ilgili sorunlarınızı bir Liyezon Psikiyatri Uzmanı ile görüşün. Kalp hastası olanlar için 1- Sigara içmeyin, sigara içilen ortamda bile bulu