Kayıtlar

sarhoş etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sarhoşun Nasihati

Sarhoşun Nasihati   Ahmed bin Hanbel Rahmetullahi Aleyh Hazretlerinin oğlu diyor ki: “- Babam zindandan çıktıktan sonra sürekli bir sarhoşa dua edip duruyordu. Sordum; “- Baba kimdir bu adam? Niye bir sarhoşa dua ediyorsun?” Babam dedi ki: “- Evladım! İşkence günlerimde Allah beni bir sarhoş ile destekledi ve Dayanma gücü verdi. Ellerim, ayaklarım zincirli, hücremden kırbaçlanmaya götürülürken birisi eteğimden çekti. Baktım, yere yıkılmış sarhoş; bir mahkûm…” “- Bana dedi ki:” “- Bana bak İmam! Ben bu beldenin en büyük ayyaşıyım. İçki ve günah uğrunda Tam 18 bin kırbaç yedim, inat ettim yine de bu batıl davamdan dönmedim. Sen ise Müslümanların imamısın. Sakın ola kırbaç yediğinde HAK DAVANDAN ve SÖYLEDİKLERİNDEN VAZGEÇMEYESİN!” dedi. “- Evladım! Nice âlim dostlarım bana:” “- Vazgeçtim de kurtul" derken, o sarhoş bana DİRENİŞİ ve MÜCADELEYİ NASİHAT ETTİ. İşkence altında o sarhoşun sözleri beni dimdik tuttu. Allah ondan razı olsun, Ona Hidayet versin.” Yüce A

Abdulkadir Geylani Kuddise Sirrûh İle Sarhoş

  Abdulkadir Geylani Kuddise Sirrûh İle Sarhoş   Şeyh Abdülkadir Geylani Kuddise Sirrûh bir gün Bağdat'ın eski sokaklarında talebeleri ile birlikte yürürken yolun kenarında sızmış, üstü başı perişan bir sarhoş durdurur onu Ve ona; “- Ey Abdülkadir Allah Kâdir midir değil midir? Diye sorar. Hazreti şeyh'te gülümser ve: “- Evet, Kâdirdir!” der. Sarhoş ikinci kez: “- Ey Abdülkadir Allah Kâdir midir değil midir?” Diye sorar. Hazreti şeyh yine gülümser ve: “- Evet, Kâdirdir!” der. Adam üçüncü kez sorar: “- Ey Abdülkadir Allah Kâdir midir değil midir?” Hazreti şeyh bu sefer ağlar ve secdeye kapanır ve üç sefer: Kâdirdir Kâdirdir Kâdirdir!”, der. Sonra talebelerine o sarhoşu götürüp yıkamalarını ve o sarhoşa ikram etmelerini emreder. Bu değişik diyaloğa şahit olan talebeler hiç bir şey anlamaz ve hazreti şeyh'e sarhoşun neyi sorduğunu ve onun verdiği cevapların manasını sorarlar. Hazreti şeyh'te şöyle açıklar: “- Birincide bana, Allah beni affet

Kim Sarhoş?

Kim Sarhoş? Bir gece bir genç kör kütük sarhoş olur. Yola koyulur. Hz. Mevlana'nın hayır duasını almak için. Geceymiş geç saatmiş dinlemez. Evin kapısına gelir ve kapıyı çalar. Hz. Mevlana'nın talebeleri kapıyı açarlar. Gence ne istediğini sorarlar. Genç: "Mevlana'nın hayır duasını almak için geldim!" der. Talebeleri: "Şuanda hocamız istirahat halinde ve saat çok geç. Daha sonra gel!" derler. Genç ısrar eder ve illa onun hayır duasını şimdi alacam gitmem der. İnat eder ve gitmez. Hz. Mevlana gürültüleri duyar ve uyanır. Gelir kapıya ve "Ne oluyor, nedir bu gürültü?" der. Talebeleri cevap verir: "Efendim sizin hayır duanızı almak için gelmiş bu sarhoş bizde istirahatte olduğunuzu ve daha sonra gelmesini söyledik!" derler. Mevlana şu cevabı verir talebelerine: O gecenin bu vaktinde bizim yolumuzu bulmuş gelmişken, hem de kör kütük sarhoşken, siz hangi ayık kafayla onu geri göndermek istersini

Saliha Hanımın Sarhoş Kocası

Saliha Hanımın Sarhoş Kocası Saliha bir hanımın sarhoş bir kocası vardı. Her akşam işten gelir gelmez içki sofrasını kurdurur iyice sarhoş olmadan yatmazdı. Hanımı ise dindar namazında abdestinde bir hanımdı. Asla ve asla eşine hizmette kusur etmiyor her namazının ardından eşinin bu illetten kurulması için dua ediyordu. Adam bir akşam eve geç geldi. Dış kapıdan girer girmez hanımının Kur’an-ı Kerim okuduğunu duydu. Çok etkilendi. Hanımı tüm ibadetlerini kusursuz yapıyor kendisi ise hiç ibadet yapmadığı gibi birçok günah işliyordu. Eşini her akşam kapıda Hoş geldin Bey diyerek kapıda karşılayan hanımı bu akşam Kur’an-ı Kerim okuduğu için duymamış kapıda karşılayamamıştı. Ama adam hiç kızmadı. Odaya girer girmez hanımı “Sadakallahül Azim” diyerek fırladı. “Sakın üzülme efendi. Sofranı hemen şimdi hazırlarım!” Adam; “Hayır, bu akşam sana sofra hazırlatmayacağım. Kendim hazırlayacağım. Hanımı “Beyim kapıda karşılamadığım için çok kızdı galiba!” diyerek endişelendi.

Sarhoş Komşu

Sarhoş Komşu  İmam-ı Azam Hazretlerinin genç bir komşusu vardı.  Her gece evine içkili gelir, çıkardığı gürültü ile imamı çok rahatsız ederdi. İmam, gençten hiç şikâyetçi olmaz, komşusunun haline tahammül ederdi. Bir gün başkalarının şikâyetinden olsa gerek genci hapse attılar. Ertesi gece gencin sesini duymayan Ebu Hanife Radiyallahü Anh şaşırdı ve:  - Genç komşumuzun sesleri niçin kulağımıza gelmiyor? Diye sordu.  - Efendim, o sarhoşu vali hapse attırdı, dediler.  Ertesi sabah doğruca valinin konağına gitti. Talebeleri, Hocamız her halde valiye teşekkür edecek, diye düşünüyordu. Vali, onu görür görmez ayağa fırladı. Hürmet etti ve:  - Ya imam! Teşriflerinizin sebebini lütfen söyler misiniz? Dedi.  O da, komşusu olan gencin serbest bırakılmasını rica etti. Vali:  - Efendim, böyle ehemmiyetsiz bir mesele için iye zahmet ettiniz? Haber gönderseydiniz emriniz derhal yerine getirilirdi, cevabını verdi.  Delikanlı serbest bırakıldı. İmam'la karşılaştıklarında oldu

Derviş İle Sarhoş

Derviş İle Sarhoş Sarhoşun biri şarap şişesiyle caminin önünden geçerken camiden çıkan bir dervişin dikkatini çeker ve derviş sarhoşa der ki: -Birader şu şişeni bana versene! Sarhoş şaşkın şekilde; - Sen yeni camiden çıktın şarabı ne yapacaksın be adam? Derviş der ki: -Şarabı caminin içene dökeceğim! Sarhoş hiddetlenir kızgın bir şekilde: -Sen nasıl Allah'ın evine şarap dökersin Allah’tan korkmaz mısın? Ben kırk yıldır içki içerim ama böyle bir şeyi asla yapmam. Şarabı da sana bu iş için vermem! Haydi, başka kapıya git. Beni bulaştırma ben Allahtan korkarım! Der... Ama dervişin de tam istediği cevabı bilmeden vermiştir. Derviş taşı gediğine ustalıkla koyar: -Be adam sen şu kul yapısı adına cami dediğimiz taştan topraktan yapılmış binanın içine saygından şarap döktürmezsin ama nasıl olurda Allah’ü Teâlâ’nın sana rahmeti ve lütfu ile emanet edip kendisine kul olup ibadet etmeni istediği şu mükemmel ve muazzam beden sarayının içine şarap dökersin? (Alıntı)

54 FARZ

54 FARZ 1. Allah Teâlâ'yı bir bilip zikir etmek, 2. Helalinden kazanıp, yemek içmek, 3. Abdest almak, 4. Beş vakit namaz kılmak, 5. Cünüplükten yıkanmak, 6. Kişinin rızkına Allah'ın kefil olduğunu inanmak, 7. Helâlden temiz elbise giymek, 8. Allah'ü Teâlâ'ya tevekkül etmek, 9. Kanaat etmek, 10. Nimetlerin mukabilinde Allah’ü Teâlâ'ya şükür etmek, 11. Allah'ü Teâlâ'dan gelen kazaya razı olmak, 12. Allah'ü Teâlâ'dan gelen belâya sabretmek, 13. Günahlardan tövbe etmek, 14. İhlasla Allah'ü Teâlâ'ya ibadet etmek, 15. Şeytanı düşman bilmek, 16. Kur'an-ı Kerim’i kesin delil kabul edip hükmüne razı olmak, 17. Ölümü hak bilmek, 18. Allah’ü Teâlâ'nın sevdiğini sevip, sevmediğinden uzak durmak, 19. Ana-babaya iyilik etmek, 20. İyiliği emretmek (Emr-i maruf), kötülükten sakındırmak (nehy-i münker), 21. Akrabayı ziyaret etmek, 22. Emanete hıyanet etmemek, 23. Gücü yetenler için hacca gitmek, 24. A

Milletimize Oynanan Dış Oyunlar

Milletimize Oynanan Dış Oyunlar Milletimizi millet yapan değerler her gün yıkıma uğruyor. Sorumluluk sahipleri kara kara düşünüyor. Tuzu kuru azınlık bir kesim ise kapitalizmin, acımasızca yaptıkları sömürünün getirisinden sarhoş ne yaptıklarını bilmiyor. Ancak üzücü felâketler kapıyı çalınca “Of, of…” çekmeye başlıyor. Felâketin nereden geldiğini düşünmek bile istemiyor. Sadece dünyevi sebepleri sorguluyor. Nerede hata yaptım deyip özeleştiri yapmıyor. Toplumu çatırdatan bu acıların en büyük sebebi; “Çocukların ebeveynlerin sevgilerinden mahrum olarak manevi ve milli eğitimden yoksun olarak yetişmesi” diyebiliriz. Tanzimat’la başlayan “Batılılaşma” hareketleri, Müslümanların manevi değerlerine gereği gibi sahip çıkmayışları bizi bu hale getirdi. Batasıca batı kendi düştüğü dünyevileşme çukuruna bizi de çekiyor. Bazen düşüp bazen kalkıyoruz. Bazen yarı yerimiz pisliğe batıyor yarı yerimizi kurtarıyoruz. Şu haberlere bakar mısınız? Kesikbaş cinayetleri, bir annenin bebeği

SONSUZA GİDEN YOLCU

Resim
Sonsuza Giden Yolcu Sonsuza giden yolcu, yol uzun ve karanlık. Sakın kanma dünyaya, gerçek değil yalanlık...   Dönüşü yok bu yolun, geçen gün geri gelmez. Belki bu gün, son günün; pişmanlık fayda vermez...   İçi boş çukur için, bitmeyen azık lâzım. Sonsuz yolculuk için, hiç sönmeyen nur lâzım...   Şeytan, nefis, sefahat doğru yoldan saptırır. Yalan dünya aldatır, kendisine taptırır...   Sokağa bak, insanlar, şaşırmış sarhoş gibi. Sanki morfin içmişler, uykuya dalmış gibi...   Umutsuzluk, mutsuzluk; bağlıyor elimizi. Her gün kötü haberler, dağlıyor sinemizi...   Çok çalışıp, bu hali; durdurmaktır görevin. İman, bilgi, aşk ile kalkınmaktır ödevin...   Korkma! Gücün çok büyük, tarihi atan yaptı. Üç kıta, yedi deniz; dünyayı vatan yaptı...   Yeter artık, ecdadın kemiğini sızlatma! Asil soylu milleti, daha fazla ağlatma...   Haydi, yiğidim, haydi; hedefin pek yücedir. Batılı büyük görme, çok küçüktür cücedir...   Dünya savaş açsa d