Kayıtlar

el etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

El-Meded

  El-Meded   Ey cemâl-i nûr-i çeşm-i evliyâ, El-meded ey ma’den-i nûr-i Hudâ Hâk-i pây-i tûtiyâ-yı asfiyâ, El-meded ey ma’den-i nûr-i Hudâ.   Kimse sensiz bulamaz Hakk’a vusul, Feyz-i lûtfunla olur merd-i kabul, “Rahmeten li’l-âlemîn”sin yâ Resûl, El-meded ey ma’den-i nûr-i Hudâ.   Eyledim bî-had cürüm ile cerîm, Oldum eşhâs-ı hevâ ile nedîm, Eyle isyânım şefâat yâ Kerîm, El-meded ey ma’den-i nûr-i Hudâ.   Ey kerem-kân-ı Resûl-i Kibriyâ, Kemterindir bu Selîmî pür-hatâ, Dergehinden ilticâ eyler atâ, El-meded ey ma’den-i nûr-i Hudâ.   (Yavuz Sultan Selim Rahmetullahi Aleyh)

Allah Dilerse Kâfir, Münafık Ve Fâsık Bir Adamın Eli İle

  Allah Dilerse Kâfir, Münafık Ve Fâsık Bir Adamın Eli İle   Allah dilerse kâfir, münafık ve fâsık bir adamın eli ile de dinine hizmet ettirebilir!   Facir: Kelime olarak "Haktan sapmış, haram ve günaha dalmış kötü ve günahkâr insan" demektir. Facir ifadesi burada mutlak bırakıldığı için, biz âcizane bu kelimeye birkaç mana daha ilave edeceğiz.   Şöyle ki:   Facir burada kâfir, münafık, fâsık olmak üzere üç anlama gelebilir. O zaman mana şöyle olmuş oluyor: "Allah dilerse kâfir, münafık ve fâsık bir adamın eli ile de dinine hizmet ettirebilir."   "Pekâlâ, bunun gerçek hayatta örnekleri var mı?" denilirse, bunun örneklerinin hem Asr-ı Saadet'te hem de günümüzde olduğunu görüyoruz.   Mesela Ebu Talip kâfir olmasına rağmen Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'e ve Müslümanlara büyük hizmetlerde bulunmuş, onları himaye ederek İslâm’ın kuvvet kazanmasına büyük katkısı olmuştur.   Medineli münafıklar zahirde de olsa

"Yâ Ebâ Zerr: Gemini Yenile..."

"Yâ Ebâ Zerr: Gemini Yenile..."   Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Ebû Zerr El-Ğıfari Radiyallahü Anh Hazretlerine ve onun şahsında kıyamete kadar gelecek ümmetine hitaben şöyle buyurmuştur:   يَا اَبآ ذرٍّ!   جَدِّدِ السَّفِينَۀَ فَاِنَّ البَحرَ عَمِيقٌ وَخُزِ الزَّادَ كَامِلًا فَاِن اسَّفرَ بَعِيدٌ وَخَفِّفِ الحِمْلَ فَاِن العَقَبَۀَ كَئۈُدٌ وَاَخلِصِ الْعَمَلَ فَاِن النَّاقِدَ بَصِيرٌ   "Yâ Ebâ Zer! Gemini yenile çünkü deniz derindir. Azığını tam al, çünkü yol uzundur. Yükünü hafif tut, çünkü geçit çok sarptır. Amelini ihlaslı yap, çünkü gözetleyici, kalbin niyetine bakmaktadır." (İbn-i Hacer-i Askalânî Rahmetullahi Aleyh, el-Münebbihât)   Ya Rabbi! Bu fani dünyada Pişmanlık ve Nasuh tevbe ile günahlarımızdan kurtulmayı; kâmil iman, salih amel ve selim bir kalp ile vuslata ermeyi, Sevgili Rasûlün Muhammed Sallallahü Aleyhisselâm’a komşu olmayı, Cemalûllaha nail olmayı nasip eyle!

Cennetten İnen El

  Cennetten İnen El   Bir azm, eğer îman dolu bir kalbe girerse, İnsan da o îmandaki son sırra ererse, En azgın ölümler ona zincir vuramazlar, Volkan gibi coşkun akıyor, durduramazlar.   Rabbimden, iner azmine kuvvet veren ilham; Peygamberi rüyada görür belki her akşam. Hep nur onun îman dolu kalbindeki mihrab; Kandil olamaz ufkuna dünyadaki mehtab.   Kar, kış demez; irkilmez, üzülmez, acı duymaz; Mevsim, bütün ömrünce ılık gölgeli bir yaz. Cennetteki âlemleri dünyada görür de, Mahvolsa, eğilmez sıra dağlar gibi derde.   En sarp uçurumlar gelip etrafını sarsa; Ay batsa, güneş sönse, ufuklar da kararsa, Gökler yıkılıp çökse, yolundan yine dönmez, Ruhundaki imanla yanan meşale sönmez.   Kalbinde yanardağ gibi iman ne mukaddes! Vicdanına her an şunu haykırmada bir ses: Ey yolcu, şafaklar sökecek durma, ilerle, Zulmetlere kan ağlatacak meşalelerle.   Yıldızlara bas, çık; yüce âlemlere yüksel, İnsanlığı kurtarmaya Cennetten inen el.

Ecel Tutmuş Elinde Bir Ulu Cam

  Ecel tutmuş elinde bir ulu cam Ki ol canım içi dolu serencam   Kime ayak sunar kime içirmiş Kimi esrük yatur toprakta müdam   Ki bir bir içer ol saki elinden Bay ü yoksul ulu kiçi has u am   Zihi şerbet ki bir kez andan içen Ne subh olduğunu bilir ne akşam   Bu mecliste harif olan kişiler Ne nukl arzuladılar ne ho badam   Ne şerbettir bu hiç rengi bilinmez Kızıl mı ak mıdır ya puhte ya ham   Ne arslanları yatırmış bu saki Ne ejderhalar olmuştur ana ram   Salatinleri yatırdı bu saki Ki bunlar bir köyü adı Rum ü Şam   Kani Salsal ü Zal ü Ad ü Şeddad Ya Key Husrev kani ya kani Behram   Kubad ü Kisri vü Fağfur ü Kayser Çepal ü Cemşid ü Gürcesb ü Hişam   Sikender Dara Efridun ü Dahhak Neriman Bihre vü Sührab ü Ham Sam   Bular hep bu kadehden içti yattı Kadeh şimdi bizimdir kam ü nakam   İçirmeyince kanmadı kişi hem Bu sakiden ne lütf iste ne ikram   Bu saki cümlesin esrüdiserdir Ne cemaat kaliserdir ne imam

Erenlerin Sohbeti Ele Giresi Değil

  Erenlerin Sohbeti Ele Giresi Değil   Erenlerin sohbeti ele giresi değil İkrâr ile gelenler mahrûm kalası değil   İkrâr gerek bir ere göz açıp dîdâr göre Sarraf gerek gevhere nâdân bilesi değil   Bir pınarın başına bir testiyi koysalar Kırk yıl anda dursa da kendi dolası değil   Değme kişi er olmaz bu yolda ihtiyâr olmaz Amelsiz dîdâr olmaz Hakk'ın rızâsı değil   ÜMMÎ SİNÂN yol ayan olupdur belli beyân Dervişlik yolu hemân tâc-u hırkası değil   İbrâhim Ümmî Sinân Kuddise Sırruh

El Açıp İsteyeni Sakın Azarlama

  El Açıp İsteyeni Sakın Azarlama   Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyuruyor: Dilenmek haramdır, zaruret olmadan dilenmek olmaz. Dilenmek, sersefil, fakra düşmüş veya rüsvay edici borca batmış veya elem verici kana bulaşmış insanlar dışında, kimseye caiz değildir. Dilenci, at üzerinde gelse bile hakkı vardır. Eğer düşkün ve yoksullar yalan söylemeselerdi onları reddeden felah bulmazdı. Dilenmek üç şeyden dolayı haramdır. Fakirliği açığa vurmak, Allah'tan şikâyet etmek anlamına gelir. Birisinden birşey isteyen hizmetçi efendisinden şikâyetçi etmiş gibi olur. Ancak zaruretten dolayı ve yakınılmadan istemek haram değildir. Kendini aşağı göstermiş olur. Oysa Allah'ın huzurundan başka yerde kendini aşağı göstermiş olması yakışık olmaz. Bundan kurtulmanın çaresi elden geldiğince, dostlarından, akrabalarından ve açık gönüllü kimselerden istemektir. Zira onlar hakaret gözü ile bakmazlar. Yine bu durumda da zaruret olmadan istememek gerekir. Dilekte bulunduğu

Gördüm

  Gördüm   Dudağında tekbir, elinde bayrak Namusun şiarı yiğitler gördüm Bağrına gül gibi bastı şu toprak Ölümü öldüren şehitler gördüm.   Delerken bağrını kurşun utandı Her şey unutuldu... Mevzu vatandı Kınalı Hasanlar kurban adandı Nene Hatun, Koca Seyitler gördüm.   Gururlandı gökte yıldız ile ay Malazgirt, Sakarya nice destan say Taarruzda elli yedinci alay Bugün Çanakkale vakitler gördüm.   Ordunun başında fatih var gibi Ardında topyekûn tarih var gibi Bugün gaza, bugün fetih var gibi O şanlı tarihten şeritler gördüm.   Gördü ki tüm cihan can kınımızda Boğarız batılı al kanımızda Korkma Ulubatlım, Hak yanımızda! Ezanlar, selâlar, şahitler gördüm.   Ya Allah! Bismillah! Allahuekber! Bir millet tek vücut şehadet bekler İnsanı kıskanır bugün melekler Peygamber yurduna hicretler gördüm.   Hacı Kısır

Türklerin Elinden Kurân-ı Kerimi Almadıkça Onları Yenemeyiz

  Türklerin Elinden Kurân-ı Kerimi Almadıkça Onları Yenemeyiz “Sultan Abdülhamit Döneminde İngilizlerin Osmanlıyı Yıkma Planları” Server Vakfı Çarşamba Sohbetleri Programı içerisinde 17.04.2013 tarihinde konuğumuz, “Sultan Abdülhamit Döneminde İngilizlerin Osmanlıyı Yıkma Planları” konulu sohbetiyle Yozgat Bozok Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Taha Niyazi KARACAN idi. Karacan sohbette şunları dile getirdi: “İngiltere Osmanlı İmparatorluğu ile 19.yy yarısına kadar iyi geçinmiştir. Bunun nedeni ise ticari menfaatleri icabıdır. Hatta Ruslara karşı Osmanlı İmparatorluğu ile ittifak etmiştir. Ancak bu ittifak 19. Yüzyılın ikinci yarısından sonra tersine dönmeye başlamıştır. Bu dönem Birleşik Krallık Başbakanı William Ewvart Gladstone (d. 29 Aralık 1809, ö.19 Mayıs 1898) ile başlar. Gladstone, tam bir İslam düşmanıdır. Öyle ki, ‘Türklerin elinden Kur’ân-ı Kerim’i almadıkça onları yenemeyiz’ demiştir. Siyasi hayatı boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamak için adeta bir ‘Haçlı

Nefsinin Eline Düşme!

Nefsinin Eline Düşme! Bir gün Rasûlullah'ın huzuruna Cüleybib isminde bir genç gelir ve: “–   Yâ RasûlALLAH! Zina için bana izin ver, çünkü tahammül edemiyorum!" der. Hazreti Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem, genci dinledikten sonra yanına çağırır ve oturtur. Ona sorar: “–   Böyle bir şeyin senin annene yapılmasını ister miydin?" “–   Anam babam sana feda olsun ey ALLAH'ın Rasûlü, istemezdim." “–   Hiçbir insan da annesine böyle bir şey yapılmasını istemez!" “–   Senin bir kızın olsaydı, ona böyle bir şey yapılmasını ister miydin?" “–   Canım size feda olsun ya Rasûlallah Sallallahü Aleyhi Vesellem, istemezdim." “–   Hiçbir insan da, kızı için böyle bir şey yapılmasını istemez!" “–   Halanla, teyzenle böyle bir şey yapılmasını ister miydin?" “–   Hayır, ya Rasûlallah, istemezdim!" “–   Kız kardeşinle bir başkasının zina etmesini ister miydin?" “–   Hayır, hayır, istemezdim!" “–   Hiç ki

El Kapısına Muhtaç Olmamak İçin Okunacak Dua

El Kapısına Muhtaç Olmamak İçin Okunacak Dua رَبِّ إِنِّي لِمَا أَنزَلْتَ إِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقِيرٌ Okunuşu: Rabbi innî limâ enzelte ileyye min hayrin fakîr. Anlamı: Ey Rabbim muhakkak ki ben, bana hayır olarak indirdiğin hayra muhtacım. Kaynak: Kasas suresi 24. ayet