Kayıtlar

Ocak 12, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ın adaletine bir misal

Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ın adaletine bir misal Ashab'tan Abdurrahman bin Avf, Hazreti Ömer Radiyallahü Anh halife iken onu makamında ziyarete gelmişti, selâm verip müsait bir yere oturdu. Hz. Ömer Radiyallahü Anh kendisiyle hiç meşgul olmuyor hattâ selâmını bile almıyordu. Hayretle neticeyi beklerken, Hazreti Ömer Radiyallahü Anh, işini bitirdikten sonra yanan mumu söndürdü; aynı onun gibi başka bir mum yaktıktan sonra: “Ve aleyküm selâm” deyip selâmını aldı. Ve konuşmaya başladılar. Abdurrahman bin Avf Hazretleri, Ömer Radiyallahü Anh Hazretlerine niçin o mumu söndürüp başkasını yaktıktan sonra kendisiyle meşgul olmaya başladığını sormuştu. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh: — Ya Abdurrahman, evvelki mum devletin hazinesinden alınmış mumdu. O yanarken şahsî işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mes'ul olurdum. Sizinle devlet işi konuşmayacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım ondan sonra sizinle meşgul olmaya başladım, deyince Abdurrahman bin Avf

İbadeti Artarsa Rızkı Da Artar

İbadeti Artarsa Rızkı Da Artar Abid bîr zat, evden karısına işe gidiyorum diyerek ayrılır, fakat doğru tekkeye çekilerek ibadete başlardı. Akşam eve geldiği zaman karısı, “yiyecek yok, bir şey getirmedin mi?” dediğinde de, “çalıştığım zat çok cömert bir kimse... Ondan para istemeye utanıyorum. On gün sonra ücretimin tamamını, toptan verecek” derdi. Onuncu gün gene evinden ayrılmıştı, işe gidiyorum diye. Doğruca Savmaya (tekke) gitti, ibadetine başladı. Akşam üzeri yine evine dönecekti... Hanıma ne demeli, on gün doldu Diye düşünüyor ve mahzun mahzun yoluna devam ediyordu. Evine yaklaştı... Evden sıcak ve leziz yemek kokusu duydu. Şaşırmıştı. Acaba karısı yiyeceği nereden almıştı. Eve geldiğinde karısı dervişi kapıda karşıladı, neşeliydi. Kocasına olanları şöyle anlattı: — Çalıştığın adam hakikaten cömert bir kimse imiş... Öğle vakti idi, nur yüzlü iki kişi gelerek bana: “Bunlar kocanın iş ücretidir. Eğer bundan sonra da işine devam eder ve daha fazla çalışırsa, daha fazla

Fatihin Halkını İmtihanı

Fatihin Halkını İmtihanı Hazreti Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethetme plânları yapıyordu. Daha henüz 21 yaşında bulunan hükümdar, İstanbul’un fethine girişmeden önce, halkını imtihan etmek istemişti. Sabahın erken saatlerinde tebdili kıyafet ederek, Osmanlı'nın başşehri olan Edirne'de çarşıya çıktı. Çarşının bir tarafından girip, alış - veriş yapmaya başladı. Birinci dükkâna varıp bir şey aldı. İkinci bir şey istediğinde dükkân sahibi vermedi... Fatih'i tanımıyordu dükkân sahibi. Fatih Hazretleri mal olduğu halde neden vermediğini sordu. Adam: — Ben sana bir şey satmakla sabah siftahımı yapmış oldum, ikinci alacağını da karşıdaki dükkândan al. Çünkü o henüz siftah etmemiştir, dedi. Fatih memnun olmuştu. Öbürüne vardı, bir miktar mal aldı... İkincisini istediğinde o da vermeyip komşu dükkâna gönderdi. Böylece Hazreti Fatih koca çarşıyı baştan sona kadar dolaştı... Hepsinde aynı mukabele ile karşılaşmıştı. Aldıkları erzakı, medresede ilim tahsil e

İbrahim Edhem Kuddise Sirruh'un Kırklara Kabulü

İbrahim Edhem Kuddise Sirruh'un Kırklara Kabulü İbrahim Edhem Kuddise Sirruh hazretleri hurmacıdan hurma almıştı... Hurmacıdan ayrılırken yanlışlıkla bir miktar hurmayı para ile aldığı hurmaya karıştırarak götürdü ve yedi... Ondan sonra kırk gün ibadetinden bir feyz almaz oldu. O günlerde Şam'a gelmişti. Kırklara karışarak sohbetlerinden istifade etmek istemişti. O'na: — Sen yanlışlıkla yediğin hurma yüzünden ibadetinden bir huzur duymuyorsun. Nasıl olur da bize karışabilirsin, dediler. İbrahim Edhem Kuddise Sirruh Hazretleri, Şam'dan Medine'ye gelerek hurmacıyı buldu. Hakkını helâl ettirip hurmanın parasını verdi. Ondan sonra tekrar Şam'a gitti, kırklara karışabildi...  

Delinin Beyazid-i Bestami'ye Tavsiyesi

Büyük Mutasavvıf Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri bir gün tımarhanenin önünden geçiyordu. Tımarhane hizmetçisinin tokmakla bireyler dövdüğünü görüp: — Ne yapıyorsun? Diye sordu. Hizmetçi: — Burası tımarhanedir. Delilere ilâç yapıyorum, dedi. Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri: — Benim hastalığıma da bir ilâç tavsiye eder misin? Dedi. Hizmetçi hastalığının ne olduğunu sordu. Beyazıd Hazretleri: — Benim hastalığım günah hastalığı... Çok günah işliyorum, dedi. Hizmetçi: — Ben günah hastalığından anlamam... Ben delilere ilâç hazırlıyorum, Diye cevap verdi. Tam bu sırada tımarhane parmaklığının arasından konuşulanları duyan bir deli, (!) Beyazıd-ı Bestamî Hazretlerine: — Gel dede, gel! Senin hastalığının çaresini ben söyleyeyim, Diye seslendi. Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri, delinin yanına sokularak: — Söyle bakalım, benim derdime çare nedir? dedi. Deli (! ) şu ilâcı tavsiye etti: — Tevbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır... Kalb havanında tevhîd tokmağı

Paşa Olursun Ama Adam Olamazsın

Paşa Olursun Ama Adam Olamazsın Bir adamın haylaz, yaramaz bir oğlu vardı. Adamcağız oğluna yeri geldikçe: — Oğlum sen adam olmazsın, derdi. Babasının bu sözleri ise çocuğun çok zoruna giderdi. Bir gün gene babası aynı sözü tekrarlamıştı. Çocuk başını aldı gitti, İstanbul'a geldi okumaya başladı. Çocuğun tek muradı adam olmak ve babasını mahcup etmekti. Nitekim okudu, uğraştı ve türlü imtihanlardan sonra Osmanlı Devletine Paşa oldu. Unutmamıştı babasının kendine söylediği sözleri. Emrindekilere, gidin filân memlekette, filân köyde şu isimde biri var onu istanbul'a huzuruma getirin, Diye emir verdi. Paşanın adamları gittiler ve söylenen köyde Paşanın babası Mehmet efendiyi buldular. Adamcağız tarlada çift suluyordu. Yanına varıp: — Seni Paşa Hazretleri İstanbul'a huzuruna çağırır, hazır ol gideceğiz, dediler. Adamcağız şaşırmıştı. Bir Paşa Anadolu'nun fakir köylüsünü niçin huzuruna çağırsındı. Ne ise emir emirdir, hazırlandı, İstanbul'a yola

Ana Hakkı Ve Alkame'nin Sonu

Ana Hakkı Ve Alkame'nin Sonu Hazreti Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem eshabıyla oturmuş sohbet ediyordu. Bir kadın sahabe Resûlüllah'ın huzuruna telâşla girerek: — Yâ Resûlallah! Şu anda kocam ölüm döşeğinde, belki biraz sonra ölmüş olacak,, . Yalnız yanında kelime-i şehadet getirdiğimi anladığı ve kendisi de getirmeye çalıştığı halde şehadet kelimesi getiremiyor. Kocamın imansız gitmesinden korkuyorum. Bu hususta bir yardımınızı bekliyorum, dedi. Hazreti Peygamberimiz: — Kocan sağlığında ne gibi kötü harekette bulunurdu? Diye sordu. Kadın hiçbir kötü amelinin olmadığını, namazını kılıp her türlü ibadetini noksansız yerine getirmeye çalışır olduğunu söyledi. Bu sefer Peygamberimiz: — Kocanızın dünyada kimi var? Diye sordu. Kadın ihtiyar bir anası olduğunu söyleyince Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem kadının kocası Alkame'nin anasını huzuruna çağırdı. Hazreti Alkame'nin anası, Hazreti Peygamberimizin huzuruna çıktı. Peygamberimiz

İnsanın En Şereflisi Allah'tan Ziyade Korkandır

İnsanın En Şereflisi Allah'tan Ziyade Korkandır Ebû Zerr Hazretleri anlatıyor: Bir gün Bilâl-i Habeşî ile sohbet ederken, bir mesele hakkında anlaşamayarak işi münakaşaya döktük. Bilâl Hazretlerine: — Sen bundan ne anlarsın siyah kadının oğlu, diyerek hakaret ettim. Hazreti Bilâl bunu Efendimiz Hazretlerine söylemiş, Resûlüllah beni huzuruna çağırdı. Hemen Efendimizin huzuruna koştum. Peygamberimiz bana: — Sen rengi siyah Diye Bilal’i küçük görmüş ona hakaret etmiş-sin. Doğru mu? Diye sordu. Ben çok mahcup olmuştum, utancımdan hiçbir şey söyleyemedim. Resûlüllah devamla: — Demek sende hâlâ cahiliyet devri adetlerinden eser var. Hâlbuki İslamiyet’te insanın derisinin hiçbir ehemmiyeti yok. İslâmiyet ırk, renk ve soy - sop farkını ortadan kaldırmıştır. Müslümanlıkta Allah'tan kim daha fazla korkarsa o öbüründen daha üstündür. Sen bu hali nasıl işledin? Buyurdular. Ben Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimizin bu sözleri karşısında ziyades

Atasözleri ve Vecizeler 1 الأمثال والحكم

Atasözleri ve Vecizeler 1   الأمثال والحكم İslâm, güzel ahlâktır. اَلإِسْلاَمُ حُسْنُ الْخُلُقِ Yalanın ipi kısadır. حبل الكذب قصير Arapça atasözleri الحِكَم والأمْثَال في اللّغة العَرَبِية Hakka yardım etmek şereftir. نُصرَةُ الحَقِّ شَرَف Pek yaş olma sıkılırsın, pek’ de kuru olma kırılırsın. لا تَكنْ صَلْباً فتُكسرْ ولا ليّناً فتُعْصَر Kim ilgilendirmediği işe karışırsa, razı olmadığı şeylerle karşılaşır. مَنْ تدخّلَ فيما لا يعنيهِ لقيَ ما لا يرضيهِ Çalma kapım, çalınır kapın. (Çalma elin kapısını; çalarlar kapını) مَن دَقَّ دُقَّ Takva sahibi olmayan kişi başkasına takvalık emreder. وَغَيرُ تَقيٍّ يَأمرُ النّاسَ بالتُّقى Yalancı da olsan, söylediğini hatırla. إنْ كُنتَ كَذوباً فكُنْ ذّكوراً Zamanı ayıplarız hâlbuki ayıp bizdedir. المَرءُ عَدوُّ مَا جَهِل