Kayıtlar

Şubat 12, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ters Öğüt Destanı

  Bir nasihatim var zamana uygun Tut sözümü yattıkça yat uyanma… Meşhur bir kelâmdır “sen kazan sen ye!” El için yok yere ateşe yanma…   Her nere gidersen eyle talanı Öyle yap ki ağlatasın güleni Bir saatte söyle yüz bin yalanı El bir doğru söz söylerse inanma…   Ananın erine çağırma peder Evvel ahir sana kötülük eder Kemlik et elinden geldiği kadar Sakın eylik edip düşman kazanma…   Kime eyi desen darılır, söğer Merhamet zamanı değildir meğer Yanında birini kesseler eğer Bir hançer de sen vur sonra utanma…   Cabadan bir kahve verme ahbaba Evvel ahir seni verir kasaba Paran çok var ise yatır şaraba Olur olmaz sadakaya güvenme…   Yüz verme sâile, sarma yakana Bir tokat vur eğdir doğru bakana Bir yudum su verme canı çıkana Aklın topla, sersem olma, susanma…   Üç parmak noksan ölç, ölçersen kile Tatlı söz konuşma bir kimse ile Dört kuruşa sekiz kuruş et hile Hilekârlık hoş sanattır usanma...

Kur’an-ı Kerim ve Sünnette Râbıta

Kerem Önder Mezhepsiz Selefîlerin (Vehhabi) ve diğer bâtıl renkdaşlarının (Hadis İnkarcıları) çokça eleştirdiği ve hatta şirk ile itham ettiği meselelerden birisi de, tasavvuf yolundaki eğitim metodlarından birisi olan râbıta konusudur. Bu cahil yeni yetmeler, Kur’an-ı Kerim ve sünnetten o denli kopukturlar ki, ayet ve hadislerin bir kısmını kabul edip bir kısmını da reddederek, tıpkı bir Bektâşi mantığıyla olayları çözmeye çalışırlar. Halbuki Kur’an-ı Kerim ve Sünnet bir bütündür. Bir kısmını alıp bir kısmını reddetmek, motorsuz ve direksiyonsuz bir arabayı yürütmeye çalışmak anlamına gelir ki, bu hep yolda kalmak demektir. Râbıta, bir manada, Allah’ü Teâlâ’nın bize verdiği nimetlerden biri olan hayal gücünü, O'nun yarattıklarına ve sevdiği insanlara odaklamak ve onlarla beraber olduğunu hayal etmektir. Ne çelişkidir ki tasavvuf ehlini, bu hayal gücü nimetini kullanmalarından ötürü kafirlikle itham eden bu cahiller, yaz sıcağında, bir saat sonra sofrada yiyecekleri soğuk kar...

İyilik Yapmak…

  İyilik Yapmak…   ·      İyiliği sayarak değil saçarak yapmalı. ·      Cömert verene değil, verdiğine sevinene denir. ·      Bütün kötülükler, hırlaşmalar almak üzerinedir. ·      Bütün iyilikler, vermek üzerinedir. ·      Herkese iyilik etmek, ödünç veya sadaka vermek çok sevaptır. ·      Akrabaya yapılan iyilik daha sevaptır. ·      Bir kadın, Rasulullah efendimize, “Fakir kocama yardımda bulunsam, sadaka yerine geçer mi?” diye sual ettirdiğinde Peygamber efendimiz, “İki sevap vardır. Biri sadaka, diğeri de sıla-i rahim sevabı” buyurdu. ·      İslâm âlimleri buyuruyor ki: “Allah’ü Teâlâ’nın size nasıl muamele etmesini istiyorsanız, Onun kullarına öyle muamele ediniz.”

Ey Kalpleri Süsleyen ALLAH'ım…

  Kalplerimizi Sen-i bilmekle süsle, Kalplerimizi Sana yakınlıkla ziynetledir, Kalplerimizi Sen-i sevmekle güzelleştir, Kalplerimizi Sen-in tarafından sevildiğimizi bilmekle taçlandır...   Ey Kalpleri Süsleyen Kalplerimizi Sana inanmakla nurlandır Kalplerimizi güzel isimlerinin tecellileriyle aydınlat Kalplerimizi Sen-in vuslatınla ışıklandır Kalplerimizi ümitsizliğin karanlığına düşürme…   Ey Kalpleri Nur'landıran Kalplerimizi hidayetinle iyileştir Kalplerimize ebedi saadet müjdesiyle şifa ver Kalplerimizi yokluğun acısına terk etme Kalplerimizi fena derdiyle dertlendirme.   Ey Kalplere Şifa Veren Kalplerimizi Sen-i sevmekle tatmin eyle Kalplerimizin ebedi sevdalarına vuslat ver Kalplerimizi Sen-in Muhabbetinle sevindir.   Ey Kalplerin Sevgilisi Kalplerimizi Sana yakınlıkla sevindir Kalplerimize Seni tanımakla sıcaklık ver Kalplerimizi birbirine ısındır.   Ey Kalpleri Isındıran Sen-i kusurdan tenzih...

Su, İçindeki Sert Taşı Yumuşatmadığı Gibi

  Ey insanlar! Su, içindeki sert taşı yumuşatmadığı gibi, güzel öğütler de katı kalplere tesir etmez. Ey âdemoğlu! Allah'ın kulları olduğunuza şahitlik ettiğiniz halde nasıl olur da O'na isyan ediyorsunuz? Yine ölümün hak olduğuna inandığınız halde ondan nasıl hoşlanmıyorsunuz? Hakkında hiçbir bilginiz olmayan nice şeyleri söylüyor ve bunu önemsiz görüyorsunuz; oysa bunun günahı Allah katında çok büyüktür." (Kudsi Hadisler, İmam-ı Gazali Rahmetullahi Aleyh)

Yadigâr-ı Osmanlı

Tutup bir gece vakti vahşice ensesinden, Kovduk memleketinden Hanedan-ı Osman’ı. Asırlarca cihanı titrettiği sesinden, Utanıp sıkılmadan yaşattık rezil an’ı   Hüzünlü Şehzadeler; naif, zarif Sultanlar… Gönderdik düşünmeden gâvuristan iline Ah efendim suçluyum, sizi başka kim anlar Fayda etmez ne çare; pişmanlığım biline   Altı asırlık çınar şan dolu tarihindi Hatırını yok sayıp bir çırpıda yutansın Sürülenler mi yoksa sürenler mi haindi Tarihi tersyüz eden resmi tarih utansın   (İstanbul, Şevval 1428, Kasım 2007) Gençosman Denizci