Kayıtlar

saltanat etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Saltanat Bir “Sübhanallâh” Demek Kadar Kıymetli Değil…

Saltanat Bir “Sübhanallâh” Demek Kadar Kıymetli Değil…   Bütün dünyaya hâkim olanlardan biri de Süleyman Aleyhisselam’dır. Hiç kimseye nasip olmayan saltanat ona verilmişti. İnsanlar, cinler, hayvanlar, rüzgâr hep onun emrinde idi... Bir gün bir yerden gelirken insanlar sağ tarafında ona refakat ediyor, cinler sol tarafında... Güneşten rahatsız olmasın diye kuşlar kanat germişler, öylece yol alırken bir adama rastlarlar. Adam ona der ki: “- Ey Davud'un oğlu! Cenab-ı Hakk sana ne büyük saltanat ihsan etmiş, hiç kimseye vermediğini sana vermiş.” Süleyman aleyhisselam şöyle cevap verir: “- Bize verilen bu saltanat bir “Sübhanallâh” demek kadar kıymetli değildir. Çünkü bu saltanat geçicidir. “Sübhanallâh” demek ise kalıcıdır. Hiç geçici ve fâni olan şeylerle, ebedî ve kalıcı şeyler mukayese edilebilir mi?” İbrahim aleyhisselam da; "- Ben batan şeyleri sevmem!" buyurmuştur.  Gerçekten de Süleyman Aleyhisselamın saltanatı geçici idi ve bitti. Ne güzel demişler:    "Seyrett

Kaygı da Geçer, Sevinç de.

Kaygı da Geçer, Sevinç de. Saltanattan daha yüksek bir makam olamaz, deme; zira yücelttiğin makam, fakirin derecesinden daha üstün değildir. Yükü hafif insanlar, rahat yürürler. Sözün doğrusu budur. İrfan sahipleri de bunu böyle kabul ederler. Eli boş kimse, sadece ekmek kaygısı çeker; padişahsa çok geniş ülkelerin idare­sini. Yoksulun akşama ekmeği varsa, gece Şam hükümdarı gibi rahat ve huzur içinde uyur. Kaygı da geçer, sevinç de. Yeter ki ölmeyegörsün insan. İster başında taç, ister boynunda vergi; sonun toprak olduktan sonra ne fark eder! İster zenginlik içinde yıldızlara değsin başın, ister yoksulluk çekip zindanlarda çürüsün gövden; ölüm kapısından girdikten sonra her şey biter; bütün insanlar o gün varlıkla yoklukta eşit olur. Ecel, başa gelince; insan, tanınmaz olur. Bilene, pa­dişahlık başa beladır. Dilencinin görünüşüne aldanma, gerçek padişah odur. (Gülistan ve Bostan) 

Dünyayı terk etmek

Dünyayı terk etmek İnsan, ne kadar güçlü olursa olsun, neyi olursa olsun, evi, işi, aşı, dostu ve eşi, hepsi bir gün hiç olacak, kabre ancak kefeniyle girecektir. Peygamber efendimiz, Dünya sizi terk etmeden, siz dünyayı terk edin! Buyuruyor. Madem o bizi terk edecek, biz onu terk edelim. Dünya bizi terk edince aklımız başımıza gelirse de, o zaman bir daha dünyaya dönemeyiz. Ölmek felaket değil, öldükten sonra başına gelecekleri bilmemek, tedbirini almamak felakettir. Ahirette nereye gitmek istiyorsak, ona göre hazırlık yapmalıyız. Orada Cennet ve Cehennemden başka yer yoktur. Cennete girmek için, doğru iman sahibi olmak ve dine uymak gerekir. Allah için sevmek, Allah için nefret etmek, iyiliği tavsiye etmek, kötülükten men etmek… Haşa zulüm etmez kuluna Huda’sı; İnsanın çektiği kendi cezası (Alıntı)