Kayıtlar

mizan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hesaba çekileceksin!

Hesaba çekileceksin! Abdüllatif Uyan Seyyid Ebül Vefâ hazretlerinin huzuruna, zamanın Sultânı gelip; “Bana nasîhat eder misiniz” diye ricâda bulundu... Büyük velî cevâben; “Ey Sultân! Sen bu halkın çobanısın. Adâletle hükmedersen Allah, saltanatını uzun ömürlü kılar. Eğer zulmedersen bu mülkü senden alır!” buyurdu. Ve şöyle devam etti: “Ey emîr-el mü’minîn! Bir gün sen de ölür, her icraatından hesâba çekilirsin. Öyleyse hep iyilik yap ki, mahşerde iyi karşılık göresin!” Sultân ağlamaklıydı. Büyük velî devam etti: “Şunu da unutma ki, aslın, bir damla sudur. Sonunda ölüp, bir avuç toprak olacaksın! Şu millet senin emrin altındadır. Ama bu insanların hesâbı, senden sorulacak.” Sultân bunu duydu. Başladı ağlamaya! İçi yanıp bir bardak “su” istedi. Getirip takdîm ettiler. Tam suyu içecekti. “Dur, içme!” dedi. Ve sordu pâdişaha: “Farzet ki, bir sahrâdasın ve harâretten ölecek hâldesin. Ama bir damla su bulamıyorsun içmek için. O anda biri gelse, elin

Cehennem ve Mizan'ın Sıfatları

Cehennem ve  Mizan'ın  Sıfatları Bu mevzuda bazı noktalara daha önce temas etmiş olmamıza rağmen, faydayı tamamlamak için yeniden ele almakta mahzur görmedik. Ola ki; bozulmuş ve gafil gönüllere tekrarlanan nasihatler kâr eder. Bu hususta Allah Celle Celâlüh Kur’an’ı Kerim´in birçok yerinde cehennemin korkunçluğu ile Kıyamet şiddetlerine büyük önem vermiştir, öyle ki Allah Teâlâ’nın bu beyanatı aklı başında insanların kalplerine en büyük tesir yapmış, ahiretin faydalı ve kalıcılığını; onun dışındaki her şeyin hiçliğine tercih etmiştir. Cehennemin nasıl bir yer olduğu konusuna gelince Allah Celle Celâlüh cümlemizi bağış ve keremi ile oradan korusun! Hadiste bildirildiğine göre orası simsiyah ve karanlıktır. Işığı ve alevi yoktur. Cehennemin yedi kapısı vardır. Her kapının üzerinde yetmiş bin dağ vardır, her dağın üzerinde yetmiş bir ateşten tepe vardır, her ateşli tepe üzerinde yetmiş bin ateş çukuru vardır. Her ateş çukurunda yetmiş bin ateş vadisi bulunur. Her vad

Aklını Başına Al!

Resim
Aklını Başına Al! Pişman olacağın, dizlerini döveceğin o gün gelmeden aklını başına al... Anne karnındaki bebeğin ağzı vardır, gözü vardır, kulağı vardır, eli vardır, ayağı vardır. Bütün azaları tam tekmil verilmiştir. Hâlbuki bunların hiçbirine ana rahminde lüzum yoktur. Orada çocuk, gıdasını göbeğinden annesine bağlı bir hortumla almaktadır. Simdi bu çocuk: - Ya Rabbi, şu hortum bana yetmektedir. Peki, şu ağza, su göze, şu kulağa, şu ele, şu ayağa ne lüzum var. Bunların tamamı hiç bir işe yaramamaktadır? Dese... Herhalde şöyle bir cevap alacaktır: - Acele etme ey kul! Sen kısa bir müddet sonra öyle bir âleme gideceksin ki burada 'her şeyim' dediğin hortum, orada hiçbir şeye yaramayacak, kesilip atılacak. Lüzumsuz sandığın ağız, göz, kulak gibi şeylerde en lüzumlu azaların durumuna gelecek. O çocuk bu gerçeklere akıl sır erdiremese ve bir inkârcı olarak dünyaya gelse, hakikaten ana rahminde her şeyi demek olan hortumun işe yaramadığını, onu doğurtan doktor

Gözler Kapanınca, Pişmanlık Fayda Vermez

Gözler Kapanınca, Pişmanlık Fayda Vermez Ben de dün sizin gibi, dolaşırdım dünyada, Bugün ise ölüyüm, yatarım Musallada. Bu gözler kapanınca, pişmanlık fayda vermez. Dünya dolu mal olsa elden hiç bir şey gelmez. Ailem, akrabalar beni hep tanıyanlar, İçten samimi seven, yüreği kanayanlar. İşte ben gidiyorum son sözümü dinleyin Hakkımı helâl ettim, sizler de helâl edin! Vasiyetim şudur ki, tutmaya gayret edin. Hak yoldan ayrılmayın, Allah yolundan gidin Baki olan Allah’tır, fani olan insandır. Dünyaya tapanların, sonu feci hüsrandır. Hani tahta kurulup, en büyük benim diyen? Hani hep haram yiyen, kan döken ipek giyen? Nefsin arzusu bitmez, insan sonsuzu ister, Sonsuz yalnız Allah’tır, aklolan Hakkı ister. Kavga, niza, gürültü ömürü boşa harcar Sevgi, dostluk, muhabbet, hayata neşe katar. Mal, can da emanettir, hepsi bir gün alınır, Karanlık, boş mezara, yapayalnız girilir. Akraba ve dostların kabre bırakıp döner, Sadece

Ey Kulum! Ben Her An Seninleydim, Sen Kiminleydin?

Bir vaiz kürsüde ahiret ahvâlini anlatmaktaydı. Cemaatin arasında şeyh Şiblî (Rahmetullahi aleyh) de vardı. Vaiz, Cenab-ı Hakk’ın ahirette soracağı suallerden bahisle: ·         "- İlmini nerede kullandın, sorulacak! ·         Malını-mülkünü nerede harcadın, sorulacak! ·         Ömrünü nasıl geçirdin, sorulacak! ·         İbadetlerin ne durumda, sorulacak! ·         Harama-helâle dikkat ettin mi, sorulacak! ·         Bunlar sorulacak; şunlar sorulacak!...” ·         Diye uzun uzadıya birçok husus saydı. Bu kadar teferruata rağmen meselenin özüne dikkat çekilmemesi üzerine: Şiblî (Rahmetullahi aleyh) hazretleri, vaize seslendi: "- Vaiz efendi! Suallerin en mühimini unuttunuz! Allah Teâlâ kısaca soracak ki: "- Ey kulum! Ben her an seninleydim, sen kiminleydin?" Ya Rabbi! Bizleri gafletten uyandır! Bizleri bir an bile nefsimizle baş başa bırakma! Sen nasıl bizimleysen biz de seninle olalım! Âmîn!

Mahşer

Mahşer Dr. İsmail Ulukuş Kıyametin kopması ve yeniden dirilişten sonra tüm insanlar hesap için Allah’ü Teâlâ’nın huzurunda toplanacaklardır. İlâhî adaletin tecelli edeceği bu toplantıya, "mahşer" denir. Bu gün, Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde "Kıyamet Günü", "Din Günü", "Hesap Günü" gibi terimlerle anlatılan gündür. Bu gün, ilâhî vaadin gerçekleşeceği, herkesin dünyada iken yaptıkları ve söylediklerinin hesabını vereceği, inanan inanmayan herkesin, tüm âlemlerin tek egemeninin Allah’ü Teâlâ olduğunu açık bir biçimde anlayacakları gündür. Bu gün, her şeyin tek Yaratıcısı, tek düzenleyicisi, tek kural koyucusu ve tek yöneticisinin Allah’ü Teâlâ olduğunu dünyada iken idrak edemeyen körlerin, artık her şeyin farkına varacakları, ama bu farkındalığın hiçbir işe yaramayacağı gündür. "Bu, Allah’ü Teâlâ’nın vaadidir. Allah’ü Teâlâ vaadinden caymaz" [Zümer, 20] "O, din gününün sahibidir" [Fatiha, 4] "O, k