Kayıtlar

İlk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Dilin Yaratılış Sebebi, Hz. Âdem Aleyhisselâm’ın İlk Sözü

  Dilin Yaratılış Sebebi, Hz. Âdem Aleyhisselâm’ın İlk Sözü   Muhakkak ki dil sadece ve sadece Allâh’ü Teâlâ hazretlerini zikretmek ve Allâh’ü Teâlâ hazretlerine dua etmek için yaratıldı. Yoksa: 1- Dünya kelâmı, 2- Gıybet, 3- Bühtan, 4- İftira. 5- Yalan ve 6- Benzeri şeyler için değil...   “- Dil sadece ve sadece Zikir, şükür ve hamd için geldi. Gıybet, halkın dedikodusunu yapmak için verilmedi. Ey hakkı tanıyan..."   İnsanın ilk ve Son Sözü?   Bizim babamız Âdem Aleyhisselâm'ın kendisine ilk telaffuz ettiği ve kendisiyle ilk kez konuştuğu sözü; esnediği zaman:   “El-hamdu lillahi (Hamd Allah'ındır)." demesidir.   İnsanoğlunun son duası (sözü de) bu olacaktır.   (Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:420)

Abdest İlk Defa Ne Zaman Ortaya Çıktı

  Abdest İlk Defa Ne Zaman Ortaya Çıktı Hz. Adem Aleyhisselâm ve Havva annemizin yeryüzünde ilk defa buluştuğu; insanlık serüvenin başladığı ilk yer; Cebel-i Rahme (Rahme Tepesi)’dir Hz. Adem, Cennet’te ,   yasak ağaca yürür, (hata yapar) ve meyvesinden yer. Sonra, “Bismillâhirrahmanirrahîm” “Rabbena zalemna enfusena Ve in lem tağfirlena ve terhemna lenekunenne minel hasirin” (Araf Sûresi-23) Ayette buyrulduğu gibi, Hz. Havva annemiz ile birlikte: “Ya Rab, biz kendimize zulmettik. Eğer sen bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, kaybedenlerden oluruz Ya Rabbi!” diye feryat ederler. Allah’ü Teâlâ onları Cennet’ten çıkarır. Hz. Adem Aleyhisselâm ile Havva annemiz, ilk defa bu dağın tepesinde buluşurlar; günahlarından dolayı gözyaşlarına boğulurlar, ağlarlar ve yalvarırlar: “- Ya Rabbi sana nasıl tevbe edelim, bize tevbeyi öğret!” Allahu Teala Hz. Adem Aleyhisselâm’a öğretir. “- Ey Adem, harama yürüdüğün ayaklarını topuklarınla beraber yıka. Yasak ağaca (harama) uzanan el

Tasavvufun İlk Dersi İncitmemek, Son Dersi İncinmemektir!

Resim
  Tasavvufun İlk Dersi İncitmemek, Son Dersi İncinmemektir! Tasavvufta manevi tahsilin ilk dersi incitmemek, son de dersi incinmemektir. Sâmi Efendi Hazretleri, Dâru’l-Fünûn Hukuk Fakültesi’ni yeni bitirmişti. Onun güzel hâlini ve tertemiz sîretini pek beğenen bir Allah dostu: “– Evlâdım, bu tahsîl de güzeldir ama, sen asıl tahsîli ikmâl etmeye bak. Seni irfan mektebine kaydedelim, orada da gönül ilimlerini ve âhiret sırlarını öğren.” dedi. “Tasavvufun İlk Dersi İncitmemek, Son Dersi İncinmemektir!” Ardından ekledi: “– Evladım, o mektepte nasıl eğitim yaparlar, ne öğretirler bilemem. Ama bildiğim bir şey var ki, bu tahsîlin ilk dersi incitmemek, son dersi de incinmemektir...” Hisse: İncitmemek, nisbeten kolaydır. Ama incinmemek elde değildir. Zîrâ o, bir gönül işidir. Dolayısıyla incinmemek, ancak fânîlerden gelen ve kalblere saplanan zehirli okların tesirsiz kalması ile mümkündür. Bu da, nefs tezkiyesi ve kalp tasfiyesinde ulaşılan seviye nisbetindedir. Hazret-i Peyg

Mahşer Gününde İlk Çağırılacaklar

  Mahşer Gününde İlk Çağırılacaklar   Mahşer günü çetin bir gündür. O gün insanlar kademe kademe, grup grup hesaba çekileceklerdir. Bu yazımızda ilk çağrılacaklardan üç grubun halini paylaşalım. Bir seslenici bağıracak. Ve bütün mahşer ehli bu sesi duyacak: "Fazilet ehli nerededirler?" Bir grup insan cevap verip ayağa kalkarlar. Ve onlar süratle cennete doğru koşarlar. Yolda melekler onlarla karşılaşır. Melekler sorar; "- Sizi süratle cennete koşarken görüyoruz! Sizler kimlersiniz?" Onlar, "Biz fazilet ehliyiz!" derler. Melekler: "- Sizin faziletiniz neydi?" diye sorarlar. Onlar: "- Bize zulüm edildiği zaman biz sabrederdik. Ve bize kötülük edildiğinde affederdik" derler. Melekler onlara: "- Girin cennete! " Cennet, çalışanların ne güzel ecir karşılığıdır!" derler. Sonra bir seslenici şöyle çağırır: "- Sabır ehli nerededirler?" Bazı insanlar ayağa kalkarlar. Ve onlar süratle cen

Evlendi, Bakın İlk Gece Ne Oldu?

Evlendi, Bakın İlk Gece Ne Oldu?   Evlendi ve ilk gece eşinin yüzünü açtı rengi siyah idi, güzel de değildi... Zifaf gecesi eşini terk etti... Eşi bunu anlayınca birkaç gün sonra kocasının yanına gitti ve dedi ki: ''- Hayır, belki şerrin içinde saklıdır…'' Dedi ve ikna etti, zifafını tamamladı... Ama kalbinde yine sıkıntı vardı...   Eşinin şeklinden yani renginden dolayı İkinci kez eşini ve şehri terk etti... Bu sefer aradan tam 20 yıl geçti. Eşinin hamile kaldığını bilmeden geçen 20 yıl... 20 yıl sonra, şehre geri döner. Namaz için camiye girer… Bakar ki genç bir vaiz… Ama çok muhteşem vaaz ediyor. Dehşete kapılır ve hoşuna gider... Oradakilere sorar: “- Kim bu, âlim delikanlı?” Der... Derler ki: "- Adı ENES!" "- Babası kim?". Der. Derler ki: "- 20 yıl önce buralardan göçtü adı: MALİK!" Gencin yanına gider ve der ki: "- Seninle evinize kadar geleceğim. Kapıda bekleyeceğim annene dersin ki: “’- H

İlk Değil Son Olsun...

İlk Değil Son Olsun... Yaşam mı ölüm mü ne desem sana! Varlığındır beni benden edişim. Ömür hasretimdi sevmekten yana. Akıl mihrabımdı, mimber ateşim, İlk değil son olsun senden gidişim... Belki mucizeydi seninle olmak. Keramet sanırdım gölgeni bulmak. Korkarım değil ki sen beni kırmak, Yaptığın bir büyük kalbi ezişin, İlk değil son olsun senden gidişim... Az mı yemin ettim ardından bakıp. Atmayı bilmedin kalbimden söküp. Dişlerken gönlümü, ruhumdan öpüp, Aklımı almaktı en kolay işin! İlk değil son olsun senden gidişim... Merhamet, hoşgörü bildin mi neden? Sevdin mi bir kere sevgi görmeden? Bağlanmak; sen gibi çekip gitmeden, Belki de ölmekti şöyle bir düşün! İlk değil son olsun senden gidişim... Rüzgâr’ım ismince estiğin yeter! Barışmaktan fazla küstüğün yeter! Gözümden bu denli düştüğün yeter! Kim kimi kaybetmiş şöyle bir düşün, İlk değil son olsun senden gidişim... Ömer Faruk Yılmaz

Ramazanın İlk Gecesi Okunacak Dua

Ramazanın İlk Gecesi Okunacak Dua اَلْحَمْدُ لِلَّهِ الَذِي خَلَقَنِي وَخَلَقَكَ وَقَدَّرَلَكَ مَنَازِلَ وَجَعَلَكَ آيَةً لِلْعَالِمِينَ Okunuşu: "Allah-u Ekber, Allah-u Ekber, Allah-u Ekber Elhamdü lillâhillezî halakani ve halekake ve kaddereleke menâzile ve cealeke âyeletenl ill âlemin. Anlamı : Allah’ü Teâlâ her şeyden büyüktür! Allah’ü Teâlâ her şeyden büyüktür! Allah’ü Teâlâ her şeyden büyüktür! Bütün hamdler, beni ve seni yaratan, sana konaklar (ve burçlar) takdir eden ve seni âlemler için büyük bir ayet yapan Allah-u Te'ala'ya mahsustur!" Fazileti: Kim bu duayı okursa Allah’ü Teâlâ meleklere seninle iftihar eder: Ey benim Meleklerim! Şahit olun ki muhakkak ben işte bu kulumu Cehennemden azad ettim! Buyurur! "Elhamdülillâhillezî halakanî ve halakake ve kaddereleke menazile ve cealeke âyeten lil alemîn  (O zaman) Allah-u Te'ala seninle meleklere iftihar eder ve: "Ey Benim Meleklerim! Şahit olun ki muhakkak Ben işte bu kulu

Resûlullah'tan İşittiğim İlk Hadîs-İ Şerîf

Resûlullah'tan İşittiğim İlk Hadîs-İ Şerîf Resûlullah Sallallahü Teâlâ Aleyhi Vesellem Medine'ye hicret ettiği zaman halk etrâfına toplandı. "Resûlullah geldi" denilince O'nu görmek için hemen halkın arasına karıştım. O'nu görür görmez: "O'nun yüzü yalancı bir yüz olamaz!" dedim. Resûlullah toplanan insanlara İslâmiyeti anlatıyor, nasihatler veriyordu. Burada Resûlullah'tan işittiğim ilk hadîs-i şerîf şudur. 1- "Selâmı aranızda yayınız, 2- Aç kimseleri doyurunuz, 3- Sıla-i rahim yapınız (yakın akrabaları ziyâret ediniz), 4- İnsanlar uykuda iken namaz kılınız. Böylece cennet'e selâmetle girersiniz." Abdullah bin Selâm Radiyallahü Anh

İlk Gerçek Ve Uygulamalı Hukuk Dersi

İlk Gerçek Ve Uygulamalı Hukuk Dersi 70 yıl önce, küçük ve yemyeşil bir Anadolu şehrine genç bir hâkim tayin edilir. Şehrin eşrafından bir ticaret adamı, bu genç hâkimi evine yemeye çağırır. Güzel bir gündür. Evlerin geniş bahçelerini dolduran meyve ağaçlarının dalları sokağa kadar sarkmaktadır. Bu güzel meyvelerden birine uzanan hâkim, bu güngörmüş vasıflı Müslüman'dan şu çok nezih ikazı alır: “- Hâkim Bey bu bahçe bize ait değildir. Bizimkisi iki bahçe sonradır...” Hâkim Bey elini çekiverir. Yüzü hafifçe kızarır ama bu uyarı üslûbuna da hayran kalır. Yarım asır sonra der ki: “- Meslek hayatımın ilk gerçek ve uygulamalı hukuk dersini bu Zat'tan aldım ve asla bir daha unutmadım...”

Sabah Olunca, Karşına İlk Çıkanı Ye!

Sabah Olunca, Karşına İlk Çıkanı Ye! Allah’ü Teâlâ’nın sevgili kullarından biri bir rüya görür; rüyasında kendisine şöyle denir: -Sabah olunca, karşına ilk çıkanı ye, ikinci çıkanı sakla, üçüncü çıkanın dileğini kabul et, dördüncü geleni üzme, beşinciden de kaç! Sabah oldu; dışarı çıktı. Yola koyulup gitti. Karşısına bir dağ çıktı. Bu koca dağı görünce şaşırdı. Kendi kendine şöyle dedi: Rabbim bana bunu yememi emretti. Sonra şöyle dedi: Rabbim bana gücümün yetmeyeceği bir şeyi emretmez. Onu yemeye karar verdi. Dağa doğru yürüdü. Yaklaştıkça dağ küçüldü. Tam yaklaştığı zaman koca dağ bir lokmaya dönüşmüştü. Onu tutup yedi, baldan tatlı buldu. Allah’ü Teâlâ’ya hamdetti, yürüyüp gitti. Karşısına altından bir leğen çıktı. Şöyle dedi: Rabbim, bunu da saklamamı emretti. Bir çukur kazdı, onu gömdü. Yürüdü, az gittikten sonra dönüp baktı. Leğen toprak yüzüne çıkmıştı. Geri döndü, tekrar gömdü. Biraz gitti; baktı ki, yine çıkmış bir daha gömdü, yine toprak üstüne

Cennete İlk Önce Girecek Kadın

Cennete İlk Önce Girecek Kadın Hazreti Fatımatüzzehra Radiyallahü Anha Hazretleri bir gün babası Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'e: “- Babacığım Cennet’e ilk önce kadınlardan kim girecek?” Diye sordu. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem: “- Falan mahallede bir kadın var. O kadın ilk cennete girecek kadındır!”, buyurdular. Hazreti Fatıma Radiyallahü Anha çok merak etmişti: “- Benden de mi evvel girecek babacığım?” Diye sordu. Hazreti Peygamberimiz: “- Senden de evvel girecek. İstersen git de bir tanış. O zaman sen de neden önce onun gireceğini öğrenirsin!”, buyurdular. Hazreti Fatıma'nın o kadın hakkındaki merakı iyice artmıştı. Bir gün kadının evini sora sora buldu, kapısını çaldı. İçerden ihtiyar bir kadın sesi duyuldu: “- Kim o?” Hazreti Fatıma, kendisini tanıtıp görüşmek istediğini söylediğinde kadın: “- Canım sana feda ey Allah Resulünün kızı sizinle çok görüşmek arzu ederdim. Fakat dışarı çıkamadığım için ziyaretinize gelemedim. Kocamdan

İlk Ezân

İlk Ezân Cenâb-ı Hak buyuruyor: “(İnsanları) Allah’a çağıran, iyi iş yapan ve “Ben Müslümanlardanım” diyenden kimin sözü daha güzeldir?” (Fussilet, 33) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Namaz için ezân okunduğu zaman şeytan oradan sesli sesli yellenerek uzaklaşır, ezânı duyamayacağı yere kadar kaçar. Ezân bitince geri gelir. Kâmet başlayınca yine uzaklaşır, bittiğinde ise geri dönüp kişi ile kalbinin arasına girer ve: «Şunu hatırla, bunu düşün!» diye aklında daha önce hiç olmayan şeylerle vesvese verir. Öyle ki (buna kapılan) kişi kaç rekât kıldığını bilemeyecek hâle gelir.” (Buhârî, Ezân, 4; Müslim, Salât, 19) Namaz vaktini cemaate duyurmak için önceleri yalnızca “Namaza, namaza!” ifâdeleri söylenirdi. Daha sonra ise ezân-ı Muhammedî lutfedildi. Allâh Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem, halkı namaza dâvet şeklinin nasıl olması gerektiği husûsunu ashâbıyla istişâre ediyordu. Bâzısı; “Namaz vakti geldiği zaman bir sancak dikelim, müslümanlar

Dünyada İlk Üniversiteyi Müslümanlar Kurmuş

Resim
Dünyada İlk Üniversiteyi Müslümanlar Kurmuş Emeviler Fas ’ın Fes şehrinde Keyruvan Üniversitesi’nikurmuşlar.(859) Bugünkü mânâda ilk üniversitelere Abbâsîler döneminde Bağdat’ta rastlanır. Dünyadaki ilkler dikkatimi çok çeken konulardan biridir. Mesela dünyada ilk Üniversite nerede kurulmuştur diye düşündüm. Araştırdım. Fas’ta kurulmuş. Fas farklı bir yer. Mağaralarda ve çeşitli arkeolojik kazılarda bulunanların incelenmesi sonucunda Fas’ın tarihinin hani fi tarihi denir ya ta o zamana kadar gittiği anlaşılmış. - Berberiler M.Ö. 2000 yıllarında buraya gelmiş, yerleşmişler. -Sonraları; M.Ö. 2. Yüzyıldan itibaren Fenikeliler gelmişler. -Sonra bir çok devlet buraya gelmiş. -Kartacalılar Fenikelileri yenmişler. -Romalılar da Kartacalıları yenmişler. Tabi bunlar büyük savaşlar sonrası olan hâkimiyetlermiş. -Sonrasında oralar Romalılara da kalmamış. -Vandallar onları yenmiş bu defa da onlar oralara hâkim olmuşlar. Şimdi asıl konumuza geliyoruz. Yedinci yüzyıldan

Avrupa'da İlk İslam Medeniyeti

Resim
Avrupa'da İlk İslam Medeniyeti Hz. Muhammed Aleyhisselâm’ın doğuşu, Kuran-ı Kerimin yeryüzüne indirilişi ve bu ilahi tebliğin ışığında Arabistan Yarım Adasında başlayarak dört kıtaya yayılan ve kitleler halindeki insanların kabulüne mazhar olan İslam Dini, İnsan merkezli bir kabul anlayışıyla kısa bir sürede yeryüzünde son uygarlığın temelini atmaya başlamıştır. Mekke'de doğan İslâm Güneşi'nin yaydığı ışık, birkaç asır geçtikten sonra doğuda Maveraünnehir ve Çin önlerini, batıda da Avrupa'yı aydınlatacak seviyeye ulaşmıştı. Hızla ilerleyen İslâm fatihleri M.S 711 yılında İberik Yarımadasına çıkarma yapmışlar ve yaklaşık 715 yılında da yarımadanın bütün büyük şehirlerini ele geçirmişlerdir. Ardından Fransa içlerine doğru akınlarını sürdürmüşler, diğer taraftan da Akdeniz deki Sicilya adasından hareketle Roma önlerine kadar gelmişlerdi. İşte İslam uygarlığının en büyük temeli, M.S. 711 yılında Cebeli Tarık Boğazını geçerek İberik Yarımadasına çıkarma yapan Tarık B