Milletimize Oynanan Dış Oyunlar
Milletimize Oynanan Dış Oyunlar
Milletimizi millet yapan
değerler her gün yıkıma uğruyor. Sorumluluk sahipleri kara kara düşünüyor. Tuzu
kuru azınlık bir kesim ise kapitalizmin, acımasızca yaptıkları sömürünün
getirisinden sarhoş ne yaptıklarını bilmiyor.
Ancak üzücü felâketler
kapıyı çalınca “Of, of…” çekmeye başlıyor. Felâketin nereden geldiğini düşünmek
bile istemiyor. Sadece dünyevi sebepleri sorguluyor.
Nerede hata yaptım deyip
özeleştiri yapmıyor.
Toplumu çatırdatan bu
acıların en büyük sebebi; “Çocukların
ebeveynlerin sevgilerinden mahrum olarak manevi ve milli eğitimden yoksun
olarak yetişmesi” diyebiliriz. Tanzimat’la başlayan “Batılılaşma” hareketleri, Müslümanların manevi değerlerine gereği
gibi sahip çıkmayışları bizi bu hale
getirdi. Batasıca
batı kendi düştüğü dünyevileşme çukuruna bizi de çekiyor. Bazen düşüp bazen
kalkıyoruz. Bazen yarı yerimiz pisliğe batıyor yarı yerimizi kurtarıyoruz.
Şu haberlere bakar mısınız? Kesikbaş cinayetleri,
bir annenin bebeğini vahşice parçalaması, öz oğlunun babasını öldürmesi, yaşlı
çiftin emekli maaşını alarak vahşice öldürülmeleri… Sayamayacağımız; cahiliye
devrine pes dedirten alçak, vahşi, pis haberler…
Türk toplumunu
dönüştürmek, maneviyatından koparmak, ateist bir gençlik yetiştirmek için din
düşmanlığı yayıldı. Başörtülü kızlar okullara alınmadı. İmam Hatipler ve Kuran
Kursları kapatıldı. Üstelik bunlar kendi milli ve sivil güçlerimiz tarafından
dayatılarak yaptırıldı. İçimizdeki bu güçler aslında dış güçlerin iç
uzantısından başka bir şey değildi. Çoğu sivil gibi görünen bu kurumlar aslında
sömürgeci güçlerin içimize yerleştirdiği atom bombasından başka bir şey
değildi. Bir millet dinsizleştirilirse misyonerler istedikleri dini rahatça
kabul ettirebilirlerdi. Düşman orduları da silah bile sıkmadan vatanı ele geçirebilirdi.
18. ve 19. Asırda Batılı
emperyalist ülkeler Asya, Afrika ve Amerika kıtasındaki sömürgelerden büyük
kazançlar elde ettiler. Toplumların ağır da olsa uyanışlarıyla sıcak sömürge
seçeneği kaybolmaya başladı. Savaşla yıkılamayan devletler terör ve çeşitli
fırıldaklarla içten çökertilerek “ÖRTÜLÜ
SÖMÜRGE” dönemi yürürlüğe kondu. Türkiyemiz de terör ve dış güçlerin iç
uzantılarıyla bölünüp parçalanmak isteniyor. Türkiye’nin güneydoğusundaki
petrol yatakları ve Anadolu’daki madenler batının iştahını kabartıyor. Sevr ile
yapamadıklarını taşeron terör örgütleri ile bir an önce yapıp muratlarına ermek
istiyorlar.
Kafatası Irkçılığı ve
materyalist felsefelerle Osmanlı İmparatorluğu ve birçok imparatorluk
parçalandı. En büyük korkuları ise Osmanlı İmparatorluğunun yeniden dirilmesi
idi. Bunu önlemek için hain tuzaklar kurdular. Osmanlı tekrar dirilmesin diye
Medine’ye yaptırılan demir yolu imha ettirildi. İngilizler bir kilo ray parçası
getirene bir kilo altın vaad etmişler. Bugün sadece cennetmekân II. Abdülhamid
hazretlerinin Medine’deki istasyon binası var. Bir metre bile demiryolu yok. O güzel
tarihi esere de bakımsızlıktan bakılmıyor.
Son vatan parçamızda;
manevi değerler tamamen yok edilecek sonra da Sevr planı ile en küçük parçalara
ayrılacaktı. Bütün dünya dört cepheden bize saldırdı. Manevi gücümüz ile son
kalemiz Tekirdağ ve Anadolu yarımadasını kurtardık. Savaş yorgunu fakir
halkımız “Batılılaşma” cenderesine sokuldu. İlim ve teknoloji alacağımız yerde
batıda ne kadar kokuşmuş pis değer varsa onu alıyorduk. Ahlâksız değerler;
ormana düşen ateşin bir anda korkunç bir yangına dönüşmesi gibi her tarafı
sardı. Anadolu halkı açlıktan kırılırken tahsil gençliği dans, tango, bale,
raks peşinde koşmaya başladı.
Bu dehşetli felâket
karşısında; enbiya, asfiya ve evliya torunları olan halkımız pasif de olsa
direniş göstermeye başladı. Bu sefer sağ-sol, Sünni-alevi, Türk-Kürt çatışması
için kollar sıvandı. On yıllar sağ-sol çatışmaları ile geçti. Sonra Sünni-alevi
kartını sürdüler; Çorum’da, K. Maraş’ta, Sivas’ta oyunlar oynandı. Cemaatler
arası çatışmalar körüklendi. Her cemaat birbirini düşman olarak görüyordu. Halkın
sağduyusu sayesinde bu oyunlar tam olarak tutmadı.
Kardeşliğimizi yıkmak
için; Türk- Kürt çatışmasını da başaramayacaklarını anlayınca; önce Asala daha
sonra bölücü terör Pkk kartını ileri sürdüler. Binlerce vatan evlâdı yok yere
şehit edildi. Daha da doymadılar bu çatışmaları devam ettirmek istiyorlar. Dünyanın
neresinde terörist varsa Güneydoğumuza getirip askerimizle savaştırılıyor. Aşırı
dış destek artarak devam ediyor.
Daha da yetmedi; Tüm
komşularımızla bizi çatıştırmak için tüyler ürperten senaryolar ürettiler.
Bulgaristan Müslüman Türk kıyımına başladı. Belâna kampları, isim baskıları,
Utanç trenleri… Buna paralel Yunanistan ve Rusya’da benzer uygulamalar görüldü.
Ermenistan’a Karabağ’ı işgal ettirip Müslüman Türkler’e soykırım yaptırdılar.
Bir de utanmadan
Osmanlılar Ermeniler’e soykırım yaptı diyerek tüm dünyayı aleyhimize
kışkırttılar. Kıbrıs, Ege sorunları ürettiler. Suriye ile aramıza mayınlar
yerleştirildi. Hatay sorunu üretilip iki devlet düşman ilan edildi. Türkiye’yi
karıştıran terör gurubu Irak’ın kuzeyine konuşlandırıldı. Irak parçalara
ayrılarak bir daha belini doğrultmayacak hale getirildi.
Aslında
Abd ile gizlice anlaşan Rusya, Siyonist Haçlı İttifakı’nın
kurduğu Deaş (İşid) isimli örgütü bahane edip Suriye’de savaşa girdi. Deaş’a
herhangi bir zarar verdi mi? Hayır! Peki, ne yapıyor? Zalim Esad’a yardım
ediyor. Sünnileri öldürüyor. ABD bunu yapsa Türkiye ve Müslüman kamuoyunda kötü
olacaktı. Rusya’ya ne vaad ettiler de Müslüman katliamı verdiler, bilmiyoruz.
Türkiye gitse Ukrayna’daki
Rus yanlılarını bombalasa Rusya ne der? Ama Rusya Suriye’ye girdi, terörle
savaşıyorum diye oradaki masum Sünnileri yok ediyor. BM, AB, ABD gık diyemiyor.
Neden? Çünkü İsrail efendileri darılır da ondan…
Tüm dünyaya
haykırıyorum! Eğer terör makinesi İsrail ve uzantıları durdurulmazsa; önce
Müslümanlar yok edilecek. Sonra Hristiyanlar yok edilecek. Çünkü Yahudiler
Yahudi olmayana “Goyim” diyorlar. Müslümanlar da Hristiyanlar da Goyim’dir.
Aralarında hiçbir fark yok. Yahudiler’e
göre biz Goyimler’in efendisiyiz
diyorlar. Tanrı Goyimler’i efendilerine hizmet etmeleri için yarattı, diyorlar.
Belki de bir zaman sonra
dünyada Yahudi’den başka kimse kalmayacak… İşte canlı örneği; Filistin… Oradaki
Hıristiyanlar da İsrail tarafından soykırıma uğratılıyor. Bakınız Yahudiler
tepelere çıkıp sivil Filistin halkına yaptıkları vahşi katliamı deliler gibi kutluyorlar.
Dozerler sivil halkın evlerini başına yıkıyorlar. İsrail askeri küçük çocuğun
başına makineli silahı dayıyor, canı çekerse tarayıp infaz ediyor.
İslâmiyet’i yok etmek
için, ahlâkımızı yok etmek için var güçleriyle saldırıyorlar. Medyayla
saldırıyorlar, terörle saldırıyorlar, ahlâksız kişilerle saldırıyorlar… Habire saldırdıkça
saldırıyorlar…
Dış güçlerin tezgâhlayıp
bazen el altından bazen açıktan destekledikleri bu oyunlar saymakla bitmez.
Allah’ü Teâlâ İslâm âlemini
küffar saldırısından korusun! Amin! Hoşça kalın, dostça kalın efendim!
Yaşar AKKAŞ
Yasal Uyarı: “Bu eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.”
Yorumlar
Yorum Gönder